Kayıt Ol

S.W.A.T.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
S.W.A.T.
« : 20 Mayıs 2010, 03:08:07 »
‘’Aaah, lanet olsun. Çakmağımı kaybettim.’’ Etrafına bakındı. ‘’Nerde bu lanet olası şey.’’

‘’Hey Nathan. O elindekinin emniyetini kapatmazsan kaybettiğin tek şey çakmağın olmayacak. ‘’ Lacivert üniformalı adam elindeki gri zippoyu arkadaşına fırlattı ve eldivenlerini giymeye koyuldu.

‘’Lanet teröristler neden hep hafta sonları ortaya çıkar ki.’’ diye hayıflandı ağzına sigarasını alan Nathan. ‘’Hemde Magic Lakers maçının olduğu gün. Polisler ne halta yarıyor bu şehirde be?’’

‘’Böyle mızmızlanacağını bilsem 3 yaşındaki kuzenime bakmaktan vazgeçip çağrıya cevap vermezdim Nathan. Bende bütün gün çocuk zırıltısı çekmeyeceğimi düşünüp seviniyordum.’’

‘’Abartıyorsun Katherine. O kadar da kötü olamaz. Benimde yeğenlerim var ve hafta sonu onlarla vakit geçirmek yerine kalkıpta şehrin kenar mahallesindeki bir gecekonduya baskın yapmak isteyeceğimi hiç sanmıyorum.’’

‘’İnan bana Jack, kuzenimi tanısaydın; onunla vakit geçirmek yerine içi teröristlerle dolu bir binada kilitli kalmayı tercih ederdin.’’

‘’Sen bunu tatil yapmaya da tercih edersin gerçi.’’ diye mırıldandı eldivenlerini giymiş olan adam.

‘’Git işine be’’ diyerek kaskını eline aldı Katherine.

‘’Kavgaya dışarıda devam etmeye ne dersiniz?’’ 

Lacivert renkli zırhlı minibüs gecekondulardan oluşan bir ara sokakta durdu. Sokağın başındaki polis barikatının önünde mahallelilerden oluşan bir grup toplanmış evlerine girmek için izin bekliyorlardı. 4 polis aracı eski görünümlü tek kat bir evin önüne gelişigüzel park etmişti. Polisler olay mahalli olarak çevrilmiş bölgenin yakınına kimseyi yaklaştırmıyordu.

Bir polis memuru apar topar polis arabasının arkasındaki küçük grubun yanına koştu.

‘’Komiserim, özel tim geldi.’’

‘’Sonunda gelebildiler demek. Gene olan olduktan sonra.’’

Komiser olay yerine yanaşan S.W.A.T minibüsüne bir göz attı, sonrada inen lacivert üniformalı adamların yanına yürüdü. Ekibin başı olduğu anlaşılan iri yapılı, zenci bir adam komiser yanlarına gelince elini uzattı.

‘’Sanırım yetkili sizsiniz.’’ Tok sesiyle nazikçe söylemişti bunu ama otoriter bir havası olduğu da gerçekti.

‘’Los Angeles Polis Departmanından Chris Gray. Sonunda gelebilmenize sevindim.’’ diye cevap verdi komiser ve adamın arkasındaki S.W.A.T ekibine hızlıca bir göz attı.

Ağzında sigarasıyla eldivenlerini giyen, 25-30 yaşlarında, kahverengi bıyıklı, beyaz bir adam vardı. Simsiyah dağınık saçlı, ekipten başka biriyle sohbet eden daha genç bir adam daha. Sohbet ettiği kişi, diğerlerine göre daha yaşlı, bir yandan adamı dinlerken bir yandan da silahını hazırlıyordu. Bir kadın, kahverengi düz saçlı, uzun boylu, sakız çiğneyerek  etrafı kolaçan eden bir kadın. Ve elini sıktığı iri yapılı zenci, ekibin lideri.

‘’Nicholas Bancher. Burdaki durum nedir komiser Gray?’’

