Kayıt Ol

Geçmişin Son Kalıntıları 1-5

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Geçmişin Son Kalıntıları 1-5
« : 25 Aralık 2010, 02:35:25 »
                            GEÇMİŞİN  SON  KALINTILARI
                                      
                                     BİRİNCİ  BÖLÜM ;  
                          
                         ÖLÜMDEN  SONRAKİ  TATLI  UYKU
                     
            
     Drableodia’ da bulunduğu 113’üncü yılında Loi uyandı. Gördüğü tek şey baş ucunda parıldayan iyon saatiydi. Ellerini yavaşça hareket ettrimeye çalıştı. Sadece parmaklarını kıpırdatabildi. Sol kolunu hissetmeye başlayınca tekrar denedi ve dirseğine kadar olan kısmı hareket ettirbildi. Karnı açtı ve baş ucundaki saatin sinyal düğmesi olduğnu gördü. Sol kolunu tümüyle kaldırıp yavaşça sinyali etkinleştirdi ve kolu tekrar yatağa düştü.

Mavi ışıklar saçan iyon saati yerini mor bir parıltıya bıraktı. Loi odanın dışındaki çağrışmaları duyabiliyordu ama onları anlayamıyordu. Ardından odasında bulunan diğer aydınlatıcılar açıldı. Üçgen bir yapısı olan odanın her iki yanında, şerit gibi uzanan beyaz ışıklar Loi’nin gözlerini kamaştırıyordu. Aydınlığa alıştı ancak vücudunun çoğunu henüz hareket ettiremiyordu. Ardından tavandan spiral şeklinde dönerek açılan kapıdan mavi ve daha da göz kamaştırıcı ışıklar odaya süzüldü. Loi gözlerini kapamakla kalmayıp başını diğer tarafa da çevirdi. Öyle güçlü bir ışık tı ki baskıyı ve sıcaklığı teninde hissetti. Açılan spiralin içinden çıkan metal bir cihaz Loi’nin yüzüne yaklaştı ve Loi’nin tenini taradı. Cihaz mekanik ve Loi’nin anlayamayacağı bir dilde birşeyler söyledi. Ardından geldiği yere geri girdi ve yine aynı kapıdan yer çekimine karşı hareket eden metal bir platformmun üstünde; uzun, sıska kolları ve bacakları olan, parlak turkuaz rengi derisiyle kendisine bakanları büyüleyen bir yaratık odaya girdi. Uzun boynunun üstünde taşıdığı, çenesinin altından, kulaklarının arkasına doğru uzanan ve oradanda tepesinde son bulan kemiksi yapılar tıpkı bir safir gibi parlıyordu. Kafatası yapısı, arkaya doğru uzayıp sivrilen ve kibar bir çenesi olan bu yaratık Loi’de bazı anıların canlanmasına sebep oldu. Metal zırhı da safir renginde parlayan bu yaratık, uçan platformun üstünden indi ve Loi’nin yanına gelip parmağnı Loi’nin anlına kondurdu. Loi gülümsedi. Eski dostu Senezata’yı tekrar gördüğü için sevinçliydi. Konuşmaya çalıştı ancak gücü yoktu. Senezata ona baktı ve ona “fermoseptinin etkisindesin, az sonra tekrar konuşabileceksin” diye bildirdi. Senezata’nın ses telleri yoktu. Naikhum’ların hiçbirinin ses teli yoktu. Onlar tüm canlılarla telepatik olarak iletişim kurarlardı. Loi’yle de aynı şekilde iletişim kurmuştu. Loi’nin anlına dokunduğu parmaklarının ucunda da, kafasındaki gibi kemiksi yapılardan bulunurdu. Bu sert dokular arasından enerji akıp giderdi. Bu yüzden konuşacağı canlının telepati yeteneği olmasa bile, bir Naikhum tek parmağıyla zihinlere giriyor ve istediği her türlü bilgiyi aktarabiliyor, alabiliyor hatta çalabiliyordu. Ama erdemli bir ırk oldukları için bunu pek yapmazlardı.                    

(telepatik olarak) -Seni tekrar görmek çok güzel senezata.

 -Seni görmek de güzel Loi. Deri rengin eski haline dönmüş ve gözlerin açık, bu gerçekten çok iyi.

-Derime ne olmuştu ki?

-Sanırım hatırlamıyorsun? Peki en son hatırladığın olay ne?

-Keata ile birlikte Zechrond Defond’un araştırma tesisinin çatı katındaydık. Şirketin istediği gemiyi çalmaya çalışıyorduk. Sonra havaya uçtu…  Olamaz  Keata nerde?

-yan odada ama hala uyuyor.

-durumu nasıl?

