Kayıt Ol

Kelimeler.

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Kelimeler.
« : 15 Ağustos 2009, 21:27:24 »
“Kelimelerin başlangıcını seçmek zor bir iştir. Bir yazı yazmak isteyenler genelde dörde ayrılır; başını bulmakta zorlananlar, sonunu getiremeyenler, arayı dolduramayanlar ve çok şeyden bahsederek okuyanın aklını bulandırıp aslında hiçbir şey anlatmayanlar. Ben ya ilkiyim, ya da sonuncu. Belki ikisi birden. Belki de, aslında, yazabilecek donanıma sahip değilim. Her neyse. Yazıyorum, çünkü buna mecburum…”

-Rahat ol. İyi gidiyorsun.

“…evet, mecburum. İçimden geliyor. Yazmazsam bir Hidrojen Bombası gibi infilak etmekten korkuyorum. Aslında bunu isterdim. Kilometrekarelerce bir alanı dümdüz etmek. İnsanların, yaşamları amaçlı ya da amaçsız olsun, her bir insanın aslında kendine ait bir yaşamı olduğu, onu bekleyen başka insanların olduğu düşüncelerinin bana engel olmaması, hepsini un ufak küle çevirmek. Sonunda bu şekilde hiç birisi arasında  sosyal, fiziksel veya başka hiçbir şekilde bir fark olmazdı. Mutlak eşitlik. Hepsi birer kül yığını. Atomik içerikleri aynı. Olduğuna kanaat getirdikleri ruhları uçup gidince, hepsi en nihayetinde el ele verecekler.”

-Saçmalamaya mı başladım?
-Hayır, bunu gerçekten istediğini biliyorum. Yıkımı seviyorsun. Seviyoruz.
-Evet…

