Kayıt Ol

Denge // Bölüm X (Son Bölüm)

Çevrimdışı BerkeB

  • ***
  • 494
  • Rom: 7
  • Onu bulan herşey'i bulur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #15 : 18 Ekim 2009, 11:24:10 »
ya bidaha teşekkür edicem sana :)
Güzel oldu güzel ellerine sağlık senden bir  istek hikayem var :)
Şöyle harry potter tarzı büyülü müyülü birşeyler yazarmısın ben öyle hikayeleri çok severimde ;) Lütfen :)
Bakmayın şiir yazdığıma romantik değilim :).

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #16 : 18 Ekim 2009, 17:43:30 »
ya bidaha teşekkür edicem sana :)
Güzel oldu güzel ellerine sağlık senden bir  istek hikayem var :)
Şöyle harry potter tarzı büyülü müyülü birşeyler yazarmısın ben öyle hikayeleri çok severimde ;) Lütfen :)

Peçeteye yazıp yolla belki yazarız... :=)
(Harry Potter tadında hikaye arıyosan. Hatta kanımca HP den daha iyi birşeyler. Semerkant Tılsımı nı okuyabilirsin. 3 Kitaplık bir seri
http://www.kayiprihtim.org/forum/empty-t5868.0.html)

Güzel mi? Hiç güzel olmamış. Harika olmuş!!!  :fight:

(Asıl ben teşekkür ederim.)

Teşekkür ederim yorumlar için arkadaşlar. Devamını yazmayı da düşünüyorum bu güzel yorumlarınızdan sonra. Xen'i daha fazla tanıtmak isterim tabii ki sizlere... Vaktim olduğu ilk anda yeni bölüm karşınızda olacak.

Çevrimdışı BerkeB

  • ***
  • 494
  • Rom: 7
  • Onu bulan herşey'i bulur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #17 : 18 Ekim 2009, 20:00:07 »
Peçeteye yazıp yolla belki yazarız... :=)
(Harry Potter tadında hikaye arıyosan. Hatta kanımca HP den daha iyi birşeyler. Semerkant Tılsımı nı okuyabilirsin. 3 Kitaplık bir seri
http://www.kayiprihtim.org/forum/empty-t5868.0.html)


Ovvvvvvv.. Fevkalade.Harika HP tarzı ve hatta daha iyi demek inanmıyorum buna inanamıyorum niye 3 kitaplık insan bi 5 kitap fln yapar :(
Bakmayın şiir yazdığıma romantik değilim :).

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge - BÖLÜM II
« Yanıtla #18 : 22 Ekim 2009, 15:24:33 »
DENGE - BÖLÜM II
BUZ DANSI


Yerlere kadar saygı ile eğildi. Annesinin ona yola çıkmadan önce verdiği yiyecek ve kıyafetlerinin bulunduğu sırt çantasını yere bıraktı. ‘Saygılarımı sunarım büyük üstad. İnsan annem bana daha fazla bakamayacağını ve artık size ait olduğumu söylüyor’ Ezberlediği cümleleri söylerken duygusuzdu. Daha sekiz yaşındayken hava ırkına teslim edilmişti Melanot. İnsan olan annesi onunla ne yapacağını bilemediğinde çareyi onu ait olduğu yere göndermekte bulmuştu. Sonuçta babası hava ırkından ünlü bir savaşçıydı ve bu yüzden onu kabul edeceklerini biliyordu. Melanot hayatındaki tek amaç, önüne çıkan herkes ile dövüşmekmiş gibi davranıyordu. Normal okullarda başarılı olamadığını gören annesi onu şövalyelerin eğitildiği askeri okula yollamayı bile denemişti. Fakat Melanot oradan da atılmayı iki hafta gibi kısa sürede başarmıştı. Katı kurallarla eğitilen soylu şövalyelere ve onların eğitmenlerine ‘Bu savaş tekniği çok saçma’ demek pek de iç açıcı bir yankı yaratmıyordu. Hele ki bunu dedikten sonra kendinden 3 yaş büyük olan baş şövalyenin oğlunu bir güzel pataklamak.

