Kayıt Ol

Nokenegre - Ergenekon'dan Çıkamayanlar

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Nokenegre - Ergenekon'dan Çıkamayanlar
« : 30 Mayıs 2010, 16:15:32 »
Herkes bilir Ergenekon destanını. Türkler, etrafı dağlarla çevrili bir yerde mahsur kalır ve uzun bir süre orada çoğalırlar. Bir süre sonra o kadar kalabalıklaşırlar ki bulundukları yere sığmamaya başlarlar... Çıkmak için çareler ararken bir demirci, dağların arasında bol miktarda demir bulunduğunu ve bunları eriterek bir geçit oluşturabileceklerini söyler. Odun ve kömür yığılır, ateş yakılır ve herkes çıkar oradan... Fakat yüzyıllardır herkesin çıktığı(!) dönüp geriye bile bakmadığı o yerde, Ergenekon'da kalanlar vardır... Orayı terk etmeyenler daha doğrusu edemeyenler...


            Yakında... Pek Yakında ---

Not : Tek başıma yazmak çok sıkıcı... Gönüllü kimse var mı beraber yazmak isteyen ? Eğer varsa özel mesaj ile ulaşın bana lütfen...  :)
May the force, be with you.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Nokenegre -Intro-
« Yanıtla #1 : 30 Mayıs 2010, 16:37:10 »
black_helen ve Marius işe alındınız... Güzel bir ekip ortaya çıktı =)

Not : Ben dahil tüm yazarlarımız bu hafta meşgul olduğundan haftaya başlıyoruz yazmaya... :)

Saygılar sevgiler...
May the force, be with you.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Nokenegre -Intro-
« Yanıtla #2 : 30 Mayıs 2010, 17:48:09 »
brisingr işe alındı.. Bu sondu.. =) Kalabalıklaştıkça güzelleşiyor fakat, zorlaşıyorda...
May the force, be with you.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Nokenegre -1-
« Yanıtla #3 : 12 Haziran 2010, 16:18:36 »
   Güneşin doğmasından hemen önceydi. Gökyüzü alacalı bir renkteydi ve hûma kuşları uçuşuyordu. Türk ulusu uzun süredir hapis kaldığı bu cehennemden (!) kurtulacaktı Gökyüzü aydınlanmaya başlarken kurtlar gezinmeye, kargalar kuşlar ötüşmeye başlıyordu. Kargalar sanki "Gaag... Gaag" demiyor, "Kaaalk, Kaalk.." diyorlardı. Demirci Basat bu sırları iyi bilirdi..

  Güneşin doğuşunu izlemek için her sabah tepedeki kulubesinden dışarı çıkar, ufuktan yükselen güneşin tüm yeryüzünü aydınlatmasını izlerdi...  Yıllar önce keşfettiği bir mağara, Ergenekon adındaki bu yere gelen ilk kişiler olmadıklarını gösteriyordu. Oradan öğrendiği bilgiler sayesinde bu gün çağının en önemli demircisi, kavminin en bilge kişisiydi.

  Basat, her yer aydınlandıktan sonra ateşinin başına geçti her zaman yaptığı gibi. Ateşini harladı, demirini dövdü... Her gün aynı işlemler....

  Derken çırağı geldi yanına. 16 yaşında henüz bıyıkları tellenmeye başlayan bu çocuğa ayrı bir sempatisi vardı Basat'ın. "Gün aydın usta ! " diye içeri girişiyle birlikte, Demirci Basat yine gülümsemeye başlamıştı. Tütün içmesinden dolayı daha sert bir ses tonu olmasına karşın ser-şefkatli bir ses tonuyla konuşmayı başarırdı her zaman. "Gel evlat ! " dedi çömezine. "Gel bakalım haberler nedir ?"

Delikanlının yüzünden endişeyle dolu bir gölge geçti.
"Geçen gün köy meydanında biriyle karşılaştım.Adı Yağuz. Bana ilginç bir şey anlattı.Aynı zamanda endişe verici.Şu ünlü mağaranın önünde tek başına avlanıyormuş.Tuhaf bir ses duyduğunu söyledi.Kükreme gibi."

Basat elindeki örsü bir kenara bırakıp alnında birikmiş terleri sildi.
"İlginç.Hayal görmediğinden emin miymiş?"

Çırağı düşünceli bir sesle yanıtladı.
"Ben de ilk başta bunu düşündüm.Fakat bir kaç kişiyle daha konuştum.Onlar da buna benzer sesler duyduğunu söylediler.Hepsi birden hayal görmüş olamazlar."

Basat sakalını sıvazladı.