-senin durumundan daha iyi olduğu kesin, (Loi’nin sağ kolunu göstererek) o kolu bağlamak pek kolay olmadı!
Sağ koluna bakan Loi, kendi kolu yerine mekanik, altı parmaklı, entegre iyon saati bulunan bir kol gördü. Kolunu neden hissedemediğini şimdi anlıyordu. Protez parçaları kullanmak pek kolay öğrenilmezdi. Kolunu iyice inceledikten sonra senezata’ya dönüp:

-Kaç yıldır uyuyorum?

-113 Drableodia yılı... Üzgünüm Loi ama Procyon’da hain ilan edildin. Korkarım Keata’da öyle. Zechrond Defond ‘un askerleri sizi tesise götürürken ben ve yandaşlarım sizi kaçırıp Drableodia’ya getirdik.

-Teşekkürler Senezata, izin verirsen biraz dinlenmek istiyorum, ve düşünmek…

-Evet, haklısın. Odadan çıkmak istediğinde tekrar sinyali etkinleştir. Seni almaya gelirim.

Parmağını Loi’nin anlından çeken Senezata, metal platformla birlikte yükselerek tavandaki spiral kapıdan içeri girer ve kapı kapanır. Loi neler olduğnu yavaş yavaş anımsamaya başlar. Şirketin Loi ve Keata’dan çalmasını istediği geminin ana malzemesi goefflen’den oluşuyordu. Patlama anında yüksek radyasyon yayan goefflen Loi ve Keata’nın tenine ve sinir sistemine büyük bir zarar verdi. Loi, Keata’yı, üstüne gelen geminin kanat parçasının ucundan korumak için elini onun önüne koyduğunu ve darbenin şiddetli olduğnu anımsadı. Kolu bu darbeyle büyük hasar almıştı. Yinede kendi kendine, en azından Keata’nın hayatını kurtardığını düşünüyor ve kopan bir kolun pek önemli olmadığını biliyordu. Üstelik mekanik bir protez çok daha avantajlıydı. Bu konuları düşünürken uykusu geliyordu. 113 Drableodia  yılı uyuyordu ve hala uykusu vardı ha? O bile buna inanmamıştı ancak normal, bilinçli bir uyku uyuması onu toparlamaya yardım edecekti. O da bunu bildiği için gözlerini yumdu. Uyandıktan sonra Keata’yı görmek istiyordu. Rüyasında da onu görmek istiyordu ve istediği bir şeyi rüyasında görmekte zorlanmazdı. Ve öyle yaptı, rüya görebilmek güzel bir şey…



                      BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU...
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları
« Yanıtla #1 : 29 Aralık 2010, 11:51:18 »
Konuya direk girerek, merak unsuru yaratmaya çalışmışsın. Bunu takdir ettim, güzel bir metod. Bilimkurgu hikayelerine pek ilgi göstermememe rağmen beğendim. Devamını bekliyorum :)
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları
« Yanıtla #2 : 29 Aralık 2010, 12:00:58 »
Hikayenin bütününde bilim-kurguya hakim olduğunu bize kanıtladın ki (yine sana ait olduğunu düşündüğüm) isimler, kurgulanan -teknolojik açıdan- gelişmiş aletler ve Naikhum'ların ses tellerinin olmayışı gibi hikayenin içerisinde yer alan bazı özgün düşünceler de bunun bir parçasıydı. Açıkçası daha nitelikli ve yapıcı bir yorum yapabilmeyi dilerdim ancak burnich roland gibi bilim-kurgunun benim alanım olmadığını biliyorsun. Yine de yazın beni meraklandırmaya yetti, o yüzden devamını heyecanla bekliyorum.

Ellerine sağlık.

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları
« Yanıtla #3 : 29 Aralık 2010, 15:51:30 »
öncelikle ikinizede eleştrileriniz için çok teşekkür ederim. Hikayelerde yada filmlerde ilk başta tanıtımı sevmediğimi söyleyebilirim, hatta sondan anlatılan hikaye ve senaryalor daha çok ilgimi çekiyor diyebilirim, bu yüzden konuya bu noktadan girdim. Ve evet isimler bana ait ancak hikayeyi yazmadan önce kafamda kurulmuş bi olay olmadığı için sonradan gözüme deiştirmek istediğim birçok yer ilişti (özellikle başlık). Ama böyle başladıysam böyle kalacak, ikince bölüme daha çok üstünde düşünerek yazmayı düşünüyorum :)..Cumartesi akşamı 2. Bölümü okuyabilirsiniz, tekrardan teşekkürler :klp
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Geçmişin Son Kalıntıları 1-5
« Yanıtla #4 : 08 Ocak 2011, 23:21:51 »
                                             GEÇMİŞİN SON KALINTILARI
                                              
                                                       İKİNCİ BÖLÜM;
                                              
