DENGE
Bölüm V
Geçmiş ve Gelecek
Melanot oturduğu kaya parçasından, az ilerisindeki yemyeşil çimenlerin üzerinde gülüşen ve eğlenen çocuklara baktı. Erkek çocuklar, ellerinde tahtadan yapılma kılıçları ile çiçeklerden yapılma taçlarını giymiş kızları trollerden koruyorlardı. Kendini bildi bileli yan komşularının kızı olan Anie’ nin etrafına toplanmış bir sürü çocuk vardı ve hepsi de onu korkunç canavarlardan kurtarma vaadinde bulunuyorlardı. Annie attığı kahkahanın ardından gözlerini Melanot’ a kilitledi ve yanındaki çocukları nazikçe iterek kendine yol açtı.
‘Neden burada oturuyorsun Melanot?’
‘Canım sıkıldı.’ Melanot kafasını önüne eğmişti.
‘Sen beni trollerden korumayacak mısın?’ Annie, Melanot’u her zaman yumuşatmayı başarırdı bu cümlesi ile.
‘Zaten seni koruyan dört kişi var daha fazlasına ihtiyacın var mı ki?’ Melanot kendi sesindeki kıskançlığa inanamadı. Annie’ yi kendini bildi bileli seviyordu ve yine kendini bildi bileli ona açılamıyordu.
‘Hem tahta bir kılıç ile bir trolü öldüremezdim.’ diye sesindeki kıskançlığı örtmeye çalıştı Melanot.
‘Eğer inanırsan tahta kılıcınla bir ejderhayı bile öldürebilirsin Melanot. Tek ihtiyacın olan kusursuz bir inanç.’ dedi Annie birden ciddileşmişti.
‘Yarın gidiyoruz Annie’ dedi Melanot. Sonunda. Ağzındaki baklayı çıkarmıştı. ‘Uzaklara… Annem babamın döneceğine dair ümidini artık kesti. Beni bir çeşit yatılı okula göndereceğini söylüyor.’
Annie bir an ne diyeceğini bilemedi. Bir süre Melanot’ a baktı ve arkasına hızla dönüp eve koşmaya başladı. Melanot elini uzattıysa da onu yakalayamadı. Tahta kılıcını yerden alıp evine doğru ilerlemeye başladı. Kendisi ile her fırsatta dalga geçen diğer çocuklara veda bile etmemişti.
Evlerinin önüne geldiğinde, yan eve bakmak için bir süre durdu ve sonra odasına gidip eşyalarını toplamaya başladı. Bir çift yedek kıyafet, yolculuk pelerini, tahta bir kılıç ve babasının madalyonunu aldı. Kapının önüne çıktığında Annie kendisini bekliyordu. Yeşil gözleri kıpkırmızı olmuştu. Biri kıza bir şey yapmıştı! Hemen koşup yanına gitti ve kızı kollarından tuttu.
‘Kim sana bunu yaptı!’ dedi. Sesi istediğinden de sert çıkmıştı. Bunun sorumlusunu bulur bulmaz onu doğduğuna pişman edecekti. Elindeki tahta kılıç belki Trollere karşı etkisizdi ama bir insanı sakat bırakabilecek cinsten sağlam bir ceviz ağacından yapılmıştı. Etrafta dolanan gözleri dikkatliydi ama hiçbir ipucu yoktu.
Annie biraz utanarak geri çekildi ve sonra aniden hafif sinirlenerek. ‘Sen…’ dedi. ‘Bunu sen yaptın ahmak!’
Melanot şaşırmıştı. Kızın kollarındaki elleri yana düştü. ‘Nasıl? Neden?’ diyebildi anlamsızca.
Annie başlarda biraz çekingendi ve utanmıştı ama şimdi hafif bir sinirle kelimeleri arka arkaya sıralıyordu. ‘Kendimi bildim bileli sana aşığım da o yüzden. Ne kadar aptalım ki başka çocuklarla hiç ilgilenmedim. Onlar hep beni canavarlardan korumaya yeminler ediyorlar. Bana prensesmişim gibi davranıyorlar. Sen ise benim sevgimi bile anlamayacak kadar körsün.’
‘Melanot! Hemen buraya gel at arabası yola çıkmak üzere!’ Melanot annesinin sesini duyduğuna hiç bu kadar üzülmemişti.
‘Ben… Sen…’ Melanot bir arkasına bir kıza bakıyordu. Aniden içinde oluşan bir dürtüye teslim olup, kızı kollarının arasına aldı ve onu dolgun dudaklarından öptü. ‘Ben de seni tanıdığımdan beri sana aşığım. Asıl sen benim sevgimi göremeyecek kadar körsün ve bunu tam şimdi ben giderken söylüyorsun!’
Kız öpücüğün etkisi ile şaşırmıştı ve Melanot’ un kendisine çıkışmasıyla iyice afallamıştı. İstemsizce gülümsedi ve annesi tekrar bağırırken o da Melanot’u öptü. İkisi de mıknatıs gibi birbirlerine yapışmıştı ama çocuk kollarını hafifçe gevşetti. At arabasının arkasındaki gıcırdayan tahtaların üzerine kendini attı ve kıza doğru el salladı. ‘Seni bulacağım Annie! Ve senden başkasını sevmeyeceğim’
At arabası ilerlemeye başladı ve çıkan toz bulutunun arasından Annie’ de bir şeyler söyledi. Annesi ne söylediğini anlamamıştı ama Melanot bir şekilde anlamıştı. Hatta kelimeler kızın ağzından çıkarken havada bıraktığı titreşimleri bile hissetmişti. ‘Ben de…’ diyordu kızıl saçlı, beyaz tenli ve yeşil gözlü kız. Melanot hayatında hiç bu kadar güzel bir kız görmemişti. Orda arabanın gitmesini beklerken tıpkı bir heykeli andırıyordu. Kız ağlıyor muydu?
--------0-------