Kayıt Ol

God's plaything

Çevrimdışı yuno44907

  • **
  • 127
  • Rom: -1
    • Profili Görüntüle
God's plaything
« : 16 Temmuz 2009, 21:08:16 »
Tanışma
Okurken dinleyiniz.
Rammstein-Du riechst so gut

Rüzgâr yavaşça, terlemiş bedenimi okşuyordu. Her şey çok yumuşaktı. Yumuşak olan bendim. Bedenimin bu yapısını çok seviyordum. Güneş gözüme doğunca istemsizce, rahat uykumdan uyandım. Burnuma bir kelebek kondu, pembe kanatlı bir kelebek. Ben üfleyince kaçtı. Sonra bir daha kondu. O sivri ayakları burnumu kaşındırıyordu. Üfledim tekrar uçsun diye ama tekrar kondu. Bu durum çok sinir bozucuydu. Kaşınan burnum hapşurmama neden oldu. Kelebek yeniden kondu. Onu incitmemek için ona dokunmuyordum. Kelebekler çok kolay incinir çünkü ama onun verdiği rahatsızlık dayanılmazdı. Bana işkence ediyordu. Ben ise o incinmesin diye karşı koymuyordum. Ne kadar iyiydim, fazla iyi. Lanet kelebek hala ayaklarını burnuma burnuma saplıyordu.

Sonra o geldi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Dişi kokusu alıyorum!! Dişi kokusu alıyorum!! Uzun zamandır böyle güzel kokan bir dişiye sahip olmamıştım. O bir insan!!! O benim olmalı. Onu istiyorum. Evet gerçekten istiyorum onu!

Ve bir anda üstüme atladı. . . . . . . . . . . . .

Yerde yüz üstü yatmıştım. O ise sırtıma çıkmış, kollarımı yakalamış, uluyordu. Kendimi o an çok zayıf his ettim. Gerçekten o an çok fena zevke gelmiştim. Sonra ona böyle kolay teslim olmanın çok yanlış olduğuna karar verdim. Ellerimle gizlice bir büyü yaptım ve avucumun içinden çıkan beyaz ışık patlamasa ile havaya fırlamasını sağlayarak kurtuldum.

Arkamı döndüğümde nihayet göz göze gelebildik. 2 metre boyunda, mavi renkli tüyleri olan bir kurtadamdı o. Demin sırtımdan nasıl atabildiğime şaşıyordum. Sonra gözlerini ovuşturduğunu fark ettim. Çok dalgınım. . . Sanırım gözünden vurmuştum onu ve o acıyla üstümden zıplamıştı. Şimdi salak salak çırpınıyordu. Gözlerini ovuyordu. Bir dakika, ağlıyor muydu o? O an ondan tiksinmiştim. Bu kâinatta kurtadamlardan erkek yaratık yoktu. Erkekler ağlamazdı. Bu 2 metre boyunda ki herif ağlıyordu. Sinirlendim. Bu yaratık beni kızdırıyordu. Ondan nefret ettim. Yüzüne tükürmek istedim. Bedenine şişler batırmak istedim.

“Hey geri zekâlı! Neden ağlıyorsun?” dedim. Öfkeli olduğumu belirtmeme gerek yok sanırım. “Çok acıyor! Gözlerimi mahvettin. O güzel bedenini bir daha göremeyeceğim.” dedi ve daha şiddetli ağlamaya başladı. Bunun üzerine oradan acele ile uzaklaştım. Gittiğimi görünce “Dur, nereye?” dedi endişe ile. “Senin gibilerle işim olmaz zavallı şey.” dedim. Onu tamamen ezmiştim. “Lütfen gitme” dedi yalvararak. Sonra ağlamaya başladı. O artık benim kölemdi. Ona her istediğimi yaptırabilirdim. Bütün bunların nedeni 16 yaşında genç bir kız olmamdı. Eğer sırtıma çıktığında güçlü bedeninden etkilenip teslim olsaydım şimdi ben onun kölesiydim. İşte bu yüzden kızlar erkeklerden üstün seni zavallı, ağlak yaratık.

Nedense sonra ayağa kalktı. “Neden ağlıyorum ki ben? Issız bir ormandayız ve etraftaki en çekici erkek benim. Ayrıca senden kuvvetliyim. İstediğim zaman sana sahip olabilirim.” dedi kendine güvenen, sinir bozucu bir ses tonuyla. Gerçekten çok haklıydı. Endişemi belli etmedim ve “Hı!” diyerek burnumu havaya diktim. Bunları umursamıyormuş gibi gözükmeye çalışıyordum. Ona sırtımı dönmüş yoluma devam ediyordum.

