Hiçbir zaman, ‘’yazılar’’ konusunda insanlara tavsiye verebilecek kadar birikimli olduğumu düşünmedim. Çünkü daha kendimi de oturtamamıştım bir yere. Çok beğenerek yazdığım bir yazıyı, ‘’Vay be, en iyi makelem-öyküm-şiirim bu oldu’’ dediğim satırları bir sonraki gün tekrar okuduğumda, saçma gelebiliyordu bana. O yüzden, biraz sonra okuyacağınız satırları kendini beğenmiş biri vaaz veriyormuşçasına değil de, paylaşmaya ve tartışmaya meraklı bir insanın anlık cesaretine yormanızı diliyorum.
Benim çok dikkat ettiğim bir konu var hikayelerle ilgili, özellikle de biz fantastik edebiyata kafa yoranların üzerinde düşünmesi gereken bir mevzu bu; ‘’hikayelerin isimleri!’’ Sıradan bir vatandaş, birkaç hikaye okumak üzere foruma gelir ve okumak istediği şeyi isimlerinden seçer. Raflarda uzun zamandır yatan harika dünyaların bir çoğunun, sırf verildikleri ismin gazabına uğrayıp, hiç keşfedilmeden yok olduğunu görüyorum. Belki de okuyabileceğimiz en iyi satırları, sırf isimleri cazip gelmediği için arka plana atıyoruz.
Bazıları şunu söyleyebilir, ‘’benim okunma gibi bir derdim yok, keyfim için yazıyorum.’’ Ben bunu kabul etmiyorum. Eğer o ‘’keyif’’ için yazılan şey, ortak bir havuzda sergileniyorsa, ilgi bekliyordur. Yazan değil, yazılan hikaye bunu bekler. Ayrıca iyi satırlar yazmaya çalışan kişi, övgünün yanında kötü eleştiri de bekler sırf kendini düzeltebilmek için. ‘’Yazım, gelişime açık bir olgudur.’’
Geçtiğimiz günlerde bence forumda hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğüm bir olay gerçekleşti. Mit abinin hikayesi, ‘’Yemin ve Öç’’ romanlaştı. Daha kendisini tanımasam da, şahsım adına ben çok sevinmiştim bu olaya. Hem içinde bulunduğum forumun bu tip aktivitelerde bulunması, hem gelecek vaat eden insanlarla bir arada bulunmak beni keyiflendirmişti. Fakat bu kendimce ‘’büyük’’ olarak gördüğüm olayın, beni üzen bir tarafı oldu, tahmin edebileceğiniz gibi, ismi. Biraz daha geniş düşündüm, bu kitabın basıldığını ve kitapevlerinde yerini aldığını hayal ettim. Sadece ismine bakarak, kaç kişini eline alıp sayfalarını karıştırabileceği konusu ise bende bir muamma yarattı. Halbuki o isme burun kıvıran insanların bir çoğu, daha kalem tutmaktan bihaber. Keşke daha çarpıcı olsaydı diye tasalandım kendi kendime…
Yine geçtiğimiz günlerde Kurgu İskelesinden bir sitem yükseldi. Okunmama yahut beğenilmeme kaygısı, ufak da olsa birini kırmış gibi görünüyordu. Yine hayıflandım kendi kendime, keşke biraz daha insanı kendine odaklayacak bir isim olsaydı diye.
Bizler daha, her gün eleştirdiğimiz bir J.K Rowling’in tırnağı bile olamadık. Bir kere tutulduktan sonra, ‘’Sünger’’ isimli saçma bir kitap da çıkarsanız, sırf daha önceki kabiliyetinizden dolayı herkes o kitabı alır okur. Fakat bizim daha öyle bir lüksümüz maalesef yok.
Kısaca, bir dilek diliyorum. Üzerinde zaman harcadığımız, emek sarfederek kafa yorduğumuz hikayelere hakkettikleri sıfatı verelim. Ya da siz bana, sen işine bak diyin, konu burada kapansın.