~xx1xx2…|…
   Bu noktada asıl yazarın konuya el atıp açıklık getirmesi gerekiyor sanırım. Eh, bu arada satırları daha yavaş okuyabilirsin. Sindirerek okuman her zaman yararına olur.
   Şimdi, öykünün “öykü içinde öykü içinde öykü” haline gelmesi canınızı sıktıysa buraya kadar okumanız yeterli olabilir. Çünkü gelecek satırlar bol miktarda sorgulama, şiddet, yer yer küfür ve benzeri, bazı bünyeleri rahatsız edici kavramlar içeriyor. Ayrıca kurgunun karışıklığı arada sırada kopmanıza neden olabi—
~~~

-Üzüm ister misin?
-Şey…

~~
   Pardon, bazen kontrolü kaybedebiliyorum. Müdahalem devam edecek, sizi bu satırdan sonrasını okumamanız için uyarıyorum. Tabi eğer devam edecek gücünüz varsa evinizdeymiş gibi davranın. Tabi evinizde değilseniz. Şu anda hat kopmak üz—
xx1ox

-Vay canına, üzüm şaraplıkmış aslında.
-Yazmaya devam et, daha neler gelecek merak ediyorum.

“Buraya kadar aklınızı yeterince bulandırdıysam eğer, girişi olmayan yazımı gelişmeye aktaracağım.
   Ve o gece onun nereden çıkıp geldiğini sorguladım. Neden bana gelmişti? Niçin? Yoksa bana gelmeyip rastgele bir alan seçmiş ve oradan geçen herhangi birini mi beklemişti?
   Rüzgârda sallanan duvarların onu irkiltmemesi, doğrusu şaşırtmıştı beni.”
-Tüm bu sorularla kaderi mi sorguluyorsun yoksa garezin onun pervasızlığından mı oluştu?
-…
“Tüm bu soruların beni tek bir kavrama yöneltiyor.” “Nedir o?” diye sordum. İnce dudaklı, neredeyse özensizce açılmış bir yarık gibi duran ağzından o kelime çıktı. Küçük ve düzgün dişlerine çarparak kenarları yontulmuş, düzleştirilmiş, dili ile cilalanmış, özenle seçilmiş o sözcük.
“Kader.”

132435465768790----
Bu aynı zamanda ilk bölümün de adı.
----

“Pekala.” Dedim. “Kaderin senin kökeninle ne alakası var?”
“Oraya da geleceğiz.” Dedi. “Hiç şunu düşündün mü? Kader, eğer önceden yazıldıysa, her hareketin, her işin, iyiliklerin ve kötülüklerin anbean neden kayda geçiriliyor? Sonun, sonucun belli. Tekrar yazılmasına gerek var mı?”
“Şey” dedim. “Bunun cevabını biliyor olamazsın heralde?”
“Biliyorum. Bildiğim çok şey var. Cevabı bilmek istiyor musun?”
Yutkundum. Duvarlar sallanmayı bıraktı. Onlar cevabı istiyordu belli ki.
“İstiyorum.”
Gözlerini bir anlık yumdu. Sonra gözlerini hiç açmadan konuşmaya başladı: “Gerçek şu ki, kader aslında kontrol altında değil. Sapmalar her zaman oluyor. Hiç ölümden dönmedin mi? En azından hayatında bir kez de olsa, eğer bir adım daha atsan bir otobüsün seni asfaltla kucaklaşmaya iteceğini fark etmişsindir. Aslında sokağa her çıkışında ölümle yüzleşiyorsun. Ama bu senin kaderin değil. Çünkü sokakta kader trafik lambaları ile kontrol altına alınmıştır.”
“Ama…”
“Evet, kırmızı ışıkta geçenler hep olur. Kontrol edilemez demiştim.”
“Doğru söylüyorsun. Peki, senin oluşumun da kaderin bir oyunu mu?”
“Hayır. Dediğim sapmalardan biri.”
“Anlamıyorum.”
“Kaderimde yaratılmak yoktu. En azından bu şekilde. Aslında burada olmamam gerekirdi.”
“Fakat yaratıldın ve buradasın.”
“Evet. Aslında şu anki halimden çok farklı bir amaçla yaratılmıştım. Ama kaderim nihayetinde beni olmam gereken şeye dönüştürdü.”
“Bu halde, kader sandığım gibi çizgisel değil mi yani?”
“Hayır. Kader aslında sarmaşık gibidir, birbiriyle kesişen ve birbirine dolanan bir çok olayın oluşturduğu bir ağdır. Benim yaratılışım, senin şimdiye dek sokakta ölmemen ya da 3. Dünya Savaşı’nın çıkmaması bu yüzdendir.
   Seni, senin gibileri yaratan, bu ağı çözerek çizgiselleştirmeye ve kontrol altına almaya çalışıyor. Fakat bu çok zor.”
“Ama onu bize hep Her Şeye Gücü Yeten olarak tanıttılar!”
“Sizi yaratanın da bir yaratılmış olabileceği hiç mi gelmedi aklına?”
   
Sustum. Ne diyebilirdim ki? Uzaylı hatunun biri, mütevazı salonumun titrek duvarlarına göz gezdiriyor, şimdiye kadar öğrendiğim her şeyi yalanlıyordu. Yobaz bir insan olsam raftaki bibloyla kafasını çoktan dağıtıp kim bilir hangi renkteki ve orada olduğu bile meçhul beynini halıya akıtmıştım. Fakat bunun onu öldüreceğinden emin olamadım. O yüzden yapmadım.”

-Uzaylı hatun mu? Hah. Beni böyle tanımlaman hoşuma gitti.

“Simsiyah göz kürelerinde mavi bir dalgalanma oldu.
“Beni öldüremedin, çünkü ölümüm böyle olmayacak. Belirlenmiş kader işte böyle bir şey. Herkes bir gün ölür, ölüm şekilleri de bellidir. En kesin belirlenmiş kader budur.”
“Fakat bu kırmızı ışıkta geçenler kuramına uymuyor!”
“Belirlenmiş kader, sarmaşığın ana gövdesidir. Kırmızı ışıkta geçen tarafından öldürüleceksen, bu ana gövdeye işlenmiştir. Ama sarmaşığın dallarından birinde kırmızı ışıkta geçenle karşılaşırsan, o dal yeni bir sürgün verir.”
“Bak, beynim daha fazlasını kaldıramayacak. Şuna cevap ver: Nasıl öleceksin?”
“Bunu neden bilmek istiyorsun?”
“Çünkü, eğer seni ben öldüreceksem yöntemini öğrenip bu işi bir an önce bitirmek istiyorum.”
   Yarık çarpıldı. Dişleri belirginleşti. Acı verici bir çabayla yüzüne bir gülümseme kondurmaya çalışıyordu.
“Seni hayal kırıklığına uğratacağım için üzgünüm canım. Ama ben kendimi öldürüyorum.”
“Oldukça şiirsel. Nasıl peki?”
“Dünyanın sonunu getirerek.”
   
Zamanın çarkları çatırdadı.

“O zaman buraya gelişinin asıl nedeni…”
“Doğru bildin.”

İLK BÖLÜMÜN SONU.

Çevrimdışı BerkeB

  • ***
  • 494
  • Rom: 7
  • Onu bulan herşey'i bulur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kelimeler.
« Yanıtla #1 : 16 Ağustos 2009, 03:52:23 »
Hikaye çok güzel ayrıca imzanda korkutucu :)
Bakmayın şiir yazdığıma romantik değilim :).