O ise beni çok bunalttığını ve rahatsız ettiğini düşünmüş olacak ki “Ben avlanmaya gidiyorum. Kendine dikkat et. Yunaris’de her an her şey olabilir ve tüm yaratıklar sürü halinde yaşar.” dedi ve gitti. Onun yokluğu varlığından daha kötüydü. Yalnızlık sıkıcıydı. Sanırım kendini özletmek için gitmişti.

Çevrimdışı yuno44907

  • **
  • 127
  • Rom: -1
    • Profili Görüntüle
Ynt: God's plaything
« Yanıtla #1 : 17 Temmuz 2009, 19:12:59 »
O avlanmaya gitmişti, peki ben ne yiyecektim? İlerde, tepenin tepesinde ağaçlar gözüküyordu. Onların meyve ağacı olabileceğini umarak yokuşu çıkmaya başladım. Sağ tarafım uçurumdu. Şimdi ufak bir sarsıntı olsa yokuşun başladığı yere kadar yuvarlanırdım. Yokuş kilometrelerce geride başlıyordu. Korktum ve ileri doğru eğilerek yürümeye başladım. Bir sarsıntı olursa geriye değil ileriye düşmeliydim ki bir yerlere tutunabileyim.

Tepeden bir ses geldiğini duydum. Toprak sesi. Toprak kayması. Sanırım sarsıntı olacağı içime doğmuştu. Düştüm, ileriye doğru. Çenemi toprağa vurduğumda acıdı. Ağzımın içi kanıyordu. Otlara sıkıca tutundum. Sarsıntı öyle bir anlık değildi. Bir şeyler hareket ediyordu. Otlar koptu ve aşağı kaymaya başladım. Bir kaç metre kaydıktan sonra tırnaklarımı toprağa geçirebildim. Parmaklarımın bazıları kanıyordu. Tırnaklarımın da bazıları kırılmıştı.

Tepede ne olduğunu çok merak ediyordum. Canlı bir şeyler vardı orada ve belki de o ağaçlar meyve ağacıydı. Pes etmedim. Biraz tedirginlikle yürümeye devam ettim. Ayağın tırnağımla eşelediğim toprakta kaydı ve çenemi bir daha yere vurdum. Çenem çok mu büyüktü acaba?

Tepeye yaklaştıkça orada büyük bir yaratığın olduğunu düşünmeye başladım. Her ne varsa ruhu çok büyük ve güçlü olmalıydı. Sanki uğultular duyuyordum. Rüzgâr esiyordu. Hayır rüzgarın uğultusu değildi. Rüzgârın şiddetlenmesi de ilginçti. Bu gün güneşli, bulutlu, rüzgârsız bir gündü. Gökyüzüne baktım. Uğultunun kaynağını gördüm. Yukarıda uğursuz ruhlar geziniyordu. Uğultu onların sesiydi. Güneş’in önü bulutlarla kapanmıştı. Sonra sağanak başladı.

Bu arada ben tepeye varmıştım. Orası düzdü. Tepede sadece on altı tane filan ağaç vardı. Sandığımdan daha ufaktı bu tepenin tepesi. Hiç güvenli değildi. Yüksekten korkuyordum. Her an aşağı yuvarlanabilirdim. Uğursuz ruhlar çok kalabalıktı. Onlardan korkuyordum. Neredeyse felç olmuştum. Bir şeyler beni felç etmeye çalışıyordu. Bu bir büyüydü. Ruhların sayısı otuza yakındı.

Bir anda ağaçların arasından kocaman bir şey fırladı. Çok hızlıydı. Korkup çamura oturdum. Bu gün ilk defa kıçımın üstüne düşmüştüm. Arkamda uçurum olduğunu hatırladım. Tam 1 metre gerimdeydi uçurum. Çok fazla korkmuştum. Biraz daha korksam altıma yapabilirdim.

“Ulan ben size buraya bir daha gelirseniz sizi paralarım demedim mi?!!!” dedi demin ağaçların arasından fırlamış olan kocaman şey. Gökyüzünde asilce uçuyordu.

