Kayıt Ol

Denge // Bölüm X (Son Bölüm)

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #60 : 02 Haziran 2010, 16:41:05 »
Bir solukta okudum :) Çok sürükleyici ve çok heyecanlı bir bölümdü. Okurken nefesim kesildi adeta.
Yalnız... Kılıçların ortaya çıktığı yerde biraz kafam karıştı. Kim ne diyor tam olarak anlayamadım doğrusu. Drowun mızrağına ne olduğunu da belirtmemişsin bu arada. Bunların dışında leziz mi leziz, tadı damakta kalan bir bölüm olmuş. Devamını heyecanla bekliyorum.

Evet bunun üzerine o kısmı biraz editledim umarım biraz da olsun daha anlaşılır olmuştur. Eh yine olmadıysa senin biraz editörlüğüne başvurmalıyım sanırım mit :)  Bu arada tarihçinin adı sana birşeyler çağrıştırdı mı?

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #61 : 02 Haziran 2010, 17:29:12 »
Hoba! :) Sen söyleyince fark ettim. Hikayenin içine öyle bir dalmışım ki ilk okuduğumda görememişim. Sağ olasın, böylesine güzel bir hikayede kendime yer bulmaktan dolayı onur duydum.

Böyle daha iyi olmuş. Yalnız bir yerde Xen'in ismini Furian olarak yazmışsın.
"Sonuçta Furian'ın kılıçları da sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde onunla iletişim kuruyordu."

Bir yerde de halde yerine kalde yazmışsın.
"Drowun mızrağı ise adeta plastikten yapılma bir mızrak gibi çarptığı yerde büzüşüp kullanılmaz kalde yere tangırdayarak düşmüştü."

Aceleden olsa gerek. Editörden sevgiler :)
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı brisingr

  • ***
  • 655
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #62 : 02 Haziran 2010, 17:52:28 »
   O kadar özel mesaj atım devam ne zaman gelecek dedikten sonra yorum yapmazsam olmaz. Mit'in de dediği gibi yine muhteşem bir bölüm olmuş ve tadı damakta bırakan bir bölüm olmuş.


"Sonuçta Furian'ın kılıçları da sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde onunla iletişim kuruyordu."


   Orası doğru sanırım, çünkü Furian ile kılıçlar başta konuşuyordu birbiriyle ama Xen duyamıyordu. Xen ile de kendisinin kılıçlarının konuşmasını açıklamak için öyle yazmış.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #63 : 02 Haziran 2010, 18:09:09 »
Evet durum Brisingr'ın dediği gibi olayı biraz daha açıklamak için koydum Furian örneğini. ama o yazım hatasını düzelteyim. Yorumlarınız için çok teşekkürler bu arada.

Çevrimdışı brisingr

  • ***
  • 655
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #64 : 15 Haziran 2010, 15:20:22 »
Yeni bölüm ne zaman? Baya bir geçmiş üstünden yeni bölüm gelmeyeli.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #65 : 15 Haziran 2010, 17:40:23 »
İlgine çok teşekkür ederim. Aslına bakarsan kafamda oluşturdum bile fakat bu hafta iş yerinde o kadar yoğunum ki bir türlü yazı yazacak o huzurlu ortamı bulamıyorum. Buraya yazılan diğer hikayelerden bile birkaçını anca takip edebiliyorum. Ama merak etme boş olduğum ilk an yazacağım yeterki senin gibi takip edenlerim olsun :)

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #66 : 16 Haziran 2010, 13:16:34 »
Size çok kızgınım Malkavian  >:( hikayenizi okurken çayım buz gibi oldu.

Şaka bir yana hikayeniz mükemmel.Oldukça akıcı.Ama bir şeyi anlamadım.Tüm bu ırklar vs. Unutulmuş Diyarlar'dan mı?Yoksa Hava Irkı sonra ilk bölümdeki şövalyeler sizin mi?

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM III
« Yanıtla #67 : 16 Haziran 2010, 13:25:24 »
Çok teşekkür ederim değerli yorumların için. Çayı da dert etme ne zaman istersen ısmarlarım :) Hikayede alıntı olarak kullandığım ırklar sadece bilinen ırklar yani Drowlar ve Gnomelar ve bir de Asperiyi (Xen in atı).Bunlar dışındaki ırkları yani Hava Irkını kendim oluşturdum.

