Kayıt Ol

Cuore Mangiare

Çevrimdışı Persephone

  • *
  • 33
  • Rom: 1
  • Mellonamin, nai eleni siluvar antalyannar!..
    • Profili Görüntüle
Cuore Mangiare
« : 20 Aralık 2009, 02:46:11 »
    
                                                      CUORE MANGIARE


        
              VENEDİK'TE ÖLÜ SAYISI ARTIYOR!..

   Gazetelerin manşetlerini süsleyen bu dehşet verici başlık, okuyanları iliklerine kadar titretiyordu. Onları bu kadar korkutan şey ölü sayısının fazlalığı değil, insanların ölüm biçimiydi. Bulunan her ceset kimliği belirlenemez şekilde parçalanıp, Venedik'in ücra ve arka sokaklarına atılmıştı. Bu ölüm şekli her göreni dehşete düşürüyor, insanları daha da ürkek yapıyordu. Polisler bu olayların arkasındakini bulamayışlarından dolayı halk arasındaki güvenirliğini kaybediyor, kendi kabuklarına çekiliyordu...
  Ama bazı insanlar vardı ki, bu yaratıkla karşılaşmamak için dışarı çıkmayan ürkek soyluların aksine onu bulabilmek, onunla bir an göz göze gelebilmek amacıyla her gece o ürkütücü ve karanlık sokaklarda dolaşıyor, tanrı gibi gördükleri bu yaratığı arıyorlardı. Bu insanlar toplumun çoğu zaman kaçık ve ya gotik etiketine maruz kalmış araştırmacı kişiler oluyordu çoğu zaman. Her ne kadar aptal ve kötü gösterilseler bile diğer "normal" insanlardan daha cesur daha kararlıydılar. Diğerlerinin aksine bu yaratığın canavar değil tapılacak bir canlı olduğunu düşünüyorlar, hissediyorlar ve biliyorlardı.
  Karanlık ve dondurucu bir soğuk vardı o gece yine şehirde. Zaten bu canavar ortaya çıktığından beri hep böyleydi Venedik geceleri. Eskiden insan sesleri yükselen sokaklar şimdi ürkütücü bir şekilde boştular. Ama Lillith diğer bir kaç arkadaşı ile birlikte dışardaydı o gece. O ve arkadaşları her gece bu yaratığı arıyordu, fakat şimdiye kadar hiçbir sonuç vermemişti bu aramaları... Ama o gece Lillth diğerlerinden çok daha şanslıydı belki de çok şanssız.
  Aramaktan yorulmuştu herkes. Her gecenin ardından umutları biraz daha kırılıyordu. Ama Lillth inanıyordu bu yaratığı bulacaklarına, bulacağına... Lillth, bir süre için gruptan ayrılmıştı. Tam o anda taze kan kokusuyla irkildi ve kokuyu aldığı karanlık sokağa doğru sessizce ilerledi. Sonunda kendini oldukça ürkütücü ve karanlık bir sokakta buldu. Yerde yatan şeyi hayal meyal görüyordu. Çünkü o anda düşündüğü tek şey gecelerce aradığı, bulmak için çırpınıp durduğu yaratığın biraz önce kendi durduğu yerde durması, bu sokakta dolaşmasıydı. Kendini bu düşüncelerden kopardığında etrafına bakmayı başarabildi. Gördüğü şeylerden dolayı gözleri dehşetle büyüdü ve sessizce cesete doğru ilerledi...
  Kadının uzuvları parçalanıp, sokağın köşelerine fırlatılmış ve kafası vahşice vücudundan koparılmıştı. Ama cesetteki en ilgi çekici şey göğsündeki koca yarıktı. Yaratık, onun göğsünü parçalamış ve kalbini yerinden çekip almıştı. Lillth büyük bir merakla, o zavallıyı incelemek için eğildi ve elini biraz önce yerinden çekip alınmış kalbin yerine koydu. Eli o kanlı yarığa deydiği anda hissettikleri inanılmazdı. O anda duyduğu vahşetle karışık hazzı sadece bir şey bozabilirdi...
  Duyduğu gecenin sessizliğini yırtan bir çığlıktı. Böyle bir sesi hayatı boyunca işitmemiş, bu çığlıktaki acıyı hayatı boyunca hissetmemişti. Öyle bir acıydıki bu!.. İnsan bu acıyı hissettikten sonra kolayca kalbini söküp, atabilirdi...
  Aslında bu çığlığın tek sebebi yaratığın, Lillth'in büyük bir heyecanla atan kalbinin onda iştah uyandıran sesiydi. Açlığı asla bitmiyordu... Her an her dakika açtı ve böyle yaşamaktansa ölmek daha iyi olurdu büyük ihtimalle. Ama malesef ölüm onun için yalnızca hayal olabilirdi. Çünkü onun ölmesinin tek yolu yediği onca kalbin karşılığı olarak kendi kalbinin karşılığı olarak kendi kalbinin yerinden çıkarılıp, parçalanmasıydı. Bunu yapacak kimse olmadığı için ölmek onun için imkansızdı...
  Lillth konuşmak istiyordu ama sanki dudaklarına ulaşamıyordu. Yaratık daha fazla dayanamayıp, Lillth'e doğru ilerledi. Lillth başına gelecekleri biliyordu ama umursamıyordu. Böyle kutsal bir yaratık tarafından öldürülüceğini düşündükçe içinde büyüyen heyecan ve mutluluk daha da çekici  bir av haline getiriyordu. Daha fazla dayanamayan yaratık arka ayakları üzerinde yaylandı ve Lillth'in üzerine atladı. Yaratık onun kollarını ve bacaklarını koparırken düşündüğü tek şey bundan daha özel ve heyecanlı bir ölüm olamayacağıydı. Yaratık kafasını koparmak için harekete geçtiğinde, üzüldüğü tek şey bu yaratığın kalbini yiyişini göremeyeceği düşüncesiydi. Bu son düşüncelerden sonra bir şey düşünemedi. Çünkü ölmüştü...
   Onun kalbini çıkarıp büyük bir iştahla yedi Cuore Mangiare. Evet adı Cuore Mangiare'di ve ondan daha acımasız bir yaratık yoktu, en azından o öyle sanıyordu. Güneşin doğmak üzere olduğunu anlayınca gündüzlerini geçirdiği bataklığa gitmek için avından uzaklaştı Cuore Mangiare. Ertesi gece yapacaklarını düşünerek...



