Kayıt Ol

Hollow: Boş

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Hollow: Boş
« : 18 Aralık 2016, 17:57:05 »

Kimi insanların içinde bir boşluk, göğüslerinin ortasında kocaman bir delik vardır. Kalbin atması gereken yerde hiç bir şey yoktur. Ne bir sıcaklık, ne de bir tanecik bulunur. Aslında herkesin içinde öyle ya da böyle vardır bu boşluk fakat kimilerinde daha büyük ve ağırdır. Evet, ağırdır. Yokluğun ağırlığına sahiptir.

Bunu fark eden kişiler çıkar kimi zaman. Kendi ruhuna bakar ve ortasında kocaman bir boşluk görür. Allah allah, diye düşünür, bu nedir ki? Neden buradadır ve ne yapabilirim, nasıl bunu giderebilirim? Bunların üstünde durdukça, çeşitli, çok ama çok çeşitli duygulara sürüklenir. Hatta öyle bir hal alabilir ki, kişi, bu boşluğu doldurmak için hemen her şeyi yapabilir hale geldiğini fark eder.

Saçmalıyor muyum? Hayır. Şöyle ki, boşluğunu fark eden bu insana aynı zamanda başka bilgiler de akmaya başlar. Kendi içindeki bu çukura baktıkça, hem kendisi hem de dünya hakkında kimi şeyleri anlamaya başlar. Öncelikle, bu boşluk acı vericidir fakat aynı zamanda itici bir güç kaynağıdır. İnsanı sürekli olarak bir şeyler yapmaya, düşünmeye, hatta hissetmeye iter. Boşluğun istediği en büyük şey, yok olmaktır. Başka böyle bir kavram var mıdır doğada? Kendi yok oluşunu isteyen bir şey? Vardır; acı. Yok olmak için ortaya çıkar. Ancak konu bu değil. Boşluğun doldurulma arzusu, insana bir itki olur. Kimisini sanata iter; onu doldurmak için yazar, çizer, söyler. Kimisi bilim insanı veya filozof olur; bilgiyle bu boş gölcüğü doldurmaya çalışır. Kimisi ise gezmeye koyulur ve bu geziler sırasında yaşayacağı şeylerin, bu boşluğa iyi geleceğini düşünür. Bütün bunlar ve daha nice uğraş, boşluğu kapatmak için iyi bir çaba olsa da, asla ve asla onu kapatabilecek yegane şey kadar değere sahip değildirler. Çok büyük bir filozof olunabilir ya da bilimsel veya sanatsal çok büyük işlere imza atılabilir fakat bunu başaran kişinin, içten içe asıl duygusal amacını gerçekleştiremezler; boşluk, hala oradadır.

Yanlış anlaşılmasın, sadece sıradışı diye addedilen bu kişiler değildir bu arayış içindekiler. İş adamları, siyasetçiler vb. başarı odaklı insanlar arasında da çok fazla vardır. Başarıyla, insanlar üstünde güç sahibi olma isteğiyle, bu boşluğu doldurmaya çalışmaktadırlar. Ancak, onlarınki iyi birer çaba değildir. Güç veya başarı bağımlısı, ruhunun ortasındaki bu boşluk, diğer taraflarına da yayılmış kişilerdir pek çoğu, hepsi olmasa da. Başarıyı sadece başarı için isterler; herhangi bir değerleri yoktur. Gücü sadece güç için isterler; diğerleri umurlarında değildir. Oysa, sanatçılar, bilim insanları ve filozoflar böyle değillerdir. Onların asıl umurunda olan iki şey vardır, kimi zaman ayrı ayrı, kimi zaman bir arada; yeni bir şey bulma/yaratma isteği ve insanlara ulaşabilmek arzusu. Hiç bir sanatçı yoktur ki, yarattığı eser insanlardan uzak şekilde bir anlam sahibi olsun. Hiç bir filozof yoktur ki, oluşturduğu teori paylaşılmadıktan sonra bir şey ifade etsin. Hiç bir bilim insanı yoktur ki, yaptığı araştırmanın sonuçlarını paylaşmasın. Bütün bu yaratımların hepsi, insanlara ulaşmak ve ulaştırmak için yapılmaktadır. Siyasete veya iş dünyasına bu boşluğu doldurmak için atılanlar, işte bunlara sahip değildirler. Ne, yeni bir şey yaratmanın ya da keşfetmenin verdiği hazzı, ne de insanlarla bunu paylaşmanın verdiği coşkuyu bilirler. Onlar, başarı peşinde koşan makinalar gibidirler; soğuk, hesaplı, acımasız. Bu sebeplerden dolayı, bu arayış her zaman eşit değildir.

