Kayıt Ol

Da Vinci's Demons

Çevrimdışı aynalasya

  • *
  • 26
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
    • Sihir Başlasın.
Da Vinci's Demons
« : 29 Nisan 2013, 00:55:06 »


Da Vinci's Demons

Yapımcılığını Batman ve Blade serilerinden tanıdığımız David S. Goyer'ın üstlendiği dizide Tom Riley ve Laura Haddock başrollerde yer alıyor.

Leonardo Da Vinci'nin sır gibi saklanan gençliğinin konu alındığı dizide insanüstü zekaya sahip genç bir adam ile karşılaşıyoruz. 25 yaşında geleceği şekillendirmeye ve özgür kılmaya çalışan Leonardo; tarihi yalnızca gerçekleri örtbas etmek için kullananlara karşı, silah olarak sadece zekasını kullandığı bir savaş başlatıyor. Tek başına mücadele verdiği bu savaşta aklını yitirmenin sınırlarına yaklaşırken gerçek ve yalan, geçmiş ve gelecek gibi olgular arasındaki çelişkileri çözmeye uğraşıyor.


Team Supernatural
Doctor Who.. :H

Benimki kaç santim öğrendim: http://bit.ly/gZ9NVS, seninki kaç santim ?

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #1 : 30 Nisan 2013, 00:14:20 »
IMDb Puanı: 8.1


Yorumum: İlk sezonun 8 bölüm olması planlanan dizinin her bölümü yaklaşık 1 saat sürüyor. Şu ana dek 3 bölüm yayınlanmasına rağmen dizi geniş bir hayran kitlesine ulaştı. Günümüzdeki portrelerinde genellikle uzun sakalllı ve yaşlı biri olarak gördüğümüz, Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği başta olmak üzere tablolarına hayranlıkla bakmaktan kendimizi alamadığımız Da Vinci'nin sırlarla dolu bilinmeyen gençliğine doğru yelken açıyoruz.

O dönemin Floransa'sına da göz kırpıyoruz bir yandan. Kullanılan mekanlar gerçeğini aratmayacak denli kusursuz. Zaten bir çoğu dizi için özel olarak inşa edilmiş. Bir yandan Da Vinci'nin gençliğini, zekasına hayran kalarak büyük bir iştahla izlerken, bir yandan da Floransa ve İtalyanca konuşulan diğer kentler arasındaki politik meseleleri de öğrenmiş oluyoruz.

Da Vinci's Demons'ın yaratıcısı Batman Begins, The Dark Knight ve Blade gibi yapımlarda da büyük bir pay sahibi olan David S. Goyer. Dizi görsel ve sanatsal anlamda başarılı olduğu kadar senaryoda da çok başarılı. İlk sezon 8 bölümden oluşuyor, evet ve bölümlerin 1 saate yakın olması da izleyiciler için büyük bir artı.

Jenerik müziğinden başlayarak bitiş anına dek çalan tüm müziklerde gizem ve gerilim havası hakim. Bir Türk karakterin de olduğu dizide, oyunculuklar da son derece iyi. Özellikle Da Vinci'ye hayat veren Tom Riley'e dikkat.

Kısacası 2013'ün en iyi yapımları arasına girebilecek denli iddialı bir yapım Da Vinci's Demos. Sapartacus'ten sonra cumartesi günlerini bu diziyle dolduran Starz kanalı yine Roma tarihine iniyor ve bu işi çok başarılı bir şekilde yaptıkları da aşikar. Evet, Starz Roma tarihinden anlıyor.

İzlemeniz önerilir. Pişman olmayacağınız garanti edilir.

