Kayıt Ol

Manganın Kısa Tarihi

Çevrimdışı Ropinie Hystria

  • **
  • 171
  • Rom: 10
  • Aut viam inveniam aut faciam
    • Profili Görüntüle
Manganın Kısa Tarihi
« : 07 Mayıs 2010, 20:47:54 »
Japonya kaynaklı tüm çizgi roman ve bant karikatürlere verilen isim, manga. Bu ismi 1814 yılında icat eden Hokusai isimli bir sanatçı. Manganın ilk anlamı anlamı tuhaf, kabataslak çizimler.
20. yüzyılın başından itibaren kullanımı yaygınlaşan bu ismin ikinci anlamı ise ahlaken yozlaşmış!

50 yıl kadar önce Japonlar da aynı dünyanın geri kalanında olduğu gibi çizgi romanları sadece çocuklar için üretiyorlardı. Büyükler sadece gazetelerdeki politik ya da günlük haberlerle ilgili karikatürlere bakıyorlardı. Ancak ikinci dünya savaşı sonrası işler değişti. Çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe geçen kalabalık nüfus; ağır çalışma şartlarının ve boğucu sosyal kuralların da etkisiyle çizgi romanlara sımsıkı sarıldı. Çocuklar için üretilen çizgi romanların diğer yaş grupları tarafından okunduğunu farkeden yayıncılar da bu sefer yetişkinler için üretim yapmaya başladılar.

Manga İstilası

Japonya’da şu anda tuvalet kağıdı için kullanılan kağıttan daha fazlası mangalar için kullanılıyor. Bazı haftalık ya da aylık mangalar bir şehrin telefon rehberinden daha kalın. 1 milyon tirajlı manga dergileri var. Yayın periyotları haftalık, iki haftalık, iki aylık olabiliyor. Odaklandıkları alanlar bilim kurgudan, pornografiye, spordan çocuk hikayelerine kadar çeşitlenebiliyor. Manga endüstrisinin kurucusu sayılan Osamu Tezuka yıllarca Buddha’nın hayatını konu alan bir seriyi çizip yazabiliyor. Sadece dergi grupları değil saygın kitap yayıncıları da manga dergileri yayınlıyorlar. Zaman içerisinde populeritesini kanıtlayan serilerin her biri kendi başına bir bütün olarak piyasaya sürülüyor. Doraemon buna güzel bir örnek. Konu, masa çekmecesinden fırlayarak bir çocuğa yardım etmek için gelecekten bugüne gelen, robot kedi. Bu robot kedinin karnındaki cepten, çocuğun başı her derde girdiğinde, birbirinden ilginç aletler çıkıyor. 1970’lerde manga dergilerinde yayınlanmaya başlayan Doraemon’un tüm maceraları artık ciltlenmiş olarak satılıyor. Ve bugüne dek tam (aman oturduğunuz yerden düşmeyin) 55 milyon adet satmış! Doraemon o kadar ünlü ki büyük paralar karşılığı reklamlara çıkıyor. Doraemon ile ilgili yapılan oyuncak ve hediyelik eşyalar da ayrı bir endüstri yaratmış, bu arada.

Endüstrinin büyüklüğü başka şartlar altında belki de romancı, ressam ya da sinemacı olabilecek yetenekleri bu alana topluyor. Ayrıca Japonya’da kadınlar iş hayatında daha az yer alırken ve genellikle evlilik sonrası işi bırakırken manga konusunda çalışan pek çok kadına rastlamak da mümkün.

Kağıt Üstündeki Karelerden Filmlere

Kimi mangaların popüleritesi o kadar fazla ki televizyon endüstrisi buna ilgisiz kalamıyor. Osamu Tezuka’nın Astro Boy adlı hikayesi 1960’lı yıllarda Japon televizyonunda 200 episodluk bir çizgi dizi olarak yayınlanıyor. Orijinal adı Tetsuwan Atomu olan bu seri, Mighty Atom adını alarak Amerika’ya da ihraç ediliyor. 100’den fazla bölüm NBC televizyonunda yayınlanıyor.

O güne kadar Japonlar tarafından, Japonlar için üretilmekte olan çizgili hikayelerin dünya pazarından da kazanç sağlayabileceği farkediliyor. Astro Boy’un kazandırdığı ivme ile manga ve anime (yani Japon çizgi filmleri) yepyeni bir açılım kazanıyor. Animeler elbette bambaşka bir yazının konusu. O yüzden fazla dallanıp budaklanmadan mangalara geri dönelim. Ancak şunu söylemek gerek, manganın televizyon animelerine kaynaklık etmesi hem sanatçılara hem de bu işin ticaretini yapanlara yepyeni kapılar açıyor ve gelir kaynakları sağlıyor. 1990’lı yıllarda artık çark sadece mangadan animeye doğru dünmüyor. Popüler mangaların bilgisayar oyunu, televizyon dizisi ve sinema filmi yapılmasının yanı sıra kimi animelerin, örneğin Miyazaki filmleri gibi, daha sonra çizgi romanları basılıyor.