 Hava ırkı dünyanın en ücra köşesinde bulunan sarp kayalardan inatla akan çağlayanların oluşturduğu büyük bir gölün civarında yerleşmişti. Yüzyıllardır sabırla çağlayanlar tarafından oyulan mağaralara bir bir yerleşim yerlerini kurmuşlardı. Kışları geçit vermez karlarla kaplanan bu bölgede yaşamaya cesaret edebilen yegane varlıklar onlardı. Fakat onlar bu zorlukları yüzyıllar önce eğitimlerinin bir parçası olarak kabul etmişlerdi. Binlerce yıldır kendilerine miras bırakılan bilgileri saklamış ve bunları uygulayabilmek adına kendilerini hep daha fazla geliştirmenin yolunu aramışlardı. Ustalaştıkları ve uğruna yaşadıkları tek şey ‘Savaş Sanatıydı’. Sert görünüşlü, mavi ve gümüş saçlı, ortalama 1.70 boylarında olan hava ırkı içlerinden gelen büyü gücü ile havada yükselme yetisine sahipti ve hareketleri şehirlerini etrafına kurdukları çağlayan gibi akıcıydı. Bu yüzden savaşlarda oldukça üstünlük sağlıyorlardı. Kuzey Batı Tenar Kütüphanesindeki parşömenlerde kayıt altına alındığı bilinen II.Tenador Kralı’na ait sözler arasında şunlar yazmaktadır–ki bu kral kendisine karşı birleşmiş tam 30 ork kabilesi ile savaşırken gözünü kırpmadan savaş meydanında en önde çarpışmıştır-: ‘ Hava ırkından birini görürsen ya kaç ya da teslim ol!’

Hava ırkının o muhteşem kahramanlık hikayelerini dövüş sanatındaki ustalıklarını babasından defalarca dinlemişti Melanot. Heyecandan neredeyse dizleri titriyordu. Hemen eline bir sopa alıp hünerlerini ve beş yaşından beri yaptığı egzersizlerin hepsini biran önce karşısındakilere göstermek için sabırsızlanıyordu. Üstad yerden kalkmasını işaret ederken bir an bile tereddüt etmeden hızla hareket etmişti. Ona yetişmek için küçük bacaklarını hızlandırması gerekti. Çağlayanın biraz ilerisindeki küçük bir oyuğun içinde kendi yaşıtı birçok çocuk kare bir tahtanın üzerinde ellerini oynatıyorlardı. Tam anlamıyla hayalindeki sahne birden binlerce parçaya bölünmüştü. Bu çocuklar ne dövüşüyordu ne de egzersiz yapıyorlardı. Tek yaptıkları tahtanın üzerindeki koyu ve açık renkli karelerin üzerinde tahtadan oyulma bir takım figürleri oynatmaktı.