“Buraya gelin lan ??neler!! Ulan onun bunun ruhları bir yakalayayım, topunuzu ??kcemm!!!”
Tamam belki de asil değildi. İlk gördüğümde çok asil gözükmüştü oysa. Ah şu önyargı. . . . .

Ruhlar bir anda kaybolmuştu. Yağmur da dindi. Güneş tekrar parladı. O kocaman asil yaratık yani ejderha söylenmeye devam ediyordu “Şu yeni yetmelere bak, yağmur yağdırıp ağaçları çürütecekler.”.

Sonra tekrar ağaçların arasına dalıp kayboldu. Onun nasıl ufacık ağaçların arasında kaybolduğunu merak ediyordum. Oraya gittiğimde toprakta ancak benim geçebileceğim kadar bir çukur gördüm. Çukurun etrafında bitki yoktu. Her şey çok garipti. Şimdi ağaçlarla baş başa kalmıştım. Onları saymak istedim ama vazgeçip armut ağacına saldırmak daha iyi bir fikirdi.

Karnım doyunca otların üzerine yayılıp uyudum.

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: God's plaything
« Yanıtla #2 : 18 Temmuz 2009, 19:00:36 »
Yazarken anlattığını yaşıyorsun. Birinci tekilden betimleme yaparken karakterin görüşü kadar betimleme yapabilir yazar ve normalde bu betimleme kısıtlamasını kaldırmak için arada kişi değiştirir ama birinciye öyle anlatmak istediği için sık sık geri dönerek sorunu giderir; ilk bölümde bu vardı ama ikincide eksikliğini hissettim. Hikayene kurt ve gördüğü dişi üzerinden devam etmeni ummuştum açıkçası, küfürbaz ejderha şaşırttı.

Yazındaki sorun cümlelerin durup kalkması sadece. Birbirlerini takip etmiyorlar anlam bütünlüğünde. Mors alfabesi kullanan birisinin tercümesi gibi.

Çevrimdışı Nophanus

  • Zeddicus Zu'l Zorander
  • *
  • 38
  • Rom: 0
  • ''Başkalarının günahlarıyla aziz olamazsın.''
    • Profili Görüntüle
Ynt: God's plaything
« Yanıtla #3 : 18 Temmuz 2009, 19:14:36 »
Nihbrin çok iyi yorumlamış.Eh,sanırım bu konudaki ortak görüş bu.Bende şunu eklemek isterim;aslında güzel ve değişik bir hayalgücün var.Üslubunu biraz daha düzeltirsen sanırım ortaya güzel şeyler çıkacaktır.Anlatımının biraz daha 'kaygan' olması dileği ile...

Çevrimdışı yuno44907

  • **
  • 127
  • Rom: -1
    • Profili Görüntüle
Ynt: God's plaything
« Yanıtla #4 : 24 Temmuz 2009, 04:22:43 »
Armut
Gözlerimi yavaşça açtım. Uykumu almıştım. Rüya görmemiştim. Çok rahat ve mutluydum. Sonra bir şey öğlen güneşinin önünü kapattı. Çok büyük bir gölgedeydim. Bu o ilginç ejderhanın gölgesiydi. İki ayağı üzerinde durmuş bana bakıyordu. Sonra dudaklarını yaladı. Bu hareketinden dolayı beni yiyeceğini düşünüp korktum. Geriye doğru hızla süründüm. Başım arkamdaki ağaca çarptı. Çok çaresizdim. Yine çaresizdim. Ben konuşmadan o başladı konuşmaya.

“Bak hele, benden izinsiz bahçeme girip armut ağacını mahvetmişsin. Peki armutların karşılığında bana ne vereceksin küçük kız?”

Ona verebileceğim hiç bir şey yoktu. Ondan kaçamazdım da. Tek yapabileceğim yalvarmaktı. Her şeye rağmen onun o ufacık ağacındaki boncuk kadar armutları yemem beni öldürmesi için yeterli sebep değildi ama ben bir böcektim. Onun eğlenmek için kanatlarını koparabileceği bir böcek. Ben telaş içinde kötümser düşüncelerle boğuşurken o hale en başından beri olduğu gibi gözleri ile gülümsüyordu. Tekrar konuşmaya başladı.

“Anlıyorum, bana verebilecek bir şeyin yok. O halde soyun.”