"Bu işe bir de ben el atayım.Öğleden sonra ben de köye inmeyi düşünüyordum.Çamuş'tan yeni bir örs alacağım.O zaman söylentilerle ilgilenirim.
Fakat seninle başka bir şey konuşmak istiyorum.O mağaradaki demiri ne zaman eriteceğimizi kararlaştırmalıyız. Oduna ihtiyacımız olacak.Neredeyse köylünün deposundaki büyün odunları almamız gerekecek.Eğer başarısız olursak, karda kışta odunsuz, dımdızlak kalırız."

Kalfası bir miktar düşündü, sonra da itiraz etti.
" O kadar hızlı çoğalıyoruz ki bu gidişle ısınamamaktan değil, gıdasızlıktan öleceğiz.Bu yüz yıllık yurt bizi daha fazla besleyebilecek güçte değil ustam." dedi. Şakacı biriydi. Basat Usta konuşmaya başlamadan önce ekledi. "Ki zaten, başarılı olursak da donacağız ha Usta ? "

 Basat bir kenara oturdu. Çırağının boş espirilerine alışmıştı hafifçe tebessüm etti fakat konuşmadı. Sustu. Onun suskunluğunu gören genç adam da sessizce ustasının yeniden konuşmasını bekledi.

  " Mecburen bu riski göze alcağız.Bir hafta mühlet  verelim köylüye. Göç için hazırlansınlar. Bu memleketi terk etmek bir çoğuna zor gelecektir.Fakat herkes nüfusumuzun bilincinde.Ben köy meydanına inip haberi yayayım sen de gerekli malzemeleri toplamaya başla. Yağ, parşomen, eski elbiseler... Yanabilecek her şeye ihtiyacımız var. Akşam üstü burada tekrar görüşürüz."

 Kalfası başını sallayıp kulübeden çıktı.Basat başını ellerinin arasına alıp içini çekti.Bu işin altından kalkamazlarsa sonları hiç iyi olmayacaktı.

                                                                                                         Devam edecek... (Marius ve brisingr ile)

 
                                                                                   black_helen&aNTiSePTiK           
May the force, be with you.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #4 : 12 Haziran 2010, 16:39:16 »
Hmm ilgi çekici bir giriş olmuş, öncelikle tebrikler. Konu çok hoş, tanıdık ve milletimize ait olması da ayrı bir çekicilik katıyor. Devamını bekletme konusunda çok iyi olduğunuzu da söylemem lazım.  :)

Bunların dışında sayfa yapısı biraz rahatsız etti beni. Yani taslak haliyle koymuşsunuz gibi görünüyor biraz, üzerinden bir düzenleme geçmemiş gibi. Bazı yerlerde iki tane boşluk var, bazı paragraflar boşlukla başlamış diğerleri dipten, bazı noktalardan sonra boşluk bırakılmış bazılarından sonra bırakılmamış, gibi gibi.. Bir düzenleme yaparsanız daha güzel olur düşüncesindeyim.

Son olarak, yahu kısa kısa yazmayın lütfen. Merak ediyoruz burada, yazık bize de ama? :=)
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #5 : 12 Haziran 2010, 16:41:35 »
KoyuBeyaz, öncelikle yorumun için teşekkürler =)

Eksik gördüğün yerlerde haklısın, ben şu an bürodayım, akşam eve geçer geçmez düzenleyeceğime dair sana söz veriyorum =)

 Ve kısa yazma konusuna da dikkat etmeye çalışÇaz... =)

Tekrar tekrar teşekkürler okuyup yorumladığın için =)
May the force, be with you.

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #6 : 13 Haziran 2010, 11:24:31 »
KoyuBeyaz
Öncelikle eleştirilerin çoğunda haklısın.Aslında çuvallayan benim.Antiseptik gayet güzel bir giriş bölümü yapmıştı.Fakat benim biraz acelem olduğu için baştan savma yazdım.Yine Antiseptik çoğu bölümü düzeltmiş.Üçüncü bölümü daha uzun yazacağız.En azından o gün herhangi bir aciliyetim olmayacağını düşünüyorum.Şimdi top Brisingr ve Marius'ta ;D
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #7 : 13 Haziran 2010, 11:30:58 »
KoyuBeyaz
Öncelikle eleştirilerin çoğunda haklısın.Aslında çuvallayan benim.Antiseptik gayet güzel bir giriş bölümü yapmıştı.Fakat benim biraz acelem olduğu için baştan savma yazdım.Yine Antiseptik çoğu bölümü düzeltmiş.Üçüncü bölümü daha uzun yazacağız.En azından o gün herhangi bir aciliyetim olmayacağını düşünüyorum.Şimdi top Brisingr ve Marius'ta ;D

Eheh... xD Hiç hesapta olmayan katkıların var kurguya çok hoş durmuşlar ben söyleyeyim ;) Acele olunca daha bi hoş mu olmuş ne ? :D Sadece görsellikten yakınıyorlar...
May the force, be with you.