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #2 : 30 Nisan 2013, 15:49:42 »
İlk bölümünden itibaren kendini oldukça sevdirebilen yeni bir dizi Da Vinci's Demons. Özellikle 15. yüzyıl mimarisine uygun set ve giyim tarzları diziyi başarıya ulaştırabilecek türden etkenler. Dizi ayrıca birçok gizemi de beraberinde taşıyor. Örneğin Leonardo'nun annesi tam bir muamma -gerçi şimdiden bir takım düşüncelerim var onunla ilgili. Ayrıca Spartacus ile Da Vinci's Demons'ı bir karşılaştırmaya tabi tutan zihniyetleri anlamak zor. İkisi de Roma döneminde geçiyor ve aynı kanal tarafından yayınlanıyor ve üstelik Spartacus'ün bitiminden hemen sonra diğeri başladı diye bu kadar tartışmaya gerek yok.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı strider

  • **
  • 141
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #3 : 05 Mayıs 2013, 16:29:46 »
Takip ettiğim üç-dört dizi arasına girdi. Jeneriğiyle etkiledi ilk başta, sonra Floransa tıpkı hatırladığım gibi, Assassin's creed'den. Bir de dizide Türk var, çok etkili bir adam daha ne olsun. Spartacus'ün boşluğunu dolduracak diyorlar -ne yazık ki onu izlemediğimden bende öyle bir boşluk yok :)
O halde git... Bundan başka dünyalar da var.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #4 : 19 Haziran 2013, 14:38:09 »
8 bölümden oluşan ilk sezon tamamlandı ve Da Vinci's Demons'a yakışan bir sezon finali oldu.

Starz kanalı, Spartacus'ün bitmesinin ardından aynı gün, aynı saate bu diziyi koymuştu. Reyting açısından güzel düşünülmüş bir hamleydi bu. Zira dizi de izleyicilerin büyük çoğunluğunu kendisine çekerek yapımcılarının yüzünü kara çıkarmadı. İlk bölümden itibaren geniş kitlelere yayılan dizi, büyük bir ilgiyle izleniyor.

Böylesi bir dizi için ilk sezonun 8 bölümden oluşması doğru muydu peki? Her ne kadar hakkında kaliteli dizi yorumları yapsak da, daha çok olsaydı da izleseydik desek de, 8 bölümün gayet yeterli olduğunu bilmemiz gerekir. Zaten bölüm süreleri 1 saat olduğundan, bu durumu çok daha olağan görmemiz normal olacaktır.

Üstte diziye yakışan bir sezon finali olduğundan bahsettim. Bunu biraz daha açmak gerekirse eğer; Da Vinci'nin sırlarla dolu geçmişini öğrendiğimiz dizi, bizi izlerken dikkatli olmaya davet ediyor. Oldukça kusursuz bir senaryonun ekrana yansımasını takip ederken gözümüzden bir şey kaçsın istemeyiz. Kim kimdir, ne yapar, kim iyidir, kim kötüdür, bu tip soruların cevaplarını ancak çok dikkatli izleyiciler verebilmektedir. Hal böyle olunca hikayedeki sır perdesinin kalınlığı da doğru orantılı bir şekilde artıyor.

Hiçbir bölümde tempoyu bozmadan, hikayenin işleyişinde herhangi bir pürüz olmadan gayet akıcı bir şekilde ilerledi Da Vinci's Demons. Diziyi farklı yapan unsurlardan yalnızca biriydi bu. Yalnız son 2 bölümü daha ayrı bir yerde tutmak gerekir. İlk 6 bölüme oranla "daha hızlı akıp gitti" diyebileceğimiz bölümlerdi bunlar. Da Vinci'nin Yaprak Kitabı'nı bulma inadı devam ediyor ve muhtemelen bunu 2.sezonda başaracak, çok yaklaştı.

7. ve 8.bölümleri izlememiş olanlar için spoiler uyarısı.
Spoiler: Göster
7.bölümde öldüğünü sandığımız Giulino Medici'yi 8.bölümde tekrar gördüğümüzde sevinmiştik. Ama rahat durmadı bizimki, öleceği varmış, öldü. Yazık oldu valla. Lucrezia o kadar tatlı bir kadın ki, her taşın altından o çıkmasına rağmen kızamıyorum kadına, o kadar tatlı yani. Tabii bir de Venessa diye bir kadın var dizide. O daha tatlı herhalde ya. Ama tam çözemedim bilmiyorum, düşünme aşamasındayım.


Her neyse. 2.sezonun iyi olacağı 1.sezonun bitişinden belli oldu. 2.sezonda Da Vinci gizemli Yaprak Kitabı'nı bulacak ve olaylar bunun üzerinden gerçekleşecek diye düşünüyorum.

