Kayıt Ol

Mavi bisiklet (Bir çırpıda okunacak kısa bir öykü)

Çevrimdışı cip

  • *
  • 3
  • Rom: 0
  • Kitle yazarı değil, yazar kitlesini yaratır!
    • Profili Görüntüle
    • Kişisel Blog ve Öyküler
Babama sürekli bana bir bisiklet alması için ısrar ediyordum.
En sonunda başının etini yememe daha fazla dayanamayarak, ikna olmuştu. Bir gün hiç ummadığım bir anda hadi gidip bisikletini alalım deyince çok sevinmiştim. Bisikletçiye gideceğimizi düşünüyordum ama, babamın polis olan arkadaşının yanına gittik. Çalıntı motor, bisiklet ne varsa emniyet tarafından el konulan bir alan olur ya, tam da öyle bir yere götürdü polis bizi. Daha sonra ise; seç beğen al diyerek topu babama atmıştı. Babam mavi renkte yeni sayılacak bir bisiklet buldu ve arabamızın bagajına koydu. Bisikletim olduğu için çok sevindiğimden, sevinçten havalarab uçmuştum. Eve geldiğimizde hava kararıyordu. Ben hemen binmek istesem de babam, yemekten sonra binersin diyerek, o anki heyecanımı yatıştırdı.

Yemeğin ardından annem, babam, ben ve küçük kardeşim Ayhan; bisikleti alarak akşam karanlığında kapı önüne çıktık. Babam üzerindeki eşofman takımıyla ilk başta kendisi binmişti. Bu durum hepimizi güldürmüştü tabi. Mahallenin sokaklarında bir iki tur atıp ardından geri dönmüştü. Daha sonra ise ben binmiştim. Heyecanım, kalbimden bacaklarıma, bacaklarımdan ayak bileklerime hatta bisikletin pedallarına kadar inmişti.

Bir kaç ay içinde bu heyecanım az da olsa gitmişti.. Sanırım insan, arzuladığı şeye kavuştuğu anda, o şeyin heyecanını yitiriyordu. Ancak bir gün hiç beklenmedik bir olay oldu. Bir sabah uyandım ve bisikletimin arka bahçede olmadığını fark ettim. Sahip olduğum anda söndüğünü düşündüğüm heyecan, korku ve endişe ile yeniden baş göstermişti. Önce ağladım ve babam işte olduğundan koşarak annemin yanına gittim.

Üzgündüm…

Çünkü çalınmıştı bisikletim.

Evimiz bahçeli ve engin duvarlı bir ev olduğundan, sanırım hırsızlar kolayca girmiş ve çalmıştı bisikletimi. Fakat bir kaç gün sonra beklenmedik bir ziyaretçi çaldı kapımızı. Bir bacağı kesik ve koltuk değneği ile yürüyen bir adam bisikletimi geri getirmişti. Adamla kapı önünde babam konuştu. Sonradan anladık ki, bisikleti bu adamın oğulları çalmış. Adam ise, hırsızlık yapan oğlullarını bir güzel dövmesinin ardından, nereden çaldınız diyerek bizim evi öğrenmiş.

O sahneyi hiç unutmuyorum. Bisikletim gelmesine gelmişti ama, her yeri kırılmıştı. Öndeki lambası, boyasının çizilmesi, hele o kırık pedalın yamulmuş demirini hiç unutmuyorum. Bisikletimi o halde görünce dayanamayarak, sinirle duvara doğru fırlatmış ve bayağı ağlamıştım. Babam bu ani ve agresif çıkışım için bir tokat atmıştı bana. Daha sonra ise tamir ettiririz bir şey olmaz diyerek teselli etmeye başlamıştı beni.

Bir kaç gün sonra bisikletimi alarak, arabasını tamir ettirdiği kaportacı arkadaşının yanına götürdü. Ben ise bisikletim tamir olup gelecek diye sabırsızlıkla bekliyordum. Geldiğinde ise iğrenç bir renk ile boyandığını görünce hayli üzülmüştüm. Bildiğimiz bok rengi ve biraz da maşa kısmına siyah boya vurmuşlardı. Açıkçası eski bisikletimden eser kalmamıştı. Bu yüzden bisikletimden soğumuş ve sürmeyi bırakmıştım. Benim iki yaş küçüğüm olduğu için Ayhan sürmeye başlamıştı. Artık bisiklet tamamen onundu.

Bir gün babamın trafik kazası geçirerek öldüğünü söylediler bana. Daha ölüm ne demek onu bile bilmiyordum. Bu yüzden bir müddet daha sokakta bilye oynamaya devam ettim. Aynı şekilde Ayhan da farkında değildi. Fakat gün geçtikçe ölümün o kişiyi bir daha görememek anlamına geldiğini ikimizde öğrenmiştik.

Yıllar sonra evlendim ve iki erkek çocuğum oldu. Büyük olan ilkokul ikincisi sınıfa gidiyor, diğeri ise ana sınıfına başlayacak. Büyük oğlum bir gün ”baba bana bisiklet alır mısın” diye sorunca, kendi mavi bisikletimi hatırladım birden. O an kömürlükte her yanının paslanmış olduğundan emin olduğum bisikletimi! Oğlum için yeni bir bisiklet alacak param vardı ama, ısrarla o bisikleti yaptırarak ve maviye boyatarak kendi oğluma verdim. Oğlum bisikleti sürerken bir şeyi fark ettim sonra.

Mavi bisiklet tebessüm içinde bana bakıyordu.