Kayıt Ol

Gölge (13) - Son

Çevrimdışı Lunacy

  • ***
  • 435
  • Rom: 8
  • ₪₪
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (3)
« Yanıtla #30 : 17 Ocak 2010, 21:32:19 »
Genel olarak Laughing Madcap ve Elerki' ye katılıyorum.
Bölümler uzun değil, sıkmıyor okurken. Betimlemelerin çok güçlü, gereksiz ayrıntılar olmadığı gibi, okuyucunun gözünde rahatça canlanıyor yazdıkların. anlatımın da gayet akıcı. devamını merak ettim açıkçası =)
*Karanlık havasından birşey kaybetmemişsin hayır :D
Spoiler: Göster
Bi de eline sağlk tatlm =)

₪ Hail to the Thief ₪

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
4
« Yanıtla #31 : 18 Ocak 2010, 22:05:37 »
1655

Roma sokaklarında ilerledi adam. Sokak her zamanki gibi karanlıktı. Taş yollar ise su içinde, tam olarak görevini yapamayan kanalizasyonun azizliğine uğramış bir şekilde kokuyordu. Şehrin ana sokaklarından bir tanesini takip etti adam ve beyaz binayı gördü -yada aslında beyaz olması gereken binayı. Kapıya geldi ve rahiplerin giydiği tarzdaki giysisine bir düzen verdi. Nöbetçi ona ağır adımlarla yürürken, oda adamın gözüne baktı.

"Üzgünüm efendim ancak gecenin bu saatind-"

Alexander elini kaldırdı ve hızlıca konuşmaya başladı. "Papa Innocentius Decimus beni bekliyor. Bence burada sorun çıkartman pek hoş olmaz." Sesindeki garip tını, nöbetçiyi etkilemiş gibiydi.

"Pe-peki efendim. Buradan buyurun."

Alexander önünde açılan demir kapıların arasından geçti ve merdivenlerden yukarıya çıktı. Adımlarını sessizce attı. Koridorun biraz ilerisinde, bir kapının ardında titreşen ışığı fark ettiğinde adımlarını o yöne çevirdi. Kapının aralığından baktı. Sonra kapıyı hafifçe itip içeri girdi.

Papa adama bakmaksızın konuşmaya başladı.

"Ah, eski dostum Alexander..." Bir yandan bir kağıda bir şeyler yazıyor ve mührünü basıyordu. "Ziyarete gelmen ne kadar  ince bir davranış. Sana nasıl yardımcı olabilirim?"

Alexander masanın diğer tarafında durdu. "Innocentius... Dostlarım senin zamanının geçtiğini söylüyorlar. On bir sene yeterli."

Papanın kalemi durdu ve Alexander'a dik bir şekilde baktı. "Yoo bunu isteyemezler."

Alexander hızlı bir hamle ile Papa'nın arkasına geçti ve boynundan yakaladı. "Ne yaşlı ne güçlüsün Nosferatu köpeği. Yeterince izin verildi, bir haftan var. Sonra gidiyorsun."

"Ve yerime sen geleceksin öyle mi? Alexander?" sesinde kibir ve nefret vardı.

"Beni küçümseme. Buradaki işin bitti. Mezara yattıktan sonra seni alacaklar. Sen yaşamına devam edebilirsin ancak, Papalığın burada bitti. Khaibit soyu yeni hükümdürlar, en azından bir süreliğine."

Innocentius hiç bir şey demedi. Teslimini belli eden bir şekilde kafasını salladı sadece. Alexander bunun üzerine odadan çıktı ve ağır adımlarla sarayı terk etti.

***

1356

Susuzluktan ölüyordu. Bu şeye dönüştüğü zamandan beri kan içmeyi reddetmişti. Bir günün ardından -ki bu süre ona çok daha fazla gelmişti- ölüyordu artık. Kontrolünü kaybetmiş bir şekilde evde, oraya buraya saldırıyordu. Evin perdeleri yırtılmış, döşemeler çizik çizik olmuş ve kırılmadık ayna kalmamıştı.