‘’Ekiplerimizden biri saat 5 civarında bir ihbar üzerine bu evi kontrole geldi.’’ Parmağıyla tek katlı evi gösterdi. ‘’Kapıyı birkaç kez çalmış, açan olmayınca da penceren içeriye göz atmak istemiş. İçerde saklanan lanet herifte polisi pencerede görünce ateş açmış. Ortağı yardım çağrısında bulundu, 15 dakika içinde de biz geldik. Lanet herifin otomatik silahı var, buraya gelen ilk ekip arabasını delik deşik etmiş.’’ Bu kezde evin önündeki sokakta duran polis arabasını gösterdi. Aracın her yeri kurşun delikleriyle kaplıydı ve bazı yerlerinden dumanlar çıkıyordu.

‘’Tek kişi olduğundan emin miyiz?’’ diye sordu S.W.A.T ekibinin lideri.

‘’Şu ana kadar ikinci bir kişi görmedik. Çatışmada da tek bir kişi ateş ediyordu.’’

‘’Ne sakladığıyla ilgili bir bilgi var mı peki?’’

‘’Bir bilgimiz yok, ihbar da isimsiz ve sadece buraya gelmemizi söyleyen cinstendi. Ama polis memurunu vurduktan sonra arkadan kaçmayıp evde kalmayı tercih ettiğine göre, taşıyamayacağı bir şey olabileceğini düşünüyoruz.’’

‘’Anlaşıldı. Polis barikatlarını 3 4 metre daha geriye alın ve kaçmaya çalışırsa yakalamak üzere hazır bekleyin. Ekibimle hazır olduğumuzda içeri gireceğiz. Sizinle tekrar konuşuruz komiser Gray.’’ Dedi Nicholas ve cevap beklemeden ekibinin yanına döndü.

‘’Umarım bu iş daha fazla uzamaz da şu finali ağız tadıyla izleyebilirim. Gerçi ne kadar tadım kaldı bilmiyorum ama.’’ diye kendi kendine düşündü komiser ve barikatları geriye çekme emrini vermek üzere polis aracının yanına döndü.

‘’Dinleyin beyler. – Katherine bu tabire alışmıştı artık- Şüpheli tek bir kişi. Otomatik silahı var, araçta açtığı hasara bakılırsa hafif bir silah. Ne sakladığını bilmiyoruz, bu da işi daha tehlikeli bir hale getirir. Basit bir gir-temizle operasyonu olmasını istiyorum. Ön kapıdan gireceğiz, evin boyutuna bakılırsa en fazla 4-5 odası vardır zaten. Yani maksimum 5 dakikada bu iş bitmiş olsun istiyorum.’’

‘’Geçen seferki gibi bacağına nişan alma zorunluluğumuz var mı peki?’’ diye sordu Nathan.

‘’Bu pislik bir polis memurunu yaralamış, yani tehlike arz ediyor. İlk tercihiniz etkisiz hale getirmek olsun ama zor kalırsanız ateş serbest.’’

‘’İşte duymak istediğim buydu.’’ dedi ve MP5’inin şarjörüne sert bir şekilde yerine taktı Jack.

‘’Hazırlanın, bir an önce işimiz bitsin. Bu lanet teröristlerin final maçı heyecanını da elimden almasına izin vermek istemiyorum.’’

Ekip silahlarını bir kez daha gözden geçirdi. Katherine maskesini yüzüne geçirdi, kaskını taktı. Ekibin en büyük ve tecrübeli ismi Vince yeleğini düzeltti, silahının emniyetini açtı. Nathan sigarasını bitirdi, eski bir alışkanlık eseri bıyığını kaşıdı, maskesini ve korunma gözlüklerini taktı. Jack her şeyini hazırlamıştı bile. Ekibin başı Nicholas komiser Gray ile son bir kez konuşmak üzere polis aracının yanına gitmişti. Ekip hazır olduğunu bildirince Nicholasta kaskını taktı ve ekibe pozisyon almaları için işarette bulundu.

Ekip tek katlı evin ön duvarında pozisyon aldı. Jack hafif kapıları uçurmak için kullandıkları ufak c5 patlayıcılardan birisini kapının koluna astı ve duvara yaslanarak Nicholas’ın işaretini beklemeye başladı.

