Kayıt Ol

Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
« Yanıtla #45 : 29 Temmuz 2008, 00:11:01 »
Ehehe çok teşekkürler arkadaşlar, utandırıyorsunuz. =) :D Daha güzel bölümlerle devam edeceğini umuyorum. =)

Utanmaa, gerçek bunlar ki. :P Bi Onur bi sen bu aralar zevkle istekle okuduklarım. Ah hikayeye dönersek bu kız çabuk aşık oldu, bi de kabul etmiyor. Bill'in de zaaf haline dönüştüğünü göz önüne alırsak, bu rüya okuma işine gircek kızımız. Hadi hayırlısı diyorum. :P

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
« Yanıtla #46 : 31 Temmuz 2008, 18:28:17 »
Yok yok, bir karar aldım. Bundan sonra 5-6 bölüm biriktirip okuyacağım çünkü şu hikayede bölüm sonuna takılıp devamını göremediğim zaman delirecek hale geliyorum.. :D Edward her zamanki gibi muhteşem ve Loren ne yapacağını bilemez durumda kalmış gibi.. :D

Hikayenin en güzel yanı okuyucularını şaşırtıyon olman. Örneğin dördüncü bölümü yayınlamadan önce koyduğun teaserde herkes o lafın Edward tarafından söylendiğini zannetti (ki bende öyle zannettim) lakin okuyucaları yanıltmakta gecikmedin.

Lütfen başka bir işle uğraşma ve bir an önce yeni bölümü ekle, şöyle 3-4 bölüm birden olsun.. :D
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
« Yanıtla #47 : 01 Ağustos 2008, 22:01:07 »
Çok saolun gerçekten, evet arkadaşlar işte yeni bölüm. Eğer çok isterseniz altıncı bölümü de bu gece yollayabilirim ama tabii sizin isteğiniz çok önemli. =)

