Kayıt Ol

Rosemary

Çevrimdışı Roselyn

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • Blood Witch Queen
    • Profili Görüntüle
    • Düş
Ynt: Rosemary
« Yanıtla #15 : 14 Şubat 2010, 17:22:32 »
"... Ve şimdi hava durumu!"

Kızıl saçlı kadın battaniyesine sarınıp televizyonun kumandasına uzandı, yüzünde hayal kırıklığı içeren bir ifadeyle televizyonu kapattı, arkasını yaslanıp gözlerini kapadı. Haberlerde gene ilgisini çekebilecek bir şey yoktu. Hiç bir şey olmuyordu bugünlerde, klasik cinayetler, felaket haberleri, politika, kriz. . . Hayır, hayır, daha pes edemezdi.

"Raven, kitaplarımı getir." diye seslendi. "El aynam ve tarağımı da."

Bütün bunların yanısıra, bir bardak tarçınlı sıcak çikolata getirmişti adam. Mary kitaplardan birini aralayarak kaldığı yeri aranırken, Raven gümüş tarağı alarak sahibesinin saçlarını taramaya başlamıştı.

"Yeni kitaplarım ne zaman gelecek?"

"Kargoya verilmiş, hanımım. En geç yarın elinize ulaşır."

Durgunlaştı. "Buradan çok sıkıldım. Hiçbir şey yok. Onun burada olduğuna dair en ufak bir ip ucu bile yok.""Raven, akşam yemeği için balık istiyorum."

"Bunun için çarşıya inmam gerek hanımım."

"O zaman acele et ve çarşıya in."

"Peki hanımım." Adam itaatkar bir biçimde tarağı kadının yanına bıraktı, eksik bir şey var mı diye kontrol etti, ceketini alarak evden dışarı çıktı. Kafasında kullanacağı baharatları kurmaya başlamıştı bile...

O dışarı çıktığında Mary ayağa kalkıp çalışma masasına doğru yürüdü. Kilitli çekmeceyi açarak içinden deri kaplı defterini çıkardı, sayfaları karıştırmaya başladı; çok eski bir defterdi bu, eğer bulunsa belki incelemek için tarihçilerin elinden kaparak alacakları bir defter. Viktoryan döneminden kalma, eski ingilizce ile yazılmış, tarihi birinci gözden anlatan bir defter. . .

"Yıllardır izini bulamadın onun, şimdi nasıl bulmayı düşünüyorsun?" "Mutlaka bir iz bırakmış olmalı." "Hem bulsan ne yapacaksın ki?" "Bana yaptığını tersine çevirmesini isteyeceğim." "Bunun için benimle de konuşabilirsin." "Seninle pazarlığımız bitti. Ben sana borçlu çıktım." "Evet, ve sanırım bu yüzden bir daha benle pazarlığa oturmak istemiyorsun..." "Çünkü bir işe yaramayacağını biliyorum."

Sayfaların birinde durdu; siyah beyaz, eski bir fotoğraf iliştirilmişti bu sayfaya. Heyecanla karalanmış bir kaç cümle karalanmıştı, ama o kadar titrek bir eldi ki yazan, okunamıyordu artık geçen zamanın verdiği zarar da hesaba katılınca. Kadının bakımlı parmakları fotoğraftaki yüzün üzerinde gezdi.

"lo amerò sempre, mi'amante"

Çevrimdışı Roselyn

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • Blood Witch Queen
    • Profili Görüntüle
    • Düş
Ynt: Rosemary
« Yanıtla #16 : 15 Şubat 2010, 17:39:49 »
Çok geçmeden varmıştık kalacağımız yere. Gerçekten de şehirden ve medeniyetten uzak bir yerdi burası. Etrafta beyefendinin malikhanesi dışında orada kalan hizmetçilerin evleri, bir kaç tane de çiftlik vardı. Anlaşılan yiyecekleri kendileri üretiyor, zorunlu olunmadıkça şehre inilmiyordu. İlk başta garip geldi bu bana; geceleri gizli gizli okuduğum kitaplarda hep balolar, davetler olurdu ama şehrin bu kadar uzağında kalırken, nasıl katılınabilirdi ki böyle etkinliklere? Hoş, tabii ki insanların zevkleri farklı olabilirdi ama bunları düşünürken 14 yaşında, ömrü boyunca manastırdan çıkmamış bir kızdım.

Arabalardan indirildiğimizde güneş batmak üzereydi. Çok fazla olmayan bir kaç parça eşyamız dağıtıldı bize ve efendiler bizi hizmetçilere emanet edip odalarına çekildiler. Henüz inşa halindeki kiliseyi görebiliyordum; çok fazla bir işi kalmamış gibi görünüyordu. Pencereleri oraya bakan genişçe 3 oda verildi bize; her odada 5 kişi kalacaktık. Yatakları paylaştık, eşyalarımızı yerleştirdik, hizmetçilerle beraber akşam yemeğimizi yedikten sonra her geceki dualarımızı ederek ibadetlerimizi yerine getirdik. Gece uykusu rahatsızdı. Yeni ve yabancı bir yer olduğu içindir düşündüm.