Kendini masanın üstüne attı ve tırnaklarıyla masanın üzerini çizmeye başladı. Sonra, hiç beklemediği bir anda, bir elin onu yakaladığını hissetti. Parmakların değdiği yerden bir karıncalanma hissetti. Sarhoş gibi kendini bıraktı bir an. Ağzına bir sıvı damlatıldığını hissetti ardından. Ne zamandır içtiğinin bilincinde olmadan içti. Bu su değildi, bu içtiği hiç bir sıvı gibi değildi. Ve bir daha öyle bir sıvı hiç içmedi.

Gözlerini açtı.

Karşısında uzun ve yakışıklı bir adam vardı. Işık saçıyordu adeta ve Alexander ona baktığında, sadece bir ilüzyona baktığını anladı.

"Tanıştığımıza memnun oldum Alexander" dedi adam. "Kendini böyle heba etmemelisin." Gülümsemesi Alexander'ın içini rahatlattı ve bir yandan korkuttu.

"Se-sen kimsin?" diye hırlayabildi ancak, kana bulanmış ağzıyla.

Adamın tebessümü büyüdü. "Senin soyun yakında büyük bir tehlikeye girecek Alexander, tavsiyem, hayatta kalmaya bak. Kimsenin karşısına böyle çıkmam ancak sende özel bir şeyler var evlat." Elini ceketinin içine soktu ve bir kart çıkardı. "Tanıştığıma memnun oldum, kendimi tanıtmama izin ver." Kartı uzattı.

Alexander kartı aldı ve üstüne baktı. Hiç bir şey yazmıyordu, sadece simsiyah ve pürüzsüzdü. Kafasını kaldırdı ve tam bir kelime edecekken adamın karşısında olmadığını fark etti. Kana bulanmış giysileriyle yavaşça ayağa kalktı ve topallayarak alt katın merdivenlerinin başına geçti.

______________________________________________________________________
İkinci kısmı dinleyerek yazdım: http://www.youtube.com/watch?v=Yr1p4F0dKjY
Spoiler: Göster
Please allow me to introduce myself
I'm a man of wealth and taste
I've been around for a long, long year
Stole many a man's soul and faith

And I was 'round when Jesus Christ
Had his moment of doubt and pain
Made damn sure that Pilate
Washed his hands and sealed his fate

Pleased to meet you
Hope you guess my name
But what's puzzling you
Is the nature of my game

I stuck around St. Petersburg
When I saw it was a time for a change
Killed the Czar and his ministers
Anastasia screamed in vain

I rode a tank
Held a general's rank
When the Blitzkrieg raged
And the bodies stank

Pleased to meet you
Hope you guess my name, oh yeah
Ah, what's puzzling you
Is the nature of my game, oh yeah
(woo woo, woo woo)

I watched with glee
While your kings and queens
Fought for ten decades
For the gods they made
(woo woo, woo woo)

I shouted out,
"Who killed the Kennedys?"
When after all
It was you and me
(who who, who who)

Let me please introduce myself
I'm a man of wealth and taste
And I laid traps for troubadours
Who get killed before they reached Bombay
(woo woo, who who)

Pleased to meet you
Hope you guessed my name, oh yeah
(who who)
But what's puzzling you
Is the nature of my game, oh yeah, get down, baby
(who who, who who)

Pleased to meet you
Hope you guessed my name, oh yeah
But what's confusing you
Is just the nature of my game
(woo woo, who who)

Just as every cop is a criminal
And all the sinners saints
As heads is tails
Just call me Lucifer
'Cause I'm in need of some restraint
(who who, who who)

So if you meet me
Have some courtesy
Have some sympathy, have some taste
(woo woo)
Use all your well-learned politesse
Or I'll lay your soul to waste, mmm yeah
(woo woo, woo woo)