İnsanlık tarihindeki pek çok büyük işte, boşluğun çok temel bir görevi olmuştur. Dünyaya pek çok görkemli eser bırakılmasına yol açmış, insanlığın ilerlemesine katkıda bulunmuştur. Sahiplerini umutsuz bir şekilde kendisini yok etmeye itmiş ve onlar da böyle işler çıkarmışlardır, nafile de olsa. İşin ironik yanı, boşluk yok edilmek isterken, insanlığa katkıda bulunmuş ve daha fazla şeyin oluşmasına sebep olmuştur. Denebilir ki, neredeyse, boşluk bu varlıkları doğurmuştur. Bu da bizi başka bir konuya getiriyor. Bu anlatılanlar demek değildir ki, boşluk sadece sınırlı belli insanlarda vardır. Hayır, insanların, istisnasız şeklinde hepsinde mevcuttur ve asla tamamen doldurulamaz. En mutlu insan bile, içinde bir yerlerde bir eksiklik hissetmektedir ve bunu telafi etmek için, yeni şeyler yapmaya itilir. Belki de, yüzyıllardır aranan sorunu cevabı budur. "İnsanlığı yeni şeyler, yeni tecrübeler aramaya iten nedir?" sorusunun cevabı, "İçimizdeki boşluğu doldurmak için," olabilir.

Her insanda mevcut olsa da, sanatçı vb. kişilerden, sıradan insanların bir farkı vardır. Boşlukları bu kadar büyük değildir ve onu doldurmak için bir şeyler bulabilmişlerdir. Boşlukları büyük değildir, çünkü onları büyütecek tecrübeler yaşamamışlardır. Nispeten mutlu aileleri, sıradan çocuklukları ve hayatları olmuştur fakat sanatçılar veya filozoflar böyle değildir. Bilim insanlarında da bu oran fazladır ama diğer ikisi kadar değil. Bilime saf bir merak duygusu ağır bastığı için gelmiş kişiler de çok fazladır. Diğerlerinde -boşluğu büyük olanlarda- bu merak duygusu hiç olmadığından değil; tam tersine, onlarda da çok fazladır. Zaten bu iki itki, boşluk ve merak, bir arada bulunamayacak diye bir koşul yoktur. Denilmek istenen şudur; sanatçılarda ve filozoflarda duygusal bu boşluğu doldurma isteğinin yoğun olduğu kişiler, bilim insanlarına göre daha fazladır çünkü sanat ve felsefe, insanlarla bir tür iletişimdir. Özellikle sanatta bu çok yoğundur. Sanatçı, kendi dünya görüşünü insanlara gösterebilmek için çalışmaktadır. Bu yüzden, mali olarak çok başarılı yapımlar veya iyi düşünülmüş zeka oyunlarından öte, insanlık hakkında gözlemlerde bulunan yapıtlar daha derin izler bırakırlar. Bunlar, tarihe dayanır ve klasik diye adlandırılır. Bize, kendimiz hakkında farklı, kimi zaman çok farklı açılardan yapılmış gözlemleri iletmektedirler.

Filozoflarla bilim insanlarının da benzer yanları vardır. Onlar da, sanatçılar gibi -özellikle filozoflar- duygularla yönlendirilse de, aynı zamanda soğukkanlı da olmak zorundadırlar. Evren hakkında sadece gözlem yapmakla yetinmekle kalamazlar, aynı zamanda onu açıklamak da zorundadırlar ve bu, duygusallıktan belli bir derece bağımsız düşünmeyi gerektirir.

Bütün bu söylenenler, yapılan sıralamalar ve boşluğun öneminin vurgulanması demek değildir ki, bu insanları motive eden yegane şey boşluktur. Sanatçıların hepsi duygusal olarak sorunludur ve sıradan insanların hepsi mutludur gibi sonuçları da içermez. Etrafına bakan kişi, "sıradan" diye nitelendirilen insanların bile ne kadar sorunlu ve karmaşık hayatları olduğunu görecektir. Aynı zamanda, mutlu sanatçılar da, az da olsa, mevcuttur. Bu da bizi, bu konudaki son maddeye getiriyor. Boşluğu doldurmanın yıkıcı yollarına. Uyuşturucu kullanımı ve diğer bağımlılıklar, şiddet, hükmetme isteği vb. pek çok şeye de yol açmaktadır boşluk. Sadece iyi şeylerden değil, tarihteki pek çok katliamdan da sorumludur. Anlatılan bütün o "fatihler" veya diktatörler, neden bu güç ve şiddet ihtirasıyla hareket ediyor olsunlar ki, içlerindeki boşluğu doldurmak amacından başka.

---

Boşluk hükmeder. Fısıldar, bağırır, çağırır ve çığlık atar. İstediği tek şey vardır fakat bütün bu insanlar, onu başka şeylerle yok etmeye çalışmaktadırlar. Ancak, bu yarayı, en fazla kabukla kaplayabilirler. Bu kabuk bir iyileşmeye de yol açmamaktadır. Sadece, kanamayı durdurmuştur ve bunu da kötü şekilde yapar. Hala kanlar sızmaktadır ve kişinin, bu kabuğu tek bir kere hafifçe yolması bile neredeyse işlevini tamamen yitirmesine yol açabilir. Kabuğun altına şöyle bir baksın, üstü örtülmek istenen o sorunu bir görsün, o zaman anlayacaktır; bütün bu yapılanlar, bir karadeliği bir halı ile kapamaya çalışmaya benzemektedir. Hiç bir gerçeklik içinde, asla yeterli olmayacaktır.

Ruhumuzun uzay-zamanını bükerek çarpıtan, içindeki ışığı emerek yok eden bu karadeliği berteraf edebilecek tek şey, sevgidir.