Üstad daha o konuşamadan gümüş bir sakalla çevrelenmiş ağzını açıp söze başladı : ‘Savaş sanatı öğrenilmesi ve ustalaşması en zor sanattır evlat. Bir ressam yanlış bir boya kullandığında bundan ders alıp bir daha yapmaz ve kaybettiği tek şey boşa harcanmış bir boya takımı olur. Bizim sanatımızda ise bir yanlış hayatının ellerinden kayıp gitmesine yol açabilir. Burası bizim çaylak sınıfımız. Bu oynadıkları oyunun adı ise satrançtır. Gerçek bir savaş da aynı bu oyundaki gibi hamleler ve stratejiye bağlıdır. Rakibini ne kadar iyi tanırsan ve ne kadar önce planlarını sezersen o kadar başarılı olursun.’ durdu ve Melanot’un anlattığı şeyleri dinleyip dinlemediğine baktı. Dinleyicisinin bütün dikkatinin üzerinde olduğunu görünce eline bir dizi tahtadan oyulma figürü alıp başıyla onaylayarak devam etti. ‘Piyonlar savaş esnasında yaptığın hamlelerindir evlat. Eğer savunma ile karşılanırsa kilitlenirler. İki piyonun karşı karşıya gelince birbirleri ile yenişememesi gibi. Kaleler senin savaş alanındaki kozlarındır. Yerden yüksek olman, çalıların arasında olman, rakibinin arkasında olman gibi. Bu şartları korumalısın. Çünkü bu avantajlar seni dosdoğru zafere götürür, aynı oyundaki gibi. Atlar senin ayaklarındır. Hızla uzaklara gidebileceğin gibi kısa adımlar atıp akıllıca hamleler de yapmalısın bazen. Filler ise senin ellerin ve dolayısı ile kullandığın silahlarındır. Piyonlarla yani karşı hamleyle karşılaşmadığın sürece savaş alanında serbestçe hareket ederler. ‘ Durdu ve en uzun görünen iki figürü aldı. ‘Vezir…’ dedi ve durakladı. ‘ Vezir senin bedenindir. Bedenin yara alabilir hatta yok olmayla yüz yüze gelebilir. Ama onun yara alması oyunu sonlandırmaz. Çünkü çoğu savaşçının sadece son anlarında kavradığı gibi beden sadece bir araçtır. ’ Sonra elinde kalan son taşı gösterdi ve ciddi bir ses tonu konuştu: ‘Şah denir bu taşa ve bu senin uğruna savaştığın şeyi simgeler. Uğruna savaştığın şeyi kaybettiğin anda oyun yani yaşamın sona erer… Her şeyi aklından çıkarabilirsin, dikkatsizliğin dolayısı ile unutabilirsin, ellerin yaralanabilir, avantajlarını kaybedebilirsin, bileğin burkulabilir ama bunu sakın unutma evlat.’ Dedi ve elindeki taşı Melanot’ a verip arkasını dönüp uzaklaştı. Arkasına bakmadan konuştu. ‘Bu arada insanlar seni ne diye çağırıyorlardı bilmiyorum ama bundan sonra adın Xen olacak ve ırkımızdan her üye seni böyle tanıyacak.’ Üstad uzaklaşırken kimsenin duyamayacağı bir fısıltı ile kendi kendine konuştu ‘…ve birgün bu isimle dünyada nam salacak, ünlü bir savaşçı olacaksın. Xen… Alev Öfkesi ve Buz Dansını birleştirecek kişi’
-----o-----

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Denge
« Yanıtla #19 : 22 Ekim 2009, 18:26:33 »
Hava ırkı fikrini beğendim doğrusu. Farklı bir şeyler görmek bazen hoş oluyor. Xen'in de geçmişinin bir kısmını öğrenmiş olduk bu arada. Devam devam... :)
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #20 : 23 Ekim 2009, 10:48:39 »
Hava ırkı fikrini beğendim doğrusu. Farklı bir şeyler görmek bazen hoş oluyor. Xen'in de geçmişinin bir kısmını öğrenmiş olduk bu arada. Devam devam... :)

İkinci Bölümün başını beğenmene sevindim. Hava ırkını da daha detaylı tanıtacağım ve o zaman ilgini daha da çekeceğine eminim. İlgine ve yorumlarına teşekkürler tek devam eden okuyucu sen kaldın sanırım. Neyse ben hikayeyi yazmaktan zevk aldığım sürece devam edeceğim sanırım. :)

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Denge
« Yanıtla #21 : 23 Ekim 2009, 12:01:00 »
Neyse ben hikayeyi yazmaktan zevk aldığım sürece devam edeceğim sanırım. :)

Önemli olan da bu değil mi zaten? Hem yorum yazmasalar bile başkalarının da okuduğuna eminim. Devamında görüşmek üzere...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #22 : 23 Ekim 2009, 12:16:17 »
İsim babası olduğun kötü değil ama neutral (ne kötü ne iyi) diyelim karakterimiz de yakında geliyor :)

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #23 : 23 Ekim 2009, 17:52:45 »
İlgine ve yorumlarına teşekkürler tek devam eden okuyucu sen kaldın sanırım. Neyse ben hikayeyi yazmaktan zevk aldığım sürece devam edeceğim sanırım. :)
Kesinlikle hayır. Ben yaptığın tüm gelişmeleri takip ediyor ve çok da beğeniyorum sadece beğenimi çok dillendirmemin seni sıkacağını düşündüm.Ama bu şekilde düşünüyorsan bende hep söylerim ; çok başarılısın, çok güzel yazıyorsun ve kesinlikle devam etmelisin...

