Kayıt Ol

7- The Dark Tower - Kule

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
7- The Dark Tower - Kule
« : 17 Mayıs 2009, 11:59:25 »

Kara Kule serisinin bu son kitabında, Roland ve ka-tet'in Gökgürültüsü'nden geçerek uç-dünya'nın kalbine, Kara Kule'ye varması anlatılır. (daha fazlasını açıklamak yeni okuyucular için tatsız bir durum oluşturabilir)

Karakterler

Roland ve Ka-tet'i (19 ve 99 Ka-tet'i)
Gilead'lı Roland Deschain
Edward Eddie Cantor Dean
Susannah Dean
John Jake Chambers
Orta-Dünya'lı Oy (Hantal Billy)
Peder Callahan

Ka-tet Dostları

Stanley Sheemie Ruiz
Theodore Ted Brautigan
Dinky Earnshaw
Patrick Danville
Irene Tassenbaum
Robot Nigel (robot)

Gül Ka-tet'i

Moses Baba; MoseCarver
John Cullum
Aaron Deepneau

Kırıcı Dostları

Dani Rostov
Fred Worthington

Düşmanlar


Mordred Deschain: (The Dan-Tete ; Küçük Kızıl Kral) (insan-örümcek-şekil değiştiren)

Kızıl Kral: (Kızıl Baba) (bilinmeyen-ölümsüz-tanrı?)

Walter O'Dim: (Randall Flagg, Walter Padick (orijinal adı), Marten Broadcloak, Maerlyn(?), Yürüyen Adam, Yaşı Olmayan Yabancı, vs.) (bilinmeyen-yarı insan)

Finli o Tego: (The Weasel)
Paul Pimli Prentis
Rando Thoughtful: (Austin Cornwell)
Dandelo: (Joe Collins) (empatik vampir)
Bryan Smith:
Kalenin Altındaki Şey: (eski-dünya iblisi) (kırkayak-solucan-iblis)

Önemli Mekanlar

Bizim Dünyamız
Doğu Stoneham General Store (Bridgeton, ME)
Turtleback Yolu (Lovell, ME)
Route 7 (Lovell, ME)
Hammarskjold Plaza (New York)
The Dixie Pig (New York)

Roland'ın Dünyası

Mohaine Çölü (orta-dünya)
Fedic (uç-dünya)
Gökgürültüsü (üç-dünya sınırında)
Algul Siento (Gökgürültüsü içinde- uç-dünya sınırında)
Discordia Şatosu (Gökgürültüsü'nün yanında)
The Badlands (Gökgürültüsü'nün yanında)
Kral Yolu (badlands yanında, Kızıl Kral'ın köyüne doğru)
Le Casse Roi Russe (Kızıl Kral'ın kalesi  Kızıl Kral'ın köyü)
Beyaz Topraklar (emphatica)
Odd's Yolu ve Kule Yolu (Can-Ka No Rey) (emphatica)
Gül Tarlaları (Can-Ka No Rey) (emphatica)
Kara Kule (Can-Ka No Rey içinde)
Takuro Spirit  Nozz-A-La Dünyası

Central Park (New York)

Terimler

Ka, Ka-Tet, Gan, Dan-Tete, Can-Tah, Aballah, Gül, Bulunmamış, Büyük Yazı, Devar-toi, Taheen, Büyükbabalar, Sığ Adamlar, Can-toi, Ves-Ka Gan, Ka-shume, Kes, Can-Ka No Rey

Açılış Alıntıları


Childe Roland To the Dark Tower Came , Roland Adlı Çocuk Kara Kuleye Geldi (33-34 kıta) (orjinali daha anlaşılır  :P)

Kıta 33
Not hear? when noise was everywhere! it tolled
Increasing like a bell. Names in my ears
Of all the lost adventurers my peers,--
How such a one was strong and such was bold,
And such was fortunate, yet each of old
Lost, lost! one moment knelled the woe of years.

