Kayıt Ol

Karanlıkta Kısa Hikayeler

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Karanlıkta Kısa Hikayeler
« : 20 Haziran 2008, 13:36:27 »
Kitap

I. Bulunuş

Yaşadığım olayları kaleme alma ihtiyacım uzun zamandır düzelmemiş bu sefil hayatımın son zamanlarında oldukça arttı. Gereksiz ve anlamsız gelse de, size burada anlattığım şeyler abartısız ve gerçektir. Aslında benim araştırmalarımın ve merakımın sonuçlarıdır.

Sanırım her şey 15 Ağustos 1997’de başladı. Sülalemin karanlık geçmişi hakkında ilk şeyleri o zaman duydum. Aslında söylenen şeyler pekte açık değildi; Ancak çocukça olan aklım, merakımı körüklemişti.

Çatı katında, uzun zamandır annemin bakmamı yasakladığı şeyler olduğunu biliyordum. O yüzden çatı katına hiç çıkmamıştım. Ancak olan bu son olaylardan sonra her şeyi bir kez daha düşünmem gerekecekti. Bazı kuralları çiğnemem ve bana yasaklanan şeyleri yapmam gerekecekti.

Çatı katında saklanan ve annemim bakmamı yasakladığı kitaplara karşı ilk ilgim o zamanlar arttı. Şimdilerde ise, kara talihimin o zamanlar oynadığı bu oyuna lanetler etmekteyim.

Çatı katına ilk çıktığımda, bir dizi siyah-beyaz fotoğraflarla karşılaştım. Fotoğraflarda genellikle uzun beyaz sakallı ve tekinsiz adamlar vardı. Fotoğrafların altındaki isimlere bakınca, bu adamların sülalemden olduğunu hemen anladım.

Bu ilk ve kısa araştırma gezim, annemin aşağı katlardan seslenmesiyle son buldu. Tabi ki oraya çıktığımı anlamasın diye dikkatlice indim aşağıya. Odadaki tekinsiz şeyler –ne oldukları hakkında hiçbir fikrim olmasa da- aklıma kazınmıştı. Ancak her ne kadar sevmesem de, merakım sönmemişti ve aynı gece o lanetli odaya bir kez daha çıktım.

O gece aklıdan hiç çıkmıyor. Bulduğum şeylerin bana verdiği dehşet, o zamandan beri değişmedi. Hafif ay ışığının camdan içeri girdiği ve bir ağaç dalının cama çarptığı o gecede,  hayatımın değişeceğini bilemezdim. Ancak yapılacak bir şey yoktu. Daha küçüktüm ve meraklıydım.

Çatı katında biraz gezindikten sonra, daha önce fark etmediğim tahta ve tozlu sandığı keşfettim. O iğrenç sandığı keşfetmemiş olmayı ne kadar istediğimi bilemezsiniz. Sandığı açmaya çalıştığımda, garip bir şekilde kolayca açılmasına şaşırmıştım. Çünkü eski görünen sandığın menteşelerinin paslanmış olabileceğini düşünmüştüm.

Sandık açıldıktan sonra içini kurcalamaya başladım. Kısa süre sonra içinde Latince yazılar yazan bir kitaba rastladım. Kitabın kapağında –ve içindeki sayfaların arasında- not alınmış pek çok kâğıt vardı. En baştaki kâğıtta büyük harflerle kitabın abı yazıyordu –ki o iğrenç adı ağzıma almayacağım. Çünkü o zamandan beri iğrendiğim bir isim oldu.

O dehşet verici ismi gördüğüm ilk andan itibaren sevmedim. İçinde yazan şeyleri o anlık kimseye anlatamadım. Zaten okuduğum şey yarım sayfa bir şeydi ve o kadarı bile midemi bulandırmaya yetmişti.

Kitabı merakla aldım ve sandığı kapatıp odama gittim. Kitabı özenle yatağımın altına sakladıktan sonra normal hayatıma devam ettim. Ancak biliyordum ki, o kitaptan sonsuza dek kurtulamayacaktım.

