Kayıt Ol

David Eddings - Leigh Eddings

Çevrimdışı GeD

  • *
  • 40
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
David Eddings - Leigh Eddings
« : 09 Ağustos 2008, 15:46:08 »
Arkadaşlar biliyorum yazı biraz uzun ama kesinlikle okuyun diyorum. Yine aflarına sığınarak yazıyı lostlibrary.org'dan alıyorum. Yazı Engin Deniz tarfından kaleme alınmıştır. Lakin bu yazıyı sabırlı bir şekilde okuduktan sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız. Eddings hakkında merak ettiğiniz herşey var. Eğik olarak yazılmış yazılarda Eddings(ler)'in kitaplarından alınan bazı kısımlardır.

İşte Engin "Bucu_Kluk" Deniz kalemi ile David & Leigh Eddings

---o---o---o---o---o---
Ce'Nedra, onaylamayarak Delban'ın onun için yaptığı göğüs zırhını süzüyordu.Aslında üzerine oturmuştu -belkide fazlasıyla.'Bir şeyleri unutmamış mısın?' diye sordu.
Adam zırhı iri ellerinin arasına aldı ve incelemeye başladı.
'Her şey yerli yerinde' diye cevapladı.'Ön ,arka ,onları birleştiren bütün parçalar bir arada.Başka ne istiyordun?'
'Sanki birazcık - hafife alınmış gibi değil mi?' diye önerdi Ce'Nedra nazikçe.
'Üzerine oturması için yapıldı' diye cevapladı.'Hafifletme benim suçum değil.'
'Ben onun biraz daha -' havada kavis çizen bir el hareketi yaptı.
'Ne için?'
'Neden olduğunu boş ver.Sadece yap.'
'Onun içine ne koymayı planlıyorsun?'
'Orasını bana bırak.Sadece sana söylediğim gibi yap.'
Ağır bir çekiçi örse örsüne vurarak.'Kendin yap.' dedi açıkça.
'Lütfen Delban...' diyerek yaltaklandı.
'Tamamen aptallık.' diye yanıtladı ,somurtarak.
'Ama önemli' dedi gönlünü almaya çalışarak. 'Eğer onu bu haliyle giyersem ,küçük bir erkek çocuğu gibi gözükürüm.İnsanlar beni gördükleri zaman kadın olduğumu farkedebilmek zorundalar.Bu korkunç derecede önemli.Yapamaz mısın -peki -sadece birazcık?' avuçlarını birleştirerek açtı.
Delban kabullendi.'Of ,tamam' diye homurdandı ,çekiçini alarak.'Seni dükkanımdan çıkarmak için ne olursa -ama buraya kadarda değil.'abartılı bir jest yaptı.
'Senin zevkine güveneceğim ,Delban.' ,gülümsedi.


Eddingsler deyince aklıma yaylılarıyla, vurmalılarıyla ,üflemelileriyle büyük bir orkestra geliyor.Onların kakofonik müziklerini dinlemeye başladığınız anda büyünün etkisiyle mayışıyor, zehir bedeninize akarken kaderinize razı bir hale geliyorsunuz.

David ve Leigh Eddings çünkü onlar kitaplarını en baştan beri beraber yazdılar ,ancak yayıncısı Lester Del Rey olayı ticari bir yaklaşımla 2 ismi bir arada pazarlamak zor şeklinde değerlendirince , ta ki istediğini yaptırma hakkını elde edecek satış rakamlarına ulaşıncaya kadar kapaklara sadece David Eddings adı basıldı. İlk defa Belgarath the Sorcerer'da olmak üzere sonrasında basılan kitaplarında her ikisininde adı var. Aynı şekilde Eddings'in düşüncesi hem Belgariad'ı hem de Mallereon'u üçleme şeklinde yazmaktı ama yine aynı insanın gazabına uğrayıp - 300 sayfalık 5 kitabı satmak, 500 sayfalık 3 kitabı satmaktan daha kolay ve kârlı olduğu için - durumu kabullendi.