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #24 : 23 Ekim 2009, 19:17:30 »
Kesinlikle hayır. Ben yaptığın tüm gelişmeleri takip ediyor ve çok da beğeniyorum sadece beğenimi çok dillendirmemin seni sıkacağını düşündüm.Ama bu şekilde düşünüyorsan bende hep söylerim ; çok başarılısın, çok güzel yazıyorsun ve kesinlikle devam etmelisin...

İlgine teşekkür ederim. Sıkılmam söz konusu değil. Ama sadece iyi eleştirilerinizi yazmayın aklınıza gelen keşke şurası şöyle olsaymış dediğiniz yerleri de yüzüme vurun lütfen. Okuyan insanların gelip 'iyi yazmışsın ' demesine bile gerek yok 'okudum' bile yazsa bu beni sevindirir. Hep iyi eleştiri insanı köreltir :)

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #25 : 24 Ekim 2009, 21:15:25 »
İlgine teşekkür ederim. Sıkılmam söz konusu değil. Ama sadece iyi eleştirilerinizi yazmayın aklınıza gelen keşke şurası şöyle olsaymış dediğiniz yerleri de yüzüme vurun lütfen. Okuyan insanların gelip 'iyi yazmışsın ' demesine bile gerek yok 'okudum' bile yazsa bu beni sevindirir. Hep iyi eleştiri insanı köreltir :)
Ne yapalım o zaman sende kötü yazmışsın diyebileceğimiz bir şey yaz :)

Çevrimdışı kusad

  • ***
  • 487
  • Rom: 5
  • Kendimi Kaybettim!Hükümsüzdür!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #26 : 24 Ekim 2009, 23:30:23 »
Aslında okuyucuları kasar ama bene Irk ve Karakterleri arttırmalısın.Daha bir profesyonellik yakalarsın.

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Denge
« Yanıtla #27 : 24 Ekim 2009, 23:52:44 »
Gerçekten yapıcı olacağına inandığım bir yorum yapabilirim özellikle bu son yazın ile ilgili. Okuduktan sonra kafama takıldı ve ctrl-F yaparak "savaş" yazdım...

15 kez savaş demişsin tüm bölüm boyunca. (savaş sadece bir örnek olmak üzere:)
Bazı kelimelerin kendilerini tekrarlamalarından kaçınmalısın. Misal savaş yerine cenk, harp, çatışma, vb kelimeleri uygun olan yerlerde kullanabilir okurken aslında olandan daha zengin olduğu tadı uyandıran bir betimleme oluşturabilirsin.

Bölüm içinde her kelime olabildiği kadar kendisine özel olmalı (uniqé)

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge
« Yanıtla #28 : 25 Ekim 2009, 02:02:33 »
15 kez savaş demişsin tüm bölüm boyunca. (savaş sadece bir örnek olmak üzere:)
Bazı kelimelerin kendilerini tekrarlamalarından kaçınmalısın. Misal savaş yerine cenk, harp, çatışma, vb kelimeleri uygun olan yerlerde kullanabilir okurken aslında olandan daha zengin olduğu tadı uyandıran bir betimleme oluşturabilirsin.

Bölüm içinde her kelime olabildiği kadar kendisine özel olmalı (uniqe)

Haklısın kelimeleri genelde çeşitlendirmeye dikkat ederim ama bu bölümü yazarken yapmamışım nedense. Teşekkürler yorumun ve eleştirin için (unique bu arada eğer ingilizce ise tabi )

Aslında okuyucuları kasar ama bene Irk ve Karakterleri arttırmalısın.Daha bir profesyonellik yakalarsın.

Yeni ırklar var aslında ama kısa hikayenin 'kısa ' olmasından kaynaklı bir problemimiz var :) Irkları tanıtırsam roman olur. Hava ırkını tanıtırken bile biraz kısa kestim hikaye ilerledikçe kendi ortaya çıkar diye. Yorumun için sana da teşekkür ederim.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge //BÖLÜM III
« Yanıtla #29 : 12 Kasım 2009, 18:28:49 »
DENGE - BÖLÜM III
KILIÇ ve KADER