II. Deliliğin Sınırlarında

Bundan yaklaşık 3 sene sonraydı sanırım. Odamı topluyordum çünkü yaşadığım şehirden, üniversite için ayrılıyordum. Esasında gitmek istemezdim ama bir bakıma yeni bir yer göreceğim için sevinçliydim. Odamı toplarken yatağımın altına hiç bakmamış diliyorum şimdi. Çünkü o iğrenç kitap, elime asla geçmezdi bakmasaydım.

Kitabı gördüğümde küçüklüğümden gelen o merak yeniden canlandı ve Metafizik okumak üzere gittiğim yere, o kitabı da götürmeye karar verdim. O zaman daha 18 yaşındaydım e hayatın ne denli işkence haline gelebileceğini bilmiyordum.

Üniversiteye çok yakın bir yerde küçük evimi kiraladıktan sonra geceleri o kitabı okumaya başladım. Kısa süre sonra uykumdan kan ter içinde uyanıp gümüşi ışığıyla gökyüzünü yaran ayı izlemeye başladım. Küçüklüğümden beri beni sakinleştirebilen tek şey oydu. Ancak o bile işe yaramaz olmuştu. Çünkü ayı izleyebildiğim stüdyo dairemdeki tek cam, aynı zamanda mezarlığa bakıyordu.

Kısa süre sonra, kısa uykularımda rahat uyurken, kâbuslar görmeye başladım. “Eskilere” ait devasa kentler canlanıyordu gözümün önünde. Korkunç minareler, devasa uçurumlar… Artık günün hiçbir saati huzur bulamaz olmuştum. İsmini anmayacağım o kitabı da yok etmeye çalıştım. Ama bunu başaramıyordum. Çünkü kitap beni etkisi altına almıştı. Korkunç anlatımı ve büyü ayinleri hakkında yazan şeyler sayesinde artık aklıma kazınmıştı.

Önceden de belirttiğim gibi, bu kitabım sülalemden kalmış olduğu belliydi. Kitabın içinde yazan Nekromansi deneyleri ve büyüler, benim ilgimi iyice çekmeye başladı bu yüzden. Köklerine bağlı olan ben, düşüncelerimi buna yönelttim ve içimdeki güç tutkusu büyüdü o an. Bu sayede “Eskileri” görmüş olan birkaç kişiyle daha konuşmak istedim.

Nekromansi hakkında çalışan insan bulma çabalarım sonuçsuz kalınca, elimdeki kitabı arattırmaya karar verdim. Belki bir eşi bulunursa, işte o zaman birilerini bulabilirdim. Ancak başarılı olamadım. Bildiğim tek şey, bu kitabın İngilizce çevirilerinin Louvre ve British Müzelerinde bulunduğuydu.

Ancak sonunda kitabı okumayı bitirdiğimde, iyice elim ayağım tutmaz olmuştu. Üstümde bir lanet olduğunu hissediyordum. Sonunda fark ettim ki bu laneti anlamanın tek yolu, bu kitabı okumuş kişilerle tanışmam. Ancak böyle bir kişiyi bulmam zor olduğundan, sülalemden eski kişileri uyandırmanın daha iyi olacağını düşündüm.

Sonunda, kara kitaptaki o iğrenç büyüleri yapmaya karar verdim ve yaptım da. İşin kötü tarafı Nekromansi suçu işlemiş olduğum için, ruhum sanki parçalanmış gibi hissediyordum. Ancak tabi bu iğrenç deliliğimden ve sürekli olan korkumdan daha iyiydi. Çünkü en azından sülalemden birini uyandırmış ve onunla konuşma şansını yakalamıştım.

Önceleri yavaş yavaş kendini göstermeye başlayan kâbuslar şimdilerde o iğrenç güneşin altındaki korkunç gerçeklikte de kendilerini göstermeye başladı. Dehşetimin ölçüsünü yapamayacağım; Çünkü ben ağzıma almaya korkuyorum yaşadıklarımı.

Nihayet, bu korkunç güneşin altında, son veriyorum bu sefilliğe. Ancak bundan önce, anlatmam gereken birkaç şey daha var.