- Rebal abartılı bir poz verdi ve kollarını kafasının üzerine kaldırdı.Karından gelen kelimelerle ,boşluk hissi veren ,gürleyen bir sesle konuşmaya başladı.
'Bu Styric dilimi?' Kalten Sephrania'ya fısıldadı .'Kulağıma Stric diliymiş gibi gelmedi.'
'Bu gibberish*' diye yanıtladı tepeden bakarak.
Kalten kaşlarını çattı.'Onlardan bahsedildiğini duyduğumu hatırlamıyorum' diye fısıldadı.'Gibberler dünyanın neresinden geliyorlar?'
Şaşırmış bir yüz ifadesi ,gözlerini ona dikti.
'Yanlış mı söyledim?' diye sordu.'Yoksa onlara Gibberese'mi deniyor ,veya belkide Gibberenianlar?-Gibberish konuşan insanları kastediyorum tabii'
'Oh Kalten' hafif bir kahkaha attı ,'Seni seviyorum.'
'Ne dedim şimdi ben?'


*Gibberish=deli saçması ,anlamsız söz


Fantazi yazmaya karar vermeside bir gün girdiği bir kitapçıda Tolkien'in 'Two Towers'ının 73. baskısını görmesiyle kafasında canlanan 'bu eski hindi hala ortalıklarda mı?' düşüncesiyle oluyor. Kendi dünyasını yaratmaya Middle Earth'ü model alarak başlıyor ve bir yılın sonunda ortaya halkları ,kültürleri ,coğrafyası ve fizik kanunlarıyla bir dünya çıkıyor ve bu ön-çalışmalar daha sonra 'Rivan Codex' adı altında toplanıyor. Açıkcası ben bunu korkutucu buluyorum. Hiç denemediğim bir iş üzerine 1 yıl boyunca acaba becerebilecek miyim diye sadece ön hazırlık yapmak ,dönüşü olmayan bir yol…Bilemiyorum kaç yazar sırf yazacağı kitaplarda kısa alıntılar yapmak için bütün ırkların kutsal kitaplarını en başta yazar. Bu dünya ise tam 12 kitaba ev sahipliği yapıyor ;Belgariad + Malloreon serileri ve onlara prequel niteliğindeki Belgarath the Sorcerer + Polgara the Sorceress.Bunlarıda başka bir dünya kurgulayıp yazdığı (ve bence kendini aştığı) Elenium + Tamuli serileri takip ediyor.Ayrıca fantazi tarzı dışında yazdığı 'High Hunt' ve 'Losers' var.

-'İpek!' dedi Garion hiddetle ,Küçük adamın kolunu rahatlıkla yakalayarak.
'O da neydi?' diye sordu Belgarath ,köşeden dönüp yaklaşarak.
'Brill' donuk bir ifadeyle cevapladı İpek ,Murgo cüppesini geri giyerek.
'Yinemi?' çileden çıkarak sordu Belgarath.'Bu sefer ne yapıyordu?'
'Uçmaya çalışıyordu, onu son gördüğümde'dedi İpek yılışık yılışık sırıtarak.
Yaşlı adam kafası karışmış baktı.
'Çokta iyi başardığını söyleyemem' diye ekledi İpek.
Belgarath omuz silkti.'Belki zamanla kafasına dank eder.'
'O kadarda fazla zamanı olduğunu zannetmiyorum' İpek yamaçtan aşağıya bakındı.
Çok aşağılardan -çok çok aşağılardan- belirsiz ,boğuk bir çarpma sesi geldi;sonra ,bir kaç saniye sonra ikinci bir tane.'Sekme sayılıyor mu?' diye sordu İpek. Belgarath surat yaptı.'Pekte sayılmaz.'
'Öyleyse zamanında öğrenemediğini söylemek zorundayım.' diye zırvaladı İpek.