Manga Estetiği

19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başında Lautrec gibi Avrupalı sanatçılar Japonya’dan gelen porselenlerin sarıldığı kağıt parçalarının üzerine basılmış resimlere bakıyor ve hayran kalıyorlardı. Japon resminin kendine has bir estetiği, sadeliği ve sakin bir etki gücü vardı. Aynı sıralarda Japon sanatçılar da Avrupa resim kültüründeki dramatik güce hayran oluyorlardı. İki ucun popüler bir buluşma için bir kaç on yıl ve iki dünya savaşı beklemesi gerekecekti.

Osamu, Tezuka kendi adıyla ayda 400 sayfalık çizgi roman üretmiş, çok yönlü bir sanatçı. Bu çapta bir üretimi kendi başına yapması elbette olanaklı değil. Tezuka hikayeleri yazıyor, taslakları çiziyor, sonra işi asistanlarına devrediyordu. Kendi stilinde çizim yapmayı öğrettiği asistanları, hikayeyi çiziyor ama yüz ifadelerini ve konuşma balonlarını boş bırakıyorlardı. Tezuka daha sonra her karakterin yüz ifadesini ve konuşma balonunu kendi istediği şekilde dolduruyordu. 1989’da hayata veda ettiğinde Japonya’da bir kahraman gibi sevilen ve saygı duyulan usta Osamu Tezuka, Rönesans sanatçılarının atölyelerini anımsatan bu üretim tarzını, endüstriye kabul ettirmişti. Tezuka’nın seri üretim sorununu da çözerek ulaştığı estetik düzey başka bazı etkenlerin de devreye girmesiyle bugünki manga tarzını oluşturdu. Sinemanın dramatik anlatım yöntemleri, çekim açıları, kahraman yaratma ve merak uyandırma özellikleri manga yaratıcılarının süzgecinden geçerek kağıda uyarlandı. Amerikan ve Avrupa çizgi romanlarında dialog dışında kalan sesler için sınırlı bir dağarcık olmasına karşın (yumruk için bam, düşen bir nesne için donk gibi) Japonlar detaylarda yepyeni ses ifadeleri ürettiler. Öte yandan Japon dilinin günlük hayatta da farklı alfabelerle yazılıyor olması her bir karakterin farklı bir konuşma şekli olduğunu duyumsatmakta araç olarak kullanıldı. Tüm bunlara ek olarak, yine Japon dilinin hem yatay hem dikey olarak yazılabiliyor olması da batılı çizerlerle karşılaştırıldığında Japon çizerlere çeşitli estetik olanaklar sağlıyordu.

Kocaman gözlü, hiç Japon’a benzemeyen tiplemelerin sırrı ile ilgili de birkaç rivayet var. Bir tanesi Japonların kendi dünyalarının dışına çıkmak için manga okudukları, bu yüzden kendilerine benzeyen yüzler görmek istemedikleri. Bununla bağlantılı olarak yabancılara karşı duydukları hayranlık. Bir diğer sebep de, bir yüzde ifade sağlamanın en etkileyici yolunun gözler olması ve gözler büyüdükçe dikkat çekiciliğin artması. Japon çizerler bir sayfaya tek bir yüz ve kocaman gözler çizip, o gözlerin içine yıldızlar ya da karakterin hayalini kurduğu bir sahneyi çizmekten adeta zevk alıyorlar. Tabi pornografik örneklerde Şeker Kız Candy tiplemesinde bir masumiyet abidesinin maceralarına bakmak insanı dehşete düşürebiliyor.

Sonuç olarak Japonlar hem görsel hem de ses katmanında çok ayrıntılı çalışıyor, seri üretimi sıkı bir takım çalışması yaparak gerçekleştirip hedef kitle ve konularını da belli bir yaş ya da eğitim seviyesi ile kısıtlamıyorlardı. Bugün iki tren durağı arasında hızla tüketilip, eve bile taşınmadan çöp kutusuna atılan, az diologlu, bol görselli mangalar piyasada. Fiyatları tahmin edebileceğiniz gibi çok ucuz. Televizyon, sinema, dvd, bilgisayar oyunları gibi yeni cazibe odakları çıkmış olmasına rağmen genç, yaşlı, kadın, erkek herkesin elinde onlardan var.

Çevrimdışı TheWaLL

  • **
  • 67
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
    • X Sonsuza Giderken
Ynt: Manganın Kısa Tarihi
« Yanıtla #1 : 15 Temmuz 2010, 17:59:05 »
Japon olmak isterdim açıkçası :D
Chief, I can't take it no more.