III. Kâbuslar

Dediğim gibi, kısa süre sonra kâbuslar görmeye başlamıştım. Dehşetli rüyalarımdan şimdilerde çok azını hatırlamaktayım; Ancak iki tanesi var ki, onları unutabileceğimi sanmıyorum.

İlkini, kitabı bitirdiğim gece gördüm. Bu rüyada, eski bir kentin ortasındaydım. Kentin ne kadar eski olduğu konusunda bir şey söyleyemeyeceğim, çünkü kenti inanılmaz bir geometriyle yapılmıştı. Anlamsız ve dehşetengiz şekillerle doluydu. İsimlerini şimdilerde bile koyamayacağımız şekiller vardı.

Bu şehrin, “Eskilere” ait olduğu açıkça ortadaydı. Ancak beni korkutan şey bunların hiç biri değildi. Ben bu binalardan korkmadım. Onlara daha çok saygı duydum. Hatırladığım ve yaşadığım birkaç şey beni dehşete düşürdü o rüyada ve onların anlatabileceğim kadar somut olduğunu da sanmıyorum.

Kitabın asıl yazarı olan Deli Arap’ın gerçektende neler anlatmaya çalıştığını daha iyi anladım. Kelimeler yetersiz kalıyordu. İnsanlık dışı geometri, şehri süsleyen resimlerde –ya da benim resim olduklarını sandığım şeylerde- bile kendilerini belli ediyorlardı.

Üstümden uçtuklarını sandığım birkaç varlığın geçtiğini gördüm. Büyük yapılı, ejderhaya ve birazda ahtapota benzeyen bir varlıktı bu. O anki dehşetimin tanımını yapmak zor olacak; Çünkü varlığımdan bir şeyler koptuğunu fark ettim.

Bu kâbuslar, normal birer rüya gibi ayrıntısız olmaktan çok uzaktı –adeta gerçekti. Ancak dediğim gibi, kelimelerin yetemeyeceği kadar korkunç ve anlamsızdı her şey. Bu nedenle şu anda neler yazacağımı bilmiyorum. Çünkü artık buna bir son vermeliyim.

Öte yandan, diğer son rüyamı da anlatmalı ve vasilerime bu hikâyeyi bırakmalıyım. Çünkü zamanı geldiğinde bu işe bulaşırlarsa, bunu hatırlayıp uzak dururlar diye ümit ediyorum.

Son rüyamı, büyüyü yaptıktan hemen sonra gördüm. Aslında dehşetim bu rüyadan kaynaklanmaktadır. Çünkü artık sona yaklaştığı hissettiğim rüya bu oldu. Bittiğini ve artık huzura ulaşmam gerektiğini düşünüyorum. Ancak… Biliyorum ki işlediğim Nekromansi suçu,  artık benim peşimi bırakmayacak ve ne olursa olsun, nereye gidersem gideyim, beni rahat bırakmayacak.

Rüyamda, ruhunu ve cesedini kaldırdığım amcamı gördüm. Kesin ve net olarak karşımdaydı ve benim yüzümden acı çektiğini söylüyordu. Korkunç sonun hakkında beni uyarıyordu ve Dediğine göre bu suça karışan bir daha dönemezmiş. Ailemin bizi diğer soydaşlarımızdan uzak tutması bu yüzdenmiş.

Beni uyarması çok geç olmuştu. Artık biliyordum ki geri döndüremezdim ve yaptıklarım yüzünden ne uyku uyuyabiliyordum, nede uyanık kalabiliyordum be dünyada. Bildiğin en iyi şey durmaksızın okuyup kafamı dağıtmaya çalışmaktı. Ancak biliyorum ki, artık bu bir sondu ve her sonda olduğu gibi, bir kişi pes etmek zorundaydı.

O kişi benim.


IV. Kayboluş

Nihayetinde, bu iğrenç hayatıma son veriyorum. Nekromansi suçu işledikten sonra tüm arkadaşlarımın bana kötü gözüyle bakmasını önemsememiştim, ancak beni bu tımarhaneye sokanlar onlar oldular.