Yorumun için tekrardan teşekkürler.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM IV
« Yanıtla #68 : 21 Haziran 2010, 13:10:30 »
DENGE
Bölüm IV
Seçimler


Gong derinden gelen azametli bir sesle tekrar çaldı. Bu müsabakanın bittiği anlamına geliyordu. İki tarafta ufak sıyrıklar almıştı ve iki tarafın da ölüme yaklaştığı yoktu. Bu şartlar altında gongun çalması alışılmadık bir durumdu. Yaşlı ve gri cübbeler içinde, keçi sakalı bir karış uzun, ellerini önünde birleştirmiş sakince arenaya yaklaşan adama herkes saygı ve huşu içinde bakıyordu. Bu Kılıç Konseyinin başkanı olan Seniath' tan başkası olamazdı. Dingin ama insanın içine işleyen ve delip geçen sesi ile şunları söyledi:

' Müsabakaya iki tarafın üzerindeki büyülü gereçleri incelemek için ara veriyoruz. Eşit şartlarda bir dövüşün olmadığına kanaat getirilirse üstün taraf diskalifiye edilecektir.'

'Mıy mıy mıy...' dedi Dui -sağ elindeki gümüş kılıç-

'Kes sesini de gizleme büyüsüne başla. Bu adamların şakası yok biliyorsun. En son açığa çıktığımızda… Ehm her neyse, dediğimi yap.' diyordu sol elinde kararlılıkla titreyen Sui. Sonra fikir değiştirdi ' Ya da boşver bunun için vakit yok. Xen beni iyi dinle bizi tekrar yan yana tut ve kılıçların üzerindeki ejderha oymalarının ikisinin de kafalarına basılı tut. Bu bizi tekrar birleştirir.

'Hayıııır. Bunu yapamazsın Sui lütfen ben ikimizi de gizleyecek bir büyü yaparım hem de hemen. Daha yeni özgür haldık lütfen bunu bana yapma.' diyordu Dui' nin yakaran sesi

'Ve Xen tabi ki bizi müsabaka başlayınca tekrar ayırmayı da unutma. Eski halimiz pek işine yaramaz.' dedi Sui biraz endişe ile.

Xen ne diyeceğini bilemiyordu. Hayatının en büyük şokunu yaşıyordu. Elinde belki de dünyanın bütün savaşlarını görecek kadar yaşlı iki kılıç vardı ve ikisi de kendisi ile konuşuyordu. Aklının bir köşesinde ise haykıran bir ses vardı. – konseyden gizlenmeye ihtiyaç duyacak kadar güçlü kılıçlar!-

Xen kafasını sallamakla yetindi ve denileni yaptı. Tıpkı Sui' nin söylediği gibi kılıçlar Dui' nin sızlanmaları arasında birleşip yine eski paslı görünümlerini aldı.

Üstad ve Furian hemen yanına geldiler.

 ‘ Bu da ne demek oluyor Xen? Müsabaka sırasında herhangi sıra dışı bir şey oldu mu?’ diye sordu Üstad.

‘Sıradan herhangi bir şey olmadı desem daha yerinde olur Üstad. Kılıçlar drowun darbesi ile ikiye ayrıldığımda konuşmaya başladılar ve söylediklerine bakılırsa…’

Üstad hemen araya girdi. ‘Her ne söylediler ise, bunlar senin için söylendi evlat. Eğer bunları herkese yayın yapmak isteselerdi, herkesle konuşuyor olurlardı. Şimdi bakalım konsey ne karar verecek. Diskalifiye olursan gerçekten çok yazık olacak. Onca emek, meslektaşlarıma karşı seni o kadar korumam ve kehanet…’ sesi gittikçe azalmıştı ve en son ne dediği duyulamaz hale gelmişti.

Xen bir şeyler söylemek üzereydi ki Seniath dingin sesi ile konuşmaya başladı. ‘Konsey kararını salonda oylama ile verecek. Müsabaka tarafları hemen içeri girip konsey salonunda beklemeye başlasınlar.’