                                                   ASHTOR’A YOLCULUK

          -Keata?
          (kapı açılır) Loi, uyandın demek?
          -Aslında daha önceden uyanmıştım, Senezata’yla konuştuktan sonra tekrar uyudum. Seni sorduğumda hala uyuduğunu söylemişti…
         -…Evet, üç Procyon saati önce uyandım, Senezata bana da seslendi ve etrafı gösterdi, dışarıda Senezata’nın da içlerinde bulunduğu dokuz kişilik bir Tonex örgütü var. Hepsi de Ashtor Gezegeni’nin Kuzey Defans Skuadronu’na bağlılar (A.K.D.S). Senezata, Ashtor Konseyi’ne bizim o gemiyi iyi bir amaç için çalmaya çalıştığımızı kabul ettirdi ve şu anda Procyon’a gidemesek te Ashtorun kapıları bize açık. Sen hazır olduğunda Tonex bizi Ashtor’a götürecek.
        -Ben hazırım ancak anlayamadığım bir konu var, şirket bizi gizli olarak Procyon’a geri alamaz mı?
        -Zechrond Defond, bizi kimin yolladığını biliyordu Loi, artık bir şirketimiz yok, sadece iş bakımından değil, şirket binası bile yok. 113 Drableodiya yılı kaç Procyon yılı biliyorsun değil mi?
        -eğer yanlış hesaplamamışsam ki bu işte iyiyimdir, 7 Procyon yılı sanırım?
        -Biz ona yedi buçuk diyelim, bu süre içerisinde Defond şirketi yok etti, gezegende hain ilan edildik, ve herkes Defond’a boyun eğmek zorunda çünkü geçtiğimiz Procyon yılında Defond yeni “Dorium”[Procyon’da en yüksek yöneticinin(Doriah) yardımcısı] seçildi.
        -Biz öldük!
        -Henüz değil, ancak kötü bir planla Procyon’a dönmemiz imkansız…
        -Ve biz de bir Mox yavrusu gibi Ashtor’a gidiyoruz öyle mi? İşte bu çok iyi.
        -Senezata’ya borçluyuz, o olmasaydı bu aptal tıbbi göktaşından başka gidecek yerimiz olmazdı…
        -Haklısın, ben gidip mavi dostumuza hazır olduğumuzu bildireyim, sen de depodan eşyalarımızı al.
        -Baş üstüne Lordum (bıkkın, usanmış bir tavırla)..
  
   Lord Feloa La Loi, oldukça yetenekli, pek ciddi olmayan bir Procyon vatandaşıydı. Sonradan katıldığı Legrante adlı gizli şirket, gezegendeki sınırlandırılmış özgürlüğün, baskının, etik olmayan bilim araştırmalarının, git gide kötüleşen ekonominin sebebi olan Zechrond Defond adlı, siyasete karışıp gezegendeki tüm dengeleri alt üst eden bir savaş gazisinin etkisi altında sağanak karamsarlık yağışına maruz kalmış halkı onun elinden kurtarmaya çalışıyor, ancak pek bir işe yaramıyordu. Bunun sebebi Defond’un kendisine karşı yapılan birçok saldırı ve olayları olmadan önce görebilmesiydi. Keata ve Loi Defond’un bunu en sonunda nasıl yaptığını öğrenmişti. Elinde bulunan bir gemi uzay ve zaman devamlılığında istediği yönde bir değişim yaratabiliyor ve ve Defond’un eline yarının bilgilerinin geçmesini sağlıyordu. Uzun çalışmaların ardından Legrante başkanı Hertha Kemun, bu geminin yerini tespit etmişti. Keata ve Loi için yapılması gereken tek şey gemiyi bulup şirketin özel hangarına getirmek ve kendi istekleri doğrultusunda gemiyi kullanıp halkı kurtarmaktı ancak Defond’un bu olaydan haberdar olabileceğini düşünmemişlerdi. O gün orada patlayan araç sadece aynı formda ancak uçmaktan başka bir özelliği olmayan bir maketti ki bu Keata ve Loi’yi 7 yıllık bir uykuya sokmuştu. Tabi ki Procyon yılına göre.
  