Vince defalarca yaptığı baskınlardan birini daha gerçekleştirmek üzere olduklarını biliyordu. İki parmağını yukarıda tutarak bekle işareti veren Nicholas’a baktı. ‘’İşte başlıyoruz.’’ Nicholas elini indirdi.

BUUUM! Kapı bir anda geriye doğru havaya uçtu ve Jack ile Katherine MP5lerini ateşe hazır bir şekilde tutarak hızlıca eve girdiler. Ekibin geri kalanı da arkalarından girdi. Ufak bir hole gelmişlerdi kapıyı geçince. Patlamanın etkisiyle içeriye saçılan kapı parçaları zaten pislik götürdüğü belli olan mekanı iyice dağıtmıştı. Havaya uçan kapının eşiğinden giren ışık bile holü aydınlatmaya yetmemiş gibiydi. Jack sağ taraftaki kapalı kapının yanına geçti. Nathan ise eliyle geç kalmış bir ‘temiz’ işareti yaptı. Nicholas ilerideki mutfağa doğru dikkatlice yürüdü, arkasında bekleyen Katherine’e eliyle ilerle komutunu verdi. Katherine mutfak kapısının önünde duvara yaslandı. Nathan’da kapının diğer yanında aynı şekilde bekliyordu. Katherine eliyle 3,2,1 diye saydı ve Nathan ile aynı anda mutfağa daldılar. Nathan ilerledi, Katherine arkasını kollamak için geride kaldı. Kısa bir süre sonra gene ‘temiz’ işareti geldi. Nicholas Vince’e dönerek sol tarafta kalan kapıyı gösterdi. Vince başıyla tamam işareti yaparak kapıya doğru ilerledi, bu sırada Jack sağdaki kapıyı sert bir tekmeyle parçaladıktan sonra odadan içeri dalmıştı. Nicholas Vince’in yanına geldi, duvara yaslandı. Göz göze geldiler, mesleğin getirilerinden biri olan, konuşmadan anlaşabilme yeteneklerini kullandılar ve pislik götüren küçük holün sol tarafındaki kapıyı kırdılar.

Girdikleri yer küçük bir salondu. Odanın içi dumanlıydı, ot ya da sigara dumanı. Vince’in bunu dumanın neyden geldiğini anlamasına engel olan şey ise keskin bir kimyasal kokusuydu. Daha önce duymadığı bir kokuydu bu, keskindi ve genzi yakıyordu.

Temkinli bir biçimde etrafı kontrol ettiler, odanın içi çok dağınıktı. Ortadaki küçük sehpanın üzeri çeşitli kitaplar ve dergilerle kaplıydı, yerler ise gazete kağıtlarıyla. Duvarlarda gazetelerden kesilmiş parçalar ve yazıların dışında kalem ve boyayla yazılıp çizilmiş çeşitli resim ve sembollerde vardı. Eski, süngerleri yırtılmış bir kanepenin üstünde bir yastık ve battaniye duruyordu. Perdeleri sonuna kadar çekilmiş camın önündeki masadaysa kirli bir bardak ve yarım bırakılmış bir parça sandviç vardı. Nicholas temkinli bir şekilde odanın içinde ilerlerdi duvara dayalı geniş kitaplığın yanına geldi. Vince ekibinin lideri olan bu adamı çok uzun bir süredir tanıyordu ve bir şeyler fark ettiğini anlamıştı. Nicholas askısından koluna asılı olan silahını bıraktı ve kitaplığı incelemeye başladı. Bu sırada ekibin geri kalanı da odaya girdi.

‘’Ev temiz. Bakılacak başka bir yer yok. Polisler fark edemeden sıvışmış olmalı.’’ dedi Nathan Nicholas’a. Lider onu dinlemiyor gibiydi, kitaplığı incelemeye devam etti. Ekibin geri kalanı onu izliyordu. Daha sonra Nicholas geriye döndü, ‘Vince’ dedi ve eliyle bir işaret yaptı. Vince silahını bıraktı, kitaplığı sağ tarafından tuttu. Nicholas’ta solundan tuttu ve haydi demesiyle kitaplığı hareket ettirdiler.