Henüz Eddings okumamışlar için sıkıcı kısmı atlattıktan sonra birazda Eddings vakkasını sizlere bulaştırma ve kısa vadede hayatınızı kaydırma amaçlı aragaza geçeyim. En başta Eddings gördüğüm en başarılı kukla oynatıcılardan biri. Her şeyiyle ne yaptığını bilir bir havası var. Onu izlerken kuklaların sadece biraz tahta ve biraz bezden yapıldığını ,yukarıdan dikkatlice bakıldığında görülebilen iplerle yönlendirildiklerini ve kendilerine bile ait olmayan sadece bir kişiden(pardon iki) çıkan sesle hayat bulduklarını unutuveriyorsunuz. Bir fantazi eserinde en önemli şey olan gerçeklik ilüzyonunu o denli başarılı yaratıyor ki bir kitabını bitirdiğinizde hemen bavulunuzu toplayıp o diyarlara gitmemek için mantığınızla esaslı bir mücadele vermeye başlıyorsunuz. Benim için edebiyatı diğer sanat dallarının bir parça önüne geçiren yitip gitme, kopma duygusudur. Elime kitabı alışımın on dakika ardından once yavaş yavaş okuma ve satırları takip etme duygusunu kaybetmem ,kısa bir sure sonra bütün duyu organlarımla yaşadığım gerçekliği terketmem çok sık yaşamadığım ama cinsel hazın bile yerini dolduramayacağı bir duygudur. Nadir tadabildiğim bu hissi yüksek sıklıkla Eddings verdi. Doğal olarak bunun için sizinde işin okuyucuya düşen kısmını yapmanız gerekiyor. "Hehehe bak ipleri görüyom, hem onlar canlı diilki" oyun bozanlığını yaptığınız anda yazarın çabasının bir anlamı kalmıyor.

Eddings çoğu şeyi köpeğini dolaştırmaya çıkmış rahatlığıyla yapıyor. Modellemeleri dünyamızdan aldığı ırkları ,acaba bunlar bizim dünyamızda değilde farklı bir coğrafyada bir araya gelselerdi nasıl bir etkileşim içine girerlerdi diyerek haritanın üzerine sallıyor ve sonuçları görmek için deneyler yapmaktanda kaçınmıyor. Sosyoloji, teoloji ve politikayıda tamamen baştan tasarlıyor. Aynı anlayışı karakter yaratımında da sürdürüyor; mesela çok alışılageldik ve aşırı abartılı karakterleri normalde kullanmazken ,eğer böyle bir karakter benim dünyama düşseydi ne olurdu diyerekten Mandorallen'i kullanmış. İlk başlarda her açıdan mükemmel şövalye görüntüsü veren Mandorallen sonradan korkularıyla yüzleşmek zorunda kalıyor. Ana karakterler daima bir derinliğe sahip ve iki satırda özetlenebilecek yapıda değiller. Her şeyden önemlisi her türlü karakter fazlasıyla İNSAN. Tanrılara kafa tutarken dahi ufacık takıntılarını,önyargılarını, bencilliklerini aşamadıkları anlar oluyor. Ce'nedra'nın yaptıklarının bilincinde olmasına rağmen yetiştirilişinden kaynaklanan çocuksu ve şımarık tavırları.(Sakın bana hiç böyle bir kadın tanımadığınızı söylemeyin.) Kalten'in sevdiceğinin başka birine aşık olduğunu düşünerek çocukluk arkadaşı Sparhawk'ın önünde hüngür hüngür ağladığı ve benimde gülmekten gözümden yaş geldiği sahne. Bu örnekler o kadar fazla ki... Eddings'in ne iyi adamları tipik iyiye, ne de kötüleri klişe kötüye benziyor. Sözümona Kilise Şövalyeleri amaçlarını gerçekleştirmek için fahişelerle, hırsızlarla, düzenbazlarla ve katillerle anlaşma yapmaktan ve düşünebileceğiniz her türlü yönteme başvurmaktan geri kalmıyorlar. İlk anda rahatlıkla ortamların kötü adamı sıfatını alabilecek Martel'e de geçmişini öğrendimiz zaman hak vermemek elde değil. Bir insan en iyi şövalyelerin arasındayken ,yaptığı düzeltilebilecek bir hatadan dolayı bütün varlığı elinden alınırsa ahlaki değerlerini yitirmez mi?Ya hırsı içerisinde boğulup gitmiş şizofrenik büyücü Zalasta'ya ne demeli? Zaman zamanda olaylarda bilinçsizce önemli rol oynayan ufak karakterler ise kısacık cümlelerle çok iyi betimlenmiş ,kafamızda anında tiplemelere dönüşüveriyorlar. Ortama pek çok sıradan insan ve onların günlük yaşamlarından parçalar yerleştirilmeside gerçekliği perçinleyen bir yön oluyor.


