Sir Zeyn
‘Herhangi bir zevk aldığın her an kan emici bir canavara dönüşecek ve sevdiklerine saldıracaksın Sir Zeyn! Seni lanetliyorum!’ dedi yaşlı kadın. Sir Zeyn bir kötlük yapmıştı ona. Suçsuz oğlunu asmıştı. Ve tek nedeni de paraydı. Tabii Sir Zeyn bunu önemsememişti. Ona her gün binlerce insan arkasından lanet ediyordu. Çünkü o acımasız ve kötü kalpli bir insandı. Ama bu seferki lanet gerçek bir lanetti. Ve bunu anlaması fazla zaman almayacaktı. Çünkü dünyada onun kadar rahat ve şöhret içinde yaşayan bir başka insan yoktu.
Sir Zeyn at arabası ile malikanesine gitti. Yorgundu ve açtı, her bakımdan. Hizmetçileri yameğini metresleri yatağını hazırladı. Yemeğini bir çırpıda bitirdi. Çünkü asıl açlığı yeni başlıyordu. Banyosuna gitti ve hizmetçileri onu yıkadı. Rahatlamıştı ve anlaşılmaz açlığı giderek artıyordu. Başı dönmeye başlamıştı. Kendini odasına metreslerinin yanına bıraktı...
Güneş ışıkları gözkapaklarının arasından gözlerine girdi. Gök mavisi gözlerini araladı. Etrafta acayip mide bulandırıcı bir koku vardı ve yatağı sıcak, ıslaktı. Yatağından doğruldu. Birden içini bir korku saldı. Etrafında parçalanmış kadınlar! Ve her yer kan! Sir Zeyn ne yapacağını şaşırdı. Korkuyordu ve karnı toktu. Aynaya bakmaya karar verdi. Ağır ve korkak adımlarla ilerledi. Ağzı yüzü kan içindeydi! Korktu çığlık attı. Delirmek, çıldırmak üzereydi. Önüne gelen herşeyi yıktı, döktü, kırdı. Hizmetçileri anında kapısına dayandı: ‘ Efendim iyi misiniz!?’ ‘İyiyim siz işinize bakın!’ Sir Zeyn hizmetçilerine odasına girmemelerini emretti. Yıkanıp üstüne yeni kıyafetler geçirdi. Kendini dışarı attı. Adamları olmadan, korumasız. Yaşlı kadına gidiyordu. Bir yandan korkuyor bir yandan da öfkeleniyordu. Kilometrelerce yürüdü. Yorgunluğunu hissetmiyordu. Bir anda kendini yerde buldu. Yaklaşık on köylü delikanlıydı onu yere atanlar. Yüzlerinde alaycı bir sırıtma ve öfke vardı. O öfke ile neler yapacakları hiç belli olmazdı. Sir Zeyn başını çamurların içinde buldu. Daha da öfkelendi. Kontrolünü kaybetti...
Aradan belli bir müddet sonra yine aynı koku ve yine aynı sıcaklık vardı. Artık o bir canavardı. Kanla beslenen ve asla sinirlenmemesi gereken ve asla zevk almaması gereken bir canavar. Bunun farkındaydı. Her zaman daha güçlü olmak istemişti fakat bu farklıydı. Bir canavardı artık...
Yerde yatan genç delikanlılara ve bir de kendine baktı zalim canavar. Artık bu görüntülere yavaş yavaş alışmaya başlamalıydı. Fakat onun durumu zordu. Çift bir kişiliği vardı onun. Bu kişilik mantığa bakmayan tam tersine duygularla hareket eden bir kişilikti. Ama hareketleri abartılı ve açtı, duyguya açtı, AŞKA! ÖFKEYE! Yani onun üstündeki lanet asla duygularının olamamasıydı. Ve bu durumu bozabilmek için bir karar verdi Sir Zeyn. O yaşlı cadıyı öldürmek.
Sir Zeyn yoluna devam ediyordu. Kararı kesindi. O yaşlı cadının canına okuyacaktı. Uzun bir süre dağlar dereler aştı. Akşam olmuştu. Cadının evi uzakta belirdi. Mide bulandırıcı iğrenç kokusunu aldı cadının. Artık sinirden delirecekti Sir Zeyn. cadının evine doğru inanılmaz bir hızla koştu. Tam o sırada bulutların arasından DOLUNAY belirdi.