Pleased to meet you
Hope you guessed my name, mmm yeah
(who who)
But what's puzzling you
Is the nature of my game, mmm mean it, get down
(woo woo, woo woo)

Woo, who
Oh yeah, get on down
Oh yeah
Oh yeah!
(woo woo)

Tell me baby, what's my name
Tell me honey, can ya guess my name
Tell me baby, what's my name
I tell you one time, you're to blame

Oh, who
woo, woo
Woo, who
Woo, woo
Woo, who, who
Woo, who, who
Oh, yeah

What's my name
Tell me, baby, what's my name
Tell me, sweetie, what's my name

Woo, who, who
Woo, who, who
Woo, who, who
Woo, who, who
Woo, who, who
Woo, who, who
Oh, yeah
Woo woo
Woo woo


Not: Diğer yazıların hepsinin bölümlerine yılları ekledim.
#rekt

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (4)
« Yanıtla #32 : 19 Ocak 2010, 00:32:49 »
Baal Adramelech,

Vay vay... Bir geçiş bölümü fakat cidden güzel! Diyeceksiniz ki geçiş bölümleri güzel olamaz mı? Ben genelde geçiş bölümlerinde sıkılırım fakat bunun içinde yine o, sizin rahatlıkla okumamızı sağlayan ve ufak aksiyon kırıntıları barındıran metniniz içine çekiverdi.

Yılları yazmanız bir açıdan iyi olmuş fakat bakalım o yıllar daha çok önem kazanacak mı ilerledikçe siz. :)

Elinize sağlık. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (4)
« Yanıtla #33 : 19 Ocak 2010, 13:03:58 »
Baal Adramelech,

Vay vay... Bir geçiş bölümü fakat cidden güzel! Diyeceksiniz ki geçiş bölümleri güzel olamaz mı? Ben genelde geçiş bölümlerinde sıkılırım fakat bunun içinde yine o, sizin rahatlıkla okumamızı sağlayan ve ufak aksiyon kırıntıları barındıran metniniz içine çekiverdi.

Yılları yazmanız bir açıdan iyi olmuş fakat bakalım o yıllar daha çok önem kazanacak mı ilerledikçe siz. :)

Elinize sağlık. :)

Teşekkürler ^^

Bende geçiş bölümlerini iyi yazamam aslında ama bunu geçiş olarak düşünmemiştim, belki o yüzden güzeldir :P Sanırım sadece bana sıkıcı geliyor yazdıklarım ahah.

"Gölge: Bir Vampirin Biyografisi" şeklinde bir isim düşünmüştüm ilk. Sonra sadece "Gölge" daha iyi olur gibi geldi. Üç farklı zamandan giderek Alexander'ın hikayesini anlatacağım bu nedenle önemli o tarihler. Yoksa bolca karıştırılacak. Zaten düşününce üç evre var onun hayatında.
#rekt

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (4)
« Yanıtla #34 : 21 Ocak 2010, 00:03:40 »
Papa Alexander Septimus (1655-1667) :D

Vay be, bu tarz tarihsel gerçeklerle uyumlu hikayeler gerçekten hoşuma gidiyor. Sen zaten vampir kurgusu kurmakta ustasın. Hele bir de işin içine bunlar girince süper olmuş. Alternatif tarih meselesi çok iyi bir tema, ben de bir aralar Fransız Devrimi için denemeye çalışmıştım ama olmadı, iyi ki bırakmışım, burda ustası varmış :D

Sana önerim, zaman içerisinde söylediğin en küçük bilgi kırıntısının bile doğruluğunu kontrol etmen. En azından yanlışlanabilir olmadığını. Mesela bir uyuz çıkıp da 1655 yılında Roma'da kanalizasyon problemi yoktu diyebilir :D