  Şimdi Loi’nin kafasında tek bir soru vardı; Ashtor’da bir Naikhum ordusuna katılıp yeni bir hayata mı başlayacaktı, yoksa gezegenine geri dönüp itibarını kazanıp, halkı kurtaracak mıydı? Buna sadece kendisi karar veremezdi çünkü Keata’nın yardımı olmadan ve yanında savaşan başka arkadaşları olmadan bu biraz zor görünüyordu. Özellikle Keata’nın sözleri daha önemliydi onun için. Her ne kadar düzeltilmesi gereken bir sistem olsa da Keata herzaman onun için daha önemli olmuştu. Gurur adını verdiğimiz o tuhaf içgüdü onda bulunmazdı. Bu, türe dayalı bir özellik değil kişisel bir şeydi. Bu onu kötü biri yapmazdı ama saygınlığını oldukça düşürüyordu. Yine de başardığı işler ve başarabilecekleri bilindiği için bunun da pek bir önemi yoktu. Ama o yinede emindi, Keata’nın bir vatan sever olması, henüz Procyon’da işlerinin bitmediğini gösteriyordu. Bu yüzden Ashtor’a doğru yola çıkarken Senezata’dan Defond’un etkisini kaldırmak için yardım istedi. Senezata bu soruyu duyunca bir Naikhum’un yüzüne has olan o kızgın ifade beliriverdi ve parmağını Loi’nin alnına dokundurdu;
    
     -Konsey eğer sizi silahsızlandırırsak Ashtor’a ayak basmanıza izin verebileceklerini söyledi, artık Ashtor halkının bir parçasısınız, Medala kıtasının kuzey kıyısında bulunan bir tesise yerleştirileceksiniz ve orada yaşamaya alışacaksınız. Üzgünüm Loi ama şartlar böyle. Ancak böyle güvende olabilirsiniz.
  
    Loi Keata’ya umutsuzca baktı. Keata Loi’ye ne söylendiğini bilmiyordu. Loi ona durumu anlattı. Keata’nın zümrüt yeşili gözlerinin içinde bulunan kramatoforlar anında salgıladıkları karatonoidle alev gibi yanmaya başladı. Tabi Loi bu olayı çoğu zaman gözlemleyebildiği için, Keata’nın bir canavara dönüşmüyor olduğundan emindi. Keata sadece kızmıştı. Ama kızdğında canavara dönüşmekten ziyade bir canavar gibi davranabilirdi. Öyle de davrandı.
  Ashtor’un tozlu atmosferine giren hava filosunun, kapısız, Naikhum icadı araçlarından faydalanan Keata, acil durum Jetpack’ini asılı olduğu askıdan çektiği anda kendini kapıdan dışarı attı!

                

                  İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU...
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları 1 - 2
« Yanıtla #5 : 09 Ocak 2011, 00:11:47 »
Güzelmiş. Bilim-Kurgu severim ve bu da güzel bir giriş olmuş devamını merakla bekliyorum :)

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları 1 - 2
« Yanıtla #6 : 09 Ocak 2011, 00:19:16 »
Teşekkürler devamını yaklaşık bir saat sonra okuyabilirsiniz :)
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Geçmişin Son Kalıntıları 1-5
« Yanıtla #7 : 09 Ocak 2011, 02:10:43 »
                                 GEÇMİŞİN SON KALINTILARI

                                            ÜÇÜNCÜ BÖLÜM;

                                               CANX



         —Atmosferden bu hızla çıkamayız, hızı artır!
         —Bu sakat Naikhum gemisiyle pek mümkün değil!
(Alnına şiddetle mavi, kemikli, soğuk bir parmak dokunur)
         —Hiçbir Naikhum gemisi sakat değildir, sadece bu gemi taşımacılık için tasarlanmıştır, savaşmak veya iki gerizekalının kaçmasını sağlamak için değil.
         —Özürdilerim Senezata, öyle demek istemedim sadece böyle bir anda Loi’nin de uyguladığı baskıyla biraz sinirlendim.
         —şimdi de beni mi suçluyorsun? Hatırlatırım bayan, senin yüzünden buradayız!
         —Özürdilerim efendilerim ama ATMOSFERDEN ÇIKMAYA ÇALIŞIYORUM!

