Kayıt Ol

Efsane - Arau Disiplinleri

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Efsane - Arau Disiplinleri
« : 26 Şubat 2008, 00:17:00 »
Bu benim ilk Korku-Fantastik denememin temelini oluşturan bir yazıdır. Yani bir bakıma Silmarillion gibi geçmişte olan olaylar anlatılır. Ancak şimdiden uyarayım, Silmarillion'u okurken yazdığım için bir miktar (bir miktar?  ;D ) benzerlik/esinlenme görebilirsiniz. Ayrıca tamamen benim yazımdır ve hikayemdir.

Aynı zamanda şiirsel ve garip gelebilir, bunun nedeni bu yazının vampirler tarafından "Kutsal Kitap" kabul edilmesidir benim hikayeme göre. Ayrıca bol bol abartmaya çalıştım, sonuç olarak bu bir tür destan :)


Efsane

Arau Disiplinleri
-Vampirler hakkındaki en eski yazıtlar-

Tu corpus non sangius iletalis, iam sangius kindred. Quod aveca potestas letalis, potestas kindred


Bab 1

…ve sonra Şeytan, 6 insan soyundan ona tapan birer kişi seçti ve onlara güçlerinden bir kısmını bahşetti. Soylara bu hediyeyi onların iyilikleri için verdiğini söyledi ve sonra onları kendi gücüyle baştan çıkardı. Onlar bu gücün farkında değillerdi ve farkında olduklarında bile bir süre kullanmadılar bu gücü. Çünkü onlar her ne kadar Şeytan’a tapsalar da Âdem ve Havva’nın soylarından geldiklerini biliyorlardı ve hala Tek olana hürmet gösteriyorlardı.

Şeytan elinden gelen her şeyi yapmış olsa da bu 6 adam bu gücü kullanmadılar ve Şeytan’dan saklanmaya başladılar ama o sonunda onları teker teker buldu ve onların kulağına söyle fısıldadı:

“Ey ayağına kapanmadığımın soyundan gelen,
Ben senin atana göstermediğim hürmeti size göstermedim mi?
Bu hediyeyi ne diye kullanmazsınız o zaman?
Ne diye benim düşüncelerime taptıktan
Sonra benim hediyeme sırt çevirirsiniz?
Ben size hiçbir Âdemoğluna olmadığı kadar saygı göstermedim mi?
Siz hala sizi unutan o Tek’e mi taparsınız?”

Elbette bu sözler sadece akıl çelmek adına söylenmişti ve Şeytan’ın diğer sözleri gibi anlamsız ve yalanlardan oluşuyordu. Bunu hemen kavrayan 6 adam kulaklarını Şeytana karşı kapadılar ve ondan kaçtılar, çok uzaklara. Şimdiler Tibet denilen yerlere gitti biri, bazısı Macaristan diye bilinen yere bazıları da şimdilerde isimlendirilmemiş yerlere.

Ama Şeytan kurmazdı ve hepsini tekrar buldu ve onlara nefretle bakıp söyle dedi:

“Ey en iğrenç yaratık olan insanların iğrenç temsilcileri,
Siz benim size verdiğim ölümsüzlükten kaçtınız ki bende size şunu söylerim,
Vampera! Kan İçin! Siz mahkûm olun sonsuza kadar yaşamaya
Ve ruhunuzu bana satmaya!
Hissedemeyin hiçbir his bir daha!
Korkun benden, çünkü şimdiden itibaren ölümsüzsünüz!
Ancak kanla sürdürmek zorundasınız hayatınızı!
İçmezseniz ölürsünüz ve küle dönüşürsünüz!
Sadece Küle dönüşmek de değil kaderiniz,
Sizlerin ruhu cehennemde aldığınız hayatlar yüzünden yanmaya da mahkûm!
Son lanetim şu size, Karanlıkta yaşayın
Ve çıkınca ışığa kül olun aynen kalbinize kazık saplandığında olacağı gibi!”

Bu sözler boş değildi ama tamamen doluda değildi. Şeytan o zamanlar çok güçlüydü ama bu kadar büyük bir laneti sadece bir kez daha yapabildi.

Şeytanın bu sözleri ilk vampirlerin oluşmasını sağladı ve 6 Vampir-Lordu bu lanetlere aldırmayıp yaşamaya çalıştılar ve hayvan kanlarıyla beslenip geceleri mağaralarda yaşamak için kaçtılar.

Ancak bu onları güçsüzleştirdi. Sonunda Vampir Lordları her şeyin başladığı kıtaya, Mu Kıtasına döndüler ve orada gizlice insan avlamaya başladılar.

Lordlardan Anure diye bilineni hakkında bir öykü vardır ki bu, şeytanın bile planlamadığı derecede korkunçtu. Anure, günlük kan ihtiyacını insanlarla gidermeye ilk başladığında her öldürdüğü insanın arkasından ağlardı. Çünkü o insani duygularından hala kopamamış, ruhu olmasa bile bir şeyler hissetmeye mahkûm olduğunu düşünüyordu.

