Kayıt Ol

İsim karmaşası...

Çevrimdışı maviadige

  • **
  • 161
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #45 : 12 Nisan 2016, 13:18:11 »
Ben Türkçe isim kullanmayı daha çok seviyorum.Eğer kullanırsam daha doğal geliyor bana ve daha iyi hissediyorum. Fantastikte ise kullanmayı daha çok seviyorum. Yaygın bir kanı var Türkçe isim olsa garip duruyor diye bence hiç durmuyor. Sadece insanlar alışkın olmadığından garipsiyor. Türkçe kullanmazsam da duruma göre uyduruyorum. Yabancılar rahatlıkla kendi isimlerini kullanırken neden bizde bu çekingenlik var anlamıyorum.

Okuduğumuz fantastik serilerin büyük kısmındaki dünyalar, buradaki Avrupa temel alınarak tasarlanmıştır. Epik fantazide bu böyle, low fantasy dediğimiz türler de zaten hep günümüz Avrupa ya da Amerikasında geçiyor. Doğal olarak Türkçe isim kullandığınızda sırıtacak. Eğer Türk, Orta Asya, Orta Doğu vs. esintileri taşıyan bir eser yazarsanız Türkçe isim kullanmanız zaten kimseye batmaz.

Kurgu doğrudan herhangi bir kıta, bölge ya da şehirle alakalıysa bir şey demem zaten. O zaman normal tabi o çevreye özgü isimler kullanmak. Hikayede ona göre bir kültür yer alır. Benim karşı çıktığım karakter ve şehir isimlerini alıp değiştirdik diyelim kurgu için fark etmezse bu değişiklik, niye özellikle Avrupa vb. isimleri kullanılıyor. Bunu az çok görüyorum. Bunun nedeninin de popülarite olduğunu düşünüyorum. Uzak Doğu ya da Afrika ülkelerinin kitapları popüler olsa bu kişiler bu kez de o dilleri kullanacaktı kanımca. Neyse çok uzattım, amacım sadece düşüncemi açıklamaktı. Herkes böyle görmeyebilir. :)
Yakından bakarsan güzelleşecek.
Uzun süre bakarsan sevimli olacak.
Sen de aynısın...

-School 2013-

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #46 : 13 Nisan 2016, 23:43:20 »
Görüşlerimin eksik veya tutarsız gelebileceğini hesaba katan okur olarak fikrimi sunayım:

Önce isimlendirmenin kullanım ve önemine bakmak gerek. Bir nesneye veya bireye verilen ad; ait olduğu kültür içerisinde anlamlar taşımakla beraber, o kültüre karşı da olumlu veya olumsuz ön yargı ve ismin beraberinde getirdiği beklentileri de içermekte.

Önceki mesajlarda örneklendirildiği gibi kurulan fantastik evrenler için Türkçe isim kullanımında pekte zorlanılmaya bilinir. Daha eski kaynaklardan beslenme Türk kökenli adlar da verilen örneklerde cabası. Ama genel olarak bilinen, bir anda örnek vermek için kullanılan isimler (Ömer, Ayşe, George, Ken)  kullanılınca; ismin ait olduğu kültür harici bir de günümüz okurunun, isim sahibi karakterin, ortamdaki eylemi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğine dair ön yargıları, okuyucuya tuhaf gelmesi hadisesi var.

Metin kurgu dahi olsa, yazar ve okurun arasındaki iletişimi sağlayan dili etkileyen, toplumun zihnine kazınmış, doğru veya değil, kimi ön kabullü anlamlar taşıyan simgelerde anlatımda kullanılır. Adlarda bu güçlü simgeselliğe dahiller. "Şövalye Osman" teoride olur. Ama bahsettiğim simgesel ortak mirasın kalıplarına göre yanlışmış gibi gelir.

Yerli veya yabancı, kullanılacak adın göze batmaması için okuyucuyu bilgilendirmek, ön yargısını kırmak gerek. Bunu, adın ve dolayısı ile karakterinin köken veya geçmişine dair ön bilgi veya atfın yapılmasına; oluşturulan evrenin dokusu, tarihi, sosyolojisi, kültürü veya en basitinden olay akışlı genel arka planının doğallığında ortaya konması zorda olsa önemli.

Savaş meydanının üstündeki tepedeki bi'çare görünümlü adamın davuluna vuruşundan yankılanan her seste, kılıcını daha bir şevk ile kavrayıp yerden kaldırdı, Çöl Savaşçısı Ömer.

"Ömer" yerine "Cemil" koyalım. Kimi okur için cümlede bir hata varmış gibi gelecek. Buna sebep, genel basma kalıp algıda; Ömer, Arap kültüründen geldiği ve bu toplumda tarihi olarak çölde yaşamaları ile bağdaştırılması buna sebep.

