Kayıt Ol

bahçede-

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
bahçede-
« : 02 Ağustos 2009, 21:57:49 »
Kendi Lenore'unu arayanlara, bulup da kaybedenlere ve/veya umudunu tamamen yitirenlere...

bahçede-

  Demir attığı yerden, altındaki bahçe her sekiz yöne alabildiğine sınırsızca ve ufuk çizgisine gerek duymaksızın uzanıyordu. Sarı saplı, fakat normalden canlı ve iri nergislerle dolu çiçek yatakları, simsiyah bir toprak ve çizilmiş gibi duran, tek tip bulutlar. Yağmur yağmaz, rüzgâr esmezdi. Işık hep vardı, gece hiç çökmezdi fakat gökte güneş de dahil olmak üzere ne bir yıldız, ne bir gök cismi, ne bir kuş, ne de insan yapımı mekanik bir tanrı bulamazdınız. Onların buradaki işi çoktan bitmişti. Bulutlar hareket etmezdi. O ise demir attığı yerden nergislerle ilgilenirdi. Demir attığı yer ya sürekli değişiyordu ya da nergisler yürüyen bir bant üzerindeymiş gibi sürekli onun önüne gelirdi. Bu olasılıksız bahçe tek bir düzlem gibiydi, ama aynı zamanda küreseldi. Üçten fazla boyuta sahipti onun ve benim ve sizlerin nazarında. Belirgin bir ufku ya da çizgisi yoktu. Toprağı simsiyahtı. Toprak, gerçek toprağın olması gerektiği gibi bir takım canlılar da barındırmazdı.

  Demir attığı yerden toprağın kokusunu alabiliyordu. Sıcak, parlak ve acıtan bir şeyleri çağrıştırırdı ona hep bu koku. Eğilse toprağı alabilirdi eline, fakat kahrolası nergisler onun bütün zamanını emip serpilmekle meşguldüler. Kökleri bu garip, ölçüsüz derinliklere ulaşan toprağın çok çok altlarında dolaşıp sevişirdi. Demir attığı yerden hissederdi bu kaynaşmayı hep. Toprağın huzursuz sallantısını ve boşlukta yükselen buharı.

  Toprak yine burun deliklerinin kapısını çaldı. Bu sefer hatırladı. Binlerce yıldır görmediği, hissetmediği ve neredeyse unuttuğu bir kavram. Kendi kalabalığında boğulmaktayken yalnız olduğu gerçeği bir can simidi fırlattı ona. Ateşi hatırladı. Sıcak, parlaktı. Acıtıyordu ve yok ediyordu. Yok ettikçe var ediyordu. Toprak bu ateşten doğmuştu, onun rahminin sıcaklığıyla kavrulmuş, yakıcı sütünden içip büyümüştü. Yürümeyi öğrendi her bebek gibi. Ve bir gün doğumuna lanet okuyup olduğu yerde kaldı.

  Ama o bundan eskileri de hatırlıyordu. Unuttuğunu sanmıştı, fakat unutamama hastalığının son evresinde olduğunu biliyordu artık. Gırtlaksız boğazından bir ses çıkmamasına rağmen gözlerini kıstı, ağzını açtı. Nergisler titredi.
Binlerce yıl öncesindeydi şimdi. Sekiz yöne sınırsızca uzanan bahçesi dört duvar arasındaydı. Nergisleri yeni baş vermişti taze kahverengi topraktan. İçeride Lenore bir kitap okuyordu. Taze, kahverengi kapaklı bir şiir kitabı. Taze ve kahverengi kahvesinden kahverengi buharlar tütüyor, dört duvardan birinin içini nefis bir rayiha ile dolduruyordu. Pencereden sadece elleri ve kitap görülebiliyordu. Ellerinin biri şaşmaz bir düzende kahverengi kahve bardağı ve yüzü arasında mekik dokuyordu. Yerinden kalkmasına hiç gerek yoktu. Ne kitap, ne kahve, ne de koltuğunun (kahverengi) rahatlığı sona erecekti.

  Bahçedeki birden umutsuz hissetti. Onu yıllarca aramış ve sonunda bulmuştu. Birkaç haftadır içeride o sonu gelmez şiir kitabını okuyup kahve içiyordu ve bahçedeki, onun yüzünü –onu buluşu da dahil olmak üzere- bir kez bile görmemişti. Nergisleri izlemeyi bıraktı ve pencereye yöneldi. Onu görmesi gerekiyordu. En azından gözlerini.
Sonra onlar geldi. Belirli bir renk, şekil, yüz, vücut veya kokuya sahip değildiler ama geldiler. Onların geldiğini biliyordu ve amaçları hiç de iyi değildi. İki tanesi, belki de yirmi tanesi, belki de milyonlarcası –hiç bilemezsin- ellerini, kollarını bağladı. Taze nergisleri ezdiler. Duvarları tuğla tuğla söktüler fakat Lenore halen pencerenin ardında şiir kitabı okuyup kahve içiyordu. Çok sinirlendiler. O zaman ateş başladı. Bahçe yandı, yandı. Alevler derisini kat kat soydu, kas bağlarını dağladı. Pencere yavaş yavaş eridi, içindekilerle beraber. Lenore balmumundan bir heykel gibi, elinin hareketleri bile değişmeden damla damla alevlere karıştı. Bahçedekinin gözünden akanlar yetmedi bunu durdurmaya. Alevler bu dört duvardan bir yandakine, ondan diğer yana, ondan öbür yana büyüdü ve büyüdü. Her bir duvarın içinde her bir Lenore yansıması alevleri besledi. Nergisler un ufak olup küle döndü. Bahçedeki haykırıyor, kendini paralarcasına ağlıyor ve yalvarıyordu. Zihninin yanışını izliyor, elinden hiçbir şey gelmiyordu. Alevler kemiklerini eritti ancak o ağladı. Durmadı. Ateş bütün duvarları, yolları, diğer olası bahçeleri örttü ve yok etti.

