Neler oluyordu bana ? Yıllardır Elif Elif diye çıldırmıştım, oysa şimdi ? Aşkını elde ettiğim anda uçuvermişti her şey. Bu kadar basit mi sevmiştim ben ? Hayır hayır, bitemezdi içimdeki sevda, bitmemeliydi... Akıttığım gözyaşlarının boşa gitmesine izin veremezdim. Yıllarım ziyan olmuş gibi hissediyordum. Yıllardır, tüm parasını kumara verip her seferinde kaybeden bir kumarbaz gibi tüm paramı Elif'in aşkına vermiştim ve her reddedilişimde de kendime her kumarbazın kendisine söylediği aynı yalanı söylemiştim. "Son bir kez daha...*"
Elif... Bir gün onun ağzından "aşkım" lafını duyabilmek için nelerimi vermezdim ki ? Oysa şimdi, her an beni seven, koruyan, üstelik bir başkasına gözüm kaydığı zaman aldırmayan ve kıskanmayan biri. Aşırı derecede yapmacık ve sinir bozucu.
Ha, bir de kumral kız var tabi. Kumral kız... İnanamıyorum öylesine güzel ki... Onu sevemem, çünkü Elif'i seviyorum. Fakat Elif... Elif ile aramızdaki problem nedir ha ? Kaderi değiştirdim altı üstü... Gerçekten, Gizem bunu duysaydı ne derdi acaba? "Zaten Elif seni ancak böyle severdi ! " gibisinden bir şey mi ? Yoksa "Ooo keşke benim karşıma da çıksa ! " gibi bir tepki mi olurdu. Bilmiyordum, onun vereceği tepki ne olursa olsun yaptıklarımı geri çeviremezdim. Kumral Kız'ı hiç tanımamış olmayı dilerdim ve Elif'in bana hiç karşılık vermemiş olmasını... Sahi harika günlerdi onlar, severdim, sevilmezdim, karşılık beklerdim alamazdım fakat en ufak bir güzel cümle bile bir ay mutlu ederdi beni. Azla yetinmezsen böyle olur işte !
Kafam allak bullaktı, bir tarafta Kumral Kız -ki ismini bile öğrenememiştim hala. - bir tarafta Elif, bir yandan da Mustafa'nın beni rahat bırakmayan anısı. Hayattan nefret ediyordum. Her şey Yeşilçam Filmlerinden öte bir boyuta taşmıştı, artık resmen Brezilya dizisinin içinde yaşıyordum. Kimin eli kimin cebinde, kim kimi seviyor belli değildi.
Mavi boyalı odamda, mavi yatağımın mavi yatak örtüsünün altındaydım. Kafamı çevirdim, baş ucumda bulunan komidindeki saate baktım. 04 : 35. Vay be, akşam olacak birazdan ha ? Gözlerim ağırlaşıyor... Uyku mu? Yoksa yeni bir astral deneyim mi... Bilemiyorum, sadece gözlerimi kapatmamak için bir neden bulamıyorum ve kendimi yokluğa bırakıyorum...
Etrafımı mor bir duman kaplıyor ve yukarı çekiliyorum. Yükseliyorum, yükseliyorum. O kadar yükseliyorum ki ne kadar zamandır yukarı çekildiğimi bile unutuyorum. Sonra bir el çekiyor beni, yakamdan kavrıyor ve sertçe kendine doğru çekiyor. Eli göremiyorum, sahibini de. Mustafa'nın sesini duyuyorum, gür, net, ağlamaklı ve tehditkar. "Gözlerimi görebiliyor musun ? " diyor. Cevap vermiyorum. Sorusunu yinelerken görüntüsü belirmeye başlıyor.... Saf, temiz bir yüz, geniş bir alın ve hafifçe ortadan birleşen kaşların altındaki koyu kahverengi gözler. Beni adeta öldürüyor..."Onsuz bir hayattansa ölmeyi tercih ettim, cehennem azabı bir hiç... Sadece gözlerime bak Alperen ! Bu gözler 7 aydır Elif'siz... Seninkilerse her gün onunkilerle birleşiyor ! N'olur kurtar beni Alperen yalvarıyorum kurtar beni s'onsuzluktan..." Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemiyorum. Sadece boyun eğiyorum sonsuz yoklukta, Mustafa ile aynı sonsuz yoklukta gibi görünüyoruz ama benimki sadece boş bir sonsuzluk... Onunki ise koca bir s'onsuzluk...**
Alıntılar :
*Olasılıksız – Adam FAWER
**Badem'in bir albümünün adı.