Bölüm 5
Rüya Okuma Merkezi

Loren röportaja gittiğinde hayal aleminde gibiydi.Röportajı yapacak olan adam sakin bir yer seçmişti ve bu yer aynı zaman da onun düşünebilmesi için idealdi.  Loren röportajı yapacak kişiyi beklerken kendine bir kahve söylemişti, kahvesinin gelmesiyle adamın içeri girmesi bir oldu. Aslında Loren’in onun fark etmesi çok güç olmuştu. Dikkatini toplayabilecek durumda değildi ama adamı masaya gelmeden fark etmeyi başardı ve şöyle bir inceledi. Adamın kocaman siyah çerçeveli gözlükleri, sürekli kayıyorlar ve adamda onu düzeltmek zorunda kalıyordu, dağınık saçları ve meraklı hastalıklı denebilecek kadar zayıf bir yüzü vardı. Aslında kendini telefonda nazik bir şekilde tanıtmıştı ama Loren adamın adını hatırlamakta zorlandı. Hafifçe gözlerini kıstı, neydi sahi? Jack? Joe? Hayır hayır belki de bambaşka bir şeydi. Önemi de yoktu gerçi. Adam –Joey miydi yoksa?- masaya ulaştığında hızlıca Loren’in elini sıktı ve ses kayıt cihazını çıkartarak kendini makineya tanıttı;
“Ben Joe Kimbell…”
Joe! Biliyordu işte, diğerleri de nereden çıkmıştı?
“…gazetesi Loren Summers röportajı….”
Loren yavaşça saatine baktı, dokuzu çeyrek geçiyordu, onlar dokuz diye anlaşmışlardı. Adam - Joe - geç kalmıştı. Loren tekrar saatine baktı, saat birini aramak için uygun muydu? Uygun olmalıydı, bu saatte insanlar uyanık olurdu. Olur muydu?
“Bayan Summers?”
“Hı?!”
Loren irkilerek kendine geldi, Joe Kimbell yine, istikrarlı bir şekilde, gözlüklerini düzeltiyordu. Zayıf ince suratında şimdi tek kaşı kalmış Loren’e bakıyordu.
“Efendim?”
Loren adamın bu bakışına boş gözlerle cevap verdi.
“Cevap (tekrar gözlüğünü düzeltti) vermediniz de”
Loren adamı yarı duyuyor yarı duymuyordu, birden adama dönünde Joe irkildi. Loren derin bir nefes aldı;
“Bakın ne diyeceğim, bu röportajı başka bir güne erteleyelim ne dersiniz?”
Joe ama diyecek gibi oldu ama Loren onu susturarak devam etti
“Telefonunuz bende var zaten. İnanın daha uygun olduğum bir zaman sizi arayacağım ama şuan kafam gerçekten çok dağınık ve faydalı bir görüşme olacağını sanmıyorum”
Joe onaylarcasına başını salladı ve gözlüğü yine düşme tehlikesi geçirdi ama ustaca bir hareketle bunu engelledi. Kayıt cihazını kapattı ve çantasına koydu.
“Vakit ayırdığınız için teşekkürler, telefonunuzu bekliyor olacağım”
Loren nazikçe gülümsedi;
“Merak etmeyin, arayacağım”
Adam yavaşça çıkarken gözlüğünü bir kez daha düzeltmeyi ihmal etmedi (Kahrolası gözlükler!!!)
Loren yaptığı şeyin hiç hoş olmadığının farkındaydı ama yapabileceği başka bir şey de yoktu. Aklı hiç de başında değildi. Çantasında aceleyle kartı aradı. Kaybetmedim değil mi?!  Kaybetmemişti, uzun uğraşlar sonucunda çantadan kartı çıkartabildi. Tam arayacaktı ama bir an durdu. Ne demeliydi?
Ah Bill! Ben Loren, diyorum ki bir gel de görüşelim ne dersin?
Hayır bu çok aptalca olurdu sanırım. Aramadan önce sakinleşmeye karar verdi, hayır panik kesinlikle ona göre değildi. Derin bir nefes aldı ve sakince kahvesinden bir yudum içti. Kahvesi hala sıcaktı, yüzünde hafif bir gülümseme oluştu (gerçekten kahve yüzünden mi oluştu bu şimdi?) ve numarayı çevirdi. Telefonla birini ararken çıkan şu sinyal sesi onu deli ediyordu. İlk sinyal sesinden sonra telefonun açılmasını bekledi ama olmadı. İkinci sinyal sesi geldi, şimdi biraz heyecanlanmıştı işte. Hayır açan yoktu. Üçüncü sinyal sesi geldi, tanrım biri şu kahrolası telefona baksın!.  En sonunda dördüncü sinyal sesinden sonra telefonu kuşkulu bir erkek sesi açtı;
“Alo?”
Loren birden donup kaldı, kalbi deli gibi atıyordu ve bir soğukluk baştan aşağı tüm bedenini kaplamıştı. Elleri ise bu duruma isyan edercesine deli gibi terliyordu, bir an telefonun elinden düşüreceğini sandı ama bu olmadı. Telefondaki erkek sesi şimdi kuşkucu tondan kurtulmuş, sabırsız bir tona geçiş yapmıştı;
“Alo?!”
Loren yavaşça dudaklarını araladı ve daha ne olduğunu anlayamadan konuşmaya başladı;
“İyi günler, Bill Ruxlow’la mı görüşüyorum? Ben Loren Summers”
Karşıdaki erkek sesinde tekrar bir değişim oldu, şimdi tanıdık birinin sesini duymanın verdiği rahatlıkla çıkıyordu;
“Ah! Evet Loren. Konuşmayınca--- Neyse sanırım bir karar verdin?”
Loren kafasını evet dercesine aşağı yukarı salladı, sonra telefonda olduğunu fark edip irkildi;
“E—Evet. Ben Doktor Ruxlowla görüşmek istiyorum”
Bill sevinçle;
“Harika!” dedi “Neredesin, hemen gelip alayım seni?”
Loren ona bulunduğu yeri tarif etti ve beklemeye başladı. Bill söylediği gibi hemen geldi. Loren kahvesinin son yudumunu da hızlıca içti ve Bill’in arabasına bindiler. Kız biraz uzaklaştıktan sonra Edward’a haber vermediğini fark etti, çantasından telefonunu çıkarttı fakat çekmiyordu. Kahrol!
“Daha çok var mı?” diye sordu “Telefon açmam gerekiyor da”
Bill anlaşışla gülümsedi “Ne yazık ki biraz daha yolumuz var, merkez biraz şehrin dışında”
Loren saatine baktı, on biri yirmi geçiyordu, sıkıntıyla derin bir nefes alıp verdi. Bunu yapan tek kişi değildi üstelik…

Edward koltuğuna oturmuş bir yandan sinirle kurabiyelerini yiyor (ki bu çok komik bir görüntüydü, bir ısırışta kurabiyelerin yarısı yere dökülüyordu) bir yandan da elinde telefon homurdanıyordu.
“Bir haber, küçük bir şey! “Ben şuraya gidiyorum Edward” gibi! Ama yok! Yaşlı kalbim bu kadar heyecana, endişeye dayanır falan sanıyor? Nasıl öğreneceğim aramazsan nerede olduğunu ha?! Üstelik telefonun da kapalı! Bu yap—“
Rebecca dayanamayarak sözünü kesti
“Edward yaklaşık bir yarım saattir telefona bakarak kendi kendine konuşuyorsun” ya da telefonla konuşuyorsun diye düşündü “Biraz dinlen ve ortalığı kirletmeye son ver olur mu?”
Adam sinirle elini havaya kaldırdı
“Sen ne anlarsın! O kızın benden başka kimsesi yok ve tüm sorumluluğu bana ait! Karışma bana, sen git biraz eşyaların yerini değiştir!”
Kadın sıkıntıyla ayağa kalktı ve yavaş yavaş kapıya yöneldi.
“İçecek bir şeyler almaya gidiyorum Edward, sen de biraz sakinleş ve telefondan uzaklaş, mutlaka arayacaktır”
Adam homurtuyla bir kurabiye daha aldı ve onu da etrafa saça saça yedi.