Gezegen gözlem görevi için ülke ülke seçilip yıldızlara gönderilen grupların Türkiye tarafında; Ömer, Ayşe, Saliha, Çağatay ve bir de, merkezden proje yürütücüsü Ken vardı.

Bu cümlenin yadırganma olasılığı biraz daha güç olabilir. Türkiye'nin kendi imkanları ile olmasa bile Dünya genelindeki büyük bir projeye dahil olarak, uzaya astronot (Farklı milletlerden de olabilse de, sadece Amerikalı birilerinin olabileceğine baştan kanaat getirdiğimiz bir simge) göndermesi, akla yatkın gelebilir.

Ilımlı denen, teknoloji karşıtı doğalcıların mekanında takılırken karşılaşmıştık. Kendisinin bile doğru telaffuz ettiğine şüpheyle baktığım "Aisa" diye bir ismi vardı. Nereli olduğunu sorduğumda, kendisinin bile görmediği uzak memleketlerden birinden olduğunu söyledi.

"Aisa" aslen "Aişe", bildiğimiz ile "Ayşe". Adının, hem anlatıcı hem de anlatılan tarafından deforme telaffuzu; aile tarihindeki köklerinden, kendisinden çok önce kopup, yaşadığı yerin alt kültürü ile kimlik kazanmış birinden bahsedildiği izlenimi uyandırılmakta. "Ayşe" ya da "Aişe" ismine aşina olan pek çok okuyucuda bu türden bir irdelemeyi yardım olmadan yapması mümkün.

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #47 : 14 Nisan 2016, 17:02:50 »
Yukarıdaki yorum konuyu gayet güzel açıklamış bana kalırsa. Mesele hikayenin doğrudan bu dünyadaki bir ülke ya da kıtayla alakası olması değil. Kendi dünyanızı yaratsanız dahi bir şekilde var olan bir yere, tarihe, kültüre bağlanacak. Bu durumda da ya tamamen kendi uydurduğunuz isimler seçeceksiniz, ya da uygun kültürlerden alacaksınız. İlkini yapsanız dahi ismin tınısının duruma uygun olması önemlidir.

Yukarıdaki örnekte çöl savaşçısı dendiğinde akılda canlanan figür Ortadoğu, Arap kültürüne dayanır. Bunu İskandinavya benzeri bir coğrafyaya koyup deniz savaşçısı yaparsanız Viking, Orta Asya bozkırlarında bir atlı olursa Türk, Moğol esintileri olur ve buna uygun isimler seçmeniz beklenir. Bu durumda Türk isimleri kullanmamanız asıl yanlış hareket olur.

Fantastik edebiyat özelindeki duruma gelelim. Modern epik fantazinin doğduğu ve hala güçlü olduğu yer Avrupa ve Amerika olduğundan, birçok eserde Avrupa kültürü baskındır. Fantastik bir dünya yaratılsa da genelde bu hissedilir. Örneğin Lord, Baron, Kral gibi unvanlara sıklıkla rastlanır. Önceki sayfalarda "Lord Hüseyin" örneği verilmiş. Hüseyin Arap kökenli bir isim, ama bunlar epey iç içe geçmiş olduğundan çok önemli değil. Yine de yerine Türk ismi de koyabiliriz, Lord Oğuz mesela. Ne kadar saçma değil mi? Çünkü karşılığı yok. Lord titri Türk yahut Arap uygarlıkları tarafından hiçbir zaman kullanılmadı. Avrupai bir unvanın yanına illa ki Türk ismi koyacağım derseniz yaptığınız şey zorlama olur, sırıtır.

Hikayeye böyle zorlama bir şekilde Türk kökenli isimler yerleştirdiğinizde okuyucuyu rahatsız etmesi çok doğal, bunun önyargı yahut popülerlikle ilgisi yok. Türk isimleri kullanma isteğiniz bu kadar fazlaysa, buna uygun bir hikaye yazmanız gerekiyor.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı Maedhros

  • **
  • 200
  • Rom: 2
  • hmm akraba katli mi? bayılırım!
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #48 : 14 Nisan 2016, 17:22:47 »
Fantastik bir esere koyulacak Türkçe isimlerin Türk okuyucuları rahatsız etmesinin tek nedeni asırlardır Öz Türkçe'den uzak olmamız. Eğer gerçekten "Türkçe" konuşan bir millet olsaydık fantastik serilere koyulacak herhangi bir Türkçe isim bizi rahatsız etmezdi. Fakat şu durumda Türkçe isimlerin gerçekte ifade ettiği anlamı bildiğimiz halde o kelime bizde yeterince yoğun duygu oluşturmuyor. Birbirinin dengi değiller ama "Lord" ve "Alp" kelimelerini örnek vereyim. Lord deyince aklımızda kudretli bir insan profili oluşurken Alp deyince Survivor'da program sunan adam geliyor aklımıza. Halbuki bunun yerine Alp deyince kendi ordusunun iki katı kadar olan Bizans ordusuna bakıp tereddütsüz hücum emri veren Alparslan profili oluşsa aklımızda, gayet de Türkçe isimlerin kullanılabileceğini anlarız.