Kitaplık duvardan çekilince ortaya yeni bir kapı çıktı. Nathan ‘bu her zaman olmak zorunda mı’ diye söylendi ve silahını tekrar eline aldı. Ekip kapının önünde pozisyon aldı ve liderin ileri işaretiyle evdeki son kapıda kırıldı.

Oda yarı karanlıktı, pencerenin tamamı eski gazete kağıtlarıyla kaplanmış olduğundan ışık içeriye zar zor giriyordu. Bir yatak odasıydı burası. Ortada duvara dayalı eski, demir bir yatak vardı. Küçük bir dolap, yırtık pırtık bir koltuk ve yerdeki biçimsiz kilimden başka odada bir eşya yoktu. Kilimin üzerindeki kırmızı leke Vince’in dikkatini çekmişti, yatağın pencereye doğru bakan kısmında bir şey olduğunu farketti. Eliyle ekibe işarette bulunarak ilerledi, diğerleri silahlarını yatağın arkasına doğrultmuş tetikte bekliyorlardı. Vince ondanın sonuna gitti, yatağın ardındaki şeyin ne olduğuna baktı.

Bir adamdı. Yere oturmuş, yatağa yaslanmış, kafası aşşağıda bir adam. Üzerindeki tişört tamamen kan içindeydi, boynu bükülmüş, elleri iki yana düşmüş bir şekilde duruyordu. Vince tedbiri bırakmadı, adamın yanına gidene kadar silahını üzerine doğru tutmaya devam etti. Yanına vardığında tek eliyle adamın kafasını kaldırdı ve boğazına saplanmış olan bıçağı gördü. Kafasını kaldırdı ve kendisini izleyen ekip arkadaşlarına ölmüş dedi. Ekip silahlarını indirdi, Nicholas cesedin yanına geldi.

Vince bu arada bir şey farketmişti. Adamın yaslandığı yerde yatağın üstündeki yorgan geriye doğru katlanmıştı. Neden bilmiyordu ama bu meslekteki uzun yılları ona herşeyden şüphelenmesi gerektiğini öğretmişti. Cesede dokunmadan çömeldiği yerden kalktı, yatağın üzerindeki yorganı kaldırdı. Katherine dikkatli bir şekilde kendisi izlerken yatağın altına eğildi ve cesedin yaslandığı yerin hemen arkasındaki küçük paketi gördü. Elini uzatıp paketi aldı, kahverengi kese kağıdına sarılı küçük bir koliydi. Nicholas’ta bunu görünce cesedi bıraktı ve Vince’in yanına geldi. Vince yavaşça kese kağıdını yırttı, koli kapatılmamıştı. Sanki apar topar kağıtlanmış gibiydi. Kolinin ağzını açtı ve 4 tane ince tüp şeklindeki bombayla bağlı oldukları küçük digital kol saatini gördü. 14, 13, 12..

‘’Lanet olsun!’’ diye bağırdı Nathan ve Nicholas’ın ‘’DIŞARI DIŞARI! KOŞUN!! ‘’ şeklinde bağırmasıyla tüm ekip evin dışına koşmaya başladı. Vince koşmaya başlamadan bir an önce paketi yatağın altına fırlattı ve evden dışarıya attığı 5. adıma saatin geri sayımı sona erdi.
GÜMM!
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: S.W.A.T.
« Yanıtla #1 : 22 Mayıs 2010, 13:39:22 »
Holywood filmleri tarzında bir hikaye... Bilindik konu, bilindik karakterler, bilindik final... Ama bu bir solukta okumamı ve okurken keyifle sırıtmamı engellemedi. :)  Ufak tefek yazım hataları var, bir kez daha gözden geçir istersen. Bir de neden yabancı isimler? Aynı hikayeyi bizim memlekete de güzelce uygulayabilirsin.

Güzeldi. Klişe ama güzel...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.