   *** Arkadaşlar bu benim yazdığım ilk fantastik hikaye. Büyük bir deneyimsizlik ve heyecanla yazdığım bu kısa hikayeyi sizlerle paylaşmaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz...
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uyku...da, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.

William Shakespeare
[/size]

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cuore Mangiare
« Yanıtla #1 : 20 Aralık 2009, 03:28:03 »
persophone,

Öncelikle paylaşımınız için teşekkürler. İlk hikayeniz hayırlı olsun. :)

Lillth'in, Cuore Mangiare ona saldırırkenki mazoşistçe -hatta sapkınca diyebilirim- yaşadığı mutluluk hikayedeki çarpıcı bir özellik bence. Bu özelliği kullanarak daha genişçe bir anlatımda bulunup aynı garip -en azından bana garip gelen- ve ürpertici durumu harmanlayabileceğinizi düşünüyorum. Güzel bir noktadan yakalamışsınız bence. Üzerine gideceğinizi umarım; anladığım kadarıyla devamı gelecek. :)

Bunun dışında, hikayenin bazı kısımlarında kopukluk hissettim. Venedik'ten bir anda İstanbul'a atladı bu cinayetler. Zira Venedik'te olan cinayetleri yazarken gazeteler, Lillth ve arkadaşları, 'çok olağan, İstanbul'da çoktan görülmeye başlanan cinayetler'le harekete geçtiler. Cuore Mangiare'nin İtalyanca 'Kalp Yiyen' ya da 'Kalp Yiyici' olduğunu düşünürsek bir şekilde bu canavar oradan gelmiştir diyebiliyorum kendi adıma ama...

Bir de önerim olacak izninizle. Pragraflarda birer satır atlarsanız okuması daha kolay olacaktır ve hikayenin ulaşımı daha rahat bir yolda olacaktır diye düşünüyorum. :)

Paylaşımınız için tekrar teşekkürler. Devamını bekliyor olacağım. 

Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Cuore Mangiare
« Yanıtla #2 : 22 Aralık 2009, 17:16:06 »
Ben de ilk hikayeniz için tebrik ederek başlamak istiyorum. Güzel ve ilgi çekici bir hikaye olmuş. Fakat anlayamadığım noktalar oldu.

Hikaye Venedik'te mi geçiyor İstanbul'da mı? Eğer İstanbul'da ise kızın adı neden Lillith? Kızın adı Lillith ise Deniz kim?
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cuore Mangiare
« Yanıtla #3 : 22 Aralık 2009, 18:17:49 »
Ben de ilk hikayeniz için tebrik ederek başlamak istiyorum. Güzel ve ilgi çekici bir hikaye olmuş. Fakat anlayamadığım noktalar oldu.

Hikaye Venedik'te mi geçiyor İstanbul'da mı? Eğer İstanbul'da ise kızın adı neden Lillith? Kızın adı Lillith ise Deniz kim?
Evet bu soruların cevabını bende merak ediyorum.
 Yazınızı dün okudum yorum yazmaya da vaktim olmadı. Mit de benim soracağım soruları sormuş. O zaman ikimize de cevap verirsin :)

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cuore Mangiare
« Yanıtla #4 : 22 Aralık 2009, 22:09:20 »
Üzerinde durulur ve kopukluklar giderilirse güzel bir şey çıkacak gibi ortaya... :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Persephone

  • *
  • 33
  • Rom: 1
  • Mellonamin, nai eleni siluvar antalyannar!..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cuore Mangiare
« Yanıtla #5 : 29 Mayıs 2010, 13:33:40 »
Ah aslında hikaye aynı yerde geçiyor. Fakat tararken bazı ayrıntıları atlamışım. Yoksa İstanbul ile alakası yok. ;)

 Düzeltildi..
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uyku...da, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.

William Shakespeare
[/size]