Kayıt Ol

Rıdvan'ın Romanı

Rıdvan'ın Romanı
« : 15 Haziran 2017, 19:45:21 »





BÖLÜM 1


Rıdvan ayakkabısına bulaşmış çamuru kaldırımda temizledi. Temizlediği çamurların yanı başına çöktü yorgunlukla. Cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. Her sigara yakışında içinde bir yerlerde sanki o ilk dumanı ciğerlerine doldurduğunda tüm ızdıraplarından kurtulacakmış gibi hissederdi. Fakat dumanı üflediği anda dert dünyasına daha derin bir dalış yapar, zihninde bir yerlerde çırpınır dururdu.
Rıdvan, ela gözleri ve arkaya doğru taradığı uzunca saçlarıyla yakışıklı sayılabilecek bir adamdı. Çıkık elmacık kemiklerinin arasında biçimli bir burnu vardı. Atletik bir vücuda sahipti.
Başarılı bir öğrencilik kariyeri vardı. Mezun olduktan sonra birçok şirketten teklif almıştı. Fakat o bir an önce askere gitmeye karar vermişti. Askere gittikten sonra hayatının bir daha eskisi gibi olmayacağından habersizdi.

Bugüne kadar birçok adam öldürmüş, birçok ölüm tehlikesi atlatmıştı. Ama yine de şu an içinde bulunduğu çıkmaz bugüne kadar ki hiç bir şeyle kıyaslanamazdı. Bir adamı öldürmek için emir almış, fakat adam son anda elinden kurtulmayı başarmıştı. Onu vurmuş fakat öldürememişti.

   Çalan telefon Rıdvan’ın tüm düşüncelerini bir toz bulutu gibi dağıttı. Cebinden çıkardığı telefonda özel numara ibaresini gördükten sonra bir küfür savurdu. Arayan “işvereni” olmalıydı.

“Alo”

“Sultangazi’deki depoya gel.”

Dıt dıt dıt…

Rıdvan sigarasından derin bir nefes çekti. Ellerini dizlerine koyup ağır ağır kalktı ve yola koyuldu.

BİR KAÇ SAAT SONRA
Bulutsuz bir geceydi. Dolunay tüm hatlarıyla görünüyordu. Rıdvan çevresine birkaç bakış attıktan sonra metruk bir binaya girdi. Karanlık merdivenlerde yürürken önünü görmekte zorlanıyordu. Birkaç adım sonra kapının girişinde bekleyen iki izbandut ona bu konuda yardımcı oldu.

“Hoş geldin Rıdvan” dedi adamlardan biri. “Kemal abi seni bekliyor.”

Rıdvan’ın yüzünde zoraki bir tebessüm belirdi. Kapının girişinde bir el onu durdurdu. Başka bir el belini yokladı.

“Üzerinde bir şey var mı?”

“İyi misiniz oğlum siz? Herhalde üzerimde bir şey var.”

Rıdvan adamların tavırlarından işlerin kızışacağını anlamıştı. Adamlardan biri elini Rıdvan’ın beline atarak tabancasını aldı. Diğer taraflarını üstünkörü aradıktan sonra geçmesini işaret etti.
Burası duvarları dökülmüş küçük bir depoydu. Kemal odanın ortasında bir sandalyede oturuyordu. Üzerinde bir eşortman takımı vardı. Rıdvan’ı görünce gülümseyerek ayağa kalktı. Gözlerinden kafasının yerinde olmadığı belli oluyordu. Muhtemelen biraz ot içmişti.

 “Rıdvancım hoş geldin.” dedi ellerini iki yana açarak.

“Hoş bulduk” dedi Rıdvan.

Kemal arkasından bir sandalye alıp karşısına koydu.

“Gel otur bakalım.”

Rıdvan arkasındaki adamlara bir bakış attıktan sonra Kemal’in gösterdiği yere oturdu. Bu adamları genelde Kemal’in yanında görmezdi. Bu yüzden ters bir şeylerin döneceğini hissediyordu. Kemal onu ilk defa özel numaradan arayarak amatörce davranmıştı. Herhalde olası bir soruşturmada numaranın açığa çıkmayacağını düşünüyor olmalıydı.

Rıdvan’a bir sigara uzattı. Sonra kendisi de bir tane yaktı. İçine çektiği dumanı üflerken “Gürbüz yaşıyor” dedi.

Rıdvan kafasını salladı. Gürbüz bugün öldürmesi gereken fakat yaralı bir halde kaçmayı başaran adamdı. Mafyanın en tepesinde oturan adamdı aynı zamanda. Kemal’in hesabı onu öldürüp aslan payını almaktı. Fakat işler umduğu gibi gitmemişti. Muhtemelen Gürbüz ilk olarak Kemal’in peşine düşerdi. Çünkü aralarındaki gerginlik ayan beyan ortadaydı. Bu işe cesaret edebilecek fazla adam yoktu. Hatta belki peşinde düşmüştü bile.

“Sana bu görevin önemini anlattım değil mi aslanım?” dedi Kemal. Kafası dumanlıydı.

“İşler umduğum gibi gitmedi” dedi Rıdvan. “Ama yarına kadar Gürbüz ölmüş olacak.”

Kemal bir kahkaha patlattı. Rıdvan arkasındaki adamların sırıtışını gözünde canlandırabiliyordu. Kemal sigarasından bir nefes daha çekti neşeyle. Sonra birden ciddileşti.