'Ulath?' dedi şüphe içinde.
'Evet ,Kalten?'
'Senin yolculuk ettiğimiz bunca zaman boyunca ,seni bir veya iki defadan fazla yemeği pişirirken görmedim.'
'Hayır ,büyük olasılıkla görmemişsindir.'
'Senin sıran ne zaman geliyor?'
'Gelmiyor.Benim işim sıranın kimde olduğunun hesabını tutmak.Hem bu işin üstesinden gelip ,hem de yemek yapmamı bekleyemezsin değil mi? Ne de olsa adalet ,adalettir.'
'Kim bu işi sana verdi?'
'Gönüllü oldum.Kilise Şövalyeleri hoşa gitmeyen görevlerinde altından kalkmak zorundadırlar gerektiğinde.İnsanların bizi bu denli saymalarının bir nedenide budur.'
Kitaplarında en çok keyif veren şeylerden biride yazarın espri anlayışı. Her sayfa çok kolay anlaşılabilirden, Shakespearevari bulmaca gibi esprilere kadar onlarca gülücükle dolu. Sırf bu yönüyle bile kitapların terapi niteliği var. Özellikle kendi esprileriyle bile dalga geçebilmesi çok şaşırtıcı. Mesela Belgariad'ın beş kitabı boyunca her karakter mutlaka en az bir defa içine düştükleri zor durumlardan bunalıp 'Neden ben?' sorusunu soruyorlar. Ve uzun bir yaşam periyodunun sonunda bu sorudan bıkmış olan ve sakin ,babacan davranışlarıyla tanıdığımız Belgarath 'yeter artık ,bunu bana soracağınıza tepedekine sorsanıza' dediğinde yarılmayacak insan gözüme gözükmesin.


Öğleye doğru İpek şöyle bir silkindi ve çevresine bakındı ,sonunda gözleri tetikte ama bir parça kızarmış 'Kimse içecek birşeyler getirmeyi akıl edebildimi?' diye sordu.
Belgarath yanıtladı 'Dün geceki yeterli gelmedimi?'
'O eğlenmek içindi.Şimdi ihtiyacım olan ise iyileştirici.'
'Su?' diye önerdi Garion.
'Susadım dedim, Garion ,kirlendim değil'