İçeriye girdiklerinde mahkeme salonuna benzer bir açıklığa drow ile birlikte yan yana geçtiler. Konsey üyeleri önlerinde hafif ahşap bir yükseltinin üzerinde oturmuş onlara bakıyorlardı. Arkada ise az sayıda tanık ve seyirci. Kara elf olan seyirciler belli ki Er'daln Harrdelin ‘in diskalifiye edilmesine ve onursuz bir şekilde buradan ayrılmasına sevinecek kişilerden oluşmuşlardı. Xen için orda bulunan ise sadece Furian, üstadları ve beklenmedik bir şekilde salondaki herkese tezat oluşturan ilk dövüşte izledikleri gnome vardı.

‘Üzerinizde ne tür büyüler taşıdığınızı hemen mahkememize bildirin.’ Seniath yine o delip geçen sesi ile konuşmuştu.

Drow hiç tereddüt etmeden pelerinini çözdü ve yere bıraktı. Ardından çevik bir hareket ile kolunda gizlenmiş ufak bir dart mekanizmasını yere bıraktı ve ayakkabılarını çıkartıp önündeki yığına ekledi. Bir an tereddüt ettikten sonra yan ceplerinde bulunan bıçaklarını önüne atıp kara elflerin anlaşılmaz dilinde bir şeyler mırıldandı. Elinde oluşan iki tarafında mızrak uçları bulunan silahı son çarpışmanın etkisinden tamamen arınmış vaziyette elinde duruyordu. Onu da önündeki yığına ekledi ve omuz silkerek ortak lisanda konuştu.
‘Eh ben bir kara elfim ne bekliyordunuz ki?’ dedi.

Xen şaşırmıştı bu kadar büyülü eşyayı rüyasında bile bir arada görmemişti. Arkasındaki kalabalığa göz gezdiren Xen gözleri parlayan ve daha şimdiden ellerindeki sivri bıçakları alenen bilemekten kaçınmayan üç tane drow gördü. Bu müsabakanın drow için ne kadar önemli olduğunu anlamamıştı. Evet karşısındaki ezeli rakibiydi fakat o bile saygın bir dövüşü hak ediyordu. Ne kadar eşya önüne atmış olursa olsun Xen biliyordu ki kendi kılıçları müsabakanın dengesini defalarca bozmuşlardı ve onu ölümden defalarca kurtarmışlardı.

Seniath gözlerini drowdan Xen’e doğru çevirdi ‘Peki sen evlat? Sende ne tür büyülü eşyalar var?’

Xen elindeki paslı kılıca bakıp önüne bıraktı. ‘ Sadece bu efendim’ dedi şüphe içini yakıp kavururken.

Seniath ve konsey aralarında yaklaşık iki dakika fısıldaştıktan sonra Seniath tek elini kaldırdı. ‘Açık olarak görülüyor ki birçok büyülü eşyaya karşılık tek bir paslı kılıç ve bildiğimiz kadarı ile sadece ikiye bölünebiliyor. Karar vermek bizim için zor olmadı. Er'daln Harrdelin dengesiz güç kullanmaktan ve şanlı müsabakamıza hile karıştırmaktan dolayı sizi suçlu buluyor ve diskalifiye ediyoruz. Dövüşmeden ve onursuz bir şekilde buradan ayrılacaksınız’

Xen’in gözü istemsizce arkada duran kalabalığa kaydı. Suratında derin yara izleri bulunan kırmızı gözlü kötücül bir gülüşe sahip drow elini boğazına götürerek Er'daln Harrdelin’ e ölüm getirecek hareketi yaptı.

‘Durun!’ dedi Xen dayanamayarak ve izleyenlerin ve konseyin şaşkın bakışları arasında önündeki paslı kılıca atılıp, eliyle ejderha başlarını bulmaya çalıştı. Kılıç yaptığı hareketi onaylamadığını her hali ile belli edercesine elinde deli gibi titriyordu...