Araba yavaşlayıp virajı döndükten sonra biraz daha ilerlediler, sonra Bill toprak bir patikaya saptı. Sinirle ellerini ovuşturan Loren’e baktı ve gülümsedi;
“Yaklaştık”
Loren rahat bir nefes aldı, Edward delirmiş olmalıydı. Araba biraz daha ilerledikten sonra karşılarına bir ev çıktı. Kocaman bir bahçenin tam ortasındaydı, girişinin biraz ilerisinde çok güzel bir süs havuzu vardı, Loren arkasında da bir bahçe olduğuna emindi ama arka taraf gözükmüyordu. Bill kumandayla bahçe kapısını açtı ve içeri girdiler. Araba ustaca park edildikten sonra Loren yavaşça arabadan indi, büyülenmiş gibi etrafına bakıyordu;
“Tanrım! Burası mı? Çok güzelmiş… Aslında ben iki katlı diye hayal etmiştim”
Bill yüzünde kurnaz bir ifadeyle Loren’e baktı
“Zaten iki katlı”
Kız anlamaz gözlerle ona baktı fakat Bill daha sonra açıklayacağını söyledi ve kapıya doğru yöneldiler. Bill kapıyı açtı ve geri çekilerek Loren’e girmesi için yol açtı. Kız içeri girerken yavaşça kulağına eğildi ve fısıldadı;
“Rüya Okuma Merkezi’ne hoş geldin”
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı darkkb

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • WATER GUARDİAN
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #48 : 01 Ağustos 2008, 22:09:35 »
hıkayen ılgı cekıcı betımlemelerın harıka ama neden turkce ısımler ve turkce karekterler kullanmadın merak edıyorum dogrusu

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #49 : 01 Ağustos 2008, 22:19:21 »
Öncelikle teşekkürler.

Bunun birden fazla sebebi var.
Birincisi ana karakterim Loren Summers benim uzun yıllardır kullandığım bir karakter, vazgeçmek istemediğim biri.
İkincisi Türkçe isimle aynı etkiyi bırakamama endişesi
Üçüncüsü yabancı biri olsaydım yabancı isimler kullanacaktım o zaman yadırgamayacaktınız (bkz: stephen king neden yabancı isim kullanıyor çevirmenler o isimleri de Türkçe yapsın demiyor kimse)
Dördüncüsü ve en önemlisi belkide ben genelde yabancı yazarların kitaplarını okurum ve yabancı isimlere alışığım (ki ailemde de yabancılar var ve yabancı isme sahip pek çok kuzenim var) sonuç olarak yazarken böyle rahat ediyorum yani ben yazımı Ahmetin başına gelenler şeklinde yazarsam rahat olamazdım rahat olamazsam da düzgün bir kurgulama olmazdı o zamanda düzgün bir hikaye ortaya çıkmazdı. =)

Ama yok ben ben çok rahatsız oluyorum diyorsan yabancı birinin hikayesini Türkçeye çevirmişler de sen de öyle okuyormuşsun gibi okuyabilirsin. Ama yok ben çok gıcık oldum diyorsan zorlama yok bende =).
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #50 : 01 Ağustos 2008, 22:21:32 »
4. bölümü yeni okuyabildim, kusura bakma. :)

İç ses olayını gerçekten iyi bir açıdan yakalamışsın.. İşi düştüğünde tabii ki orada olmayacak! :P  Edward’ı gerçekten çok şirin anlatmışsın ya.. Emekliliğimde öyle olmak istiyorum gerçekten! :P  Azıcık uzunda olsa, genel olarak gene kısa bir bölümdü, ne iş? :P Ellerine sağlık, çok beğendim. :)

Not: Şu isim konusunda seni gönülden destekliyorum Ninsu, çok haklısın! :D

Çevrimdışı darkkb

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • WATER GUARDİAN
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #51 : 01 Ağustos 2008, 22:26:21 »
yanlıs anlama hıkayeni gercekten begendım ama stephan kıng (yada her neyse) adamın karekterı bellıdır dıyelım karekterın adı cornelıa dır onu ayşe dıye cevıremezsın ama yabancı yazarlar ulkelerının kımlıklerını gayet ıyı koruyorlar hıkayendekı karekterlerın ısmı turk olsaydı ve hıkayene bıaz turk motıflerı koysaydın daha ılgı cekıcı olurdu yazılarını okudugum kadarıyla acemı bır yazar deılsın bunları bılmen gerekıyor bence  yazdıklarını yıne tebrık edıyorum  :clap :clap :clap :clap :clap

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #52 : 01 Ağustos 2008, 22:30:10 »
Elim değmişken 5. bölümü de okuyayım bari dedim. :P