Kıta 34
There they stood, ranged along the hillsides, met
To view the last of me, a living frame
For one more picture! in a sheet of flame
I saw them and I knew them all. And yet
Dauntless the slug-horn to my lips I set,
And blew, Childe Roland to the Dark Tower Came!

Bad Company

Elimde altıpatlar ile,
Doğdum.
Son duruşumu da,
Bir silahın arkasında yapacağım.

I was born
Six-gun in my hand,
behind a gun
I'll make my final stand.

Hurt ; Trent Reznor

What have I become?
My sweetest friend
Everyone I know
Goes away in the end
You could have it all
My empire of dirt
I will let you down
I will make you hurt

Not: sonunda büyük olasılıkla ömrünüzde küfretmediğiniz kadar şiddetli küfredeceğiniz ama son söz ile yatışacağınız yegane uzun kitap.

Çevrimdışı Giskard

  • *
  • 219
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Tower - Kule
« Yanıtla #1 : 17 Mayıs 2009, 22:05:11 »
Bu kitabı okuyana kadar, hakkında iyi olduğu kadar kötü yorumlar da olmasına karşın, olumlu bir önyargım vardı. Harika bir son olacağını düşünüyordum.

Ama anlaşılan üç kitabı aynı anda yazınca King yorulmuş. Çünkü kitapta ciddi anlamda geçiştirme kısımlar vardı. Maalesef beni hayal kırıklığına uğrattı.

Childe Roland şiirini yeni ortaya çıkan bir karaktere zorlama bir şekilde bağlamak mesela... O kadar da zekice değildi hatta dediğim gibi kasıntı kısımları vardı.

Şu anda ilk aklıma gelen bu olduğu için söyledim ama daha bir sürü şey vardı. İlk uygun zamanda daha fazla bahsederim hayal kırıklığımın sebeplerinden.

Yine de, elbette çok sevdiğim yerler vardı. Işın Kırıcıların olduğu bölümlere bayılmıştım.

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: 7- The Tower - Kule
« Yanıtla #2 : 17 Mayıs 2009, 23:00:34 »
Sanırım ben en çok King'e bir imza gününde yaklaşan zavallı yaşlı kadın yüzünden daha çok etkilendim kitaptan, ilk ve son arasında o kadar uzun bir zaman farkı var ki sonunu ölesiye merak edenlerin eceli gelip geçti. Kadın yazara "Lütfen Roland'a ne oluyor söyle bana, geriye kalan ömrüm adına yemin ederim kimseye söylemeyeceğim" kadın kanserdi ve King'in cevabı "Bende bilmiyorum" oldu. Sanırım oda gerçekten üzülmüştür ve bilmediği konusunda samimi olduğunu düşünüyorum. Ben işte o sonunu göremeyen kadın için okumuştum. Bence son sözünde de belirttiği gibi olması gerektiği gibi bitti ama kesin ölüm tehtidleri almıştır o son için  :P

Çevrimdışı Giskard

  • *
  • 219
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Tower - Kule
« Yanıtla #3 : 17 Mayıs 2009, 23:11:08 »
Ben de o yaşlı kadın konusunundan çok etkilendim (ama imza gününde yaklaşmıyor, mektup yolluyor o kadın), hatta bir öykümde kullandım. Kahraman Bilge Aktar adında bir ölümsüz ve  dolayısıyla tüm tarih boyunca yaşamış. Aristoteles'le, Hızır'la falan mizansenlerden sonra bir de King'le ilgili bağlantı koymuştum. Öykünün o kısmı şöyle:

Alıntı
...