Spoiler: Göster
Planlarıma göre uzun anlatmak istediklerime göre kısa bir bölüm olduğu için. Okuyacak arkadaşlarımı sıkmamak adına 4. bölümü ikiye böldüm. Devamının da %80 i bitmiş durumda bilginize... Saygılar iyi okumalar

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Denge // BÖLÜM IV
« Yanıtla #69 : 21 Haziran 2010, 13:18:45 »
Bu hikayeni gerçekten de çok ama çok beğeniyorum. Diğer yazdıklarından çok daha farklı ve kendine bağlayıcı bir havası var. İnsan kendini karakterlerle özleştirmekte hiç zorlanmıyor. Diyaloglar güzel, bilindik ırkların yanında orijinal ırkların olması güzel, kılıçlar güzel, konu güzel... Eee daha ne olsun? :)

Şu kadarını söyleyeyim iyi yazılmış bir romanı okurken aldığım o eşsiz tadı Denge'yi okurken de alıyorum. Umarım bu çizgini bozmadan devam ettirebilirsin.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM IV
« Yanıtla #70 : 21 Haziran 2010, 15:06:52 »
İyi karakterlerin en sevmediğim huyu; vicdan azabı yüzünden sürekli başlarını derde sokarlar.  :hemk

Kendisini okutan bir bölüm daha gelmiş. Gerçekten çok özel bir havası var hikayenin, asla sıkılmayacağınız bir kitap gibi. mit'in bütün söylediklerine katılmakla beraber, tebrik ediyorum ve devamını ciddi ciddi okumak istiyorum.  :)
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM IV
« Yanıtla #71 : 21 Haziran 2010, 20:20:24 »
Bu hikayeni gerçekten de çok ama çok beğeniyorum. Diğer yazdıklarından çok daha farklı ve kendine bağlayıcı bir havası var. İnsan kendini karakterlerle özleştirmekte hiç zorlanmıyor. Diyaloglar güzel, bilindik ırkların yanında orijinal ırkların olması güzel, kılıçlar güzel, konu güzel... Eee daha ne olsun? :)

Şu kadarını söyleyeyim iyi yazılmış bir romanı okurken aldığım o eşsiz tadı Denge'yi okurken de alıyorum. Umarım bu çizgini bozmadan devam ettirebilirsin.

Umarım çizgimi bozmadan devam ederim baya çabalıyorum bu konuda. Hikaye uzadıkça çizgiden uzaklaşmamak ve karakterlere özgü yanlışlar yapmamak giderek zorlaşıyor... Okuduğun ve güzel yorumlarını eksik etmediğin için teşekkürler. Ben o kadar başarılı bulmasam da yazmaktan keyif aldığım için yazıyorum :)

İyi karakterlerin en sevmediğim huyu; vicdan azabı yüzünden sürekli başlarını derde sokarlar.  :hemk

Kendisini okutan bir bölüm daha gelmiş. Gerçekten çok özel bir havası var hikayenin, asla sıkılmayacağınız bir kitap gibi. mit'in bütün söylediklerine katılmakla beraber, tebrik ediyorum ve devamını ciddi ciddi okumak istiyorum.  :)

Devamını ciddi ciddi yazıyorum. aslında bu kadar uzun bir hikaye olmasını planlamamıştım. Gittikçe uzuyor nereye kadar bakalım. Yorumun için sana da teşekkür ederim. Umarım devamını da beğeneceğiniz bişeyler yazabilirim.

Çevrimdışı brisingr

  • ***
  • 655
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // BÖLÜM IV
« Yanıtla #72 : 22 Haziran 2010, 13:09:02 »
Her zamanki gibi güzel bir bölüm olmuş. Mit'in de dediği gibi karakterlerle kendimizi özleştirebiliyoruz. Ayrıca hikayen çok akıcı bu da insanın okuma ihtiyacını pekiştiriyor. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum. %80'i bittiyse bu kadar bekletmezsin herhalde ;)

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // IV. Bölüm Sonu
« Yanıtla #73 : 22 Haziran 2010, 16:32:56 »
DENGE
IV. Bölüm Sonu
Seçimler

Furian ‘Ne yaptığını sanıyor bu…’ demeye kalmadan Xen’in eli kabzadaki ejderha başını buldu ve bir klik sesi duyuldu. İnanılmaz güzellikteki altın ve gümüş oymalarla elinde beliren iki kılıç herkesi kendine hayran bıraktı.