Joe’ye çok ayıp oldu, duygularıyla oynadın resmen! :P Loren, Bill’i seviyoooor! :P “yada telefonla konuşuyorsun” ah bu gerçekten harikaydı! =)  Edward’ı okudukça canım kurabiye çekiyor yahu, gidip alacağım yarın bir paket hıh! =)

Tekrar ellerine sağlık Ninsu, valla hayranın oldum. :P

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #53 : 01 Ağustos 2008, 22:32:51 »
Anlıyorum, yok yanlış anlamadım =) Ama sadece demek istediğim şimdi bir düşün bu fantastik bir hikaye olucak ben Pelin, Berk, işte atıyorum Aslı gibi isimler kullanacağım ve biraz da motifleyeceğim. İnsanlar direk Selena gözüyle bakacaklar olaya... Ayrıca dediğim gibi ben zaten rahat hissedemediğim için, alıştığımın dışında bir şey yaptığım için de içime sinmeyecek beğenmeyeceğim. =) Onu demek istiyorum yani insanların zaten fantastik edebiyata bakışları biraz kıt ben de olabildiğince iyi yazmaya çalışıyorum ki bu anlayış oluşmasın. İyi yazabilmek için de rahat olmam lazım, rahatlıkta buradan geliyor. =)


Saol Onurcum =) Edward ne kadar sevildi ya kıskanıyorum :P :D
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı darkkb

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • WATER GUARDİAN
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #54 : 01 Ağustos 2008, 22:38:23 »
bak hılal dıkmen dıye genc bır yazar var onun kıtap hayallerı gercege donustu hemde dogan egmont gıbı buyuk bıt yayın evınden tasların secımı adlı fantastık romanını okudum cok ılgı cekıcı ve guzel buldum butun karekterlerıde turk kızla gurur duydum helal olsun yaww dedım onunkıne kıyaslarsak senın yazıların daha bı+18 tarzı yanı buyuk ısı turk ısımler olursa daha mutlu olur ınsanlar dıye dusundum hılal dıkmen 5. baskısını yaptı 2, kıtabını yazıyor bu romanı cok sevıyorsun karekterlerı degıstırmen olanaksız cunku bende bı ara yazıyordum roman ama benımkı sadece ılerıkı yazıların ıcın onerı ok karekterlerı degıstıremezsın ama turk motıflerı koyabılırsın

Çevrimdışı Elizabeth~

  • **
  • 272
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #55 : 01 Ağustos 2008, 23:01:37 »
Bence burda bi karşıtlık yok,eğer yazan kişi isimler konusunda kendini serbest hissetmelidir bence.Eğer hikaye başka bir ülke çevresinde daha iyi anlatılacaksa okuyucuya,o şekilde yazılmalı.Yazar Türk diye bi şekilde kendini zorunlu hissetmemeli :) Neyse Su'cummm  :D Edward'ın diyaloglara bayıldım yine,Loren'in Joe'yu o şekilde bırakması da çok komik oldu,oh olsun  ;D (sinir oldum nedense adama) Daha uzun olsa bölümler ne güzel olur,okuyorum okuyorum birden bitiyo ;D Bakalım 'Rüya Okuma Merkezi'nde ' neler olacak,yeni bölümü bekliyorum,çok iyi gidiyosun ;)

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
« Yanıtla #56 : 01 Ağustos 2008, 23:03:53 »
Saol canım =) beğenmene sevindim. Sanırım 6. bölüm hepinizi tatmin edecek uzunlukta oldu ve eğer isterseniz onu bu gece yayınlayabilirim. =)
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
« Yanıtla #57 : 02 Ağustos 2008, 00:27:09 »
Bölüm 6
Düşünce Odası