Beyaz cübbelilerin bilgi yükleme seansları sorunsuzca devam ediyordu, ama babası Âdem’in hayata gözlerini sonsuza dek yummadan önce yaptığı düzenlemelerin ceremesini kendisi çekiyordu; aynı ta o zamanlar tahmin ettiği gibi…   
   Yine de bir çözüm yolu bulmayı başarmıştı. “Madem bilgileri okuyarak öğrenemiyorum, öyleyse hayal gücüyle meydana gelmiş eserleri okurum,” demiş ve kendini romanlara, öykülere, şiirlere vermişti…
   Bugünlerde aklını kurcalayan da, sahip olduğu bilgilerden bir tanesiydi. En severek okuduğu yazarlardan biri, Amerikalı Stephen King adında bir korku-gerilim yazarıydı. Pek çok eseri vardı ama aralarında belki de en önemlisi Kara Kule serisi adında, yedi kitap olarak planladığı fantastik roman serisiydi. Dünya çapında bir fenomen haline gelmiş, pek çok dile çevrilmişti bu seri ve yeni kitapları milyonlarca kişi tarafından merakla bekleniyordu.
Bilge, King’in tüm kitaplarını iki günde okumuştu ve bunlara Kara Kule de dâhildi. Fakat aklını kurcalayan bu değil, King’e yaşlı bir kadından gelen mektuptu:
   Şöyleydi o mektup:
   
Sayın Stephen King,
Bu mektubun size ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyorum, ama umarım elinize geçer. Kitaplarınızın çoğunu okudum ve hepsini de çok sevdim. “Kardeş eyalet” Vermont’tan, yetmiş altı yaşında genç bir büyükanneyim ve özellikle Kara Kule öykülerinizi çok seviyorum. Şey, mektubu yazma sebebime geleyim. Geçen hafta Mass General’de bir Onkolog ekibini görmeye gittim ve bana beynimdeki tümörün habis gibi göründüğünü söylediler (daha önce, “Telaşlanma Coretta, iyi huylu,” demişlerdi). Ne gerekiyorsa onu yapmak zorunda olduğunuzu biliyorum Bay King, ‘ilham perinizi izlemelisiniz’ ama bu yılın 4 Temmuz’unu görürsem şanslı olacağımı söylüyorlar. Galiba sevgili Kara Kule serisinden okuyabileceğim son kitap bu. Acaba Kara Kule’nin nasıl sonlanacağını ya da en azından Roland ve “Ka-Tet”inin Kara Kule’ye varıp varmayacağını söyleyebilir misiniz? Varırlarsa orada ne bulacaklar? Hiç kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum. Ölmekte olan bir kadını çok mutlu edeceksiniz.
Saygılarımla,
Coretta Vele
Stowe, VT.

   Bu mektubun içerdiği dram Bilge Aktar’ı da sarıp sarmalamıştı ve bir şeyler yapması gerektiğini hissediyordu. Bir şeyler yapmak ‘istiyordu’! Ama bunu nasıl yapabileceğinden emin değildi. Düşünüp duruyor ama sonuca varamıyordu bir türlü.
   Stephen King mektuba cevap vermeyecekti. Bundan emindi. Peki bu durumu tersine çevirebilir miydi?
Sonra, hiç beklemediği bir anda, bir şimşek çaktı aklında. Gidip yazardan serinin sonunu zorla öğrenirse, onun ağzından bir mektupla yaşlı Coretta Vele’e istediğini verebilirdi.
Düşüncelere daldı. Bunu yapabilir miydi gerçekten?
Gülümsedi sonra. Eh, en azından deneyebilirim, diye düşündü. İşin ucunda yaşlı bir kadını mutlu etmek vardı. Kadının bu kadar tutkuyla bağlı olduğu bir roman serisinin sonunu öğrenemeden hayata gözlerini yumacak oluşunun yarattığı kederi tahmin edebiliyordu.   
Yeni bir Dünya ziyaretinin zamanı gelmişti. Maine’de yaşayan Stephen King’in bu gece bir misafiri olacaktı.