Anure o gün kan ararken köyden uzaktaki bir evi gördü aniden. Açlığını bastırmak için hızlıca için hızlıca koştu eve doğru ve bahçesine girdi. Sonra Kara giysileriyle bakındı içeriye ama göremedi kimseyi ve bahçede saklanmaya başladı.

Ta ki Güneş batana ve Ay gökyüzünde dolaşmaya başlayana kadar, kimse görünmedi etraflarda. Ama sonraları bir kadın gözüktü yolda ve adam iyice gizlendi çalıların ardında. Geldiğinde kadın iyice yakına, izledi onu bir süre. Sanki gecenin parıltısına benziyordu kara saçları ve soğukta havanın donması gibiydi.

O zaman dedi ki Anure:

“Bu kız soylu
Yazık güzelliği yok olacak,
Ve kanı damarlarıma dolacak!”

Bir süre saklandı ve gizlice kadının evine girmesini bekledi. Eve girince kadın, zıpladı tüm gücüyle evin ikinci, katındaki balkona. Köye bu kadar uzaktaki bu evden bile köydeki eğlencenin sesleri duyulabiliyordu. Çalgıların her türlüsü ve kahkaha atan insanların sesleri eve kadar geliyordu.

Ve Anure, ağladı, kurbanını beklerken. Çünkü o, eskisi gibi asla mutluluk hissedemeyeceğini düşünüyordu. Gece ilerlerken kadın, geçti odasına ve yattı, uykuya daldı hemence, tüm güzelliği ve soyluluğuyla, sanki bir melek gibi.

Ve korkuyordu bundan gizlice ama o bile bir şeyler hissettiğini fark etmemişti, o zamanlar için. Anure, düşündü bir süre ne istediğini ve bakakaldı o kadına bir süre ve yaklaşmaya başladı, kadın uyanmadan önce onu öldürmek için ve oturdu yatağın kenarına. Yavaş ve sessizce baktı bir süre ona acımaksızın.

Sonra yavaşça yaklaştı boynuna kadının, bir yandan ellerini ağzına götürmeye başladı. Ancak sonra, Kadın gözlerini açıverdi aniden. Soğuğun bazen vücuda iğne gibi batması gibi adam da bu maviliğin içinde kayboldu. O an, o soğuk mavi gözlerde, kendini kaybetti ve düşüncelere daldı. İlk defa fark etti hislerini ve ilk defa zincirle bağlanan hisleri çıktı kalbinden ve özgürce hissetmeye başladı. Adam sanki onu bağlayan iplerden kurtulmuş gibi âşık oldu kadına o an.

Kadın korkmuş bir şekilde suskun kaldı bir süre, ne diyeceğini ve yapacağını bilmeden. Adamın hali bundan beterdi çünkü yıllarca kadınlara nasıl davranacağını unutmuştu. Bir süre bakakaldılar birbirlerine, hiçbir ses çıkmaksızın ve bir kıpırtı bile olmaksızın.

Sonra Adam utanç hissetti ve yataktan kalkıp balkona doğru yürümeye başladı. Arada bir dönüp baktı arkasına, Kadının güzelliğini görmek için. Balkondan atladı ve gece kayboldu. En son arkasına bakındığında şaşkın kadın balkondan dışarıya bakıyordu.

Düşündü gecelerce o kadını ama kardeşlerine kalbindekiler açıklayamadı. Çünkü onların yeminlerine karşı gelmek olurdu bu. Ancak bir süre sonra aklındaki keder ve korku uçtu gitti, çünkü kadına âşıktı ve ondan başka bir şey gelmiyordu aklına.

Yinede, kadını uyurken izlemeye başladı, bıkmadan ve korkmadan, her gece. Kadının güzelliği onun kalbine kazınmıştı ve ondan başka bir şey düşünebileceğini sanıyordu bundan sonra.

Aşkını bastıramadı zamanla ve kadının karşısına çıkmaya cesaret buldu. Güneş battıktan hemen sonra kadını bahçesinde dolaşırken buldu ve kadına doğru ilerlemeye başladı. Kadın, korkmuş bir şekilde geri dönüp eve koşmaya yeltendi ama Adam tuttu onun elini sıkıca ve iki dizinin üzerine çöktü.

“Olabilirim seni korkutmuş,
Anlayamazsınız beni, üzgünüm
Çünkü ben senin aşkınla doldum,
Ve atıyor kalbim seninle,
O gece üzgünüm lütfen affet beni”

Kadının gözlerine baktı o an ve bakışlarını bir an olsun ayırmadı. Ancak kadın iyice tedirgin olmuştu ve adamın ellerinden kurtarıp ellerini evine doğru koşmaya başladı.

Ama Anure yinede aşkını gizlemedi ve geceleri, kadın uyurken, onu incelemeye devam etti. Yılın Sonbahar zamanında kadını güneş battıktan sonra yakaladı ve iki dizi üzerine çöküp ona şöyle dedi:

“Ey söyleyemeyeceğim kadar güzel olan,
Benim ruhsumdan ayrılmış olan vücudum sana âşık oldu.
Kalbim değil içtiğim şeylerle,
Senin aşkınla tekrar atmaya başladı adeta!”

