Kayıt Ol

Meleksizler

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Meleksizler
« : 05 Aralık 2009, 21:48:41 »
Küle yetiştiremedim bu öyküyü, daha doğrusu biraz erken başladığım için muhtemelen toparlayamadım. Buraya parça parça yazmak bitirmem için bir motivasayon olur diye düşündüm. Buyrun ilk kısım;

-1-

“   21 Mayıs

Kuzey diyarlarında yaz başlamak üzere. Balıklar yumurtlamak için yavaş yavaş geri dönüyorlar. Şu somonlar ne ilginç canlılar. Nehirde geri geri yüzüp buraya kadar geliyorlar. Yumurtladıktan sonra ölüyorlar. Birkaç aylık komşum da onları depoluyor. Bu kadar balık yedikten sonra o yağların bir işe yaraması gerekiyor değil mi? Kış uykusu da bunun için var. Aylardır burada tek başına yaşamanın getirdiği umutsuzluk, bu bahar aylarında kuşlarla yer değiştiriyor. Mürekkebimin son damlalarını da bu küçük sayfaya ayırdım. Galiba şehre uğramanın zamanı geldi. Belki de sakallarımı kestiririm.

   28 Mayıs

Komşum boz ayı ile vedalaşmak benim için zor oldu. O kasabaya hiç gitmemeliydim belki de. İşte şimdi elimde çalıntı bir divit ile bir söğütün dalları arasında takipçilerimin kaybolmalarını bekliyorum. Bir insanın doğaya çekilmesi bu kadar mı zor onlar için? Bir insanın insan olduğunu unutturacak kadar mı zor? Yoksa söylediklerinde haklılar mı?

Bir dakika. Buraya bakıyorlar..

  1 Haziran

O lanet olası günün üzerinden dört gün geçti. Bu kadar vahşi duygular ne zaman doğdu bende? O kızın saçının kokusu hala burnumda. Nasıl yapabildim bunu? Hayır. İstemeden oldu. Delirmiyorum!

  2 Haziran

Bu acil yazıyı yazmama sebep oldukları için insanlara teşekkür ediyorum. Galiba sonunda ne olduğumu çözmüşler. Aptallar. Ben sizden daha insanım. O süslü kıyafetler ve metalleriniz içinde bir modernlik kurmuşsunuz kendinize. Aptallar! Ben insanım. Sizlerse misafire sunulmuş birer süs hayvanısınız! İşte orada bir taneniz. Koku almaya çalışıyor ama alamıyor elbette. Ben alabiliyorum. Koltuk altından burcu burcu yayılan ter kokusunu rahatlıkla alabiliyorum. Elindeki metal parçasının tetiğinden yayılan yağ kokusunu alabiliyorum. Her adımında ezdiği kurtçukların ölürken çıkardıkları sıvının kokusunu alabiliyorum.

O ne yapıyor? İşte gözlüğünü geçiriyor. Isıyı sezen gözlükler. Ancak bunlarla başa çıkabilirsiniz değil mi? Kokunuzu bile lanet olası aletlerle alabiliyorsunuz! Sizler insan değilsiniz. Sizler robotsunuz!

   17 Haziran

Mürekkep neredeyse kurumuş. Aradan o kadar zaman geçti ki.. Sonunda batıya yolculuğumda hedef ettiğim yere gelebildim. Bundan iki gün önce, o kiliselerle taştan binaların göğü deldikleri büyük şehre geldim. Ne aradığımı biliyordum ama nerede bulabileceğimi bilmiyordum. Bizim gibiler nerede olabilirdi? Ver Kindra, acaba nereye kapatmışlardı o deliyi. Birkaç saatlik aramadan sonra nerede olabileceği konusunda emin oldum. Her taraftan dumanlar çıkıyor, kalan birkaç ağaç parçasına fakir fukara bez bağlıyor, bir kaçı yerde bir kaçı gökte öldürücü kokular saçan araçlar yolculuk ediyordu. Böyle bir yerde Ver Kindra ancak onların pisliklerinin arasında olabilirdi. Yeralt-“

try again fail again fail better

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #1 : 05 Aralık 2009, 21:57:50 »
Seçkiye yetiştirememen çok yazık olmuş. Oldukça meraklı ve kendine bağlayıcı bir hikaye olmuş oysa ki. Bence 1-2 gün içerisinde tamamlamalı ve öykünü magical'ın insaflı kollarına bırakmalısın :) Yayınlanacağına eminim.