2014'ü bekleyip göreceğiz.

Çevrimdışı Logatti

  • *
  • 29
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #5 : 22 Haziran 2013, 21:57:51 »
Her yerde ismini duyunca bir göz atmaktan kendimi alıkoyamadım. Sınavların arasında zaman ayırıp izlediğime değdi doğrusu. Şu an 5. bölümde olmama koyu hayranıyım diyebilirim kendime. izlemenizi kesinlikle öneririm. Senaryodan tutun da, dekora kadar her şey dört dörtlük.
Hayallerinin peşinde koşan yalnız bir kuzgunum ben.
Sadece göklerde yaşayan.
Bazen kanat çırparım sonsuzluğa.
Ama şimdi şarap zamanı.
Tek bir amaca açılır kanatlarım.
Ölüme.

Selam olsun sana Kayıp Rıhtım

Çevrimdışı Bengü

  • **
  • 305
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #6 : 02 Nisan 2014, 20:24:46 »
Da Vinci's Demons'a tam zamanında başladım diyebilirim. Ben ilk sezonu bitirdikten birkaç gün sonra ikinci sezon başladı. Böylelikle dizinin heyecanı hâlâ üzerimdeyken 2. sezonu izlemeye koyuldum.

İzlemeyenlerin buradan sonrasını okumasını önermem, içerik hakkında birkaç şeye değineceğim.

Bu dizinin en sevdiğim yönü her bölüm heyecanını koruması, her bölüm üzerine bir şeyler koyması. Da Vinci'nin Yapraklar Kitabı'nı bulma serüveni tam gaz devam ederken aynı azimle Kont Riario'nun da eş zamanla bunu yapması, kısacası bir yandan aralarında oluşan rekabet beni daha da diziye bağlıyor.

Giulino Medici bence diziye güzel bir hava katıyordu, şahsen onu da izlemekten keyif alıyordum. Ama yukarıda da söylendiği gibi, öleceği varmış, öldü.

Jenerik müziğinden tutun da dizinin içindeki müziklere kadar hepsi muazzam geldi kulağıma ayrıca.

Şimdilik kısa kısa aklıma gelenler ve söyleyeceklerim bunlar. Merakla 3. bölümü bekliyorum.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #7 : 18 Mayıs 2014, 01:42:07 »
Da Vinci'nin hayatını, biraz değil, çok fazla fantastik ve bilimkurguyla harmanlayarak ortaya alternatif bir tarih çıkaran dizi Da Vinci's Demons'ın ikinci sezonunun bitmesine yalnızca iki bölüm kaldı. Geride bıraktığımız sekiz bölüm hakkında bir şeyler söylemek gerek.

İlk sezonda Da Vinci'nin icatlarına bolca yer veren dizi, ikinci sezonda bunu ikinci, hatta üçüncü plana attı desek yeridir. Ben de herkes gibi beklemiyordum ilk sezon ve ikinci sezon arasında bu denli bir uçurum olacağını. Bu yönden bakarsak, dizinin senaryosu bulunduğu leveli terk ederek, bir başka levele geçmiş demek çok doğru olacaktır.

İkinci sezonda Floransa'nın dışına taşan olay örgüsü, Yeni Dünya'ya (Amerika) ve hatta dönemin güçlü imparatorluğu Osmanlı'ya da sıçramış durumda. "Yaprak Kitabı" macerasına atılan Da Vinci ve ekibi, kelimenin tam anlamıyla her bölümde izleyenlerine macera filmi havası yaşattı. Açıkçası zerre şikayetçi değilim, çok keyif alarak izliyorum Da Vinci's Demons'ı.

Osmanlı İmparatorluğu'na kadar gelmiş olmaları da heyecanla takip etmemiz için bir başka önemli sebep. Hatta Bayezid dizide Türkçe konuştu. Güldüm biraz ama bence fena değildi.