Kadın bu sözleri duydu ve onun beyaz, aşktan başka duygu belli etmeyen suratına şaşkınlıkla bakakaldı birkaç dakika. Ne demek istediğini anlamaya çalıştı ama başaramadı çünkü o zamanlar 6 Lord yeni yeni ortaya çıkmışlardı ve halk vampirlerden habersizdi.

 Kadın bunu bir benzetme ve iltifat zannedip elini tuttu ve şöyle dedi:

“Benim adım Fúera’dır eğer bilmek istersen.
Ancak merak ediyorum,
Neden beni seviyorsun daha güzelleri varken?”

Anure o an hiç olmadığı kadar korkuyla doldu çünkü kardeşlerinin yeminleri şimdi aklına gelmişti. Onlar yasaklamışlardı ölümlülerle konuşmayı ve kendi koyduğu yasayı çiğniyordu şimdi!

“Eğer bir açık etsin biri bizi ölümlülere!
Onu ortadan o kadar hızlı kaldırırız ki,
Külleri düşmez bile yere!”

O an kadının gözlerine baktı ilk defa ve tüm acıları silindi. Sanki kışın ortasında insanın yüzüne batan soğuk kadar Açık ve Soğuk bir maviydi. Maviliğin içinde kaybolmuş siyah göz bebeği Anure’yi aldı götürdü dünyadan ve ona uzun süre edemedi cesaret, ne olduğunu anlatmaya. Böylelikle keder içinde ayrıldı oradan ve kardeşlerinden saklandı.

Ancak kardeşlerine yalvarmak üzere evlerine giderken, gördü kardeşlerini birbirleriyle konuşurken. Dehşetle planlar kuruyorlardı onlara karşı. Anure dehşetle uzaklaştı oradan ve gitti uzun ağaçların olduğu ormana, orada oturdu ve düşündü usulca. Vampir olabilirdi ama bir şeyler hissettiğine emindi artık oda.

Kardeşleri onu öldürmek istemezlerdi çünkü onlar sadece birbirlerini anlayanlardı. Bu nedenle kadını öldüreceklerdi. Tek yolu buydu bunun. Adam düşüncelerinden sıyrıldığında ayağa kalktı yavaşça. Artık ermiş sayılırdı ve onun soyu öyle olacaktı daima. Diğer soylardan farklı düşünen ve tek hisseden soydu onlar.

Giydiği gibi üstünü ve aldı kılıcını, koştu sevdiği kızın evine. Ama kız onu hoş karşılamadı çünkü vampir hikâyeleri kulağına çalınmıştı. Artık sevdiği adamın ne olduğunu biliyordu. Anure kızı o gece bahçeden eve girerken buldu ve tuttu iki kolunu hemence. Dedi ki kıza:

“Gel kaçalım sevgilim, kardeşlerim beni arıyor her yerde,
Beni bulamazlar ki bulamazlarsa da öldürecekler seni bu gece!”

Kadın Anure’ye korkuyla baktı ve dedi ki:

“Ey sen karanlıkta kan emen,
Benim kanımı istiyorsan em hemen!
Ben korkmam gecenin yaratıklarından,
Senin korktuğun kadar, Tanrın olan Şeytandan!”

Şimdilik bu kadar, devamını yakında buraya koyarım.

Sifaus,
#rekt

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Efsane - Arau Disiplinleri
« Yanıtla #1 : 26 Şubat 2008, 17:00:32 »
Harika yazılarından birisi. Tebrik ederim. Şarkı havasında olması da ayrı bir tat katmış olaya. Silmarillion'a da benzemiş cidden :D

Sadece şiirler biraz basit gibi, ama zaten bu şekilde yazmak zordur. Yazdıkça o da düzelecektir eminim.
try again fail again fail better

Çevrimdışı pleasant^^

  • ****
  • 1642
  • Rom: 12
  • bitch is back to the town.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Efsane - Arau Disiplinleri
« Yanıtla #2 : 18 Mart 2008, 18:31:17 »
Çok beğendim.Vaktim olmadığı için okuyamamıştım ama devamını istiyorum. :uhe

so you ride yourselves over the fields and you make all your animal deals and your wise men don't know how it feels to be thick as a brick.

Çevrimdışı Bardes

  • **
  • 210
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: Efsane - Arau Disiplinleri
« Yanıtla #3 : 18 Haziran 2010, 20:53:15 »
Çok uzak köşelerde kalmış hikayen. Gün ışığına çıksa iyi olur :)

Hikaye nefis. Şiirsel tat da sonuna kadar hissettiriyor kendisini. Eline sağlık. Bu arada 2. bab fazla gecikmese ne güzel olur :)

Silmarillion'u okurken yazdığım için bir miktar (bir miktar?  ;D ) benzerlik/esinlenme görebilirsiniz.

İhsan Oktay Anar'ın senin hakkında söyledikleri geldi aklıma :D


Çevrimdışı kahlan amnell

  • ***
  • 786
  • Rom: 3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Efsane - Arau Disiplinleri
« Yanıtla #4 : 25 Şubat 2011, 22:03:03 »
Tekrar canlandırayım bu hikayeyi de. Ellerine sağlık Baal.