Hikayenin havası da çok iyi gidiyor, tebrikler.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (4)
« Yanıtla #35 : 21 Ocak 2010, 00:09:10 »
Papa Alexander Septimus (1655-1667) :D

Vay be, bu tarz tarihsel gerçeklerle uyumlu hikayeler gerçekten hoşuma gidiyor. Sen zaten vampir kurgusu kurmakta ustasın. Hele bir de işin içine bunlar girince süper olmuş. Alternatif tarih meselesi çok iyi bir tema, ben de bir aralar Fransız Devrimi için denemeye çalışmıştım ama olmadı, iyi ki bırakmışım, burda ustası varmış :D

Teşekkürler Amras :D Alternatif tarih gibi sayılır... Hani aslında normal insanların hayatında bir şey değişmemiş durumda. Onlar hala papaydı dindi filan gidiyorlar. Vampirler saman altından yürütüyorlar biraz mevzuyu.

Sana önerim, zaman içerisinde söylediğin en küçük bilgi kırıntısının bile doğruluğunu kontrol etmen. En azından yanlışlanabilir olmadığını. Mesela bir uyuz çıkıp da 1655 yılında Roma'da kanalizasyon problemi yoktu diyebilir :D

Hikayenin havası da çok iyi gidiyor, tebrikler.

Valla kanalizasyon problemi olması lazım ya... Hani araştırmadım da... Bi dakka, zaten alternatif tarih bu. Benim hikayemde var işte =P ahah.

Teşekkürler tekrardan ^^
#rekt

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
5 - İki Mesaj Altta-
« Yanıtla #36 : 23 Ocak 2010, 19:28:02 »
Edit: Uuu. Tekrardan yazılacak. Okudum ve hiç beğenmedim =)

#rekt

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (5)
« Yanıtla #37 : 23 Ocak 2010, 19:52:05 »
Alıntı
Baal Adramelech,

Bölümün içeriğiyle ilgili bir şeyler söylemeden önce belirtmem gerekir ki -benim okuduğum sırada siz metnin üzerinde düzenlemeler yapmadıysanız- gördüğüm kadarıyla tekrar eden yazım yanlışları var. Daha önceki bölümlerde herkesin yapabileceği kadar vardı ama bu bölümde biraz aceleci davranmışsınız sanırım. Şu sıralar Tolkien'ın Hobbit'ini çizgi roman şeklinde okumaktayım ve onda gördüğüm hataları anımsattı bana. Bilmiyorum başkasının dikkatini bu derece çeker mi ama benim çekmekte. :/

Bölümün içeriğine gelince... Diğer bölümlerden daha az etkili olduğunu söyleyebilirim. Heyecan verebileceğiniz ama -en azından bana- veremediğiniz bir bölüm bence. Diğer bölümleri ele aldığımızda, kısa ve buna rağmen okuyucuyu çok rahat yakalayan bölümler diyebilirim kendi adıma ama bu bölümde aynı şeyi hissedemedim ben.

Çok güzel bir hikayeniz var. Bu bölümün sorunu bence uzun olmak istiyor olması. Bölümün kendisi bunu gerektiriyor olabilir. Bu kısalıkla yazılabilecek ve sizin anlatmak istediğiniz şeyleri içerebilecek en iyi hali bu belki de...

Elinize sağlık. Devamını bekliyorum. :)

Demiştim... :)

Şimdi ise yorumumun altına, düzenleyip eklediğiniz güzel bir geçiş bölümü görüyorum -kendi adıma. Bilinmeyenleri kesitler halinde vermişsiniz ve bunu yaparken de okuyucu için gerekli canlandırma ipuçlarını da eklemişsiniz bence.

Bölümünüzü düzenlediğiniz için bir okur olarak çok teşekkür ederim. Elinize sağlık. :)

 
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
5
« Yanıtla #38 : 23 Ocak 2010, 20:52:17 »
1369

"Kıyamet günü yaklaşıyor! Kâfirler ve Cennet'in Krallığını istemeyenler için bir son! Kurtuluşumuz! Diz çökün ve dua edin!"