"Da Vinci bu değil!", "Tarih bu değil!", "Türkler'e hakaret ediyorlar!" diyenlere de sadece gülüp geçiyorum. Adamlar bizlere bire bir tarih anlatmıyorlar zaten, bunun bilincinde olursak eğer diziden alacağımız zevk artar. Ve Türkler'e hakaret konusu ise başlı başına saçmalık. Bir iki olumsuz şey söylediler diye bu kadar yaygara koparmaya gerek yok. Üstelik, Türkler hakkında övgü dolu sözler de ediyorlar, onları neden görmüyorsunuz diye sormak istiyorum malum kişilere. Ben bu konuya hiç takılmıyorum ve senaryonun keyfini çıkarıyorum.

Ha ama şunu belirtmem gerekiyor: Bu kadar bölüm bizlere Yaprak Kitabı dediler ama sekizinci bölümün sonunda çok büyük hayal kırıklığına uğrattılar ve böylece senaristler en güzel küfürlerimin sahibi oldular. Gerçekten o kadar bölüm boşa izlemişiz hissi geldi bir an için, izleyenler ne demek istediğimi bilirler. Ama neyse ki sekizinci bölümün sonunda Da Vinci'nin, "Yolculuk yeni başlıyor," demesi bir nebze de olsa su serpti içimize. Umutla dolduk.

O Yaprak Kitabı bulunacak. O kadar! Kaldı iki bölüm, merakla bekliyorum, umarım üçüncü sezon başlamadan kitap meselesi çözüme ulaşır yoksa çok daha fazla eleştiri alır dizi ve ben bunu istemem.

Çevrimdışı lucasyekatarina

  • **
  • 76
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #8 : 17 Şubat 2015, 03:31:23 »
Diziyi ilk çıktığı günden beri takip ediyorum.Bu dizinin bölümlerinin çıkmasını beklemekten bir gün ölüp gidersem yazarına-yönetmenine neyin bir mesaj atıverin hayrınıza :D


Klişe hikayelere sığınmamış,gizem ve mistik öğelerin ön planda olduğu bir yapım.
Tom Riley ve Blake Ritson'ın hakkını vermek lazım muhteşem oyunculuklar gerçekten.

Dipnot: Aklımda en çok kalan ve hiç unutamayacağım bir bölüm olarak : 2.sezon 6.bölüm.


Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #9 : 20 Mart 2015, 02:35:34 »
3. sezonun başlangıcına dair hâlâ net bi bilgi yok sanırım. Bu beni biraz korkutuyor. Ama kendisi şu an en çok beklediğim televizyon yapımı.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #10 : 21 Mart 2015, 01:08:05 »
3. sezonun başlangıcına dair hâlâ net bi bilgi yok sanırım. Bu beni biraz korkutuyor. Ama kendisi şu an en çok beklediğim televizyon yapımı.

O zaman şöyle bir şey var diyeyim: http://www.davidsgoyer.com/news/da-vincis-demons-season-3/



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı Auguste Dupin

  • **
  • 84
  • Rom: 8
  • geceleri esen terör
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #11 : 28 Mart 2015, 23:45:07 »
Ben bu diziye ait bir fotoğraf filan gördüğüm zaman önce bir algılayamıyorum durumu. Hangi zaman ve mekanda geçtiğini oturtamıyorum kafamda bir yere. Çünkü göstergeler çok anakronik. Deri ceketli tipler, yapılı saçlar, seksi kadınlar, kale fonu filan. Ama en çok da o deri ceket. Motosiklet ve bir yol kenarı barı arıyor gözüm. Yeni bir vanpir dizisi filan başlıyor sanıyorum bir süreliğine.

“House”
Sometimes I think it’s like I live in a big giant head on a hilltop
made of papier mache, a big giant head of my own head.
I polish the eyes which would be windows, or
mow the lawn, I mean this is my house we’re talking about here
even if it is a big giant papier mache head that looks just like mine.
And people who go past
in cars or buses or see the house the head on the hill from trains
they think the house is me.
I’ll be sleeping there, or polishing the eyes, or weeding the lawn,
but no-one will see me, no-one would look.
And no-one would ever come. And if I waved no-one even knows it was me waving.
They’d all be looking in the wrong place, at the head on the hill.
I can see your house from here.
-Neil Gaiman

Çevrimdışı Bengü

  • **
  • 305
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #12 : 02 Aralık 2015, 21:25:32 »
"Birinci sezonunu ikinci sezonundan daha çok sevdiğim dizidir," derdim burada ama şu an 3. sezonunu izliyorum. Bu güzel yapım 3 sezonda nasıl sonlanır diyorum kendime. İlk defa bu kadar merak edip iki bölümü peş peşe izledim ve günü üç bölüm ile bitireceğim gibi duruyor. Son sezonu bu kadar hızlı tükettiğime pişman olacağım ama olsun.
Tereddütleri olanlar direkt başlasın derim!