Neden soyun dediğini hiç anlamamıştım. Ben onun için çok ufaktım. Ne yapacaktı ki? Yoksa kıyafetlerimi mi istiyordu? Başımı eğmiş bunları düşünürken bir şey kafamı yakaladı. Kuru ve nemli toprak gibiydi ama et gibi yumuşaktı. Bunun onun dudakları olduğunu fark etmem biraz uzun sürdü. Beni kafamdan yakalamıştı. Bedenimi havaya kaldırdı. Bedenimin ağırlığı boynumun ağrımasına neden olmaya başladı. Sonra saçımı yalamaya başladı. Saçım mahvolmuştu. Tiksindim. Dev bir ejderha saçıma tükürüğünü bulaştırıyordu. Ayrıca ağzı bataklık gibi kokuyordu. Beni yere bıraktı. Artık ağzı boş olduğundan az önce yaptıklarını açıklayabilirdi.

“Tadın çok güzel. Seni yalamak istiyorum. Bütün bedenini. Kıyafetlerini çıkarırsan onlar kirlenmez.” dedi dev ejderha. O dev ağzını ve dev dilini hayal ederek irkildim. Bu çok tiksinç olacaktı. Beni buna zorluyordu. Karşı koyamazdım. Onun armutlarını yemeseydim belki bunlar başıma gelmezdi.

Onu bu isteğinden nasıl vazgeçirebileceğimi kara kara düşünmeye başladım. O buna fırsat vermeyerek “Soyun!!” diye bağırdı. Bu kesinlikle bir emirdi. Ağzından çıkan rüzgâr yere düşmemi sağladı. Korkup hemen soyunmaya başladım. O ise yere yatmış dikkatle beni izliyordu. Ağzından giderek daha fazla tükürük akıyordu. Her şey giderek daha da tiksinçleşiyordu.

Anadan doğma olduğumda kafasını yere yan yatırdı ve “Hadi gel ve ağzıma gir.” dedi sakinleştirici bir tonlama ile. Korkarak ona yavaşça yaklaşıyordum. Buna karşı koyamıyordum. Biraz düşününce korksam da bunu istediğimi fark ettim. Yanından geçerken dişlerine baktım. İçimde giderek artan bir heyecan vardı. Kalp atışlarımı duyabiliyordum. Buna rağmen bedenim daha çok oksijene ihtiyaç duyuyordu. Üşüyordum, ter içinde olmama rağmen.

Kendime geldim ve yeniden o iğrenç ağız kokusunu almaya başladım. Dile baktım. Boyu benden bile büyüktü. Ejderha ayakta iken daha küçük olduğunu düşünmüştüm. Onun boyu anlayamayacağım kadar uzundu. Sonra ağız usulca kapandı. Karanlık bir mağaradaydım. Ayağım toprağa basıyordu. Bileklerim dudaklarının arasında sıkışmıştı. Dil sol koluma değiyordu. Bataklık kokusu arttı. Artık dışarıdan temiz hava gelmiyordu. Dil hareket edip gövdemi devirdi. Şimdi onun yanağına oturuyordum ve ayaklarım toprağa basmıyordu. Dışarısı ile tüm bağım kopmuştu ama rahattım, heyecanlıydım, bunu istiyordum. Sonra dil ile güreştik. O beni yendi. Bu şey gıdıklıyordu. Yumuşak ve güçlüydü.

Birdenbire yerin yeri değişti. Ağzın içinde yuvarlandım. O artık kibar değildi. Dil vahşice saldırdı. Ağzın içinde ters düz oldum ve hızla yer değiştirmeye başladım. Duvarlar sıkıştırıyordu. Dil vuruyordu. Tükürük içinde boğulmasam eğlendiğime karar verebilirdim. Sonra arkamdan hava ile dil beraberce ittiler ve başım dudakları aralayarak dışarı çıktı. Burası çok yüksekti.

“Nasılsın?” diye sordu bir ses. Sesi çok daha net duyuyordum çünkü tam arkamdan geliyordu. “Boğuluyorum burada, biraz sakin olamaz mısın?!” diyerek kızdım ona. “Sanırım halinden memnunsun, o halde daha uzun süre oynayacağız.” dedi ve konuşmama izin vermeyerek beni hüpletti.

Çevrimdışı BerkeB

  • ***
  • 494
  • Rom: 7
  • Onu bulan herşey'i bulur
    • Profili Görüntüle
Ynt: God's plaything
« Yanıtla #5 : 03 Ağustos 2009, 14:14:49 »
Güzel bir hayal gücün var ellerine sağlk
Bakmayın şiir yazdığıma romantik değilim :).