Elindeki uzun kahverengi meşeden yapılmış sopayı rahatça omzuna attı Xen. İki saat süren zorlu sabah egzersizini tamamlamış ve şehre dönüyordu. Sekiz yıl önce teslim olduğu şehre uzaktan baktı. Karşısında hemen hemen her sabah görmeye alıştığı bir manzara vardı. Koyu yeşil kıyafetinin başlığını yüzünü gölgede bırakacak şekilde önüne çekmiş iki kısa sopa kullanan Furian işkence edecek bir başka kurban bulmuştu kendine. Bu adamın sorunu neydi bir türlü anlamıyordu. Kendisine de defalarca insanlar arasında savaş meraklısı olduğu söylenmişti fakat buraya gelince anlamıştı ki bu normal bir durumdu. Furian’ın durumu ise biraz farklıydı. Son zamanlarda çömezlerle kavgaya tutuşmak için her zaman ürettiği saçma bahaneleri bulmaya bile ihtiyaç duymuyordu. Furian’ın karşısında duran Dentor daha iki yıllık çömezdi ve iki üç hamle ile yere düşmüştü bile. Omzuna attığı sopayı sanki vücudunun bir parçasını oynatırmış gibi rahatça eline kaydırdı Xen ve Furian’a doğru ilerledi. Bu sefer bu olanlara göz yummayacaktı.

‘Ufaklığı rahat bırak Furian’ derken onun rakibini sadece daha fazla dövüş için rahat bırakacağının bilincinde sopasını bir sağından bir solundan savurarak yaklaştı. Başlığının gölgelerinden sadece ağzı görünen adam gülümsedi ve önündeki çömezin gözlerini yuvalarından fırlatacak bir hızla savunma pozisyonu aldı. Sopalar birbirine çarpmaya başlayınca çıkan sesler sokaklarda yankılanmaya başladı ve etrafta seyirciler birikmeye başladı. Ne de olsa iki son sınıf öğrencisinin dövüşü her zaman görülen bir manzara değildi. Furian dört adım geriledikten sonra savunma pozisyonunda dengeyi kurdu ve karşı atağa geçti. Savaşırken yüzünde yaptığı işten zevk aldığını belirten daimi bir gülümseme oluşuyordu. Xen’in yüzü ise çağlayanın üzerine kurulu şehirlerinin duvarları gibiydi. Sadece yüzünü gören bir kişi oturmuş huzurlu bir şekilde nehrin akışını izlediğine yemin edebilirdi. Üstad da onları izlemek için sabah egzersizini yarıda bırakıp kalabalıkta kendine yer açtı. İzlerken sürekli başını iki yana sallıyordu ve onun homurtularını duyan öğrenciler etrafında güvenli bir mesafe boşluk oluşturmaya başlamışlardı bile. Sopaların birbirine çarpma hızı inanılmazdı ama iki tarafta bu hızdan şikayetçi değil gibi dövüşmeye devam ediyordu. Xen sıkkın bir ses tonu ile konuştu ‘Ben bu savunma pozisyonunda kaldıkça ki bunu bütün gün yapabilirim beni yenemezsin bunu biliyorsun değil mi?’ Furian’ın gülümsemesi yüzüne yayıldı. ‘Görünüşe bakılırsa seni yenecek kişi ben değilim’ dedi. Xen tabiî ki de bu ucuz numarayı yiyecek değildi. Gözünü kırpmadan savunma pozisyonunu savaşın hızına göre ayarladı hesaplarına göre kırk yedi hamle sonra Furian bir açık verecekti –kırk altı- ve o zaman –kırk beş- saldırabilecekti. Bileklerinde inanılmaz bir acı hissetti ve yere kapaklanırken aklında tuttuğu sayılar bir anda sağa sola uçuşuverdi. Arkasını dönüp acı ve şaşkınlık dolu bir ifade ile kendine arkadan vuran kişiye baktı. ‘Dentor? Ama neden?’ Dentor sinirle konuştu ‘ Bir daha sakın bana hakaret etme.’ Ve arkasını dönüp uzaklaştı. Lanet olasıca kurallar dedi Xen içinden. Sonra hatırladı hava ırkının üçüncü kuralını. Asla bire bir dövüşen hava ırkı üyesinin savaşına dahil olma. Bu ona hakarettir. Gözlerini yuvarladı. Gerçekten çok onurlu savaşçılardı ve sanatlarını çok önemsiyorlardı. Hatta gereğinden fazla. Omuz silkti darbe almaya alışık bedenini hemen toparladı ve üstündeki tozları silkti. Furian ın kendisine doğru uzattığı elini yakalayıp ayağa kalktı. ‘İyi savaştın’ dedi Furian gülümsemesi de ufak duellolarının bitmesi ile solup gitmişti.