Loren içeri girdiğinde derin bir nefes aldı. Kapı çok büyük bir girişe açılıyordu. Oval bir girişti burası ve üç farklı kapı barındırıyordu (giriş kapısı hariç). Biri tam sağlarında, biri tam sollarında diğeri ise karşılarındaydı. Tam karşılarındaki kapınında iki yanında aşağı doğru inen merdivenler vardı. Loren kaşlarını çatarak Bill’e döndü;
“İki katlıdan kastın buysa, bodrum sayılmaz”
Bill kocaman bir gülümsemeyle ona baktı, aslında bu durum bir süre sonra sinir bozucu oluyordu. Oluyor muydu?
“Hayır, orası bodrum değil ve burası da evin üst katı aslında”
Loren bu durumu anlamakta oldukça güçlük çekiyordu. Genç adam konuşmasını sürdürdü;
“Babam ilk katı yerin altına inşa ettirdi” Loren tam konuşacaktı ki Bill bu fırsatı ona vermedi;
“Dur, hemen itiraz etme, daha oraya inmedin”
Loren yine de itiraz etmeye hazırlanıyordu ki, neşeli (aynı zamanda ürkütücü) bir ses bunu engelledi;
“Sonunda onu buraya getirebildin oğlum!”
Loren tartışmak üzere açtığı ağzını kapatmayarak sesin geldiği yöne döndü ve merdivenlerden çıkmakta olan orta yaşlarının sonunda, kır saçlı bir adamla göz göze geldi. Yavaşça ağzını kapadı ve görünmez bir heyecan dalgasının ona çarpıp tüm bedenini sarmasına izin verdi. Adam giderek yaklaştı ve aynı neşeli tavırla konuştu,
“Demek şu muhteşem kitabın güzel yazarı sizsiniz”
Loren utandığını hissetti, yüzünde tek bir kızarma belirtisi bile yoktu tabii, mahcup bir tavırla gülümsedi. Adam elini uzattı ve kendini tanıttı;
“Ben Doktor Ruxlow” sonra fısıltıyla “Ama sen ban Richard diyebilirsin” dedi ve göz kırptı. Loren yavaşça adamın elini sıktı;
“Memnun oldum Dok—“ adamın sağa sola sallanan kafasını görünce hemen düzeltti
“Richard”
Adam yine neşeli bir tavırla, bu sefer daha yüksek sesle
“Böylesi çok daha iyi!” dedi.
Loren adamı biraz garip bulmuştu, sanki çok fazla neşeliydi fakat aldırmadı. Richard yine gayet neşeli bir tavırla konuşmaya başladı;
“Eminim aklınızda çok fazla soru vardır, benim de anlatmak istediğim şeyler var. Neden içeri girip karşılıklı bir şeyler içerken bunları konuşmuyoruz?”
Loren hemen;
“Tabii!” dedi ama tam karşılarında duran kapıya yöneldikleri sırada birden bire durdu. Richard yine neşeli ama sorgular gözlerle kıza bakıyordu. Loren rahatsız bir ses tonuyla;
“Şey…” dedi “Eğer sorun olmazsa…Yani telefonum buralarda çekmiyor ve aramam gereken biri var…”
“Ah aptal kız! Hadi ara. Bill genç konuğumuzu telefona götürür müsün?”
Bill nazikçe Loren’e onu takip etmesini işaret etti ve soldaki kapıdan içeri girdiler. Burası dar, uzun bir koridora açılıyordu ve sağlı sollu pek çok kapı bulunduruyordu. Loren çok etkilenmişti, büyülenmişçesine
“Çok garip bir mimarisi var buranın” dedi Bill ise sıkıntılı bir sesle cevapladı;
“Bir de bana sor”

Koridorda ilerlerken Loren odaların içinde ne olduğunu çok merak etti ama sonra neler görebileceğini düşünüp bundan vazgeçti. Koridorun sonuna geldik onları küçük bir sehpa ve üzerinde bir telefon karşıladı. Telefonun biraz üzerinde duvara monteli bir lamba vardı çünkü bu koridor oldukça karanlıktı (aslında loş demek daha doğru).
“Edward’ı mı arayacaksın?” dedi Bill
Loren yavaşça başını salladı ve ahizeyi kaldırıp numarayı çevirdi.

“Görüyorsun değil mi!” diye bağırıyordu Edward. Şimdi ağzından kurabiye parçacıklarının yanı sıra tükürükler de savruluyordu.
“Tanrım! Yaşlı biriyim ben. Ölsem haberi olmaz!”
Elini tekrar kurabiye tabağına uzattı ve hiç kurabiye kalmadığını görünce daha da sinirlendi. Tam yerinden kalkacakken telefon çaldı. Edward kimin aradığını çok iyi biliyordu. Önce Açma diye düşündü. Açma da meraktan kudursun! Bir süre telefona baktı, dayanamayacaktı, aceleyle ahizeyi kaldırdı ve tüküre tüküre;
“Alo!” dedi karşısında korkak bir ses hemen cevap verdi
“Edward ben Loren. Şu an—“ ama sözlerini bitiremeden Edward (bir eli havada yumruk yapmış ve sadece işaret parmağı dışarıda sanki kız görebilirmiş gibi sallıyordu) kükremeye başladı;
“Sen!...Nasıl?... Ne zaman arama—Neden arama---“ ama o kadar sinirliydi ki doğru düzgün bir cümle kuramıyordu. Loren de zaten ahizeyi kulağından uzaklaştırmış özür dilercesine Bill’e bakıyordu.
“Edward” dedi kız ama Edward onu duymuyor gibiydi, anlamsız sözcük dizisini ardı ardına sıralamaya devam ediyordu. En sonunda Loren bağırmak zorunda kaldı;
“Edward!”
“Ne?!”
Loren sırıttı, ne olursa olsun bu huysuz ihtiyarı seviyordu, derin bir nefes aldı ve;
“Tanrı aşkına biraz sakinleşip tek, düzgün ve anlayabileceğim bir cümle kurar mısın?”
Yaşlı adamın yüzü kızardı, patlayacak bir balon gibiydi (aslında çok komik görünüyordu) ama kendini durdurdu ve hastalık derecesinde sakin bir sesle;
“Neredesin?” dedi
“İşte şimdi beni korkutmaya başlıyorsun Edward. Bak özür dilerim arayamadım ama her şey çok ani oldu. Ben Doktor Ruxlow’un evindeyim ya da ev de değil tam Rüya Okuma Merkezi sanırım. Bir süre burada kalmak zorunda kalabilirim ve seni arayama—“
“Ne demek?!...Neden?!” yaşlı adam yine eski haline dönmüştü.
“Edward beni dinle” bu onu bu kez sakinleştirmişti.
“Bir süre seni arayamayabilirim. Bu kitabım için tamam mı?”
Edward tam itiraz etmek için ağzını açmıştı ki vazgeçti.
“Tamam. Fırsat buldukça bana ulaşmaya çalış, seni merak ederim biliyorsun”
Bilmez miyim?
“Merak etme Edward, gelince her şeyi anlatacağım”
Loren yavaşça ahizeyi yerine oturttu
“Kızgın ha?”
“Köpürüyor”
İkisi de gülüştüler ve Richard’ın olduğu yere doğru gitmeye başladılar.