Rahibin sokağa kurulmuş sahnenin üzerindeki çığırışları pek çok insanın dikkatini çekmişti. Gece yarısı olmasına rağmen rahibin önünde diz çökmüş dua ediyordu onlarca kişi.

Alexander binanın köşesinden izliyordu bütün olan biteni. Son on üç yılda öğrendiği bir şey varsa, o da türünün sonuncusu olduğuydu. Bir kişi daha yoktu onun gibi, gördüğü. Yoksa o bakmayı mı bilmiyordu? Ya da acaba yaşadığı o ilk gün, siyah kartı veren adamın ona söylediği yok oluş...

Kafasından attı bu düşünceleri ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Dar bir sokaktan ilerledi ve sonunda pazar sokağı denilen yere geldi. Ayın ışığı pek vurmuyordu iki üç katlı binaların arasından bu çok geniş olmayan sokağa. Ancak Alexander çok rahat görebiliyordu. Bomboş, taş yollara sahip bir sokak.

 Kan ve et kokusu sokağa öyle işlemişti ki, susadığını fark etti. Yavaş ve sessiz adımlarla ilerledi sokakta. Ve bir koku duydu, ölü vücudunun duymadığı kadar güzel bir koku. Koku solundaki evin içinden geliyordu. Sokaktaki nadir cama sahip evlerden biriydi bu, büyük ihtimalle güçlü biri yaşıyordu.

Birkaç adım atmasıyla camın kenarına geldi ve içeriye baktı. Tahta, pek rahatsız görünen bir sandalyenin üzerinde, uzun, siyah etekli ve siyah, bukle bukle saçlara sahip güzel bir kadın oturuyordu. Alexander kokuya karşı koyamaz bir şekilde pencereyi itti. Pencere yavaş yavaş açılırken kadının dudaklarından bazı sözcükler, yavaş ama çekici bir şekilde çıktı.

"İçeri gel, seni bir süredir izliyordum." dedi kadın. "Adımı sorarsan... Bana Gospel derler."

Alexander camın hemen yanındaki kapıdan girdi ve arkasından kapattı. Kadının yüzüne baktığında anlayamamıştı. Karşısında duran şey, onu etkileyen şey bir insan değildi. Ne bir insana ait gözleri, ne bir insana ait duruşu vardı.

"Ben… Türümün sonuncusu değilim?" dedi Alexander karmaşık zihninden çıkarak.

Gospel ona baktı ve gülümsedi "Hayır, hiç de değilsin. Özel biri bile sayılmazsın... Bir şey haricinde." dedi ve Alexander'ın gözlerine, bir şey ararmış gibi uzun uzun baktı. "Ah... Set'in oğlu. Sen bir gölgesin." yüzüne gülümseme yayıldı. Alexander'ın yüzündeki hiçbir şey anlamamış ifadeyi görünce duraksadı. "Efendin sana hiçbir şey öğretmedi mi?"

"Ne efendisi? Ben yıllardır tek olduğumu sanıyordum.”

"Mmm" Gospel sanki bir şeyin tadını çok beğenmiş gibi dudaklarını yaladı. "Sana öğretecek çok şeyim var o halde. Benimle gel ve sana bizim soyumuzun dünyasında bir yol gösteriyim." Ayağa kalktı ve uzun eteğiyle mutfağa girdi. Bir kapağı kaldırdı ve yerin altına giden karanlık merdivenlerin başında durdu. "Önden buyur."

***

Modern Zamanlar...

"Günahkârlar açın kulaklarınızı! Kıyamet günü yaklaşıyor!"

Yolda dolaşıp etrafa bağıran deli bir adamın sözleriydi bunlar. Alexander gülümsedi. Yüzyıllardır kıyamet günü yaklaşıyordu, ancak ironiktir ki, kimse görecek kadar yaşayamamıştı. Ve büyük ihtimalle o gün hiç gelmeyecekti yıllar içinde. Belki de asla.