   Üçü’de birbirine laf yetiştirmeyi bırakıp, Keata’ya aracı düzgün kullanabilmesi için yardım ettiler, üç dakika sonra uzay boşluğundaydılar. Hedef ise Drableodia. Keata’nın çaldığı gezegenler arası kargo gemisi sadece Delilah Sistemi içinde görev yapıyordu. Zaten Procyon’da aynı sistemde bulunmaktaydı ancak, Drableodia ve Ashtor’a göre daha uzak bir yörüngedeydi. Bu yüzden bir aylık bir süre sonunda Procyon’a ulaşabileceklerdi. Ama ondan önce, Drableodia’da durup yakıt almaları gerekiyordu. Senezata onlara kızgındı çünkü, onları kaçırmaya yardım etmişti ve kendi görevini hiçe saymakla bir suç işlemişti. Keata’nın gemiden atladıktan sonra üstüne düştüğü bu kargo gemisi özel olarak Senezata tarafından kiralanmıştı. Asıl plan Ashtor’a indikten sonra bu gemiye binip, gezegenden ayrılmaktı ancak Keata’nın bu kadar aceleci olan ruhu bu tür bir plana sadık kalamayacağını göstermişti. Keata gemiye atlamadan önce gemiyi kullanan kişiyi eğer merak ediyorsanız: “Canx”, Kages Yıldız Sisteminden, teknolojiyi evrensel boyutlarda anlayıp, kavrayabilen bir mahluk. Senezata’nın en iyi dostlarından biri ve Ashtor’un sadece ortamını beğendiği için kendi evini, gezegenini ve sistemini bırakıp burada, Delilah’ta, Ashtor’un Leanh kıtasının batı koyunda yaşamayı seçen dahilik ve çılgınlık arasında gidip gelen  beyniyle mutlu bir şekilde yaşayan bu yaratık şu anda geminin depo kısmında, hız limitleyicisini kaldırıp, bu aracı daha da hızlı gitmesi için zorlamaya yönelik bir işlem peşinde oyalanmakta ve kontrolü sorumsuz bir komutan, bir kız çocuğu ve ses telleri olmayan tuhaf bir yaratığa bırakmakta. Bundan da gayet hoşnut.
  
    —Canx, orada her şey yolunda mı?
    —Herşey hiç bu kadar yolunda olamazdı. Limitleyiciyi tam 5 dakikada kaldırdım! Bu benim için bir rekor!
    —İyi de sen orada bulunalı yarım saat oluyor! Bunu bize daha önce neden söylemedin?
    —Dolapta Cydonia bitkisinin meyvelerinden buldum! Oldukça lezzetli, meşgulüm, üzgünüm!
 
(Loi  Senezata’ya dönerek)

    —Arkadaşından resmi olarak nefret ettiğimi gösteren bir belge imzaladım, okumak istermisin?
    —Ona iyi davran! Bize oldukça yardım edecek. Sen bile şaşırırsın.
(Keata, Loi ve Senezata’ya heyecanla bağırarak)
    —Drableodia’ya varmak üzereyiz, tahmini varış süresi bir saat!
    —Geminin hızını artırabilirsin, dostumuz limitleyiciyi kırmış.
    —O zaman sıkı tutunun!

    Keata gemiyi ışık hızının onda ikisi hızında artırır ve Drableodia’dan yedi saniye uzaklıkta hızı düşürür. Neredeyse hiç denilecek kadar az olan bir atmosferi bulunan bu taş parçasındaki üsse iniş yapıp yakıt depolarlar. Yakıt aldıktan sonra tekrar yola çıkarlar. Canx tekrardan kontrolü ele alır. Kontrol çubuklarının altından bir bölme açar.
    —Bakın, siz yakıt doldururken tüm Cydonia’ları bu bölmeye yerleştirdim. Böylece tekrar acıktığmızda o soğuk depoya inmek zorunda kalmayız!
    —O yediğin şey her ne ise, şahsen tadına bakmamayı yeğlerim. Oldukça tuhaf bir görünümü var.
    —Gezegeninde hiç mi yok bunlardan? Oysa her türlü gezegende yetişebilen bir meyvedir. Bir keresinde Güneş sisteminde, Dünya adlı bir gezegendeydim. Orada henüz gezegen birliği kurulmamış. Üzerinde yaşayan en zeki yaratıklar, kendilerini İnsan olarak adlandırmış ve çoğu hala kocaman evrende başka gezegenlerde yaşam olmadığını düşünüyor. Farklı kıtalarda yaşayan insanlar çoğu zaman diğer kıtalarda yaşayanlardan hoşlanmıyor. Oldukça geri kalmış bir uygarlık. Ancak gezegenin sevdiğim tarafı üzerinde çok sayıda Cydonia yetiştirmeleri. Hatta bir birlik kuramadıklarından dolayı kıtalar ve kıtalardan daha küçük olan bölgelerde Cydonia’nın adı türlü çeşit şekle giriyor. Bazıları buna Qince, bazıları Quitte, kimisi Membrillo, bazısı Mela Cotogna ve bir kısmı ise Ayva diyor. Oldukça karışık bir düzen değil mi?
(Üçüde çenesini kapamış {Senezata için geçerli olmasa da} dik dik Canx’a bakarken, Loi söze karışır)
    —Madem orada yaşayanlar başka gezegenlerde yaşam olmadığını düşünüyor, seni görünce verdikleri tepki ne oldu?
    —Sana anlattığım o kadar ilginç isimlendirmeden kafana takılan tek şey bu mu? Neyse ben söyleyeyim, orada gizli bir üsse iniş yaptım. Varlığımdan sadece 24 kişilik bir heyet, 10 tane asker, 5 bilim insanı ve 1’de yüksek yönetici haberdar. Nedense beni diğer insanlardan gizlediler. O insanları korkutabileceğimi düşündüler. Bence saçma ama beni ilgilendirmez. Yüksek miktarda Cydonia depolayıp gezegenden ayrıldım.
    —Bu çok saçma!
O sırada Keata söze karışarak;
    — Gizli üs dedin de aklıma geldi, Procyon’a vardığımızda nereye iniş yapabiliriz? Defond şirketi ve şirketin elindeki tüm tesisleri yok etti…
(Loi Keata’ya gülümseyerek)
    —Aslında aklımda çok iyi bir yer var!