Richard onları elinde bir fincan çayla salonda bekliyordu. İçeri girdiklerinde neşeyle ayağa fırladı;
“Sonunda!” Bill’in omzuna küçük bir yumruk atarak ekledi;
“Bu güzel bayanı kaçırdığını düşünmeye başlamıştım”
Loren istemsiz olarak sırıttı, Bill ise kızarmaya başlamıştı.  Richard oturmalarını işaret etti ve herkes oturduktan sonra rahatsızca kıpırdandı ve sabırsız bir çocuğun edasıyla konuşmaya başladı;
“Bak kızım, öyle lafı dolandırmayı seven biri değilim. Bill de sana niyetimden bahsetmiş olmalı, öyle değil mi genç adam?”
Bill hiç konuşmadı, yalnızca başını sallamakla yetindi;
“Bu sebeple sana açıklamam gereken bazı şeyler var. Öncelikle çok özel biri olduğun kanısındayım”
Loren cevap vermedi, sadece gülümsedi
“İkinci ve asıl açıklamam gereken şey ise rüyalar”
Adam birden ciddileşmişti, Loren bu adamdan korkmaya başladığını hissetti.

“Ben” sesi şimdi daha kalın çıkıyordu sanki “Rüyaları ikiye ayırırım: Hayaller ve kabuslar. İkisi de bilinç altımızın bir yansımasıdır fakat incelediğim pek çok rüyada gördüm ki hayallerimizde çok daha kontrollüyüz. Kabuslarımızda genelde çıkacak kapıları bulmakta zorlanıyoruz. İşte ben de rüyalarını bu şekilde kategorize ederek izleyeceğim”
Loren yarı anlar bakışlarla adama bakıyordu, adam duraksamadan devam etti;
“Bir de, eminim başına gelmiştir, “gerçek” diye isimlendirdiğim rüyalar vardır. Bunlar kabuslarımızda da hayallerimizde de olabilirler. Bu tip rüyalarda her şeyi hissedebilirsin. Acıyı, kızgınlığı, üzüntüyü… ve yine bunlarda, tıpkı kabuslar gibi, kontrol edilemez”
Loren bölmek için ağzını açacak oldu ama adam izin vermedi;
“İşte kızım ben senin bu gerçek rüyalarda boyutlar arası geçiş yapabildiğini düşünüyorum. Bu yüzden buradasın”
Loren yine konuşmaya yeltendi ama Richard hiç duraksamıyordu;
“Şimdi birinci kata inelim” dedi ve hızla odadan çıktı.
Loren şoka uğramış bir şekilde Bill’e döndü ama genç adam benim babam böyledir işte dercesine omuz silkti ve ayağa kalktı. Loren de onu takip etti.

Alt katta kare bir giriş onları karşıladı. Nasıl bir yer burası böyle??? Burada dört kapı ve sekiz pencere vardı. Pencereler ikişer halde kapıların yanındaydı ve çok güzel yemyeşil, çiçeklerle dolu bir bahçeye bakıyordu. Loren bu bahçe karşısında büyülenmişti ama bir yanlışlık olduğunu düşündü. Birden gözleri büyüdü ve korkuyla Bill’e döndü;
“Birinci kat yerin altında dememiş miydin?”
Bill sırıttı
“Sanal dünya” dedi. “Babam yaptı. Gerçeğinden farksız değil mi? Hatta çok daha iyi. Camı açtığında seni hoş bir rüzgar bile karşılıyor”
Loren böyle bir deha karşısında söyleyecek bir şey bulamadı ve sağdaki ilk kapıdan içeri girdiler.