Neden buradayım bilmiyorum. Deli değilim! İnsanlar beni deli olarak görüyorlar sanırım ama ben ne olduğunu biliyorum. O uyandı! Dönüşü yoktu! Dehşet verici bu olayların sonunda, yaptıklarımın delilik olarak tanımlanması ise, beni gerçekten kızdırmıştı.

Son bir aydır bu tımarhanede kısılı kalmış durumdayım. Artık yeter. Uzun süredir ne uyudum ne dinlendim. Gündüz düşleri beni dehşete düşürmekten çok, iğrendirmeye ve hayattan soğutmaya başladı. Ve artık, yaşamımın değerli olduğunu düşünmüyorum.

Elime geçen bu kaçış şansını, elimdeki bıçak ile kullanacağım. Artık çok uğraşarak, gizlice aldığım bu bıçak benim bu iğrenç yaşamdan kurtulmamı sağlayacak. Ölümüm, herkese bir ders olsun. Çünkü buna başlayacak kişiler, bilmeliler ki, geri dönüşü yok. Şimdi, bu zalimliğe bir son vereceğim.
#rekt

Çevrimdışı Michael Evans

  • **
  • 309
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #1 : 20 Haziran 2008, 13:39:29 »
Gerçekten sonuna kadar gizemli ve kendini okutan bir hikaye. Oldukça beğendim. Ama söylediğim gibi farklı bir şekilde devam da edebilirsin. Çok güzel bir konuya benziyor.

Bu arada, senden iyi bir psikolojik roman yazarı olabilir. Söyleyeyim dedim =).

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #2 : 20 Haziran 2008, 13:41:43 »
Ehehe teşekkürler Emre =) devam ettirme konusunda emin değilim, çünkü bu adam hayatına noktayı koyuyor burada, ama belki başka bir adamın aynı kitapla yaptıklarını yazabilirim hiç belli olmaz :) Yorum için teşekkürler.
#rekt

Çevrimdışı Nirnaeth

  • ***
  • 848
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #3 : 20 Haziran 2008, 13:42:43 »
Ehehe katılıyorum :D Düşünceleri, duyguları iyi aktarmışsın. Başarılarının devamını diliyoruz efem :D

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #4 : 20 Haziran 2008, 13:44:26 »
teşekkürler efem =)
#rekt

Çevrimdışı veritaserum

  • ****
  • 1112
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #5 : 24 Haziran 2008, 15:57:01 »
ofh çok güzeldi :D (yine papğan gibi aynı şeyleri tekrarlamış olucam ama :P) emre'ye kaytılıyorum :D ;D ;D gerçekten yetenek var :D
Önce, büyük büyük düşündüm;
Sonra büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #6 : 24 Haziran 2008, 15:58:30 »
saolun saolun =) bi annem beenmedi şu hikayeyi :P
#rekt

Çevrimdışı veritaserum

  • ****
  • 1112
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #7 : 24 Haziran 2008, 15:59:29 »
saolun saolun =) bi annem beenmedi şu hikayeyi :P
okuduğuna dua et benimkine defteri eline bile aldıramıyorum :P çok sıktım artık xD
Önce, büyük büyük düşündüm;
Sonra büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #8 : 24 Haziran 2008, 16:00:31 »
okuduğuna dua et benimkine defteri eline bile aldıramıyorum :P çok sıktım artık xD

ehehe xD
#rekt

Çevrimdışı zilenbur

  • *
  • 10
  • Rom: 0
  • Karanlık Fetişi
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıkta Kısa Hikayeler
« Yanıtla #9 : 11 Ocak 2015, 01:31:38 »
Lovecraftvari başladığında öykü, çok kaliteli olduğunu düşündüm ve sonra öykü ilerleyip Necromancy ve Deli Arap ile bağlantılı hale geldiğinde, suratımda koca bir gülümseme oluştu. Bu öykünü, Nox Arcana eşliğinde okudum Baal ve kesinlikle hakikatli bir öyküydü. :)

"Ölümsüzlüğün sırrını Babil'de öğrenmişti,
Adına kan akıtılması, vecdiydi onun.
Lakin, herşeyi bilmiyordu.
Herşeyi değil..."