***
   
   Oldu da. Stephen King kapısını çalan ve zorla içeri girip Kara Kule serisinin sonunu öğrenmek istediğini söyleyen yaşlı ve tuhaf ‘misafiriyle’ karşılaşınca neye uğradığını şaşırdı.
Evde yalnızdı adam ve Bilge de bunu biliyordu. Yoksa bu geceyi tercih etmez, birkaç gün beklerdi. Israrlıydı, cevabı öğrenmeden gitmeyecekti.
   “Bakın beyefendi,” diyordu Stephen King, bilmem kaçıncı kez, “Kara Kule’nin sonunu soran ölüm döşeğindeki yaşlı bir bayan okurum da oldu ve ona bile söyleyemedim. Çünkü ben de bilmiyorum! Masama oturup yazana kadar pek çok şeyden bihaber olurum. Bu yönden okuyucularımdan pek de ileride olduğum söylenemez. Her şey benim kontrolümde değil.” Derin bir nefes aldı. “Gece gece zorla evime giriyorsunuz. Buna haneye tecavüz denir.”
   Bilge Aktar da aynı şekilde derin bir nefes aldı. Yoğun ısrarları ve gayet tehditkâr tavırları herhangi bir sonuca varamamıştı ve varacak gibi de görünmüyordu. Serinin sonunu yazardan öğrenmenin kötü bir fikir olduğu şimdi ortaya çıkmıştı, çünkü öğrenemeyecekti. Dünya’ya gelişi boşunaydı.
   “Umarım doğru söylüyorsundur Bay…” dedi, sonra dilini ısırıp adamın ismini hatırlamaya çalıştı. “Bay...”
“King,” diye tamamladı Stephen King.
Bilge Aktar başıyla onayladı. “Doğru. King.” Ve cümleyi baştan kurdu: “Umarım doğru söylüyorsunuzdur Bay King, yoksa gelir ve yakanıza yapışırım. Nereye giderseniz gidin sizi bulabilirim.”
   Ve hayatının şoklarından birini yaşayan yazarı orada bırakarak evden çıkıp gitti…

***

   Başarısızlıklarla örülü gecenin ardından, yolda karşısına çıkan bir banka çöküp düşüncelere daldı Bilge Aktar. Henüz boyutuna dönmek istemiyordu. Yağmur çiselemeye başlamıştı ama onu da umursamıyordu. Binyıllar sonra ilk kez ağlayacaktı neredeyse. Kendini alabildiğine berbat hissediyordu, çünkü bu durumu çözmeyi kafasına takmış, saplantı haline getirmişti ama yapabilecek gibi görünmüyordu.
   Derken ikinci şimşek çaktı ve ikinci seçenek açıkça belirdi zihninde.
   Geleceği görmek!
   Beyaz cübbeliler ona yaşanmış bilgileri yüklüyorlardı, buraya kadarı tamamdı, anlamayacak bir şey yoktu. Ama onun aklındaki soru, Allah-ü Teâlâ isterse beyaz cübbelilerin ona gelecekten ufak bir bilgiyi de yükleyip yükleyemeyecekleriydi.
Sadece dört kitap… Zihninde geleceğe bir yolculuk yaparak o dört kitabı okuması yeterliydi. Sonra atacağı tek bir mektup, ölüm döşeğindeki bir kadının, Coretta Vele’in yüzünde ve yüreğinde güller açtıracaktı. Birinin mutlu ölmesini sağlayacaktı.
Rehberlik etmekle yükümlü olduğu Kanatılar’la karşılaşana dek Bilge Aktar’ın hayatı amaçsız olacaktı ve böyle küçük amaçlarla süslemek kendisine bağlıydı. Hızır’a yardım ederek onun ölümsüzlüğe kavuşmasını sağlamak bunlardan biriydi. Şimdi de Coretta Vele’e bir kitap serisinin sonunu bildirmek gibi çok daha hafif gibi görünen ama özünde belki de çok daha ağır olan bir amaç edinmişti kendine.
Gitgide hızlanan ve sağanağa dönüşen yağmur altında yere çöktü ve başını gökyüzüne dikip, “Allah’ım,” diye yalvardı, “bir kerelik olsun geleceğe bakış atmama izin verin. Tek istediğim birkaç kitabı okumak. Sonra günümüze döneceğim. Yaşlı bir kadının son arzusunu yerine getirmek diyebiliriz buna. Sadece bir mektup yazmak istiyorum ve onun için de zihnimde geleceğe kısa bir yolculuk yapmalıyım. Ben Dünya için hayatını harcamak amacıyla yaratılmış bir varlığım. Hiç istemediğim halde ölümsüzüm. Benim hayatımda arzuların yeri olmadı ve olmayacak, ama bir kez olsun dileğimi yerine getirin ve hem beni hem de ölüm döşeğindeki o yaşlı kadıncağızı mutlu edin. Yalnızca beyaz cübbelilerin yapacağı bir ek yükleme istiyorum. Geleceğin dünyasında bir kitapçıyı ziyaret etmek istiyorum. Yalnızca bir gün.”
   Son söylediği kelime bu oldu. Ayağa kalktı ve yağmur altında yavaşça yürümeye başladı. Birkaç saat sonra boyutunun bilindik toprağına adım atmıştı.