‘Lanet olsun derdim ama özgürlüğün tadı lafı ağzıma tıkıyor resmen…’ dedi Dui bir iç rahatlaması ile.

‘Sen ne yaptığını sanıyorsun Xen?’ dedi Sui azarlarcasına.

Xen zihninden ‘Buna izin veremezdim’ diyebildi sadece. Drow sadece bir saniyeliğine ona minnetle baktı ve kimsenin anlayamayacağı sadece rakiplerin fark edebileceği bir el hareketi ile müsabakalarını onurlandırdığını ona belli etti. Xen için bu bile yeterdi.

‘Onca asil kan varken yüzyıllarca bizi o mağaramsı silah deposunda beklettin. Ne için bir yarım kan için ve bak o da nasıl biri çıktı… Vicdanlı… böhh’ Dui’ nin bir ağzı olsaydı şimdi kesinlikle onu büzüyor ve tiksinti hareketi yapıyor olurdu.

‘Çocuk kılıç konusunda çok iyi bunu sen de biliyorsun Dui saçmalamayı kes. Ayrıca bekleme kısmına gelirsek, bu ne senin, ne de benim seçimimdi. Bunu sen de benim kadar iyi biliyorsun’ dedi Sui iç çekerek.

İki kılıç ve Xen arasındaki konuşma hararetlenmeye başlamıştı ki Kılıç konseyinin başkanı ayağa kalktı.

‘Arayıcı içeriye gel!’ dedi Seniath‘ ın buyurgan sesi.

Xen için dünya, mahkeme salonunun yan kapısı aralanıp içeriye arayıcı girince resmen durdu. Hayatında gördüğü hiçbir kadına ilgi duymamıştı fakat şimdi önlerinde duran arayıcı dedikleri kadın hayatına giren bütün kadınların öcünü alırcasına nefesini kesmişti. Koyu ve yer yer parlak kırmızı saçları, beyazın en açık tonu teni ile tam bir heykeli andırıyordu. Xen şaşkınlık içinde ağzının açık kalmaması için büyük çaba sarf etmek zorunda kaldı. Arayıcı süzülürcesine hafif adımlarla drowun eşyalarını yığdığı yere ilerledi ve yığının önünde durup gözlerini kapattı. İnce ve hüzünlü ses tonu ile Xen’ in ve o odada bulunan birçok kişinin yüreğini dağlayan bir şarkı mırıldandı. Şarkı sözleri her geçen saniye temposunu arttırdı ve müziğin bitimine yakın tiz bir çınlama duyuldu. Odadaki herkes kulaklarını kapatırken eşyaların üzerende gri ve siyah tonlarında ve biraz da yeşil renkte şeffaf dumanlar yükseldi.

Arayıcı hüzünlü ve kendine hayran bırakan sesi ile ‘ Genelde düşük ve bir de zayıf büyü kullanılmış sevgili Konsey üyeleri.’ Dedi

Xen gözlerine, kulaklarına ve açıkçası vücudunun hiçbir yerine inanmak istemiyordu. Böyle bir güzellik hayatında görmemişti.

‘Bir bu eksikti… Vicdan azabından ölmesini tercih ederdim. İyilik timsali ve aşık… Böhh. Yapmaya çalıştığımız şeyler için pek uygun.’ Diye dalga geçti Dui.

‘Aşk eğer doğru yolu bulabilirse muazzam bir güç verir Dui. Bizi asırlar önce asit denizinin ortasında koruma büyülerimiz olmadan kaldığımızda kurtaran şeydi hatırlarsan.’ Diye karşı çıktı Sui.

‘Sanırım kusacağım.’

‘Ağzın yok Dui’

‘Bunun için şükrediyorum ya. Sen bana laf yetiştirmeyi bırak da bu durumdan nasıl kurtulacağız onu söyle. O arayıcı cadı buraya gelince ne renk parlayacağımızı sen de biliyorsun değil mi?’

‘Bence her şey için çok geç bırakalım da kader ağlarını bir kez daha örsün. Biz elimizden geleni yaptık sonuçta’

Kılıçlar konuşurken Xen bu konuşmaların tek kelimesine bile odaklanamadı. Gözünü bile kırpmadan arayıcının kendine ve iki elinde tuttuğu kılıçlara yaklaşmasını bekliyordu. Arayıcı hüzünlü şarkısına tekrar başladı ve tiz ses tekrar duyuldu.