Bu rahat ve yeni yaşantımız iki hafta kadar sürdü. Beyefendiler bu iki haftanın sonuna kadar bir daha görünmedi. Geldikleri gün oda arkadaşım olan iki rahibeyi malikhaneye davet ettiler; anlaşılan beyefendilerden en yaşlı olanı kendi topraklarına götürecekti onları. Manastıra geldikleri gün beni bileğimden yakalayan genç efendi de oradaydı. Ben o sırada çiçeklerin bakımı ile uğraşıyor, zaman geçirmek için oyalanıyordum. Bakışlarımı kaçırarak işime döndüm fakat onun bana doğru yürüdüğünü hissedebiliyordum.

"Adını söyle bana." dedi kollarını göğsünde kavuşturarak.

Adımı söyledim. Bir an, sadece ufak bir an yüzüne baktığımda dudaklarının tatminsizlikle gerildiğini, kaşlarının çatıldığını gördüm.

"Ben Efendi Aaron'um. Ben ve ailemin topraklarında kurduğumuz kilisede hizmet vermenizi rica ediyorum sizden kızkardeş."

Başımı salladım çekingence. Güldü. Adımı sorması gerçekten hoştu, ki bence muhtemelen o ilk günden beri adımı biliyordu, bunun ne kadar önemli olduğunu çok sonradan fark edecek ve yıllar içinde kendi adımı unutacak ve onun bana verdiği adı kullanacaktım.

Çevrimdışı Roselyn

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • Blood Witch Queen
    • Profili Görüntüle
    • Düş
Ynt: Rosemary
« Yanıtla #17 : 16 Şubat 2010, 08:30:06 »
En sonunda sadece 3 kişi kalana kadar, her ay ikişer ikişer götürdüler çocukluğumu paylaştığım kızları. Bulunduğumuz malikhanedeki kilisenin yapımı bitmiş, ben artık orada görev yapmaktaydım. Kalan boş vakitlerimi bahçe ile uğraşarak ya da Efendi Aaron'un bana getirdiği kitapları okuyarak geçiriyordum. Zaman zaman birdenden yanımda bitiyor, bana benim hakkımda sorular soruyor, düşünceli bir biçimde başını salladıktan sonra iyi günler dileyip gidiyordu.

Aradan iki yıl geçti, ben artık 16 yaşındaydım. Efendiler bize iyi bakıyorlardı. Hiçbir eksiğimiz olmuyordu, her şey kaliteliydi. Efendi Aaron bana zaten bildiğim italyanca ve ingilizcenin yanı sıra, ispanyolca, fransızca, latince ve rusça da öğretmeye başlamıştı. Sürekli değişik kitaplar getiriyor, bana düşünmem ve yorumlamam için konular veriyordu. Düzenli olarak çevredeki korulukta yürüyüşe çıkıyorduk; bana çevrede olanları, tarihi anlatıyor, düşünmem için ödev verdiği konuları uzun uzun tartışıyorduk. Bu saatleri iple çekiyor, bir yandan bu hissettiğim zevkten utanıyordum; çünkü başrahibenin verdiği vaazlardan hatırlıyordum kavuşmak için yanıp tutuşacağım tek varlık Tanrı olmalıydı.

Ilık yaz günlerinin birinde malikhanede yemeğe davet edildim. Bu alışılmadık bir durumdu tabii fakat anladığıma göre Efendi Aaron'un özel isteğiydi. Sevinmiştim. Ama bir yandan da içim içimi yiyordu heyecandan; nasıl görünüyordum acaba... Davranışlarım uygun muydu? Yanımda bir şey götürmeli miydim? Neden beni çağırmışlardı ki?

Davetin olduğu gece temiz kıyafetlerimi giyinip bahçedeki en güzel çiçeklerden hazırladığım buketi aldım ve malikhaneye gittim. Oda arkadaşım olan kızkardeşlerin gözlerindeki kıskançlığı okuyabildiysem de zihnimde gerilere attım o bakışlar ve geceye odaklandım.

Kapının önüne geldiğimde elimi kaldırdım kapıyı çalmak için ama elim daha kapıya temas etmeden kapı kahya tarafından açıldı. Adam başıyla selamladı beni, elimdeki buketi aldı ve içeri buyur etti beni. Yavaşça ve dikkatlice içeri adım attım; efendi Aaron merdivenlerin yanında durmuş, bana bakıyordu. Gülümsedi. Gülümsedim. Kolunu uzattı bana, hafifçe elimi koyarak beni yönlendirmesine izin verdim.