Eddings'in haksızça en çok eleştirilen yönü ise ana olay örgüsünde klişeleri kullanması. Bu eleştiri aslında çok da anlamlı değil çünkü hem bunu yaptığının yazar olarak bilincinde, hem de özgünlüğü asla ana temada değil detaylarda yakalamaya çalışan bir yazar.(Bu anlamda Tolkien'i örnek aldığını düşünüyorum) Önceden defalarca işlenmiş bir grup canlının(insan diyemiyorum ,nedenini biliyorsunuz) bir amacın peşinden (tercihe göre yüzük,Bhelliom veya Aldur taşı olabilir) yola koyulması ve sonucunda başarılı olmaları gibi tanıdık ve beni çok iyi işlenmediği sürece kitabı alıp çöpe atmaya iten konsepti evirip çevirerek okuyucuyu şapşallatması ve arkaplanda anlattığı şeyin zaten oldukça farklı olmasıda bunu gösteriyor. Mesela bana göre Belgariad'ın asıl konusu Garion'ın büyümesidir. Başı belli sonu belli bu konuda ara olayların gelişimini ise bir an bile tahmin edemiyorsunuz. Birbiriyle mücadele içindeki iki grup karşılıklı akıllıca tuzaklar hazırlıyorlar. Tam otuz sayfa bir tarafın işleri yoluna koymasıyla geçtikten sonra, kafanızdan tamam artık bu kadar şeyi kimse düşünemez diye geçirdiğinizde, diğer taraf başka şeylerle çıkageliyor ve olayların karşılıklı gelişimini takip etmekte bağımlılık yaratıyor. Bu da benim arkadaşlarla 'Eddings Bölüm Sonu Sendromu' dediğim hainliğe neden oluyor. Eğer uyumak veya hayati işlerle uğraşmak gibi Eddings okumak yanında önemsiz kalan zorunluluklarınız varsa hemen o anda kitabı elinizden bırakmanız lazım, çünkü benim alışkanlığım olduğu üzere bölüm sonunu beklerseniz yaptığınız hatanın farkına varacaksınız.

Eddings'in fantastiklik anlayışına gelince…Bence fantazi iki ucu çok keskin bir bıçak. İnanılabilirlikle ilginçlik mutlak bir denge içinde olmak zorunda. Eğer ilginç olmak adına aşırı fantastik şeyleri tutarsız bir şekilde bir araya getirirseniz gerçeklik ilüzyonunu darmaduman edersiniz. Eddings ise kıvamı en iyi ayarlamayı becerenlerden. Örneğin Tamuli serisinde fantastik tek canlı türü troller, ama inanılmaz detaylandırılmışlar.(ve inanılır olmuşlar) Aynı şekilde doğal olarak aklınıza gelecek 'ee tamam büyü falanda nasıl yani?!' gibi soruların her zaman tatminkar cevabını alabiliyorsunuz.

Her türlü kurgu edebi eserin önemli çıkmazlarından biri olan kitaptaki her iki cinsiyetinde yazarın cinsiyetinin özelliklerini göstermesini Eddings çifti aşmışlar. Çünkü David ve Leigh her kadının nasıl davranışlar göstereceği üzerine uzun uzun tartışıyorlar(işin erkekler kısmı tamamen David'in kontrolünde) Bir saraylı kadının davranış biçimi ile bir köylününkiler çok farklı ve yazar bunun için her ne kadar şablonlar kullanıyorsada bunu çok nadiren hissedebiliyorsunuz, çünkü çok geniş bir şablon yelpazesine sahip. "Onun kahramanları boyunda biter, sadece güzel saçları ve gözleri görürsünüz, hepsi o kadar" diyor Tolkien hakkında(Yanlış anlaşılmasın yazar Tolkien'i 'Poppa' diye hitap edecek kadar seviyor) ve yazdıklarında, insan hayatında önemli yer tutan cinselliğide pas geçmiyor.