          
             ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU...
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları 1 - 2 - 3
« Yanıtla #8 : 09 Ocak 2011, 16:16:07 »
Üçüncü bölüm diğerlerinin yanından sıyrılıp öne çıkmış resmen. Özellikle başkahramanlarımızın aralarında geçen mizah içerikli bölümler ve dünya macerası olayı, oldukça hoş olmuş. Uslübu bu şekilde devam ettirirsen çok daha büyük bir zevkle okumaya devam ederim hikayeni.

Devamını bekliyorum!

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları 1 - 2 - 3
« Yanıtla #9 : 10 Ocak 2011, 20:51:06 »
saolesen bacı, dediin gibi olması için uğraşıyorum! umarım 4. daha güzel olur :/
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları 1 - 2 - 3
« Yanıtla #10 : 11 Ocak 2011, 18:02:31 »
Hikaye devam ettikçe tuhaf ve hoş bir etki oluşmaya başladı. Heyecanla beklemekteyim ^^
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Geçmişin Son Kalıntıları 1 - 2 - 3
« Yanıtla #11 : 11 Ocak 2011, 22:03:37 »
Haklısın aslında gerçekten dediğin gibi olmaya başladı, yorum için teşekkür ediyorum! :)
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Geçmişin Son Kalıntıları 1-5
« Yanıtla #12 : 16 Ocak 2011, 02:16:46 »
                                              GEÇMİŞİN SON KALINTILARI
                                                    
                                                    DÖRDÜNCÜ BÖLÜM;
                                                  
                                                    WEGGIUM PLATOSU


     —Ve şurdaki korulukta duran uzun Weggit ağacının altında Legrante’nin 3. Gizli üssüne girebileceğimiz bir kapak var.
     —İyi güzel de sizin diktatör buraları askerlendirmedi mi?
     —Gerek duymadı. Platonun çevresindeki dağlar yüksek miktarda soperium madeni içeriyor. Bu maden de çevredeki tüm iletişim araçlarının sinyallerini bozabilecek kadar güçlü bir manyetik alan oluşturuyor.
     —Bu yüzden mi hepimiz paraşütle atladık ve güzelim gemi dağlara çarpıp havaya uçtu?
     —Gemiyi buraya indirmeye çalışsak muhtemelen biz de havaya uçardık…
     —O gemiyi sevmiştim..
     —Bırak şimdi gemiyi, karnımızı doyurup yola çıkmalıyız.
     —yeterince topladık bence, Keata ve senezata’yı bulup, karnımızı doyurup sizin şu ağacın altındaki kapaktan içeri atalım kendimizi. Bu arada ne tarafa gittiklerini biliyor musun?
     —Bilmem iniş yaptığmızda senezata’yı da kolundan tutup Kopry toplayacaklarını söyledi, şimdi buluruz merak etme.
     —sen iniş yeri olarak burayı belirledikten beri konuşmadı ve gözleri renkten renge girdi, ben sormadan anlatırsın diye düşündüm ama sorsam daha iyi olurdu sanırım?
     —Sonra anlatırım…İşte orada, Weggit topluluğunun kenarındalar!

  Direniş yıllarında Keata ve Loi, şu anda üzerinde bulundukları Weggium Platosu’nda kısa süreliğine görev yapmışlardı. Amaçları, Sorperium madeni toplayan işçileri korumaktı. Bu madeni topluyorlardı çünkü Legrante bunları, düşmanlarının vericilerini bozmak için silah olarak kullanıyordu.
Keata ve Loi göreve başladıkları ilk yılın 2. evresinde tanışmışlar, tanıştıktan 2 hafta sonra da burada kısa süreli göreve başlamışlardı. Etrafında olup bitenlerden çok içinde olup bitenlerle yaşamayı seçen Lord Feloa La Loi, takım arkadaşı olan bu genç, yetenekli ve gönüllü olarak burada çalışan vali kızından bayağı bir hoşlanmış olacak ki, askeri bir tesiste 2 haftalık bir iş arkadaşlığı ardından birbirleirni sevmişler (sistemler arası sevme diferansiyelini hesaba katıp Dünya’ya göre düşünmemenizi rica ederek) ve başkandan sadece Weggium Platosu’nda görev yapmak için izin almışlardı(etraflarında daha rütbeli kimse olmadığı için burayı bir kaçamak olarak nitelendirdiler).
 