Salondaki kimsenin sonucu bilmek için arayıcının cümlelerine ihtiyacı kalmamıştı. Şarkı biter bitmez kılıçların üzerinden bir altın bir de gümüş sis bulutu etrafa yayıldı ve dönerek bir girdap oluşturdular aralarından çıkan iki ejderha kafası sağa sola alevler saçtı ve geldikleri gibi girdabın içinde yok olup gittiler.
Salondaki herkesin ağzı şimdi açık kalmıştı.

‘Bunu yapmak zorunda değildin.’ Dedi Sui azarlayan bir ses tonu ile.

‘Eh olayı kadere bırakacağımızı sen söyledin. Kader denen o pisliğin ne yapacağı belli olmaz. Vaktim varken eğleniyorum.’

Xen bu kadar ciddi bir durumla bile dalga geçebilen ve yorum yapabilen kılıçlarına gülümsemeden edemedi. Şaşkınlığını biraz olsun üzerinden atıp kılıçları ile krallara layık bir reverans yaparak eğildi ve ‘Leydim ve sayın konsey üyeleri.’ Dedi.

Fruian seyircilerin arasından kimsenin görmemsine rağmen gözlerini devirdi.

 Xen devam etti. ‘Bildiğiniz gibi hava ırkının üyeleri belirli bir olgunluğa ve eğitim seviyesine geldiklerinde silah odasına götürülürler ve biz kılıçlarımızı değil kılıçlarımız bizi seçer. Çünkü onlar hayat boyu bizim öğretmenlerimizdir. Amacım ne müsabakanızı aşağılamak ne rakibimin karşısında üstünlük kurmaktı. Emin olun kılıçlarımın bu kadar güç sahibi olduğunu ben de müsabakanın ortasında öğrenebildim. Bu durumu göz önüne alarak eğer rakibim de kabul ederse müsabakamıza kaldığımız yerden devam etmeyi öneriyorum.’ Drowa döndü ve bir sonraki cümlesini kesinlikle kabul edeceğinin bilincinde devam etti ‘Tabi kabul etmezsen dövüşmeyebiliriz’

Drowun gözlerinde şimşekler çaktı. Bir drowa dövüşten kaçan bir korkak olduğunu ima etmek bile çok tehlikeliydi ve Xen tam o tehlike sınırında dolaşıyordu.

Drow yığına doğru bir hamle yaptı ve silahlarını kuşanmaya başladı. ‘ Konsey kabul ederse bu savaşı sonlandırmak istiyorum. Ailemin adını savaştan kaçarak lekelemeyeceğim.’

‘Çocuk iyi… En azından ağzı laf yapıyor tabii bir yerlerden güzel bir kız her durumda temin edebilirsek, ve söylemiştim demeni istemiyorum Sui çeneni kapa ve hadi şu olayı bitirelim.’ diyebildi Dui ancak.

Kılıç Konseyi başkanı ayağa kalktı ve derinden gelen sesi ile tekrar konuştu. ‘ Bu ne senin ne de rakibinin seçimi kara elf. Rakibinin elinde çok güçlü kılıçlar var ve biz ünvanımızı sadece eşit dövüşlerle kazanılan mücadelelerde veririz.’

‘Dediklerimi aynen konsey başkanına söylemeni istiyorum Xen’ dedi Sui ve Xen onaylayarak başını öne bir kez eğdi.

‘Efendim… Kılıcım söyle...’ Dui sol elinde uyarırcasına titreyince Xen konuşmasını yarıda kesti.

‘Sen ne yaptığını sanıyorsun ahmak adam. Bizim konuştuğumuzu kimseye söyleyemesin. Sadece sen söylüyormuşsun gibi tekrar et yeter.’ Dui hala elinde sinirle titriyordu.

‘Tamam tamam.’ Diye yarım ağızla mırıldandı Xen ve kılıcın kendine söylediklerini kendi cümleleri gibi tekrarlamaya başladı.