Anlamadığım bir cümle oldu yalnız.

"Ver Kindra acaba nereye kapatmışlardı o deliyi."

Burada ne demek istediğini tam anlayamadım. Onun dışında harika bir giriş. Mutlaka bitirmelisin. Sevgiler.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #2 : 05 Aralık 2009, 22:07:25 »
Seçkiye yetiştirememen çok yazık olmuş. Oldukça meraklı ve kendine bağlayıcı bir hikaye olmuş oysa ki. Bence 1-2 gün içerisinde tamamlamalı ve öykünü magical'ın insaflı kollarına bırakmalısın :) Yayınlanacağına eminim.


Şu durumda sorun o değil ve öykünün bir kaç güne yetişmeyeceğini de biliyorum. Şu anda burada yayımlamak istedim :)

Anlamadığım bir cümle oldu yalnız.

"Ver Kindra acaba nereye kapatmışlardı o deliyi."

Burada ne demek istediğini tam anlayamadım.

Ver Kindra'dan sonra bir virgül olacak :P İşte tamamlanmadı derken kastettiğim buydu biraz da :D

Teşekkürler.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #3 : 08 Aralık 2009, 23:49:42 »
-2-

“Sayfa burada son buluyor. Gördüğünüz üzere canavarımız bir ay gibi kısa bir sürede bu uzun yolculuğu tamamlamış. Bu da bize onun tehlikesi hakkında ipucu versin.” Dedi sakin bir ses tonuyla Bilgilendirme Komisyonu Başkanı Zidna Torel. Ve sözünü bitirir bitirmez kalkan narin eli reddedemedi.

“Peki bay başkan, günlüğün bu sayfasını şehir girişinde bulduğunuzu söylediniz. Ona ait olduğu kesinliğini kabul edersek, onun sadece psikolojik sorunları olan bir insan olmadığından emin olabilir misiniz?” Uzun düz ve siyah saçlarının altında hafiften kırışmaya başlamış yüzünü, sert bir gülümseme almıştı. Soru zor görünüyordu ona göre. Boynuna geçirilmiş basın kartını düzelttikten sonra yerine oturdu.

“Lefene, böyle bir soruyu senden bekliyordum açıkçası.” Salonu gülüşmeler kapladı. “Öncelikle şunu bilmeni istiyorum ki canavarın söylediklerinin gerçek olduğunu bile kabul etsek, yani bunu bize bırakmış bile olsa, onun o satıcıyı, aciz bir çöpçüyü ve özellikle o küçük kızı acımadan öldürüşünü gören onlarca kişi var. Bu durumda bir Canavar olmadığını kabul etsek bile, karşımızda acımasız bir katil var.” Gereken cevabı verdiğini düşünen başkan başka bir soru var mı diye salona göz gezdirdi. Ardından teşekkürlerini sunup sunum eşyalarını toplayarak odadan çıktı.

Lefene görevini yapmanın da huzuruyla gazeteye raporunu geçmek için çantasından çıkardığı iPack’i açtı. Ekranda kızıyla çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Eşinden iki yıl önce boşanmış ve şu anda dört yaşında olan kızlarının velayetini de ona vermişti. Tehlikeli bir iş yaptığını düşünüyordu. Son yıllarda muhabirlerin işleri eskisi kadar kolay olmuyordu. Muhabirleri polis dedektifi gibi kullanmaya başlamışlardı. Onlara daha iyi çalışmaları için kovuk evler veriyor, evlerine giren ışığı periyodik aralıklarla kısıyorlardı. Çoğu zaman cinayet vakaları ve bunun gibi canavar vakalarına bakarlardı. Genelde fos çıkan bu tür haberler yüzünden bir çok muhabir işinden olmuştu. Ancak bu kez olayı büyütenler resmi ağızlardı. Resmen efsanelerden fırlamış kurtadamları canlandırmışlardı. Ve bu kağıt parçasına inanarak onların yeraltında bir örgüt kurduklarını düşünüyorlardı.

Kadın görsel bilgisayarına kaydettiği verileri yolladıktan sonra, kapıda olaylı adam Joen’i görmüştü. Onu bekliyordu. Adam uzun süredir Lefene’e asılmaktaydı. Ona saçma hikayeler anlatıyor. Yeraltı örgütlerinden bahsediyordu. Şu kurtadam olayı çıkalı beri biraz sessizleşmiş olsa da yine de peşini bırakmıyordu.

