Kayıt Ol

Alacakaranlık

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Alacakaranlık
« : 14 Nisan 2017, 23:30:51 »


Yalan söylemeyeceğim, korkuyorum. Propaganda veya umutlandırma adına, pembe bir tablo çizmeyeceğim. Bir çukurun içindeyiz ve oradaki karanlık, bizi yutmaya çalışıyor, kendini aydınlık gibi göstermeye çalışarak. Buna çok yakın da. O güçlü, o vahşi, onun, bizim aksimize, ahlaki sınırlamaları yok. Kötülüğün yozlaşmış gücüne sahip. Ancak, insan bu karanlığa, bu sahte-aydınlığın aslında korkunç bir gerçeği gizlemesine çok odaklanınca, gerçek aydınlığa gözleri kör olabiliyor. Bütün umutlar sahte geliyor kişiye çünkü pek çok sahte umudun arkasındaki insani, pek insani ve tam da bu yüzden kapkara olan gerçeği açığa çıkarmış olduğu için.

Bir alacakaranlıkta dikiliyoruz. Arkamızda artık dönüşü olmayan bir diyar var, önümüzde ise derin mi derin bir uçurum. Geçmişin diyarına dönemeyeceğimize ve "şu an" ayaklarımızın altından kaydığına göre, tek çaremiz ileri atılmak. Peki atladıktan sonra ne olacak? Ya uçurumun dibindeki acımasız, soğuk ve düşmani kayalıklara çakılacağız, ya da o muazzam denize dalacağız. Bu denizde tam olarak ne olduğunu söylemek imkansız fakat bu gri sularda, üstünü bulutların çevrelediği ve o bulutların arkasını güneşin bulunduğu yerde, tartışılmaz olarak iki şey var; şiddet ve umut. Şiddetten bu noktadan sonra kaçamayız, bunu benimsemek gerek. Kolay bir yolculuk olmayacak, daha pek çok acı ve hüzün olacak ama hepsini buna değdirecek olan bir şey de, bu suların özünde var. Daha iyi bir geleceği dair, varlığı tartışılmaz olan bir umut. Öyle bir umut ki, dünyanın ve bu toprakların bütün sorunlarını çözemese de, cüsseli bir karanlıktan bir gün kurtulabileceğimizi söylüyor. Bu şarkıdan daha güzel ne vardır, gücünü yalandan değil de gerçekten alan bu gelecek olasılığından?

Sisifos, sonsuza kadar aynı umutsuz işi yapmaya mahkum edilmiş olabilir ve insanın, ondan esinlenebilmesi çok doğaldır. Ancak şöyle bir şey de var ki, tanrıların hükmü sonsuza kadar sürmeyecektir. Bir gün, tanrılar, bu despotlar, bu canlılık düşmanları, bu tiranlar, bu katiller, bu vahşi, sahte bir derinliğe sahip çürümüş garabetler, yerlerinden olacaktır. O zaman, Sisifos serbest kalacaktır. Bundan da korkmaktadırlar zaten. Bu yüzdendir ya, kendilerine karşı çıkan herkese nefret kusmaktadırlar. Onların, acınası derecede zayıf egolarını doldurmak için yola çıktıkları bu katliam seferinin durdurulması ve ellerinden güçleri alındığında, aslında hiç bir şeye sahip olmayan, boş bir ruh olduklarının açığa çıkacak olması, onları korkutmaktadır. Bütün bu canilerde değişmeyen tek bir şey vardır; dünyanın gerçekliğiyle baş edememiş ve bu yüzden karşı bir saldırıya geçerek, kendilerine tehdit olarak gördükleri her şeye şiddet kusmuşlardır. Bu, mental olarak güçlü olmalarından değil, tam tersine, aşırı güvensiz oldukları ve bu histen kurtulmanın tek yolunun, her şeyi ele geçirmekten geçtiğini zannetmelerindendir. Sorunlarıyla yüzleşme cesaretini gösterememiş akıl hastalarıdır onlar.

Önümde iki yol görüyorum. Denizin fırtınalı sularına dalacak, kan, ateş ve külün içinden geçerek, Sisifos'un zincirlerinin kırıldığına şahit olacağım. Veya, Sisifos'u, tekrar, yakın bir arkadaş olarak karşılayacağım. Ancak, hiç bir zaman, insanlığın en kötü tarafını temsil eden bu agresif çocuklara yenilmeyeceğim. Ruhum, kimi zaman vahşi bir şekilde de olsa, hür kalacak ve onların kirli dokunuşlarından uzakta bir yerde olacak. Bu, inzivaya çekilmiş bir keşişin hürlüğü de olmayacak. Hayır! Elimden gelen her imkanla savaşmaya devam edeceğim. Köprüyü kaparlarsa, gemiyle geçeceğim. Gemiyi yasaklarlarsa, sal yapacağım. Onu batırırlarsa, yüzeceğim. Ona engel olurlarsa, kazacağım... bir şekilde yolunu bulacağım. Öfkemin haklı olduğunun bilinciyle, bundan enerji alarak, bu az gelişmiş insanlarla olan savaşımı sürdüreceğim. Onlar gibileri, insanlık tarihinde çok olmuştur fakat bizim gibileri de olmuştur. Nerede bir tiran varsa, orada, ona karşı çıkanlar olmuştur. Başkaldırı ve direniş, insanlığın en güzel özelliklerinden birisidir.

Dünyanın bütün sorunlarının çözülebileceğine inanmayabilirim ama bu, katkım olabilecek olanları görmezden geleceğim anlamına gelmez. Yılmış konuşmalarım, yorgunluktandır. İsyanım, yarattıkları korkunç gerçekliğedir. Öfkem, ruhumu harekete geçirir ve umudum, ruhumu besler. Kaosa hazırım, sonu ne olursa olsun.

Çalıyordu: https://www.youtube.com/watch?v=AW4vejDcVe8