“Ulan sadece adamın vurulduğunu duyan bir kamyon adam bugün Antep’ten geldi. Herif cumhurbaşkanı gibi korunuyor. Üstüne bir de polis!”

“Merak etme hallederim” dedi Rıdvan sakin bir sesle. Kemal onun bu sakin tavrına şaşırırdı her zaman.

“Rıdvan…” dedi ve bir süre durdu. “Bu işi halledemedin oğlum. O yüzden farklı bir şekilde halledeceğiz.”

Rıdvan harekete geçmek için bir an kolluyordu. Ama öncesinde Kemal’in niyetinden emin olmalıydı.

“Nasıl?” dedi Rıdvan. Sigarasını yere atıp ayağını üstüne bastı. Kemal’in suratında buruk bir ifade vardı. İşte bu suskunluk harekete geçmesini haber veren bir alarmdı. Kemal bakışlarını Rıdvan’dan arkasındaki adamlardan birine çevirdiğinde Rıdvan harekete geçti. Omzuna inen tombul eli tutup adamı omzundan Kemal’in üstüne fırlattı. Diğer adam Rıdvan’a bir yumruk sallamış bir saniye sonra gözüne giren ince ve uzun bıçakla acıyla haykırarak yere çökmüştü. Kemal’in üstüne devrilen adam ayağa kalkıp silahına davrandığında artık her şey için çok geçti. Rıdvan adamın silahı tutan kolunu üç yerinden kırdı. Silahı aldıktan sonra bıçağını çenesinin altından sokup çevirdi. Adam küçük bir iniltiyle yere yığıldı. Kemal ayağa kalktığında her şey olup bitmişti. Önce kendisine doğrultulan namluya sonra da Rıdvan’a baktı. Suratındaki o kendinden emin ifade silinmişti. Gözü oyulmuş olan adamın bağırışları kesilmiş, bıçak muhtemelen beyninin derinliklerine uzanmayı başarmıştı.

   Rıdvan, Kemal’e doğru birkaç adım attı. Kemal geriye doğru birkaç adım attı. Masadaki silahını almak için bir hamle yapacak oldu.

“Hadi” dedi Rıdvan elindeki silahla masayı göstererek. “Durma.”

Rıdvan’a karşı bir şansı olmadığını biliyordu. Adam iğne gibi bir bıçakla iki tane izbandutu yere sermişti.

“Rıdvan bak oğlum bi delilik yapma.”

Kemal geriye doğru adım atarken sandalyeye takılıp düşecekti az daha. Yere düşmekte olan sandalyeyi tutup arkasına geçti. İki eliyle sandalyeyi tutuyordu. Korkusu yüzünden okunuyordu.

“Hem daha çok iş yapacağız seninle.”

Rıdvan gülümseyerek Kemal’e doğru ilerliyordu.

“Bak ne yapalım biliyor musun? Bu meseleyi unutalım. Hem zaten çok yoruldun. Ben sana biraz ikramiye vereyim sende git bi tatil yapıp kafa dağıt he? Şu bizim Antalya’daki otellerde, he ne dersin?”

Rıdvan Kemal’e doğru yürümeye devam ediyordu. Kemal geriye doğru birkaç adım daha attı. Rıdvan önündeki sandalyeyi tutup bir tarafa fırlattı.

   “Rı-rı-dvan yapma be oğlum, şu kadar hukukumuz var, kaldır şunu!” Kemal geri geri adımlarken sırtı duvara çarptı. Kaçacak bir yeri kalmamıştı. Rıdvan’ın suratında tebessüm vardı. Silahını Kemal’in sol diz kapağına doğrultup bir el ateş etti. Kemal acıyla haykırarak yere çöktü.
“Hassiktir Rıdvan hassiktir!”

Diğer diz kapağına nişan alıp bir el daha ateş etti.

“Aaaah”

Kemal iki elini iki diz kapaklarına bastırmış haykırıyordu. Acıdan gözünden yaşlar süzülmeye başladı.

“Rıdvan amına koyayım Rıdvan!”

“Pezevenk herif!”

“Aaah”

“Yanına kâr kalır mı ulan!”

Kemal titreyen elini hızlıca cebine atıp telefonunu çıkardı. Telefonun tuşlarına basmaya çalışırken Rıdvan yanına eğildi. Elindeki silahı ağzına soktu. Kemal bir şeyler söylemeye çalışıyordu.
“Görüşürüz Kemal.”

Tok silah sesi son kez yankılandı odada. Rıdvan yerdeki kanlı bıçağı alıp adamlardan birinin ceketine üstünkörü sildikten sonra odadan çıkıp gitti.

BİR SAAT ÖNCE


Rıdvan bir ankesörlü telefonun önüne gelince durdu. Kısa bir arayıştan sonra cebinden bir kart çıkartıp tuşlara bastı. Eliyle önüne düşen saçlarını geriye attı.
“Alo” dedi tok bir sesle karşıdaki adam.
“Ayağımı incittim.”
Karşıdaki ses bekledi.
“Doktor ne diyor?”
“Yanına gidiyorum, işler değişebilir.”
Dıt dıt dıt.

Rıdvan ahizeyi sert bir şekilde telefona vurdu. Kartını çekip ahizeyi yerine koyduktan sonra hızlı adımlarla kalabalığın arasına karıştı.