Beyaz badanalı, yüksek tavanlı ve ferahtı malikhanenin içi. Duvarlar büyük tuvallerle doluydu, koridorun iki yanında ise saksı bitkileri ve değişik heykeller, vazolar, metal süsler diziliydi. Benim büyük bir merakla etrafı incelediğimi gören efendi Aaron hafifçe güldü. Utanarak gözlerimi yere çevirdim. Bu tepkime daha fazla güldü.

"Rahat ol." dedi güven verici bir sesle. Beni kendine çevirdi, saçlarımı gizleyen başlığı kavradı elleri ve çıkardı. Bir eliyle onu tutarken, diğeri saç tokamı kavradı, tek bir hareketle onu da çıkarıp saçlarımı dağıttı. "Böylesi daha iyi." dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle. Ben ise gözlerimi kaçırdım tekrardan, sıcak basmıştı ve utançtan kıpkırmızı kesildiğime emindim. Bu onu eğlendiriyormuş gibi görünüyordu.

Sonra yine koluna girmemi istedi ve beni çift kanatlı kocaman bir kapının önüne getirdi. "Ailenin kalanıyla tanışmak için hazır mısın?"

Algılayamamış bir surat ifadesiyle başımı çevirip efendi Aaron'a baktım, ama o tek eliyle kapıyı iterek açtı ve beni içeri sürükledi.


Spoiler: Göster
Bu elimde yazılı olan son bölüm =) Bir haftadır beyaz sayfayla bakışıyoruz ne yazık ki. Bakalım  . . . ^^

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rosemary
« Yanıtla #18 : 17 Şubat 2010, 20:25:58 »
Hadi ama burada bırakamazsın lütfen ruh sağlığım için biraz acele et :)

Çevrimdışı Roselyn

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • Blood Witch Queen
    • Profili Görüntüle
    • Düş
Ynt: Rosemary
« Yanıtla #19 : 17 Şubat 2010, 22:16:44 »
Biliyorum, biliyorum, gerçekten çok kötü bir yerde bıraktım :\ Ama nolur biraz sabredin. Pazartesi tamamen yenilenmiş bir biçimde geleceğim. Eminim o zaman yazacak gücü bulacağım kendimde =)

Olayları sıraya koymakta zorluk çekiyorum ^^; o yüzden yazasım gelmiyor.

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rosemary
« Yanıtla #20 : 27 Şubat 2010, 15:32:50 »
Şimdi, uzun süredir "İskele"ye uğrayıp yeni bir öykü okuyamıyordum. [*]iskele falan ne oluyor, havalandık mı ne? [/*] Geçenlerde bu öykü gözüme çarptı, çıktısını alıp eve dönüş yolunda okudum.

Açıkçası bayağı hoşuma gitti. Hatta bayağıdan da öte her bölümü artan bir merakla okudum. Bazen eve dönüşlerde iskeledeki öykülerin çıktısını alır okurum, takip edeyim diye. İyiki de bu huyu edinmişim çünkü güzel hikayenin kurgusu ve yazım tarzı çok hoşuma gitti.

Eleştiri yapayım mı?

Bence şu anlık herhangi bir eleştiriye gerek yok. Son okuduğum satır ile merakım bir kez daha arttı. Fakat öykünün devamı gelmemiş hala, bekliyoruz efenim. Ne var o kapının ardında? Bizim kızkardeşimize ne olacak, ne olacaakk?? [*](bkz: heyecanın böylesi)[/*]
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Roselyn

  • **
  • 73
  • Rom: 0
  • Blood Witch Queen
    • Profili Görüntüle
    • Düş
Ynt: Rosemary
« Yanıtla #21 : 27 Şubat 2010, 15:57:36 »
Hikayelerin çıktısını alıp okumak gerçekten güzel =) Monitörde okumak hem yorucu olabiliyor hem de dikkat dağıtacak pek çok unsur var ^^

Beğenmenize sevindim, bunları okuyunca daha bir yazma isteği geliyor.

Rosemary'ye ufak bir ara verip, Düş hikayelerinden Kristl Kılıç'ı yazmaya başladım, zira ilham perim o yöne kaçtı. Kristal kılıç bittiğinde, Rosemary için o kapının arkasında ne olduğu tam yerine oturmuş olacak kafamda, o zaman siz de öğrenebileceksiniz.

Ama az bir şeyler çıtlatayım; eğer planladığım gibi yazabilirsem 12 Efendi ile tek tek karşılaşma şansımız olacak. Bunu yazabilmek için önce ön araştırmalarımı tamamlamalıyım tabii ki. Bir de nasıl bitireceğim sorunsalı var... =) Sorular çok olunca bir sonraki bölüme geçmek zaman alabiliyor =)

Düş'e buyur edelim sizi şimdilik ^^