‘Söyleyeceklerim yalnız sizin için Kılıç Konseyi gizli bir görüşme talebinde bulunuyorum.’

Kılıç konseyi üyeleri kendi aralarında fısıldaştılar. Her hallerinden bu talebe şaşırdıklarını belli ediyorlardı ama yine de bu isteği geri çevirmediler.

---0---



Fruian sabırsızlıkla ayağını yere vuruyordu. Mahkeme salonunda beklemediği bir takım olaylar gerçekleşmişti ve bunları hatırlamak bile endişelenmesine ve meraktan çatlamasına neden oluyordu. Gong tekrar çaldı ve Er'daln Harrdelin ile Xen arasındaki mücadele tekrar başladı. Drow belli ki aile şerefini ve kendi hayatını korumak için mücadele ediyordu. Xen ise şimdiye kadar sadece eğitimini gördüğü ve hakkıyla talep ettiği kılıç ustalığı ünvanını almak için. Fakat işler değişmişe benziyordu. Yıllardır yaptıkları dövüşlerde Xen, Furian ile karşılaşırken hep sabırlı, düzenli ve disiplinli olmuştu. Belki de yüz hamle sonra elde edebileceği bir avantaj için riske girmeden sabırla kılıçlarını dans ettirirdi. Furian’ın katlanamayacağı bir durum olsa da gerçek bir kılıç üstadının yapacağı gibi. Fakat şimdi Furian’ın karşısında gördüğü Xen, tam bir dövüş makinesi haline gelmişti. Hırsla saldırıyor, kendini zorluyor, gereken ve bazı gerekmeyen yerlerde riskler alıyor, rakibine ufak da olsa çizikler atmayı başarıyordu. Sanki birisi ondan en sevdiği şeyi istemiş ve o da bu müsabakayı kazanarak onu kurtaracakmış gibi.

Xen hızla geriye doğru koşup arenanın köşesine iki ayağını birden atıp kendi devinimi ile tekrar rakibine doğru kılıçları önde dalışa geçtiğinde, Furian istemsiz olarak gülümsedi. ‘Tam bana göre bir hareket’ dedi. Mükemmel bir denge ve mızrak gibi durarak rakibe uçmak rakibin saldıracağı alanı daraltmak dahianeydi. Bir o kadar da riskli. Saldırısı drow tarafından mızrağının savruluşu ile yavaşlatıldı ve drow yana takla atarak bu ölümcül saldırıdan kaçmayı başardı.

‘Xen içeride de söylediğimiz gibi bir seçim yapman gerekecek.’ Diyordu Sui makul bir şekilde. Sesinde hafif bir hüzün sezdi Xen. Kafasını sağa sola oynattı ve saldırmaya devam etti.

Furian, Xen’in yüzünü okudu kılıçları ile konuştuğunu biliyordu. Az bir süreliğine de olsa o disiplinli katı savunma pozisyonunu tekrar alan arkadaşını inceledi. Drowun fırtınayı andıran kılıçlarını bir bir karşılayışını ve yüzündeki hüznü fark etti. Xen kendisinin bile zor duyabileceği bir şekilde fısıldadı;

‘Bunu benden istemeyin.’ Diyordu.

Hava ırkının o muazzam mirası sayesinde havadaki en küçük değişimi ve titreşimi tüm bedeninde hissedebilen Furian arkadaşının dediklerini duymuştu fakat bu söylediklerine bir anlam veremiyordu.

‘Bunu şimdi isteyemezsiniz. Tam her şey bir anlam ifade etmeye başlamışken… Tam yaşamıma değer katan şeyi bulmuşken’ Xen’in gözü arayıcının onu hüzünle süzen açık yeşil gözlerine takıldı. Kız ağlıyor muydu?

Furian ayağa kalktı. Bu işte bir terslik vardı. Kılıçlar Xen’den ne istemişlerdi ve Xen neden bu kadar hüzünlüydü.