Bembeyaz, büyük (devasa) bir oda onları karşıladı. Oda bir aynayla ikiye ayrılmıştı (dıştan içeriyi gösteren ama içerden dışarıyı göstermeyen aynalardandı) ve yarım taraflardan biri de iki kara oda olacak şekilde tekrar ikiye bölünmüştü. Dikdörtgen olan tarafta bir bilgisayar, bir yazı makinesi (en azından Loren böyle düşünüyordu), bir kayıt cihazı ve bir de dişçi koltuğu benzeri bir koltuk vardı. Kare odalardan biri boştu, diğerinde ise yine karmaşık makineler ve bir dişçi koltuğu daha vardı. Richard yine neşeli bir tavırla ona bakıyordu.
“Buraya düşünce odası diyorum kızım” dedi babacan bir tavırla.
“Seni şu küçük odaya alacağım ve makinelere bağlayacağım. Rüya görmeye başladığın an arkamda gördüğün (kablolarla boğuşan o cihazları gösteriyordu) şu küçük dahiler kaydetmeye ve (Loren’in yazı makinesi olarak düşündüğü şeyi gösteriyordu şimdi) her şeyi yazacak”
Loren biraz heyecanlı, biraz meraklı etrafını incelemeye devam ederken diğer odanın neden boş olduğunu merak ediyor ama sormaya çekiniyordu çünkü ağzını ne zaman açmaya kalksa Richard onu susturuyordu.
“Ve şu da---“
Adamın sözlerini biraz daha dinledikten sonra dayanamayarak sordu;
“Peki ya şurası. O oda neden boş?”
Richard sözü kesildiği için şaşkın bakışlarla bir an dona kalmışken Bill açıklamak için bir adım öne çıktı, Loren bunu sorduğu için mutlu görünüyordu. Ya da babasının sözünü şak diye kestiğin için mutludur ne dersin?
“Burası rüyanı üç boyutlu yansıtacak olan oda” Loren’in bakışlarını görünce ekledi;
“Biraz küçük biliyorum ama zaten şu gözlükleri takman gerek (havada birkaç komik gözlük tutup sallıyordu), çıplak gözle göremezsin”
“Anlıyorum” dedi Loren gülümseyerek “Peki ne zaman başlıyoruz”
Richard boğazını temizledi ve hafifçe parmak uçlarında yükselip alçaldı;
“Hımmm… Aslında, yani tabii sana uygunsa, şimdi başlamayı düşünüyordum”

Loren bir an ne diyeceğini bilmedi. Her şey çok çabuk oluyordu ve bu hız onun hoşuna gidiyordu ki zaten asıl korktuğu da buydu. Bir an önce başlamak ve rüyalarının tamamını görebilmek istiyordu çünkü çoğu zaman hatırlayamazdı ve bu onun için bir sıkıntıydı.
“Aslında biraz ani oldu ama…” biraz duraksadı sonra Bill’le göz göze geldi, genç adam onun kadar heyecanlı gibiydi;
“Tamam başlayalım”

Richard sevinçle el çırptı. Loren şaşkınlıkla ona bakıyordu. Adamın gözlerinde hoş olmayan bir parıltı görmüştü. Deli bir insanda görülebilecek tarzda parıltılardı bunlar.
“Bill! Genç bayana yardım et!”
Bill Loren’i küçük kare odaya götürdü. Kapıyı kapattığında her taraf bembeyaz oldu, şimdi kapı bile gözükmüyordu. Bill onun koltuğa uzanmasına yardım etti ve kızın elleriyle ayaklarını koltuğa bağlamaya başladı;
“Bunlar şiddetli bir kabus görürsen düşmemen için” dedi ve sonra kodluğun yakınındaki makineye gitti ve alnına makineye bağlı olan iki tane yuvarlak bandaj yapıştırdı;
“Bunlar düzenli olarak beynine sinyal gönderecek ve gelen cevapları alıp rüyalarını görmemizi sağlayacak”

Richard yavaşça içeri girdi, elinde bir enjektör ve bir de ilaç vardı. İlacı yatmakta olan kıza gösterdi:
“Bunun ne olduğunu biliyor musun?”
Loren yavaşça başını salladı;
“Hastalarını bununla uyutuyorsun, belli bir süre uyanmamaları için”
Adam mutlu bir şekilde ve yayarak;
“Eveeet!” dedi. İğneyi ilacın kapağına batırdı ve içindeki sıvıyı çekti.
“Şimdi hiç korkma, ilaç vücuduna girdikten sonra ona kadar saymanı istiyorum” dedi “Yüksek sesle lütfen” ve dikkatli bir şekilde kızın koluna ilacı enjekte etti. Loren sıvının damarlarına girip kanına karıştığını ve hızla kendine yer aradığını hissetti.
“Bir”
Oda çok beyazdı, bu çok sinirini bozuyordu aslında.
“İki”
Belki ışıkları biraz kapatsalar?
“Üç”
Yavaş yavaş vücudunun teslim olduğunu hissediyordu.
“Dört”
Şimdi beyazlık bulanıklaşmıştı
“Be—“
Gözlerini kapatıp kendini ilaca teslim etti.
“İyi geceler kızım, tatlı rüyalar”

