Kayıt Ol

Özgünlük... Ama nedir özgünlük?

Çevrimdışı Ayhüznü

  • *
  • 24
  • Rom: 0
  • Hiçbir türlü bulamadım ben beni.
    • Profili Görüntüle
Özgünlük... Ama nedir özgünlük?
« : 06 Haziran 2017, 08:35:13 »
 Merhabalar, bu platformda ilk konu başlığım olacak. Henüz beni tanımaya fırsat bulamadınız, forumda hikâyelerimi paylaşıyor, konuşma hakkını kendimde bulduğum konulara yazma gayreti sarf ediyor ve konudan konuya geziniyorum. Kendimi bildim bileli takıntılı bir kişiliğim olmuştur. Edebiyat hakkında düşünmeye, araştırmaya başladığımda takıntılarım bir konu üzerinde yoğunlaştı: Özgünlük. Ve kendimi ararken başka bir şeyin daha izini sürmeye başladım: Özgünlük kavramının.

 Özgünlük nedir? Bir uzun yol gezgininin cihanın dört bir yanından topladığı hikâyeleri parçalara ayırarak en güzel kısımlardan yamadığı ve anlattığı bir öykü müdür? Nedir yani? Nasıl özgün olunur? Özgünlüğün kıstasları nelerdir? Binlerce yıllık yazılı kültüre sahibiz, ondan bir o kadar eski de sözlü kültüre. Bunca zaman boyunca söylenmemiş bir şey kalmış mıdır? Peki söylenmiş olanları da ne kadar farklı şekilde tekrar ele alabiliriz?

 Fikirlerinizi bekliyor ve okuduğunuz/yorum yaptığınız için şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum. Şen kalın, hoş kalın!
''(...)
Kapı ne kadar dar olsa da
Cezalarım ne kadar ağır olsa da
Kaderimin efendisi benim
Ruhumun kaptanı benim.''


-William Ernest Henley - Invictus

''(...)
bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –
ben gittim daha az geçilmişinden,
ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.''


-Robert Frost / Gidilmeyen Yol şiirinden

http://jakobensovalyeninmektuplari.blogspot.com.tr/

Çevrimdışı

  • **
  • 106
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • Emrecan Doğan
Ynt: Özgünlük... Ama nedir özgünlük?
« Yanıtla #1 : 15 Haziran 2017, 17:19:50 »
Edebiyat araştırması yaptığınıza göre herhalde Postmodernizm'e yolunuz düştü. Bu düşüncenin temeli "Dünya da söylenecek bir şey kalmadı." sözüdür. Aynı sözü biz de Şeyh Galip de dile getiriyor. Postmodern yazarlar genellikle Oğuz Atay gibi kitabın yazılışını işlerler. Yani kurguyu değil de o kurgunun oluşumunu. Ben de bir ara bu düşünceye takıldım ve özgünlüğü düşünmeye başladım. Sonuç olarak da yazma işine bir son verdim. Eski yazdıklarımı yayımlamakla idare ediyorum. Çünkü insan sürekli etkileniyor ve bu durum doğal ama bu durumda biz de aslında sizin dediğiniz gibi orada buradan aldığımız kumaşları birbirine yamayarak bir şeyler yazmış ve yaratmış olmuyor muyuz? Bunu okuyunca şöyle düşündüm: Farklı parçalarla yamayarak yeni bir hırka yapıyorsak o halde bu hırka yeni bir hırka olmaz mı? Çünkü bir parça, ben onu yamarken yanına geldiği parçayla daha önce yan yana gelmemişti. Yani yeni bir şey oluştu ve bu daha önce yoktu.

Ama şöyle de bir gerçeği kabul edelim: Tamamen özgün olmak imkansız ki bu bizim suçumuz değil. Doğal olarak böyle olmak zorunda. Insan etkileşime açık bir varlık.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgünlük... Ama nedir özgünlük?
« Yanıtla #2 : 29 Haziran 2017, 20:51:59 »
Belki de ne anlatıldığına değil de nasıl anlatıldığına yoğunlaşılarak özgünlüğe yaklaşılabilir. Anlatılanın özü değişmese de ona farklı bakış açılarından yaklaşmanın verdiği tecrübe de farklı olacaktır.

Anlatılan şeylerin fazlasıyla tanıdık ve pek çok defa değinilmiş olmasının üstlerine kafa yormaya veya tekrar anlatılmaya gerek duyulmadığı anlamına gelmemeli diye düşünüyorum. Evrensel bağlar varsa, geçmişte nasıl tecrübe edildiği, şimdiki zamanda hangi fark ve benzerliklerle tecrübe edildiği ve bu iki zamana göre gelecekte nasıl tecrübe edilebileceği üzerine karşılaştırmalı olarak düşünme fırsatı yakalanmış olunur.

Hangi koşullar ve gerekçeler, geçmişte yazılıp şimdi bile okunsa karşılığını bulacak hikayelerin ortaya çıkmasına sebep oluyor? Geçmişte de benzer hikayeler anlatılmışsa, o hikayelerin günümüzdekilerden farkları neler?... Gibi pek çok soru sayesinde benzer temaların nasıl anlatıldığı ve farklı biçimde nasıl anlatılabileceği hakkında fikir edinilebilinir.

Alakasız ve farklı romanlar olarak anlatılsalar aynı etkiyi yaratmayacak hikayelerin paralel kurgu sayesinde ilgi çekici ve daha anlamlı hale geldiği Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu, tanıdık mevzular taze anlatım konusunda aklıma gelen ilk örnek: Ahlaki olarak sorunlu insanlar ve ikiyüzlü toplum düzeni defalarca kez anlatılıp eleştiri hedefi olmuştur. Bu romanın kendine haslığı, kurgusu tarzından kaynaklanıyordu. Asker olarak görevinin dışında işler yapmaya zorlanan ana karakterin başından geçenler; gizli görevi, ailesiyle olan ilişkisi, ülkesini kasıp kavuran tarikatın etkileri ve başka insanların kişisel hikayeleriyle paralel gidince hem alışılmışın dışında hem de tanıdık bir şey okuduğum hissi uyandı.

Konu hakkındaki genel fikrim bu yönde, anlatılan şey defalarca konu edilmiş olsa da anlatılış biçimindeki farkların hikayeyi özel ve farklı kılabileceğini düşünüyorum.