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Da Vinci's Demons
« Yanıtla #13 : 04 Aralık 2015, 20:22:50 »
Kayıp Rıhtım hiçbir şeyi beğenmeme timinin elebaşı olarak bu dizinin beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemek istiyorum.


Giriş müziğini duyduğumda heyecanlanmıştım, umutlanmıştım. "Sonunda güzel bir şey yapacaklar galiba" demiş, yerimde duramamıştım.

Ama sonrasında büyük bir hayal kırıklığı yaşadım.

Zamanında herkül, zeyna gibi diziler vardı ya; bu da onlarla aynı kafada bir yapım olmuş.

Tamam, tarihsel gerçekleri birebir yansıtsın demiyorum, ama Da Vinci karakteri çok baştan savma ve yapmacık. "Deri ceket giyen, kirli sakallı ve hafif serseri bir mucit işte ehe ehe" diye düşünmüş sanırım yapımcılar.

Hayır, o dönemde o tip deri ceketin olmamasına hiç mi hiç takılmıyorum. Sorunum son on yıldır yapılan tüm benzeri çalışmalarda ana karakterlerin yukarıda söylediğim şekilde "cool" bir imaja büründürülmeye çalışılması. (Sonradan gelen ekleme: Aslında deri ceketine içten içe gıcık oluyorum galiba. Adam onbeş-onaltıncı yüzyılda Mad Max gibi geziyor)

Da Vinci'nin kişiliği de çok yüzeysel. Adam hiç üretim sancısı çekmiyor, ciddi iç çatışmalar yaşamıyor (ki bu karakterin gerçek kimliği ile ilgili araştırma yaparsanız böyle bir dizinin senaryosu için inanılmaz fırsatlar sunacak psikolojik buhranları olduğunu görürsünüz).

"Öyle deme ama ryuk, bir kere babası onu hiç sevmiyor ve annesini de çok özlüyor tamam mı" gibi yaklaşımlarla gelmeyin lütfen. Ya da gelin neyse. Ama bunların dışında en ufak bir buhran ve derinlik var mı dizideki karakterde?

Adam çok cool, çalımına herkes hasta, çok iyi kılıç kullanıyor, çok süper aletler icadediyor ve çok da güzel resimler yapıp tüm sanatseverlerin kalbini çalıveriyor. Bir yandan da annesini çok özlemesi ve babasından hiç sevgi görmemesi de onu acıların çocuğu yapıp sempatikleştiriyor.

Hmm. Daha önce hiçbir yazarın, senaristin aklına gelmemişti bu zaten.

Üçüncü Bölüm

KARŞILAŞTIRMA

Örnek olması için iki fantastik yazarı karşılaştıracağım şimdi: Robert E. Howard ve Salvatore.



Burada Salvatore'un karakteri olan Drizzt Do'urden'i görmekteyiz. Kendisi nasıl da kasım kasım kasılıyor değil mi?

Spoiler: Göster



Burada da Howard'ın karakteri Conan. Kendisini örneğimde kullanmamın nedeni, önerime uyup filmini izleyidseniz ve üzerine biraz araştırma yaptıysanız artık size tanıdık gelecek bir karakter olması, aynı zamanda çok göze batan ve vurgu yapmak istediğim özellikleri açıkça taşıması:

Spoiler: Göster


İki karakter arasındaki temel fark şudur: Biri özellikle karizmatik ve etkileyici olması için binbir şekilde makyajlanıp şişirilmiştir, diğeri ise doğal ve "olduğu" gibi, yazarın içinden geldiği gibi anlatılmıştır.