“Hey, Lefene. Nasılsın bakalım? Psikolojisi bozuk bir kurtadam ha.” İğrenç kahkahalarını patlatarak hızla geçen kadının arkasına takıldı.

“Jo, defolup gider misin? Gördüğün üzere önemli bir işin peşindeyim ve şimdi de belediyeye gitmem gerekiyor.” Kadın merdivenlerin başında arkasını dönmüş Joen’e yapmacık bir gülümseme atmıştı.

“Neden? Yeraltına girmeyi düşünmüyorsun değil mi? Bak, sana söylüyorum. Örgütler gerçek.”
try again fail again fail better

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #4 : 09 Aralık 2009, 09:49:18 »
Ama bu haksızlık! Adeta ağzımıza bir parmak bal çalıp kaçıyorsun :) Çok meraklandım bak şimdi... Devamını en kısa sürede görürüz umarım.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı deanna

  • **
  • 324
  • Rom: 9
  • ***
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #5 : 09 Aralık 2009, 10:39:24 »
Alıntı
Ama bu haksızlık! Adeta ağzımıza bir parmak bal çalıp kaçıyorsun :D Çok meraklandım bak şimdi...
aynı fikirdeyim :D devamını bekliyorum..

.


Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #6 : 10 Aralık 2009, 08:45:17 »
Ben merak ettim ama şimdi, bölümlerini biraz daha uzun yazmaya başla bence bu saatten sonra. Keşke yetiştirebilseydin ama farketmez biz seni burada da taktir ederiz  :P

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #7 : 10 Aralık 2009, 11:21:08 »
Spoiler: Göster
Aslında kurguyu yavaş yavaş anlamaya başlamışsınızdır. Buralar daha önceden yazdıklarımdı bölüm bölüm koyacaksam bu şekilde koymam daha uygun. Çok teşekkür ediyorum :)



-3-

Ver Kindra elindeki kumandanın kapama düğmesine basarak Lefene’in vereceği cevabı beklemeden televizyonu kapattı. Duvardan ince ince akan pislik dolu sular yüzünden pek rahat bir mekan sayılmazdı. Ama yukarının aceleciliğinden her halükarda iyidir diye düşündü Ver Kindra. Yavaşça ayağa kalktı ve satranç tahtası şeklinde döşenmiş odasında volta atmaya başladı.

“Adamlar işi iyice ciddiye almaya başladılar. Bu doğulu herif olay yaratacağa benziyor. Hatta yaratmış bile. Uzun süredir hazırladığımız plan böylece yok olacak. Adam ilk günden benim ne olduğumu anladı. Acaba onu öldürmeli miyim? Hayır. Bu akıllıca olmaz. Diğerleri ne olduğunu hemen fark ederler. Lanet herif keşke o kasabadan kaçamasaydı, keşke geri dönmeseydim. Avcılar onu öldürmeden kaçması büyük talihsizlik. Evet. Başka şansım kalmadı.”

Yavaşça az önce oturduğu koltuğun arkasına gitti ve koltuğu itti. Siyah şahın bulunması gereken yere oturdu ve her tarafını yanık kaplamış sağ elini dağınık kahverengi saçları arasında dolaştırdı. Öteki eliyle cebinden çıkardığı bir hapı hızlıca yuttu. Ellerini biri mavi biri bembeyaz gözlerinin önünde birleştirdi. Ve çizik dolu dudaklarını birkaç kelime için hareket ettirdi.

“Ey, benliğimi tamamlayan melek. Seni bekliyorum.”

Bu sözleri söyledikten sonra odanın duvarları yavaş bir boğulma anında yok oldu. Kindra tek başına bulutların üzerinde bir dağın zirvesinde oturuyordu. Zemin yerli yerindeydi. Satranç tahtasında, olduğu yerde duruyordu. Ama denge sağlanmamış görünüyordu. Tahta yavaşça kaymaya başladı. Kindra tam endişe edeceği sırada beyaz şahın bulunması gereken yerde küllerden bir birikinti oluştu ve dengeyi sağladı. Sonra yavaşça küller şekil almaya başladı. Önce bir kuşun kanatları çıktı küllerden. Ardından bir insanın bacakları, kolları ve son olarak da tamamen şavktan oluşan o tarifi anlamsız yüz.