…….yatağımda ,sırılsıklam olmuş ateşler içinde kıvranıyorum ,alnıma konulan bezin işlevini yerine getiremeyecek hale geldikçe değiştirildiğini hissediyorum.Arada bir güzel bir ses beni rahatlatacak melodiler mırıldanıyor, ama vucüdumu kemiren ateşle kavrulurken düşüncelerimi odaklayabilecek gücü bulamıyorum.Gözlerimi açacak cesareti edindiğim bir anda bulanık hayalimsi bir görüntünün; küçük anamın elinde bir fincanla yaklaştığını farkediyorum.'sana çay yaptım ,iyi gelecektir'. Başımı elleri arasına alıp ,yarısını yanaklarımdan aşağıya dökülürken acımsı, bir parçada ekşimsi tadı olan sıvıyı yutmama yardımcı olmaya çalışıyor. Ölüme ilk defa yaklaşmış olmanın verdiği korku bile onun elleri arasında eriyor ve sabaha ayağa kalkabileceğimi farkediyorum.Benim için yaptığın her şeye minnetkârım, Sephrania'm, küçük anam benim…….
Yukarıda yazanlar geçen kış uyuyamadığım bir gecede sıkıntı içinde gördüğüm bir kabustan kesitler. Ama çok hayal meyal hatırlıyorum. Bilirsiniz insanın kabusları hatırlayabilmesinin nedeni derin uyku halinde değilken görülmeleri, aynı nedenden dolayı uyanmaya yakın gördüklerimizide hatırlayabiliriz. Sonradan bunları nereden uydurmuş olabileceğimi farkettiğimde Eddings'in beni ne kadar etkilemiş olduğunu anladım. Hayatımda beni yatağa düşürecek ateşli hastalıkları sadece çocukluğumda yaşadım. Tabii zihnimde canlananda o günlerden kalma anılar ve Sephrenia'da doğal olarak annem.

Son olarak Eddings'i bu kadar övdükten sonra keskin bir eleştiri getirmeden de serbest bırakmayacağım. Eddings aslında performansının çok altında yazıyor, mevcut popülaritesine (geçen yaz İngiltere'de büyük kitapçılarda Harry Potter'la beraber adına stand açılan tek fantazi yazarı olacak kadar popüler) sırt dayayıp edebi dilini çok küçük adımlarla ilerletiyor ve yaratıcılık ve karakterler konusunda olmasa bile dilde yeterince ilerlemeci çaba ortaya koymuyor. Herhangi bir eseri kendi içinde şaheser tablosu çizse dahi, elinize ikinci bir seriyi aldığınız zaman ilk an beni mutlu eden, daha sonradanda rahatsız eden bir dil tekrarıyla karşılaşıyorum. Gerçi böyle olmayanda pek yazar yok, tek bir yazardan olası bütün ufukları keşfe çıkmasını beklemek haksızlık olur. Zaten anlattığım doygunluk hissini algılayana kadar en az bir on Eddings kitabı devirmelisiniz. Çünkü yazar herhangi bir duyguyu ifade edebilmek için iki basamaklı sayıda farklı anlatım tarzı kullanıyor. Mekan ve olay tasvirlerinin ve arkasında yatan fikirlerin orjinalliği aşikar.

Kitapları eğer imkanlarınız yeterliyse anadilinden okuyun, çünkü çeviriler anlamı karşılamak açısından oldukça başarılı olsalar da edebi dili oldukça zayıflatmışlar, bunun yanında hem 6.45'in çevirdiği Elenium+Tamuli'nin, hem de Metis çevirisi Belgariad'ın şaşırtıcı derecede kötü kapakları var.(gerçi Türkiye'de çizim ve dizayn yönünden kötü kapaklı kitaplara oldukça alışığız ama…) Ben bu olaya pek anlam veremiyorum, madem yayınevlerinin kapak çizerlerinden orjinal kapakların yayın haklarını alacak paraları yok niçin yarısı oradan yarısı buradan garip kolajlar kullanmak yerine, bu işi fazlasıyla ve hakkıyla yapabilecek Korkut gibi insanlardan kapak hazırlamalarını istemiyorlar? Okuyucu için en azından ilk an itici güç olan kapakların ne kadar önemli olduğunun bilincinde olmamalarıda çok inanılası gelmiyor.

Elimizde olanların güzelliğini algılayabilen herkese saygılarla…..