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #8 : 13 Haziran 2010, 11:34:56 »
Eheh... xD Hiç hesapta olmayan katkıların var kurguya çok hoş durmuşlar ben söyleyeyim ;) Acele olunca daha bi hoş mu olmuş ne ? :D Sadece görsellikten yakınıyorlar...

Valla cidden aceleyle hiç dikkat edemeden yazdım.Bir yandan giyiniyorum bir yandan yazı yazıyorum düşün olayı.Diğer yanda annem bağırıyor "Kızııım dar vakitte bilgisayara mı girilirmiş?"
Tam bir kargaşa.En azından beğenilmiş ben ona şükredeyim.  :P
Spoiler: Göster

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #9 : 13 Haziran 2010, 12:53:03 »
Oldukça ilgi çekici bir konu bulmuşsunuz, tebrikler. Bizim kültürümüze ait olması bu çekiciliği kat be kat arttırıyor elbette. Giriş de oldukça sağlam olmuş, insan meraklanmadan ve daha fazlası  için bakınmadan edemiyor.

Yazının içine eski Türkçemizden (anlaşılabilir seviyede elbette) kelimeler de serpiştirebilirseniz tadından yenmez olur görüşündeyim.

Ufak tefek yazım hataları var (noktadan sonra bir boşluk bırakılmaması gibi) ama görmezden gelinebilir. Bir daha ki sefere daha dikkatli olunacağını düşünerekten...

Son olarak; "Gün aydın" değil "günaydın" ;)

Tekrardan tebrik ederim. Oldukça güzel bir hikaye bizi bekliyor anlaşılan. Devamını dört gözle bekleyeceğim.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #10 : 13 Haziran 2010, 12:56:47 »
Oldukça ilgi çekici bir konu bulmuşsunuz, tebrikler. Bizim kültürümüze ait olması bu çekiciliği kat be kat arttırıyor elbette. Giriş de oldukça sağlam olmuş, insan meraklanmadan ve daha fazlası  için bakınmadan edemiyor.

Yazının içine eski Türkçemizden (anlaşılabilir seviyede elbette) kelimeler de serpiştirebilirseniz tadından yenmez olur görüşündeyim.

Ufak tefek yazım hataları var (noktadan sonra bir boşluk bırakılmaması gibi) ama görmezden gelinebilir. Bir daha ki sefere daha dikkatli olunacağını düşünerekten...

Son olarak; "Gün aydın" değil "günaydın" ;)

Tekrardan tebrik ederim. Oldukça güzel bir hikaye bizi bekliyor anlaşılan. Devamını dört gözle bekleyeceğim.

black_helen.. Gün aydın olur mu hiç ? xD

Teşekkürler mit yorumun için, bir sonraki bölümler için Eski Türkçe'den kelimeler de serpiştirmeye çalışÇaz... =)

Senin gibi bir takipçimiz daha olduğuna göre... Devamını yazmak için 4 kolla sarılacağım ! :)

Teşekkürler güzel yorumun için... =)
May the force, be with you.

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #11 : 13 Haziran 2010, 18:10:44 »
black_helen.. Gün aydın olur mu hiç ? xD

Dimi olur mu hiç? ;D
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #12 : 15 Haziran 2010, 10:59:45 »
  Konunuz çok güzel.Özellikle dağ daha eritilmeden başlamanız çok hoşuma gitti.
  Bir hikaye yazmanın en büyük zorluğu giriş yapmaktır bence.Siz bu sorunu atlatmışsınız.
  Ayrıca bir hikayeyi dört yazarla yazmak ne kadar düzenli planlı olur bilemem.Ama eğer bir toplu konuşma tarzı bir şey yapıyorsanız planlarınızı birlikte paylaşıyorsanız bu sorunun da halledilebilir olduğuna inanıyorum.
  Evet kimi yazı hataları var ama çok az.Onlara da bir şey denmesine gerek yok.Sonuçta elinizde imla kılavuzuyla yazmıyorsunuz yazıyı.Herkesin hatası olabilir.
  O çırağın esprileri bana daha çok gerçeğin bir beyanı gibi geldi.Tabii ne kadar abartılı olsalarda.Basat'ın onu biraz hafife aldığını düşünüyorum.
  Tabii aklımda bir kaç soru işareti kaldı: Örneğin dağ ne zaman eritilecek?Acaba dağın eritilmesinden başka fantastik bir şey var mı?Şaman ve kamları ne zaman göreceğiz? gibi.
  Umarım ileriki bölümlerde sorularıma cevap alabilirim.

  Artık bir okuyucunuz daha var![/color]
 

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Nokenegre
« Yanıtla #13 : 15 Haziran 2010, 11:03:59 »
Sana kısaca bir cevap vereyim Vega... "Çok yakında..." :D

Bir okuyucu daha  kazanmak güzel... =) Hoşgeldin hacı...
May the force, be with you.