***

   Beyaz cübbelilerin yuvası olan deponun kapısı büyük bir gümbürtüyle yumruklandı. Hayalet benzeri yaratıklardan bir tanesi havada süzülürcesine yürüyüp kapıyı açtı. Gelen Bilge Aktar’dı.
   “Biz de sizi bekliyorduk,” dedi. “Ek yükleme için hazırız.”
   Bilge’nin yaşadığı heyecanı ve sevinci anlamak için kâhin veya onun gibi Bilge olmak gerekmiyordu. Tüm duygularını bir insan gibi yüzüne yansıtmıştı. Hızlı adımlarla odanın merkezine yürüdü ve orada dikildi.
   Beyaz cübbeliler ayaklandılar, ellerini kaldırdılar.
Ve ‘ek yükleme’ bütün ihtişamıyla başladı.

***

Birkaç gün sonra, hayatının kalan az sayıda günlerini geçirmek için Vermont’taki Mass General hastanesine yatmış olan Coretta Vele, bir mektup aldı. Heyecandan elleri titreyerek zarfı parçaladı ve katlanmış kâğıdı hızla açarak okumaya başladı.
“Sevgili Coretta” diye başlıyor ve “Sevgiler, Stephen King” diye bitiyordu mektup.

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: 7- The Tower - Kule
« Yanıtla #4 : 17 Mayıs 2009, 23:17:25 »
Öykün gerçekten etkileyici olmuş  :)
Kadının mektup yazdığını mesajında okurken dank etti kafama, gerçekten de öyle. Ayrıntıları kafam bazen var olmayan bir gerçeklikte kurgulayıp beni de öyle olduğuna inandırıyor, hoş bir şey değil ve bazen utanç verici  ;D yüz yüze konuşsaydı bence oracıkta King sonu ile ilgili bir yalan söylerdi sanırım. Şimdi düşünüyorum da kim bilir ne hatalar yaptım "diğer bağlantılı eserler" deki bağlantıları yazarken  :hemk neyse gördüklerinizi yazın efendim ^^

Çevrimdışı Giskard

  • *
  • 219
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Tower - Kule
« Yanıtla #5 : 17 Mayıs 2009, 23:22:13 »
Teşekkürler. :)

Hafıza çok kaypak, hepimizi yanıltıyor.

Gördüklerinizi yazın demişsin, bu fırsatla ufak bir düzeltme yapayım. "The Tower" değil "The Dark Tower". Bizimkiler Kule diye çevirdi bunu. :) (Gerçi Kule bence hoş duruyor.)

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #6 : 17 Mayıs 2009, 23:31:22 »
Şimdi sorun şu ki The Dark Tower aslında ilk kitabın ilk 3 baskısının orijinal adı, o yüzden son 7. orijinal kitap baskıları da "the tower" oldu ilk kitabın 4. basımından sonrası The Gunslinger olurken. Ama yine sonradan son kitabın adı "The Dark Tower" oldu  ;D deli bu yayıncılar. Türkçe adını vermişim gibi oldu gerçekten. Birçok yerde 2. kitabı "üçün çizilişi" olarak görmek mümkün halen, ben de dokunmak gerekli mi diye düşündüm. "Dark" eklenebilir çünki günceli bu, ama eklenmeyebilir de çünki ilk 7. kitab baskısının adı "the tower"dı ... iyisi mi ben onu Dark yapayım ^^