Üstadın tek elini kaldırması ile birlikte bütün kalabalık bir anda dağıldı. İki öğrencisinin yanına giden üstad onlara bakmadan arkasını döndü ve ‘ Benimle gelin’ dedi. İkisi de birbirine bakarak sessizce ‘Nereye?’ diye sordular ama takip etmekten başka yapabilecekleri bir şey yoktu. Üstad karışık yollardan ve sayısız mağaradan oluşan bir labirentte tereddütsüz ilerliyordu ve ikisi de onu izledikçe şaşkınlıktan dillerini yutmak üzereydi. Çünkü bu bölgelere öğrencilerin girmesi yasaktı. Furian tam ağzını açmak üzereydi ki arkası dönük olan adam tek elini kaldırdı. ‘Tanrım bunu her seferinde nasıl beceriyor’ diye geçirdi içinden Xen. Çünkü ustaları ne zaman birisi konuşmaya başlayacak olsa ya da soru sormak için niyetlense daha soru sorulmadan tam olarak o istenilen cevabı sakin bir şekilde anlatmaya başlardı. Yine aynısı olmuştu. Konuşmaya başladığında sesine her zamanki dinginlik hakimdi ‘Siz son sınıf öğrencileri artık son sınıfta değilsiniz. Yarın büyük sınava gireceksiniz. Geleneklerimiz gereği…’ mağaralarda çok altlara ilerlemiş olmalılardı çünkü üstadın sesi giderek daha fazla yankılanmaya başlamıştı. Bir açıklığın önünde durdular ve üstad eli ile kayalardan birine dokundu ve anlaşılmaz sözler söyledi. Kayalar sanki orada olmayan bir dev tarafından kenara itilircesine inlediler ve sürtünmeden oluşan gıcırtılı bir ses ile kenara kaydılar. Devasa sütunlardan oluşun bir şekilde ışığın içeriyi tamamen aydınlattığı her tarafında zırhlar ve çeşitli silahlar bulunan geniş bir odaya gelmişlerdi. Konuşmaya devam eden adam şöyle söyledi


‘ Evet… Geleneklerimiz gereği silahlarınız sizi bulacak siz onları değil.’

Furian itiraz edercesine söze başladı ‘Ama hepimiz özel ve dünyanın hiçbir yerinde olmayan öğretmenler tarafından eğitilecektik. Yasalar gereği son sınıf mezunları özel hocaları tarafından dünyada eğitilir…’ Sesindeki hayal kırıklığı dünyaya çıkamadığından dolayı üzgün olduğunu bariz bir şekilde belli ediyordu ama silahları görünce suratındaki sadece savaşırken takındığı gülümsemenin bir kısmı geri gelmişti.

Üstad tekrardan konuşmaya başladı. Hatta birazcıkta olsun tebessüm etmeyi de başardı ‘Oğlum bu dediklerin zaten olacak her son sınıf öğrencisi özel kişiler tarafından eğitilir ama sanıyorum ki özel hocalarının kim olduğunu önceden tahmin etmen imkansızdı, değil mi?’
 
Üstad konuştukça ikisinin de merakı artmıştı sonra adam odadan çıkarken ‘Yarın sabaha kadar burada kalacaksınız ve buradan ayrılırken aradığınızı bulacaksınız. Sizinle sabah görüşürüz eşyalarınızı toplamaya vakit yok şafakta yola koyulacağız’ İkisi de ‘Nereye?’ dediler fakat üstadın az önce durduğu boşluğa yetişen soruları havada anlamsızca yankılandı.