 Binanın tepesinden iyice baktı şehre. İnsanlar yavaş yavaş çekmişlerdi kendilerini sokaklardan uzaklara. Sıcak ve ‘güvenli’ evlerindeydi onlar bu saatte.

Şehir gittikçe daha yabancı geliyordu artık ona. Öyle ki, pek çok grup ona karşıydı. Artık elindeki ipleri yavaş yavaş kaybettiğinin o da farkındaydı. Özellikle Lupinlerin son iki saldırısından sonra Alexander'ın yönetiminden şüphe eden kişiler çıkmıştı.

Kıyamet günü bu sefer gerçekten yaklaşıyor muydu? Lancea Sanctum üyesi olduğu zamanlar geldi aklına. O zamanlar söylenen bir kehanet vardı herkesin dilinde. Belki hala söyleniyordur diye düşündü Alexander.

"Ve Düşük-Kan'ın zamanı gelecek.
Elderler'in azaldığı,
Güneş'in ve Ay'ın kararışından önceki,
Ve Lupinler başlayacak hükmetmeye.

Ve O ve O'nun oğulları gelecek.
Vampirlerin azaldığı,
O ve O'nun oğulları,
İntikamı doğudan getirecek."

Yakın zamanda çıkan ve soyunun gücüne sahip olmayan vampirleri hatırlatıyordu bu ona. Çapulcular… Onlardan tiksiniyordu. Ancak belki de o yanılıyordu. 1400'lü yıllarda, Gospel hala yaşarken, çıkan Vampir isyanları sırasında da böyle şeyler olmuştu. Ancak Elderler zorla da olsa kurmuşlardı tekrar düzeni.

Belki yeniden...

Alexander düşüncelerinden sıyrılırken gökyüzüne baktı. Ay, hilal durumundaydı ve bir kaç güne tamamen kararmış olacaktı. Sonra yere baktı. Sokakta tek başına yürüyen bir kadını gözüne kestirdi ve takip etmeye başladı.

***

1430

"Alexander! Yedi! Cevap yedi!" Sırtında kocaman bir yara olan Gospel bağırıyordu. Elindeki kılıcı ile üstüne gelen diğer askerleri hala engelliyordu ancak güçsüzlüğü belli oluyordu. Alexander çığlık attı ve ellerini kaldırıp sanki bir şeyi kafasının üzerine kaldırıyormuş gibi bir hamle yaptı. Ay ışığının yerde oluşturduğu gölgeler, kol gibi hareket edip Gospel ile aralarındaki askerleri bacaklarından çekti ve sürükledi.

Aralarındaki yol açıldığı anda koşmaya başladı Alexander, Gospel’e.

Alexander tam yaklaşmak üzereyken Gospel'in göğsüne girdi soğuk çelik. Çığlık atmadı, sadece gözleri kocaman açılmış, yere bakıyordu boş boş. Adam kılıcı hızlıca çıkardı Gospel’in göğsünden ve bir başkasına yöneldi. "Yedi" diyebildi sadece Gospel.

Önce dizlerinin üstüne çöktü, sonra yere yığıldı. Alexander'ın gözüne baktı ve son bir kelime söyledi.

"Yedi."

Kaslı adam, baltayı Gospel'in boğazına indirdi.
#rekt

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
6
« Yanıtla #39 : 25 Ocak 2010, 19:16:02 »
Spoiler: Göster
İki gündür çıkmış bu hikaye aklımdan... Şimdi yeni bölümü yazıyorum. Bu bölümden sonra yavaş yavaş soruları cevaplamaya başlayacağım...