Çevrimdışı Hurin

  • ****
  • 1478
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #7 : 18 Ekim 2009, 20:42:16 »
Kitabın sonunu okumadan önce 3 aşağı 5 yukarı nasıl birşeyle karşılaşabileceğimi tahmin ediyordum. Çünkü 7 kitap sonunda King'in nasıl düşündüğünü nasıl devam edebileceğini kanıksamıştım. Yinede bu King'e kızmamı engelleyemedi.
Lacho Calad!, Drego Morn!
Flame Light! Flee Night!

Çevrimdışı brisingr

  • ***
  • 655
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #8 : 24 Şubat 2010, 14:49:10 »
Bizde basılan kitabın kapağı orjinal kapaktan güzel

Çevrimdışı df_90

  • *
  • 1
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #9 : 01 Nisan 2010, 21:48:00 »
Spoiler: Göster
Bence King'in böyle bir son seçmesi (ki son olduğunu hiç düşünmedim) yazmaktan asla vaz geçememesinden kaynaklanıyor.
Sitedeki yeni kitap duyurusunu gören var mı?

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #10 : 01 Nisan 2010, 22:17:10 »
Bence King'in böyle bir son seçmesi (ki son olduğunu hiç düşünmedim) yazmaktan asla vaz geçememesinden kaynaklanıyor. Sitedeki yeni kitap duyurusunu gören var mı?

Evet konu başlığı olarak bir ara açılmıştı ancak henüz bir elle tutulur güncelleme mümkün değil.
http://www.kayiprihtim.org/forum/kingden-yeni-bir-kara-kule-romani-t6425.0.html

Çevrimdışı Ectoras

  • **
  • 167
  • Rom: 1
  • Düşsever...
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #11 : 19 Mayıs 2010, 23:15:27 »
Spoiler: Göster
Ya stephen ne yaptın ya...rolanda ne yaptın sen öyle OFF KİTAP ŞİMDİ BİTTİ aMAN allahım OLAMAZ BÖYLE BİR SAÇMALIK KİNGİN SAÇMALAMALARINA ALIŞIĞIM AMA BU KADARIDA FAZLA YA.............
İnanma, ceketim inanma
Kuşların söylediklerine;
Benim mahrem-i esrarım sensin.

İnanma, kuşlar bu yalanı
Her bahar söyler.
İnanma ceketim, inanma!

Çevrimdışı Lunacy

  • ***
  • 435
  • Rom: 8
  • ₪₪
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #12 : 27 Kasım 2010, 16:34:25 »
Spoiler: Göster
Adamdan nefret mi etsem bilmiyorum o sonu okuduktan sonra.
₪ Hail to the Thief ₪

Çevrimdışı Ectoras

  • **
  • 167
  • Rom: 1
  • Düşsever...
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #13 : 27 Kasım 2010, 19:45:34 »
Spoiler: Göster
Adamdan nefret mi etsem bilmiyorum o sonu okuduktan sonra.
Ben o sonu okuduktan sonra kaç saat küfür ettiğimi hatırlamıyorum...Bir okuyucuya bu kadar hayalkırıklığı fazla.
İnanma, ceketim inanma
Kuşların söylediklerine;
Benim mahrem-i esrarım sensin.

İnanma, kuşlar bu yalanı
Her bahar söyler.
İnanma ceketim, inanma!

Çevrimdışı Lunacy

  • ***
  • 435
  • Rom: 8
  • ₪₪
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7- The Dark Tower - Kule
« Yanıtla #14 : 28 Kasım 2010, 21:38:20 »
Spoiler: Göster
Adamdan nefret mi etsem bilmiyorum o sonu okuduktan sonra.
Ben o sonu okuduktan sonra kaç saat küfür ettiğimi hatırlamıyorum...Bir okuyucuya bu kadar hayalkırıklığı fazla.

kesinlikle. bikaç saat kitlendim bir şey düşünemedim zaten.
₪ Hail to the Thief ₪