Robert E. Howard, yarattığı Barbar Conan karakteriyle, kendi yarattığı dünyayı gezdirir size. Eserlerinde esas oğlan Conan olsa da asıl anlattığı Conan değil, olayın geçtiği çağ, dünyadır. Conan karakterini bir arazi aracına benzetebiliriz (lada niva gibi mesela) araziyi gezmek için onu kullanırsınız fakat asıl odaklandığınız, gezdiğiniz yerdir; onun coğrafyası, kültürü, efsaneleridir.

Diğer yandan Salvatore ve onun karakteri Drizzt’i ele alalım. Burada durum tam tersidir. Drizzt, hep merkezdedir burada ve hikayelerde olaylar, mekanlar pek de önemli değildir. Ciltler dolusu kitapta anlatılan, Drizzt’in kendi kişiliği, savaşçılığıdır. Bütün seri, Drizzt’in ne kadar felsefi, ne kadar cengaver, ne kadar süper bi kişi olduğunu anlatır size ve bunda kabak tadı vardır.

Saygı duyduğum biri şunu söylemişti : “Drizzt’in hikayelerinde çok sık kullanılan bir benzetme vardır : ‘girdap gibi dönen palalar’. Drizzt’in palaları girdap gibi döndüğü ve önüne geleni kesip attığı için artık hikayelerde ilginçlik kalmamıştır. Drizzt her macerasında palalarını girdap gbi döndürecek; ork kesecek, drow kesecek, lich kesecek, kesecek de kesecektir. Bir Loth’u kesmediği kaldı.”

Seçtiği hedef kitlenin istediğini veriyor onlara Salvatore. Kendileri bir fantastik dünyaya düşseler olmak isteyecekleri kişiyi anlatıyor: iyi kılıç kullanan(savaşlarda hep yener), karizmatik(kızlar hasta olur). Yani imrenecekleri bir “süperkarakter” yaratıyor. (Twilight’a ne kadar çok benziyor değil mi)

Şu linkteki yazıyı lütfen okuyun


Bir süper karakter yaratmak kolaydır. Onu sayısız savaşa sokun, canlı çıksın. Karizmatik sözler sözlesin ve taşıdığı erdemleri olsun, eli yüzü de düzgün olmalı tabi. Biraz da sevimlilik katmak için karakterinize iç çatışmalar ekleyin. Bu kurallara uyarsanız siz de Salvatore’un Kara elf serisi gibi ne bileyim bir “kapkara elf serisi” yazabilirsiniz. Fakat buna ihtiyacımız olmadığını anlamışsınızdır.

Sizlerden rica ettiğim bir şey var dostlarım. Yarattığınız karakterlerde mutlaka en azından bir kusur bulunsun. Ama lütfen bu kusur artık Drizzt'inki gibi "çok iyi kalpli olmak" olmasın.


Fantastik kurgunun ölümden kurtulmak için saçmalıklara ve şişirilmiş karakterlere değil, özgünlüğe ihtiyacı var.


Strahd von Zarovich'in sözlediği gibi:

Kan! Bir çeşmeden akar gibi.
Yaşam. Eğer almaya cüret edersem.
Kendi yaşamım hızla sona ermekte olduğu için asıl almamaya cüret edemezdim.
İçtim! Doyasıya.
Ve yaşadım... Bir kez daha.


Strahd Von Zarovich’in nasıl kana ihtiyacı olduysa, fantastik kurgunun bir kez daha yaşayabilmesi için; eskiden olduğu gibi, bir ruha ihtiyacı var.


Bu bölümün sonunda bir anime öneriyorum size : Gedo Senki


Çok daha güzel olabilirdi Da Vinci's Demons, yazık ettiler. Tabi "peki sen olsan ne yapardın ryuk?" diyebilirsiniz. Mükemmel bir örnek önereceğim size :İstanbul Kanatlarımın Altında

Evet. Bu filmde yetenekli ve yaratıcı bir adamın tüm yaratım sancılarının, duygusal buhranlarının, kişisel zaaflarının, zevzekliklerinin, bunun yanında zekasının ve başarısının ne kadar başarılı işlendiğini görebilirsiniz. Böyle bir senaryoya azıcık fantastiklik katarak ve birer saatlik bölümlere ayırarak harika bir dizi çekebilirsiniz.
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index