Monasticium'un yüz kırkıncı katında, cam salonun taş masasında oturuyordu. Üzerinde hem mürekkep hem de kan lekeleri olan nadir masalardandı. Oylama üzerine masadaki tüm eller kalkmış, gözler de Patria'nın eline takılmıştı. O ise, nasırlaşmış elini masadaki bir kılıç darbesinin üzerinde gezdiriyordu. Beklendiğinin farkındaydı. Zira O, iki yüz elli sene beklemişti. Biraz da onlar bekleyecek.
Cam pencereden yansıyan gün ışığı kitabı Natura'ya vuruyordu. Sigarasından üflediği dumanın gün ışığında masaya doğru ilerlemesini seyretti. Duman, masadaki Somnium komutanlarının yüzlerindeki gergin ifadeyi gizledi. Sadece bir an için.
"Ellerinizi indirebilirsiniz." Yorgun bir sesle buyurdu Patria. Eller indi. Bakışlar dinginleşti. "Punisectram krallığına savaş ilanı için kaldırdığınız ellerinize bakıyorum da... Tertemiz. Belli ki yumuşacık. Kılıcınız o kadar alışmış ki kınına... Siz ki ulu Somnium'un şanlı komutanları..." Sırıttı.
Oval taş masanın arkasındaki, camdan duvara boyanmış resme baktı. En az on asker bir punisectram askerine kılıçlarını saplamış, diğer elleri havada, gökyüzüne zafer çığlığı atıyorlardı. On asker ve hiç komutan yok diye geçirdi aklından. On zırhlı asker ve bir çıplak Punisectramlı... Arkasında yanan Somnium binaları...
"Oyumu kullanmadan önce size, ilk Punisectramlı Punicei'nin hikayesini okumak isterim. Nasıl kral olmuş, nasıl öldürülmüş ve yeniden doğmuş, size neden saldırmış, neden kan ister olmuş... Bunları Natura'dan okuyacağım. Bunu da yazan, sizin varlıklarına inanmadığınız on iki Senoi'den biridir." Komutanlar birbirleriyle bakıştı ve sonrasında dikkat kesildiler.
Patria, sardığı tütünden son bir nefes çekip, söndürdü. Uzamış sarı saçlarını gözünün önünden çekti ve Natura'yı eline aldı. Hiç tıraş görmemiş yüzünün önüne kaldırıp, havada bıraktı. Natura süzülerek sayfalarını hışırdattı. Dalgalanan sayfalar, bir an durdu ve kitap havada sabitleşti. Patria, tablasından bir tane daha sigara çıkarıp, yaktı. Derin bir nefes çekti. Gözleri yeşile boyandı.