  Birkaç ay bu böyle devam ettikten sonra Keata’nın sadece usandığı için Loi’den artık hoşlanmaması, Lord’umuzun bunu kabullenemeyerek görev yerini değiştirmesi gibi pasif olaylardan 7 Procyon ayı sonra, başkanın sebep olduğu bir emirle Keata ve Loi tekrar bir arada göreve başlarlar. Defond’un gemisine ulaşmayı amaçlayan bu göreve birlikte 2 yıl devam ederler ve en sonunda geminin yerini tespit ettiklerini sanırlar. Ardından ne olduğunu biliyorsunuz. İşte bugün Weggium Platosu’na iniş yapmaları Loi’nin aklına bir umutla beraber gelmişken, Keata bu durumdan hiç hoşnut olmaması bu yüzdendi. Canx bu hikayeyi sizden sonra öğrenecek, ayrıcalıklısınız ;).

   Beyaz derisi, uzun kol ve bacaklarının üstünde bulunan lacivert çizgiler, vahşi bir hayvanı andırsa da, üzerindeki kumaş keşiş elbisesiyle erdemli bir yaratığa benzeyen Canx bunu pek belli edemiyordu. Ancak kafasındaki çengel gibi boynuzları ağacın dalına geçirip, uzun, kaslı kuyruğunu da gizli tünelin kapağının sapına dolayan Canx var gücüyle kapağı zorladıktan kısa bir süre sonra pas tutmuş kapağı açtı. Önden giren Loi’yi önce Keata, ardından Senezata ve ardından kapağı tekrar kapayan Canx izledi. 3 kilometrelik bir mesafe kat ettikten sonra kendilerini, geniş, su tankına benzeyen bir bölmede buldular. Kenarda bir merdiven, onun ucunda da başka bir kapak. Kapağı açmak için uğraşan Canx başarısız olunca henüz kullanmasını tam öğrenemediği protez kolunu test etmek amacıyla Loi, kapağın önüne geçti. Kerpeten gibi metal parmakları kapağın kolunun etrafına sardı ve var gücüyle çekti. Kendisinin de şaşıracağı bir şekilde kapak açılmadı ancak kapağın 5 cm lik bir mesafeyle çevresindeki tüm metal yırtıldı ve eskisinden daha büyük olan giriş ağzıyla bu tünele de giriş yaptılar.
 
  50 metre sonra metal bir asansöre ulaştılar. Senezata asansörü öncelikle bir kat yukarı ayarladı. Burası sadece bir depoydu. Bir kat daha çıktılar; şirketin eski planları, bir kat daha; kıyafet dolapları ve duşlar. Bir kat daha çıktıktan sonra ise boş bir park alanı ve ıssızlığın içinde, yerde yatan bir cesetle karşılaştılar...


                  DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU...
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Geçmişin Son Kalıntıları 1-5
« Yanıtla #13 : 21 Mart 2011, 23:17:26 »
                                        GEÇMİŞİN SON KALINTILARI

                                                               BEŞİNCİ BÖLÜM;

                                                                ZAMAN FARKI


Bir kişi kendi kendiyle sesli konuşursa kişilik bölünmesi olarak düşünülebilir… Bir kişi kendinden kaçıyorsa,  karakteristi özelliklerinden hoşlanmadığı içindir… Bir kişi  kendi kendine dokunuyorsa bu da cildini mi keşfetmeye girer? Bunu bilmiyorum ancak bu bahsettiklerim tek bir ruhun, tek bir bedeni, iki kişi olarak saymasıyla olan şeylerdir… Ancak iki aynı ruhun ve bu ruhu saran iki aynı kılıfın bir arada bulunması hiç de iyiye alamet değildir! Cesedi gördükten sonra asansörden çıkıp cesedi incelemeye giden bu fantastik Delilah'lı dörtlü, karşılaştıkları şey karşısında küçük dillerinin (Senezata ve Canx için geçerli olmasa da) üzerindeki iki yana uzayan kıkırdak benzeri yapıyı yutmak üzereydiler. Bunun sebebi ise cesedin, Loi’nin ta kendisine ait olmasıydı. İlk önce bir klon olarak düşünseler de Loi’nin, kendi cesedine yaklaşmasıyla aralarında elektron parçacıklarının yer değiştirmesi durumu gayet rahat açıklıyordu. Senezata ve Canx hemen Loi’yi cesetten uzaklaştırdılar ve;