Xen hırs ile bağırdığında Furian’ın düşünceleri dağıldı. Sekiz yaşından beri tanıdığı çocuk bir kez bile olsun dövüşürken bağırmamıştı. Rakibine sağanak yağmuru andıran darbeler ile saldırdı ve onu geriye itti. Sağ omzuna bir çizik, sol ayak bileğine bir tekme ve karnına dirsek atıp tekrar yuvarlandı ve geriye kaçtı. Rakibini köşeye sıkıştırmıştı Xen ve çocukluğundan beri öğrendiği öğretilerde bu durumdan çıkmanın tek bir yolu vardı. Rakibi en riskli saldırısını ve tek vuruş şansını deneyecekti ve Xen ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Pozisyon aldı kılıçlarını iki yana açtı ve önünde kapatıp drowu karşılamak ve onu öldürmek için hazırlandı. Az önce mahkeme salonunda Drowu diğer drowların elinden kurtaran o değilmişcesine hırsla drowu bekledi.

Furian gözlerine inanamıyordu saniyeler sonra Xen bu müsabakayı kazanmış olacaktı yine de Xen in gözleri dolmuştu ve hüzünlüydü. Dudakları ‘Hayır.’ Diyordu bir yakarışla.

Sonrasında Furian’ın tüylerini diken diken eden ve şaşkınlıktan küçük dilini yutmasını sağlayacak olaylar gerçekleşti.

Drow son bir saldırı için güç topladı ve yüzde doksan ölümü ile sonuçlanacak saldırısına umutsuzca başladı. Xen’in kılıçlarının pozisyonu çok doğruydu daha bu hareketi yaparken bile drow öleceğini biliyordu fakat onu bekleyen drowlar yerine bu onurlu savaşçının ellerinde ölmeyi tercih etmişti. Drow ileri doğru atıldı. Kendisini karşılaması gereken Xen’in sol eli bir tangırtı ile Xen’ i iki büklüm bırakarak yere düştü. Asıl saldırıyı yapacak olan ya da yapması gereken sağ eli ise bir ağırlık tarafından aşağı çekildi. Drowun ileriye uzattığı keskin mızrağı Xen’in vücudunu deldi ve arkadan bir kan seli ile birlikte geri çıktı. O an arenada çıt çıkmıyordu. Xen önce dizlerinin üzerine sonra da mızrakla beraber geriye düştü. İnsan annesinin mirası olan kırmızı kanlar arenanın granit taşlarını kaplarken, babasından kalan miras ile vücuduna yaşam veren buz gibi bir sis dalgası da havaya karışıyordu.

Furian ayağa kalktı ve arenaya atlayıp drowu kenara ittirdi. ‘Bu olamaz. Olmaması gerekiyordu!’ dedi. Etrafında kendisi gibi düşünen birini bulmak için gözlerini bir o yana bir bu yana deli gibi hareket ettirirken. Üstadına baktı fakat o da arkasını dönmüş çoktan arenayı terk etmeye başlamıştı. Ellerini sevinçle çırpan ilk dövüşteki gnome hariç kimseden ses çıkmıyordu. Ellerini Xen’in boynuna doğru uzattı ve arkadaşına son bir kez baktı. Sormak istediği o kadar çok soru vardı ki… ama o yine de en saçma olanı sordu ‘Neden?’

Xen inanılmaz bir güçlükle tekrar nefes aldı ve ağzını itiraz edercesine açtı fakat konuşamadan bir öksürük nöbetine tutuldu. Öksürdüğü kan ve soğuk bir sis bulutunun ardından gözlerini son bir kez kapatıp kendini salıverdi…

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denge // IV. Bölüm Sonu
« Yanıtla #74 : 22 Haziran 2010, 16:55:50 »
Hönk? dedim resmen. Bilmiyorum ne söylenir başka, güzel olmuş harika bir bölüm falan diyemiyorum; olayın etkisinde kaldım çünkü. Nasıl yahu?

Okumaya başlamamla bitirmem arasında kaç dakika olduğu hakkında hiçbir fikrim yok, zamanın geçip geçmediğinden bile haberdar değildim. Zaten harika giden hikayenin en iyi bölümü gelmiş bana göre. Ayrıca kafamda oluşan bir çok soru işaretini bile kenara ittirmeyi başaran bir sonu olması, yani bilmiyorum artık. Aşmış!

Meraklandırmanında bir sınırı var yahu, nasıl bekleyeceğiz diğer bölümü şimdi?
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.