“Ver Kindra, benliğimi tamamladığım insan. Hala beni yitirmediğine şaşıyorum. Özellikle o arkadaşlarının arasında. Evet, meleksiz insanların içinde garip bir yaşantın var ve bunun farkındayım.. Ah, hayır. Onlar insan değil. Onlara sadece meleksizler demem daha doğru olur. Ne yapmaya çalıştığının farkındayım. Ve bunu takdir etmiyorum.” Meleğin sesi oldukça dingindi. Sinirli kelimeler olabildiğince narin fırlamıştı görünmeyen dudaklardan.

“Pekala. Eserim pek iyi olmayacak. Kabul ediyorum. Onca çabama rağmen meleksizleşemedim. Öyleyse bana niye yardım ediyorsun?” Ver Kindra başını kaldıramamıştı tahtadan.

“Çünkü, meleğini görüp de ondan kurtulmak isteyen tek kişi sensin. Ve bunun için de ondan yardım alıyorsun. Sen kötülüğün cisim bulmuş halisin. Kötülük olmadan iyiliğin değeri anlaşılamaz.” Melek, Kindra’ya baktı ve en kudretli sesiyle seslendi. “Başını kaldır! Rakibinin hamlesini görmeden satranç oynayamazsın!” Kindra ürpertiyle başını kaldırdı. Kendini hemen toparladı ve şeytani gülümsemesiyle ona baktı.

“Tamam öyleyse. Haydi bana ne yapacağımı söyle! Onu öldürmeli miyim?”

“Hayır. Onu buralarda görmek istemiyorum, onu sen öldürürsen benimle iletişime geçer. Bu karşılaşma berabere bitecek. Bunun farkındasın. Ama şimdi bir vezirin var. Sabret ve olacakları gör.”
try again fail again fail better

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #8 : 10 Aralık 2009, 11:54:46 »
Ellerine sağlık, yine güzel bir bölümdü. Okuyucuyu kendisine bağlayan ve ne olacak acaba dedirten cinsten...

Alıntı
Bu sözleri söyledikten sonra odanın duvarları yavaş bir boğulma anında yok oldu.

Ben burada yine ne demek istediğini tam olarak anlayamadım yalnız :)

Onun dışında her şey harika... Belki de yetiştirememen o kadar da büyük bir şansızlık değildir. Belki bu sayede seçkide yer alabileceğinden daha uzun bir versiyonunu görme fırsatı elde etmişizdir hep beraber.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #9 : 15 Aralık 2009, 20:59:05 »
Amras Ringeril,

Çok başarılı gerçekten. Hala alışamadığım şu siyah arka plan ve beyaz yazılara rağmen gerçek anlamda akıcıydı, sürükleyiciydi. Yeni bölümleri merakla beklemekteyim. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #10 : 15 Aralık 2009, 22:14:56 »
Amras Ringeril,

Mesaj için teşekkür ederim. Temayı isteğim doğrultusunda değiştirebildim. Yeni bölümünü artık daha rahat okuyacağım. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #11 : 15 Aralık 2009, 22:24:41 »
Ben teşekkür ederim yorum için :)

Ve mit, o cümlede duvarların dalgalanarak yok olduğunu kendimce anlatmıştım :)
try again fail again fail better

Çevrimdışı deanna

  • **
  • 324
  • Rom: 9
  • ***
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #12 : 16 Aralık 2009, 16:17:28 »
ben hiç birşey anlamadım bu bölümden itiraf ediyorum :D sanki bir şey kaçırmışım gibime geliyor. farklı farklı yerlere atladık her bölümde kafam karıştı sanırım. bu melekte kim böyle ? her insanın bir meleği mi var ? ayrıca bu Ver Kindra denen adamın gözünün biri niye beyaz? bunu çok merak ettim mesela. gavezeliğime bir son verip harika olmuş diyorum ve bir daha ki bölümü bekliyorum. :D

.


Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #13 : 18 Aralık 2009, 01:04:39 »
Spoiler: Göster
Aslında öykü bir bütün olarak okunduğunda kurgusu daha iyi anlaşılır. Birbirlerine bağlantılı kurgularla değişik bir hava yakalamaya çalıştım. Bir arada okuyunca anlaşılması daha kolay. İki kısa bölümü birleştirip koyuyorum bu sefer :)


-4-

Doğulu canavar öfkeyle uyandı karanlık uykusundan. Ver Kindra. Aylar boyunca onu aramıştı ama o şimdi kendisine ihanet etmek üzereydi. Koca tarikatta ay dönümünde ortadan kaybolan tek kişi oydu. Onun, onlardan birisi olmadığı belliydi. İnsanları sebepsiz öldürmeyi yasaklamıştı. Ama şimdi nerdeydiler? Yüzyıllardır bu çöplükte saklanıyorlardı ve plan yapıyorlardı. Ver Kindra’yı bu sebeple kabul etmişlerdi. Doğuştan kusurlu gözleri onun da dışlanmasına sebep olmuştu ve onlar ona bu sayede inanmışlardı. Tarikatın eski lideriyle odasında uzun günler konuşmuşlar ve o da ölünce yerine Kindra’yı getirmişti.

Benim gibi talihsiz sayılmaz, diye düşündü doğulu. O da meleklerin varlığını bilenlerden birisiydi. O gün, o yangın yerinde rastlamıştı ona. Kara kaplı yıpranmış defterini hızla açtı. Birkaç yıl gerisine gitti.

“18 Şubat

Lanetli günün ertesindeyim. Başıma bunlar o gün geldi. 14 Şubat, lanetli gün. Uyandığımda daha sabah bile olmamıştı. Bütün sistemlerin bozulmuş olması nasıl tesadüf olabilir? Evimin sağ tarafı gürültüyle çökmüştü. Apartmanın alt katındakilerin daha kötü durumda olduğundan emindim. Koca bir yangın her tarafı sarmıştı. Dışarıda itfaiyenin sesleri, zihnimdeyse çığlıklar vardı. Yanan bacaklarım acı içinde titrerken alt kata inemeyeceğimi fark ettim. Bütün merdivenler yıkılmıştı. Yukarıya çıkmayı düşündüm. Yangın korumalı asansör bile patlamıştı. Yangın merdiveninin ise sadece yukarıya çıkan kısmı sağlamdı. Hızla çıktım. Üst kattaki daire çoktan yanmıştı. Orada yaşayan adamı fazla tanımıyordum. Daha bir ay önce taşınmıştı. Ama yukarıya çıktığımda köşeyi dönerken sağ elini yanan sütuna tuttuğu için çığlık atan biri olduğundan emindim. Peşinden koştum. Geçtiğim yerde yalnızca savrulan küller vardı. Çatı çökmüştü. Gökyüzünde yıldızlar ve dolunay etraftaki hengameyle alay edercesine sakinlerdi. Yapacak bir şeyim olmadığı için ateşlerden en uzak köşeye oturdum. Yaklaşık bir saat içinde her şey bitmişti. Bina çökmek üzereydi ama bir türlü çökmüyordu. Tam o anda karşımdaki küllerin canlandığını gördüm. Küller canlanıyordu! Küllerden önce ufak bir ateş doğdu. Sonra başında tacıyla kanatlı bir parıltı karşımda duruyordu. Elini bana uzattı. Kalktım ve o eli tutmak için uzandım. Ama tam o anda arkamdan büyük bir uluma geldi ve kendimi büyük bir şeyin altında buldum. Kanım çekiliyordu resmen. Hayır. Kanım yer değiştiriyordu. Benim olmayan bir kanla yer değiştiriyordu. Meleğin inlediğini duydum. Yavaşça karşımda küllere karıştı ve yok oldu.”


Doğulu birkaç gün daha atladı. Öfkesi artmıştı. Her şeyin farkına varıyordu.

“6 Nisan

Hastaneden kaçışımı anlatmanın vakti geldi sanırım. O iğrenç yaratıklar üzerimde deney yapmışlardı. Bir ay boyunca bunlara katlandım. En sonunda Torel adında takım elbiseli bir adam ve yanında birkaç asker beni görmeye geldi. Bana çok eski bir pikap hediye getirmişlerdi. Birkaç da plak. Gülümsüyorlardı. Benimse içimde öfke gitgide büyüyordu. Gördüğüm en güzel şeyden mahrum bırakmışlardı beni. O meleğin yok olmasının sebebi onlar değildi belki de. Ama şimdi suç onların. İki hafta boyunca sık sık ziyaretlerde bulunup benimle iyi geçinmeye çalıştılar. Bir amaç doğrultusunda hareket ettikleri belliydi. Ama sonra bir gün yüzlerinde çok ciddi bir ifadeyle ortaya çıktılar. Beni odamdan alıp bir tren istasyonuna götürdüler. Askerler silahlarını çekti. Ben öfkeden kudurmuş vaziyette, bir hayvanın yaşama içgüdüleriyle sıçradım. Askerlerin nafile kurşunlarından birisi yanık bacağımı sıyırdı. Acıyı anlatmıyorum bile. Kendimde olduğunu bilmediğim bir güçle koşuyordum. Arkamdan gelen bağırışları ve kurşun seslerini işitmemeye başladığımdaysa şehir dışına çıkmıştım bile.”