P.S: Vakti zamanında bir arkadaşım bana şunları söyledi; David Eddings henüz bekarken Ursula Le Guin ile bir ilişki yaşamışlar ve bu dönemde beraber ürettikleri şeyler olmuş.Bu malzemeleri ayrılırken, üretimde ağırlık kimdeyse onun kullanmasına karar vermişler. Ama her ikisininde eşit çabası olan Spar-of-Hawk karakterini paylaşmamışlar.Bunun sonuçlarınıda Le Guin'ün Yerdenizinde Sparrowhawk -nam'ı diğer Çevikatmaca-, Eddingsin Elenium-Tamuli üçleme çiftinde de Sparhawk olarak görüyoruz. Bu bilgiler akla yatkın gözüküyor ama ne internette ne de diğer bir kaynakta bunları onaylayacak veya genişletecek bir detay bulamadım. Bu konuda bilgisi olan varsa onu bi kutu çikolatayla kandırmaya çalışabilirim benimle paylaşması için.

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
David Eddings Hayatını Kaybetti
« Yanıtla #1 : 03 Haziran 2009, 17:56:13 »

Fantazya dünyasının en önemli isimlerinden birisi olan usta yazar David Eddings dün gece yaşamını yitirdi.

Fantastik Kurgu Edebiyatı anlamında en popüler yazarların başında gelen ve yazdığı seriler ile gönüllere taht kurmuş olan Eddings, başarısı ile bu alandaki yaşayan en önemli fantazya yazarlarındandı.

Belgariad, Elenium, Malloren, Tamuli, gibi en önemli serilerin yazarı olan Eddings 77 yaşında hayatını kaybetti.  Eşi Leigh Eddings’de 2007 yılında 70 yaşındayken, ölmüştü.

Yaşadığı zaman boyunca eşi Leigh ile birlikte yirmiden fazla kitap yazmışlardı.

Eddings’in bugüne kadar fantazya anlamına kazandırdığı önemli eserleri kısaca hatırlayacak olursak;

Belgariad Serisi | 5 kitap | 1982-1984 yılları arası
Malloryon Serisi | 5 kitap | 1987-1991 yılları arası
Elenium Serisi | 3 kitap | 1989-1994 yılları arası
Tamuli Serisi | 3 kitap | 1989-1994 yılları arası
The Dreamers | 4 kitap | 2003-2006 yılları arası (Dilimize henüz çevrilmedi)
Althalus'un Dönüşümü | 2000 yılında

Bunlar haricinde serilere ait kitapları ve fantazya dışı romanları da bulunmaktadır. Yazdığı seriler gerek ülkemizde, gerek dünya çapında önemli ilgi görmüştü.

Kayıp Rıhtım olarak usta yazarı, saygıyla anıyoruz. Kendisi, geride bıraktığı eserler ile her zaman bizlerle olacak.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: David Eddings Hayatını Kaybetti
« Yanıtla #2 : 03 Haziran 2009, 18:01:17 »
Bu kadar üzüleceğimi tahmin bile edemezdim. Huzur içinde yatsın. Eserlerini, bana kattıklarını, sayesinde geçirdiğim keyifli dakikaları daima hatırlayacağım. Bir Eddings kolay yetişmiyor...

Çevrimdışı Deadman107

  • **
  • 347
  • Rom: 3
  • ---AmOrTeNtİa---
    • Profili Görüntüle
Ynt: David Eddings Hayatını Kaybetti
« Yanıtla #3 : 03 Haziran 2009, 18:46:57 »
kitaplarını henüz okumadım ama mutlaka okuyacağım.bunu bir vefa borcu olarak görüyorum.huzur içinde yat.....
Güneş doğacak, açacak çiçek...

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: David Eddings - Leigh Eddings
« Yanıtla #4 : 30 Kasım 2009, 16:15:40 »
Güzel bir çalışma... Eddings'i ve eserlerini iyice merak ettim şimdi. En kısa zamanda başlamayı düşünüyorum hatta. Engin Deniz'e ve Ged arkadaşımıza teşekkürler.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.