—Canx, sen Keata ile birlikte Loi’nin cesedini incele ve doku örneği al; mümkün olursa karbon sayısından hangi Loi’nin gelecekteki ve hangsinin geçmişteki olduğunu öğrenebiliriz.
—Bunun gelecekteki olduğu gayet belli, eğer geçmişteki olsa şu an burada canlı olarak bulunmazdı değil mi?
—Emin olmak zorundayız Canx…

Fazla sorgulamayıp, Keata’nın yanına giden Canx, işe bir tutam saç teli alarak başlar. O sırada Senezata bir şok halinde bulunan Loi’yi bir üst kata çıkarır. Burası eskiden konferans salonuydu. Şimdi ise bir duvarı olmayan ve içindeki tüm eşyaların yanmış olduğu bir harabe… Loi ayaklarının güçsüzleştiğini hissetti ve yere çöktü. Senezata onu yakaladı ve yavaşça yatırdı. Loi ağlamaklı bir sesle:

—Ben..ben ölüyorum Senezata, bunlar benim son günlerim!
—Sakin ol dostum böyle bir şey olmayacak hangi sebepten öldüğünü keşfedeceğiz ve işaretler kendini gösterdiğinde seni oradan uzaklaştıracağız…
—Hayır! Bu işe yaramaz! Eğer ölmem gerekiyorsa zaten öleceğim bunu sen de biliyorsun, beni kandırmaya çalışma! Ama ben Keata’yı gerç…

Konuşmanın devamını getirmedi, Senezata zaten sürekli aklından geçenleri biliyordu, ona anlatmasının bir faydası yoktu. Loi başını diğer yana çevirdi ve gözünden bir damla yaş süzüldü. O anda  “ding”  sesiyle açılan asansörden Canx ve Keata çıktı. Senezata merakla Keata’ya baktı.

—(Loi’ye bakarak) Lordum!... Sanırım ölüm sebebiniz… ( çantasından tuhaf şekilde bir hançer çıkararak) Bu hançer!
Loi yavaş yavaş ayağa kalkar. Gözleri hyroch taşı gibi açılmış hançere bakıyordu.
—Sakın hançerin ucuna dokunma! Onu hemen yere koy!
—Loi neler oluyor?

Loi koşarak Keata’dan hançeri kapar ve 3-4 metre ilerisine savurur. Mekanik kolundaki iyon saati evrensel saatle tam 11:13:108’i göstermekteydi.

“11:13:109” —Keata! Senezata! Geri çekilin! “11:13:110”, “11:13:111”, “11:13:112”, “11:13:113”!

Hançerin sapında kırmızıyken yeşile dönen küçük sinyal ışığıyla birlikte hançerin tpkı bir yılanın dişlerinden zehir gelmesi gibi, hançerin uçlarından fosforlu yeşil denilebilecek bir sıvı salınımı gerçekleşti ve ardından da Loi şaşkınlıkla bağırdı;

—Henüz ölmedim!
— Henüz ölmedin de ne demek? Alt katta sana ait bir ceset var!
—Kolu mekanik miydi?
—Ben… aslında ben hançeri bulduktan sonra… koluna pek dikkat ettiğimi söyleyemem, üstünde uzun bir ceket vardı!
—Keata! 9 yıl önce bu binada bir Nagoi ajanı beni etkisiz hale getirdi ve koluma bu hançeri sapladı ancak hiç gücüm kalmadığından onu çıkaramadım bile ve ardından bilincim kapandı. Uyandığımda hastanedeydim, kolum sadece sarılıydı ve şirkette çalışan birkaç arkadaş yanımda duruyorlardı. O hançerin kolumdan ne zaman çıktığını ve hastaneye ne zaman götürüldüğümü hatırlamıyorum…
—…Çabuk alt kata!

Oraya gittiklerinde cesedin bulunduğu yerde sarı, Loi’nin cesedinin şeklinde bir enerji alanı yavaş yavaş sönmekteydi. Tahminler bu enerji alanının bir iyon bulutu olduğu yönündeydi.

—Yani az önce burada bulunan ceset geçmiştendi ama bilinmeyen bir nedenden ötürü şimdiki zamana geldi ve biz onun hayatını mı kurtardık? Yani senin?

Keata’nın oldukça aklı karışmıştı, Loi ise tam tersine her şeyi şimdi anlamıştı.

—Evet, yani bir bakıma… Ama bu durumda ya burada olmamız bir tesadüf değil, yada bu yarı ölü Loi’nin burada olması bir tesadüf değil!

O anda dışarıda bir tür motor sesi duyarlar ve hepsi üst kata çıkıp yıkılmış duvardan dışarıya bakar. Tuhaf görünümlü bir araç tıpkı o ceset gibi sarı bir iyon bulutuyla kayboluverir! İz bırakmadan…(6 saniyelik bir iyon bulutu hariç.)


                            BEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~