1369

Alexander adım adım ilerlemeye başladı. Karanlık koridor onu derinlerine çekiyordu ve yavaş yavaş indiği taş merdiven, pek sağlam gözükmüyordu gözüne. Onun bile göremeyeceği kadar karanlıktı içerisi ve bu onu tedirgin eden tek şey değildi.

Arkasından gelen azıcık ışık da kesildi bir süre sonra. Dönüp baktığında, Gospel'in arkasından geldiğini fark etti.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordu meraklı bir ses tonu ile.

"Hayır, şimdi söyleyemem. Sabret Alexander, sana öğreteceklerim hoşuna gidecek." Sesinde sakinlik vardı. Alexander seslerden Gospel'in  bir mekanizmayı kurcaladığını anladı. Bir anda bir alev yürüdü duvarda ve odanın etrafındaki meşaleler yandı.

Alexander dehşet içinde baktı etrafına. Merdivenlerin bittiği noktada bir balkon vardı. Balkon soldan ve sağdan birer merdiven ile ayrılıyor ve yaklaşık 5 metre yüksekliğindeki odanın tabanına iniyordu. Bu odanın tabanından 2-3 metresi silindirdi, devamı ise bir kubbe olarak yükseliyordu.

Odanın dibinde, tozlanmış ve yer yer parçalanmış devasa bir yazıt taşını vardı. Enine uzun olduğu belliydi ancak odanın tamamını kaplamıyordu yine de. Pek çok tahta masa, küçük dikili taşlar, parşömenler... Ancak gözü bir yere takılı kaldı Alexander'ın; Yazıt Taşının üzerinde, büyük bir resim vardı. İki adet büyük figür vardı ve bunları, nereden olduğunu bilmese de, tanıyordu.

Karanlık Tanrı Set duruyordu, çakal başlı. Oğullarına eliyle işaret etmişti. Oğulları yer altından çıkmış ve yeryüzündekilere saldırmıştı. Set'in diğer eli ise bir ankh tutuyordu ancak ankh'ı tutan bir kişi daha vardı. Ölüler'in bekçisi, Köpek kafalı Anubis. Anubis'in bir eli, ölüler diyarının kapısını açmış bir şekilde duruyordu.

Alexander anlamaya çalıştı.

"Hikayemiz bu mu?" dedi Gospel'e.

Gospel ise sadece gülümsedi. "Masaların üzerinde Latince yazıtlar var. Sana bir kaç dil dersi vereceğim Alexander. Göreceksin ki, tek hikayemiz bu değil." Merdivenlerden sağa yöneldi ve teker teker inmeye başladı.

***

1645

Alexander duvarlardaki yarı-kabartma hikayeye baktı. Caine'in Abel'i öldürüşü, Lilith'le karşılaşışı... İlk vampir oluşu... Anlayamıyordu ancak uzun yıllar önce öğrendiği bu hikaye ona çok daha doğru geliyordu. Bir kaç dakika boyunca sessizlik içinde oturdu. Ardından bir adam içeriye girdi.

"Hmm. Alexander, içeri gel." dedi kapının ardından ince bir ses. Alexander düşüncelerinden sıyrıldı ve hemen içeriye girmek üzere kapının önüne geldi. Metal kolu çekti.

Gotik mimarinin çok önemli örneklerinden biri sayılabilecek bir odaya girdi. Koyu gri taşlarla ve ışık geçirmeyecek kadar kalın camlarla süslenmişti. Camların içinde Hristiyan mitolojisinden öğeler vardı. Alexander odadan gözünü alıp önüne baktığında bir masa ve ellerini kavuşturmuş bir şekilde ona bakan bir adam gördü. Adamın yüzü bakılmayacak çirkindi.

Nosferatu.. diye düşündü Alexander

"Bize katılmak istediğini duydum." diye başladı adam. "Ancak bilmelisin, Tanrı'nın bizi yaratmasının bir sebebi var. Hepimiz için bir planı var. Bizim soyumuzun planını konuşmuşlar seninle.. Amacının bu olduğuna inanıyor musun?"