Richard ve Bill odadan çıktılar. Bill imdi dikkatle makineleri inceleyen babasına bakıyordu;
“Neden söylemedin?”
Neyi?”
Bill sinirle içeride yatan kıza baktı
“Ona rüyalarına girip müdahale edeceğini neden söylemedin? Boyut kapısı açılırsa oraya gireceğini neden söylemedin?! Tanrım amacın bir araştırmadan fazlası değil mi? Şu kahrolası elması istiyorsun değil mi?!”
“Kes!”
Bill birden sustu. Richard’ın gözleri şimdi iyiden iyiye o deli bakışlara bürünmüştü.
“Hayır hayır en başından beri niyetimin bu olduğunu söyleyemem aslında ama kız o kadar güçlü ki… Hissedemiyor musun? Elması ele geçirmek demek her şeye sahip olmak demek, hatta belki her şeyi kontrol edebilmek! Ve ben—“
Ama sözlerini tamamlayamadan makineler çalışmaya başladı.
“Ona zarar verebileceğin hiç aklına geldi mi?!”
Ama adam onu dinlemiyordu. Yazıcı yazmaya başlamıştı bile.
Rüya – Kabus
İki adam da hızla gözlükleri taktılar. Loren rüyasında elmasın bulunduğu odayı görüyordu.
“Hadi baba! Gitsene? O mükemmel elmasa koşsana?!”
Bill’in alaycı kızgınlığının farkında bile olmayan Richard yavaşça başını iki yana salladı:
“Tanrım bu kız gerçekten çok güçlü ama şimdi girmem olanaksız. Gerçek bir rüya görmüyor baksana”
Görüntü gidip gidip geliyordu bu sanki bozuk bir televizyonu izlemek gibiydi ama yine de kendini izletiyordu.
“Sen kafayı yemişsin! Elması ele geçiremeyeceksin!”
“Çeneni kapat ve izle!”

Loren yavaşça uyandı, elmasın olduğu odadaydı. Yavaşça ayağa kalktı ve elmasın olduğu yöne döndüğünde Edward’ı gördü. Sırtı ona dönüktü ve biraz ileride yerde oturan bir kıza bakıyordu. Loren bu kızı tanıyordu, hem de çok iyi tanıyordu.
“Tanrım bu benim” diye fısıldadı ve bir anda ne olduğunu anlayamadan elmasın gerisindeki boyalı cam patlayıp tuzla buz oldu. Loren korkuyla bir çığlık attı ve Edward’ın yanına koştu. Diğer Loren hala yerde oturuyordu ama şimdi elleri de yere değiyordu, sanki bir şey olmuştu.
“Edward!” diye bağırdı Loren. Yaşlı adam boş gözlerle dönüp ona baktı, bir şok geçiriyor olmalıydı:
“Neler oluyor Edward?!”
Adam yine o boş, ölü bakışları hiç bozmadan, korkutucu bir sakinlikle konuşmaya başladı;
“Muhafız” dedi “Muhafız yerini terk etti. Artık her şey için çok geç”
Loren korkuyla geri çekildi, elleri titriyordu. Yavaşça yere düştü, bu kötü bir haberdi hem de çok kötüydü. Loren titreyen elleriyle ağzını kapatırken etraf yavaş yavaş karardı ve hiçbir şey görünmez oldu…
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
« Yanıtla #58 : 02 Ağustos 2008, 00:46:51 »
Tam eveeet bu gece okumak istiyorum yazıyodum ki geldi yeni bölüm. Bill de az değil, Loren'i koruyor baksana sen. =P Neyse bu bölüm tam istediğim uzunluktaydı, ard arda iki bölüm okuyunca böyle elimde roman varmış da onu okuyomuşum gibi oldum zaten. Fanın olmak istiyorum izin var mı. =P

Çevrimdışı Elizabeth~

  • **
  • 272
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
« Yanıtla #59 : 02 Ağustos 2008, 00:56:12 »
Tam eveeet bu gece okumak istiyorum yazıyodum ki geldi yeni bölüm. Bill de az değil, Loren'i koruyor baksana sen. =P Neyse bu bölüm tam istediğim uzunluktaydı, ard arda iki bölüm okuyunca böyle elimde roman varmış da onu okuyomuşum gibi oldum zaten. Fanın olmak istiyorum izin var mı. =P
Tam aynısını Su'ya söylüyodum şimdi ;D Okurken kitap okuyormuş gibi hissettim,forumda olduğunu farkedince irkildim biraz  :D Bill,Loren' değer veriyo,babası pahasına korucak onu,prensim benim  :D Her bölüm böyle uzun olsun,kaçıncıya söylüyorum bilmiyorum ama süper gidiyosun ;) :D