Doğulu, sinirden çıldırmış bir halde, defteri çantasına koydu. Etrafta yatan tiplere bakmaya bile tenezzül etmeden hızla lağımın arıtmaya döküldüğü yere doğru koştu. Sona gelmeden ikinci sapaktan sağa döndükten sonra Ver Kindra’nın dairesine gelmişti. Kapıyı çalmayı düşünmeden bir omuz darbesiyle içeri girdi. İçeride gördüğü manzara karşısında donakaldığında, arkasından koşturan iki adamın silahlarını üzerinde hissetmişti bile. Bir tanesi “Yere yat! Hemen!” diye bağırmıştı bile. Ama o kendini çabuk toparladı. Karşısında elleri önünde toplanmış yerde oturan ve oralarda değilmiş gibi görünen Ver Kindra vardı. Sesini en yüksek perdeden ulaştırmaya çalışarak bağırdı.

“Seni pislik herif! Kendi aşağılık dürtülerine herkesi dahil etmeye çalışıyorsun. Ama o dahilin içinde sen bile yoksun. Sen korkağın tekisin!” Korumalar tam ateş etmek üzerelerken Doğulu bir kelime daha haykırdı. “İnsan!” Gümüşe bulanmış iki yağlı kurşun omurgasına saplanıp parçaladığında, çekilen kanının tekrar yerine geldiğini hissetti doğulu. Yüzüstü yere yığılırken küllere karışan ellerini meleğine uzatmayı başarmıştı.

**

Ver Kindra ikinci göz kapağını çoktan açmış olan biteni izliyordu. Doğulu gelmişti. Beklediği buluşma gerçekleşmek üzereydi, ancak hamle yapmadan önce düşünmesi gerekiyordu ve iyi ki de böyle yapmıştı. Zohan ve Tero içeriye tam zamanında girip, belki bir saniye gecikmeyle tetiğe basmışlardı. Doğulu’nun dudaklarından dökülen insan sözcüğü kurşunlardan daha tehlikeliydi.

Kindra gözleri kapalı olduğu halde yerden kalktı, yavaşça arkasını dönüp koltuğu çekti ve yerine oturdu. Sehpadan gözlüğünü alıp taktıktan sonra gözlerini açtı. Her şey eski haline dönmüş gibiydi. Ama yine de içinde bir huzursuzluk vardı. O ikisi hala arkada ellerinde silahlarıyla bekliyorlardı. Gözlüğünün camı görüntüyü yansıtıyordu. Birbirlerinin kulağına fısıldıyorlardı.

“Zohan.” Diye seslendi Kindra, “Dolunay’a ne kadar var?”

“Şey, üç gün galiba.” Diye cevapladı kafası karışık Zohan. Aptal bir maymuna benziyordu. Yüzünde kesmediği sakallar yerli yersiz fırlamış, siyah noktalardan burnu görünmez olmuştu. Saçlarıysa neredeyse omzuna geliyordu. Tero kardeşine çok benziyordu, sadece onun saçları daha kısa ve sarıydı. Ve, o kadar aptal değildi.

“Neler oluyor Kindra?” diye sordu Tero. Ver Kindra yavaşça başını salladı. Sır veriyormuş gibi fısıldayarak konuştu.

“Üç gün. Doğru. Üç gün. Üç gün sonra, yüzyıllık bekleyişiniz son bulacak. Meleksizler kendilerini gösterecek. Herkese haber verin. Planı bir ay erkene alıyoruz.”
try again fail again fail better

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Meleksizler
« Yanıtla #14 : 18 Aralık 2009, 01:28:11 »
Amras Ringeril,

'Aman Tanrı'm!' diyerek kısa yorumuma başlıyorum. :)

Sorular oluşturuyorsunuz. Onları cevaplayıp yenilerini doğurmalarını sağlıyorsunuz.

Yazı boyunca her şeyi, kelimelerinizin rehberliğiyle, rahatlıkla canlandırabiliyorum kafamda.

Acilen devam... :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.