"Bir amacım olduğu fikri, beni asıl buraya iten şey. Yıllardır yaşıyorum... Tabi buna yaşamak diyebilirseniz."

"Hmm" diye bir ses çıkardı Nosferatu, güldü. "O halde, Alexander, sana önemli bir görevim olacak. Buralardaki en yaşlı vampirlerden birisin. Nasıl olup da bu kadar yaşadığını bilmiyorum ancak bu önemli bir şey. Papalığa git ve orada bir kardinal olarak yaşa. Bu mektubu Papa'ya ilet." dedi ve yüzüğündeki mührü bastı mektubun üzerine. "İyi şanslar. Kendini kanıtlayacağına inanıyorum."

Alexander mektubu aldı ve kafasını sallayıp odadan çıktı.
#rekt

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (6)
« Yanıtla #40 : 25 Ocak 2010, 19:49:39 »
Baal Adramelech,

Hikaye bu bölümle birlikte giriş kısmını tamamladı sanırım. Bundan sonraki örgüyü çok merak ediyorum. :)

Bunun yanında, biraz daha uzatılabilir bölümleriniz diye düşünüyorum.

Elinize sağlık. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (6)
« Yanıtla #41 : 25 Ocak 2010, 20:21:15 »
Bölüm uzunlukları ben uygun buldum, okunulabilir kılıyor hikayeyi hemen.

1645'te kardinal olan bir adam 10 sene içinde nasıl papa olacak merak ettim doğrusu. Güzel ve sade ilerliyor, görelim bakalım.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (6)
« Yanıtla #42 : 25 Ocak 2010, 22:10:30 »
Baal Adramelech,

Hikaye bu bölümle birlikte giriş kısmını tamamladı sanırım. Bundan sonraki örgüyü çok merak ediyorum. :)

Bunun yanında, biraz daha uzatılabilir bölümleriniz diye düşünüyorum.

Elinize sağlık. :)

Eheh teşekkürler ^^ Evet giriş tamamlandı. Artık biraz daha çözüm bölümüne gireceğim. Alexander'ın hayatı yavaş yavaş bütünlüğe kavuşacak.


Bölüm uzunlukları ben uygun buldum, okunulabilir kılıyor hikayeyi hemen.

1645'te kardinal olan bir adam 10 sene içinde nasıl papa olacak merak ettim doğrusu. Güzel ve sade ilerliyor, görelim bakalım.

10 sene içinde Papa olmak imkansız değil açıkçası, zaten 1645'den çok önceleri bile Alexander bu grupta olmasa da, dini olarak pek çok icraatı vardı. Vampirler arasında bu konuda bilinen birisi yani =) O nedenle işinde hızlıca yükselmesi imkansız değil, ancak yükselmesinin hikayesini yazmayı da planlamıyorum. Sadece içinde bulunduğu güçler dengesini açıklayacağım biraz o kadar.

Uzunluğu bilerek böyle bırakmıyorum ancak sanırım benim maksimum yazım bu. Biraz daha uzun olsa sıkıcı, daha kısa olsa boş olacak gibi geliyor. Zamanla uzar belki. Çünkü anlatılacak şeyler artacak. Belli olmaz.

Teşekkürler okuduğun için ^^
#rekt

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Gölge (6)
« Yanıtla #43 : 26 Ocak 2010, 15:12:22 »
İkinci bölümde bırakmıştım en son. Ne de çok yol almış hikaye oysaki. Çok da leziz olmuş üstelik. Vampirler hakkındaki bilgini ve hikayeciliğini sonuna kadar konuşturmuşsun. Farklı zaman dilimlerinin varlığı ise olaya ayrı bir tat katmış. Eline sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (6)
« Yanıtla #44 : 28 Ocak 2010, 22:20:08 »
7 mi geliyor yoksa? ;D
Let the Dragon ride again on the winds of time.