Çevrimdışı brisingr

  • ***
  • 655
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Nokanegre: Bölüm İki
« Yanıtla #14 : 30 Haziran 2010, 16:11:22 »
                              


   Basat aklından düşüncelerle ateşini bir daha harladı. Demire her vuruşunda çıkan sesle birlikte başına da bir ağrı giriyordu. Öğlene kadar demire şekil vermekle uğraştı. Bütün herkes bu cehennemden (!) çıkmak için ona bel bağlamıştı. Çünkü o Ergenekon’daki en iyi demirciydi. Güne semada tam tepeye geldiğinde elinde yaptığı orağı bitirmişti.

   Basat gözlerini semaya doğru kaldırdı ve “Güneş tam tepede, örs almak için gitme vakti geldi. Haydi Basat! Kalk ve yürü. Daha uzun bir yolun var. Çamuş’un yeri öteki ta öteki uçta.” dedi. Perdeyi açıp dışarı çıktı.

   Bütün Ergenekon budunu demircinin hanesinin önünde toplanmıştı. Etrafta tam bir kargaşa vardı. Herkes “O ses de neymiş?” diyordu. Uğultulara bir son vermek için Basat haykırdı. “Susun!” herkes bir anda sustu. “Ben de sizin kadar sesin neyden geldiğini merak ediyorum. Şimdi ben sizi buraya çağırana kadar dağılın!” dedi. Ergenekon ahalisi oflaya puflaya dağıldı.

   Güneş tepeden biraz batıya doğru kaydığında Basat Çamuş’un yerine varmıştı. Çamuş her zamanki gibi bir iskemleye oturmuş bir işle uğraşıyordu. “Hu Çamuş!” diye seslendi Basat. Çamuş başını kaldırıp Basat’a baktı ve “Buyur, içeri gel.” dedi. Basat şeffaf perdeyi çekerek Çamuş’un yanına seğirtti.

   “Bir örse ihtiyacım var.” diye isteğini belirtti. Çamuş hemen yerinden kalkıp arkadaki bölmeye gidip bir örs çıkardı. Örs büyük olmasına büyüktü ama tüy kadar hafifti. Çamuş’un bu kadar kaliteli malları nasıl yaptığına akıl sır erdiremezdi. Örsün karşılığı olarak Çamuş’a o günün sabahı yaptığı orağı verdi. Çünkü Basat’ın elinde başka takas edebileceği bir şeyi yoktu. Çamuş da onun halinden anlayıp onun yaptıklarını alıp başkalarıyla başka şeyler karşılığında takas ederdi.

   “Ergenekon’un bütün haberleri senden sorulur Çamuş. Söyle bakalım malum mağaranın önünde duyulan ses de neyin nesi?” diye merakla sordu Basat. Çamuş sessizce içini çektikten sonra konuşmaya başladı. “Herkes bu günlerde bunu konuşuyor. Geçen gün Yağuz adlı bir civan geldi. Yalnız başına mağaranın önünde avlanıyormuş. Birden vahşi bir hayvanın sesini duymuş. Ancak etrafında ne kadar arandıysa da onu bulamamış o da mağarada olduğunu düşünüp içeri yalnız girmeye cesaret edememiş. Onun gibi birkaç avcı daha aynı şeyleri yaşamış.” diye Basat’ın merakını giderdi.

   Basat teşekkür ettikten sonra tüm yaşananlardan emin olmak için ine gitmeye karar verdi. İn zaten yakınlardaydı. Hızlı ama sessiz adımlarla inin önüne geldi. O sırada arkasından bir havlama duydu. Döndüğünde küçük bir kurt yavrusu gördü. “Ne yani o sesi çıkaran bu mu?” diye söylendi. Ancak daha lafını bitiremeden arkasından “Auuuuu!” diye bir ses duydu. Bu sefer ses mağaradan geliyordu ve çok yakınındaydı. Hızla arkasını döndü ve karşısında kocaman bir kurt gördü. Çok güzel bir kurttu ancak vahşi gibi duruyordu. Kurtun güzelliğine hayran kalan Basat’ın gözleri o tarafa kilitlenmişken yavru kurt Basat’ın ayağına dişleriyle minik bir çentik attı. Basat minik kurda baktı ve ayağını silkeledi. Minik kurt dağın diğer tarafına koşmaya başladı. Kurt uzaklaşırken mağaraya döndü ancak dişi kurt – öyle olduğunu tahmin ediyordu – yoktu. Mağaranın karanlığına girmeye cesaret edemediğinden hızlı adımlarla mağaradan uzaklaştı.

                                                                                                     Brisingr (Marius'un işleri vardı)
                                                                                         Devam edecek... (Black_helen & Antiseptik ile)