  Kendi zamanına –bu bahçede zaman kavramı da değişir aslında- geri döndü. Binlerce yıl önce, yangında kaybettiği sesi geri döndü. Yok edilmiş zihninin küllerinden oluşan toprak geri döndü. Nergisler geri döndü.
Simsiyah topraktan yükselen, gelişmek için ışığa ya da suya ihtiyacı olmayan nergislerle ilgilenmeye devam etti. Her birini kırmızı beneklerle süsledi. Narcissus yerine kendinin kanı –artık önemi yoktu- ile teker teker süsledi onları. Binlerce zihnin binlerce dilinde binlerce ağıt yaktı Lenore için, uzaklardan dönen sesiyle. Uzun yolculuğunun sonunda bir damla bile su istemeden, yapması gerekeni yaptı ses. O ağıtlardan biri belki de Lenore’un dilindeydi, belki de Lenore bu nergislerin her biriydi, belki de Lenore artık kendisiydi. Düşünmedi. Demir attığı yerden nergisleri düzenlemeyi sürdürdü. Bu zihin bahçesinin maddi sahibinin yaşamını sürdürdüğü maddi dünyada tanıştığı kişilerin iskeletleri kül toprağa gömülüydü ve nergisler onları teker teker kökleriyle sarıyor, ezip toprağa katıyordu…

2 Ağustos ’09, saat 02:28
~Teolorus Akuatis.


Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: bahçede-
« Yanıtla #1 : 03 Ağustos 2009, 14:53:18 »
Güzelliğin peşinde olmak en umutsuz olan, kabul. Çirkin olanın peşinden gitmek ise gönülden geçmez ancak bulması kolay ve kaçınılmaz. Bir kişinin tüm var oluşunun anlamından vazgeçip en güzeli değil ama olayların ona gelmesini değerlendirerek herşeyi araması ise heyhat gerçekten en doğru karar. Demir atmak huzurlu bir eylem, henüz gençken ölümcül. Güzele kendini adamak seni daha aşağı kılar, oysa tüm dünya insanın kendisidir: güzel olan yine kendisidir. Aşkı aşkta aramak bir narsist olmak ise, kabul. Aşkı zamanda aramak ve arayan bir ötekine rastlamak ise bahçenin insan oğluna tek lütfu.

Umarım anladığım şeyi doğru değerlendirmişimdir. Sevgiyi herkesten farklı algıladığıma inanmam ancak algıladığım şeyi başkalarının yanlış anladığından da şüphe etmem. Güzel bir yazı  :)

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: bahçede-
« Yanıtla #2 : 03 Ağustos 2009, 16:30:58 »
Hımm şeyy ııı dediklerinin benim bunu yazarken düşündüklerimle çok alakası yok ancak dediklerinin doğru olduğu da su götürmez. Burada bahsi geçen Lenore'un güzel olup olmadığı belli değil zaten, pencereden sadece ellerini görebiliyoruz. Teşekkürler =)

Çevrimdışı Arlinon

  • ***
  • 456
  • Rom: 14
  • Savaş ve Ateş
    • Profili Görüntüle
Ynt: bahçede-
« Yanıtla #3 : 04 Ağustos 2009, 19:10:00 »
Hımm şeyy ııı dediklerinin benim bunu yazarken düşündüklerimle çok alakası yok ancak dediklerinin doğru olduğu da su götürmez. Burada bahsi geçen Lenore'un güzel olup olmadığı belli değil zaten, pencereden sadece ellerini görebiliyoruz. Teşekkürler =)

Bilinçaltıdır.

Bu yazıyı gerçekten beğendim, anlatım tekdüze değil ve güzel, az daha akıcılaştırmak için bir iki düzenleme yapılabilir belki.

Buradaki sembolleştirme hikayenin asıl hoş tadını oluşturmuş. Diyecek pek bir şey bulamıyorum ama yine de linoooooo  :D


Ve tebrikler tabii ki.

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: bahçede-
« Yanıtla #4 : 04 Ağustos 2009, 19:22:56 »
Bence biraz daha şiirsel olsaydı anlatım, o zaman çok iyi olurdu. Ama şöyle bir şey geliyor insanın içinden hikayeye dair. Sanki bir hikaye değil de, klasik bir tablo, tablonun ne olduğunu sorulduğunda verilen o hikayemsi cevap.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: bahçede-
« Yanıtla #5 : 04 Ağustos 2009, 19:35:53 »
Sanki bir hikaye değil de, klasik bir tablo, tablonun ne olduğunu sorulduğunda verilen o hikayemsi cevap.

Salvador Dali resimleri gelmişti ben okurken aklıma  ;D

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: bahçede-
« Yanıtla #6 : 04 Ağustos 2009, 19:44:27 »
Aynısı desem şaşırmazsın umarım :D
try again fail again fail better

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: bahçede-
« Yanıtla #7 : 04 Ağustos 2009, 23:28:47 »
Salvador Dali'nin büyük bir hayranı sayılırım, bu bir. Düzlemleri düzgün olmak kaydıyla buradaki ortamı Dali'nin manzara resimlerinden birine benzetebiliriz hakaten de :ehi

İkinci olarak da, bunu aslında şiir olarak yazmak istiyordum fakat bu aralar şiirsel anlatım tıkanması gibi bir şeyler yaşamaktayım, ikisini harmanlamaya çalıştım ama liriğimsi bir şeyler oldu onun yerine. Heh.