Sir Zeyn'in tırnakları kalınlaşıp sivrileşti. Acı çekiyordu. Kendini istemsiz olarak yerden yere atıyordu. Vüzudundan orantısız biçimde uzun tüyler çıkmaya başladı. Tırnakları ile kendi derisini yırtmaya başladı. Dişleri uzadı, kafa yapısı değişip çene ve burun kısmı uzadı. Kasları gelişti ve boyu uzadı. Tıpkı bir KURT gibi. Etrafındaki canlıların kokusunu alıyor, algılıyor ve hissediyordu onları. Leziz kanlarının kokusu. Ay'a doğru kenetlenip ulumaya başladı. Tıpkı bir kurt gibi...
Sir Zeyn inanılmaz derecede acı çekiyordu düştüğü nemli toprakta. Zihnini yavaş yavaş kaybediyordu. Olacakları tahmin etmeye başlamıştı bile. Yaşlı cadının iğrenç vücudunu yiyip parçalayacaktı. Şimdiden midesi kalkmıştı. Ve zihni yine kayboldu...
Sir Zeyn kendine geldiğinde anlamsız bir uyku sersemliğiyle etrafına bakıyor nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonradan farketti ki etrafta hiç kan yok. Bu duruma şaşırmıştı. Hem vahşi cinayetler işleyip hem de temizlik yapmayı da mı öğrenmişti? Ayağa kalkmayı denedi ki ayağına bir şey takıldı. El yordamı ile kalkacaktı ki eline de bir şey takıldı. Kafasını çevirmeyi denedi olmadı bir tasma geçirilmişti iri boynuna. O zaman anladı ki gerçekten güçlü bir düşmanı vardı...
Bir ışık aralandı. Sebebinin kapının aralanması olduğunu farketti bir süre sonra. Karanlığa alışmış gözlerini acıyla kırpıştırdı. Kedndine doğru yaklaşan bir karartı vardı. Yorgunluğuna yenik düşüp tekrar bayıldı...
Zeyn kendini o loş zindanın tam tersine içeri ışık giren, derli toplu lüks ve geniş bir salonda buldu. İlk bunlara bir anlam veremedi. Zaten uyku sersemiydi. Sonra birden içeriye genç, güzel alımlı ve çok çekici bir bayan girdi. Zeyn çapkın bir adamdı. Böyle bir fırsatı da kaçıracak değildi. Zarif ve hızlı bir şekilde ayağa kalktı. Nazikçe kadının elini öptü. Kadın hafifçe güldü her kadının güldüğü gibi. Sonra ‘ Bana asılmadan önce bir aynaya bak istersen.’ dedi. Zeyn şaşırmıştı. Etrafı inceleyerek bir ayna aradı. Bir tane boy aynası bulup onun yanına gitti. Kendine baktığında ödü kopmuştu. Hatta ufakta bir çığlık atmıştı. İlk olarak çıplaktı. Ve ikinci olarak gözleri kırmızı, vücudu daha tüylü ve daha kaslıydı. Aslında eskisinden daha çekici ve erkeksi olduğunu düşünüyordu Zeyn. Tabii bu şekilde olmasının lanetin bir parçası olduğunu da biliyordu. Sonra aniden kafasına dank etti. Eğer bu kadına ilgi duymaya ve istemeye devam ederse tekrar canavara dönüşecekti. Ama zaten bu kadına ilgi duyması artık mümkün değildi. Aynanın yansımasından kadının gerçek yüzü belirmişti. Yaşlı Cadı. O elleri nasıl öpmüştü! O yüze, o vücuda nasıl çekici demişti. Ona bakıp ta nasıl fanteziler kurmuştu. Bunları bir de şimdiki gerçek haliyle düşünüp aynanın yanı kustu. Kustuklarının arasında dün yediği metreslerinden birinin parmağı da vardı. Bunu görüp tekrar kustu. Kendini toplaması biraz zaman almıştı. Ki cadı yok olmuştu. Arkasına döndü etrafına bakındı. Yok hiçbir yerde yok. Kapıyı açmayı denedi. Kilitliydi. Sinirlendi, boğazından insan dışı bir homurtu çıkmıştı. Hoşuna gitmişti. Bu bir güç belirtisiydi ona göre. Zevkle kapıya vurdu bir yandan da tekrar o insan dışı homurtuyu çıkarıyordu. Sonunda kapıyı kırdı ve bir zafer çığlığı daha doğrusu homurtusu attı. Dışarı doğru koşmaya başladı. Etraf yine karanlıktı. Bundan mutluluk duydu. Ve zevkle göklere sıçradı. Aşağı düştüğünde beyaz postlu çok güzel bir kurttu...