‘Pekala’ dedi Xen ‘Madem buradayız bir keşif gezisine çıkalım’ ama Furian çoktan silahları tek tek incelemeye başlamıştı bile. Omuz silkti sağ tarafında bulunan sütunun arkasına doğru gitti. Alanda ışığın az vurduğu yegane yer burasıydı ve bakımlı rafların arasında kalmış tozlu bir kılıç gördü. Kılıcı ilk gördüğünde tarzına hayran kalmıştı ama bu kadar parlak ve ihtişamlı silahlar arasında ne işi olduğunu merak etti. Kılıcın kabzasında yüzleri birbirine bakan biri altın diğeri gümüş iki ejderha vardı sanki kanatlarını açmış birbirleri ile savaşıyorlardı ve kanatları ise kılıcın iki yanındaki çıkıntıları oluşturuyordu. Ejderha motiflerinin ayakları ve kuyrukları birbirine dolanmış ve kılıcın keskin tarafının başlangıcını oluşturuyordu. ‘Tam bir şaheser diye geçirdi’ içinden. ‘Paslanmış olması ne yazık’ Sonra bir dürtü ile kılıcı eline aldı. Dengesi inanılmazdı ve eline aldığı silah o kadar uymuştu ki onu kolunun bir parçası olarak kabul etmişti bile şimdiden. Büyülü olmalı diye düşündü ve kılıcı aldığı yere bırakmaya çalıştı ama elindeki kılıç itiraz edercesine titredi. Şaşkınlıktan ağzı bir karış açıldı. Hayal görüp görmediğini anlamak için tekrar onu bırakmak için hamle yaptı ama elindeki silah tekrardan titredi. Sonra içeriden Furian’ın sesini duydu. ‘Lanet olasıca büyü tanrıları adına benim öğretmenim sen mi olacaksın yani?’ Xen elinde kılıç ile Furian’ın yanına doğru seğirtti ama görünürde kimse yoktu.

‘Beş yüz yıl mı dedin sen?’ dedi Furian şaşkınlıkla
‘Ne saçmalıyorsun ne beş yüz yılı ?’ diye yanıtladı Xen
‘Sana demiyorum, duymuyor musun bana beş yüz yıldır savaştığını söylüyor ?’
‘Kim’
‘Kılıç…’ Furian’ın kafası karışmıştı.
‘Savaşırken umarım sopayla kafana vurmamışımdır’ dedi Xen gülümseyerek
‘Sadece ben mi duyabiliyorum?! Bu gerçekten inanılmaz bu sanatı öğrenmek için bundan iyi bir öğretmen düşünemiyorum üstad haklıymış?’

Xen onun neredeyse delirdiğine kanaat getirecekti ki elindeki kılıç tekrardan titredi. Bu sefer hayal etmiyordu. Furian’ın kılıcına baktı daha dün parlatılmış ve keskinleştirilmiş gibi bakımlıydı. Sonra gözü kendi paslı kılıcına kaydı. Furian’ın kılıcı gibi konuşamıyordu da. Eh üstadın dediği gibi kılıçlar onları seçecekti onlar kılıçları değil. Kaderine boyun eğdi ve kılıcı sağa sola savurarak birkaç deneme yaptı. Tamam eski olabilirdi ama hala bu antikada iş vardı ve dengesi inanılmazdı.

‘Hey seninki de süpermiş tam sana yakışır bir antika bulmuşsun’ dedi Furian ilgisini kendi kılıcından birazcık olsun uzaklaştırınca

‘Ehh..’ dedi Xen söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. ‘Kılıç’ dedi fısıldayarak ‘Beni duyabiliyorsan bir daha elimin içinde titre bakalım’ ve kılıç neredeyse neşeyle titremeye başladı neredeyse elinden kurtulup yere düşecekti. ‘Çok güzel. Bana konuşamayan bir kılıç düştü öyle mi?’ tek ve üzgün bir onay sallanışını elinde hissetti.  ‘Her ne olursa olsun beni seçtiğine göre sana en iyi şekilde bakmak artık benim görevim sayılır. Seni yarın silah atölyesine götürüp güzelce bir cilalarım. Sıkma artık canını hala güzel bir kılıç olduğunu düşünüyorum’ Bunu neden söylediyse zaten kılıçların duyguları olmazdı. Ama yine de bir şekilde kılıcın mutlu olduğunu hissedebiliyordu…
-----o-----

Mit'e Furian ismi için teşekkürler...