Ayrıca Türkçe derken bozulmuş bi' garip Türkçemizi kastetmiyorum, umudu Gök'te aradığımız vakitlerde konuştuğumuz Türkçe'den bahsediyorum. Bence durum bu.
"O çılgınlık anında Iluvatar üzerine ant içtik kardeşim.
Eğer sözümüzden dönersek Sonsuz Karanlığı çağırmış olacağız.
Ve söyle bana, o zaman bizi kim kurtaracak?"

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #49 : 14 Nisan 2016, 18:59:49 »
Birincisi konuyla hiç ilgisi yok bunun gerçekten. Önceki yazılanları tekrar okursanız yazdığınızın söylediklerimize çok uzak olduğunu anlayabilirsiniz. Mesele isimlerin anlamı değil. Hatta bu en önemsiz şey diyebilirim.

İkincisi, bunun yeri burası değil ama madem konuyu açtınız, yazmadan duramayacağım. Dillerin evrim geçiren yapılar olduğu kabul etmek zorunda olduğunuz bir gerçek. Öz Türkçecilik dediğiniz şeyin aslı yeniliğe, evrime, dilin doğal sürecinde başka dillerle etkileşerek onlarla alışveriş yapmasına karşı çıkmak. Bunun karşısında kimse duramaz. Her dil bu süreçlerden geçti, geçiyor ve geçecek. 1000 yıl önce konuştuğumuz Türkçe bugün konuşulamaz, konuşulması da beklenemez. Kafanıza göre bir nokta seçip "bu Öz Türkçedir, doğrusu budur, böyle konuşulması gerekir" diyemezsiniz. Dil bilim böyle bir şey değil. Dilin yapısı değişmediği sürece yeni kelimeler girer, kelimelerin anlamları değişir. Bunların tamamı çok doğal ve olması gereken şeylerdir.

Bunu da en çok mesele haline getiren Türklerdir, nedense. Hiçbir İngilizin bundan şikayet ettiğini göremeyiz mesela, halbuki son birkaç asırda en büyük değişime uğrayan dil denebilir İngilizce için. Aynı zamanda da dünya üzerindeki "büyük" diller içinde bir akademiye sahip olmayan nadir dillerden biri İngilizce. Oxford sözlüğü otorite sayılabilir. Bu insanlar da İngilizcenin nasıl olması gerektiğini değil, o esnada nasıl olduğunu, neyin doğru kabul edildiğini anlatırlar. Genel kanı değişirse, sözlük de değişir. Bence bu İngilizce konuşanlar için hiçbir sorun yaratmıyor. Sizce?

Edit: Şunu da eklemek gerekiyor ki, Türkçedeki kelimelerin %89'dan fazlası Türk kökenli. Her ne kadar kelime alınmasında sakınca olmasa da mühim bir bilgi bu. Kaynak.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı

  • **
  • 82
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #50 : 10 Mayıs 2016, 12:27:48 »
Buraya kadar yazılanları okudum ve müsadenizle nacizane kendi düşüncelerimi paylaşmak isterim. Ben de bu isimlendirme meselesine takıldığım, kendimce önemli miktarda zaman ve efor sarfettiğim için katkı sağlamak istedim.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki "İsim karmaşası" başlığı bu konuya fazlasıyla uygun olmuş. Karakterleri, mekanları ve diğer canlıları isimlendirme konusunun fantastik kurgu yazmak isteyen insanlarda kafa karışıklığı oluşturabilen bir konu olduğu apaçık ortada. Bunun altında bir takım bilinçaltı mekanizmalar ve etimolojik sebepler yattığına inanıyorum. Kendi tecrübelerimden örnek vererek anlatmaya çalışayım.

İnsan beyni enteresan bir makina. Siz okuduğunuzun mahiyetinin farkında olmasanız da bilinçaltınız bir takım verileri ve anıları birleştirerek okuduklarınıza ikincil anlamlar yükleyebiliyor. Örneğin; Elif Şafak'ın yazdığı bir romanda, Mevlana'nın yaşadığı dönemi anlatırken "bir saat tamircisi hassasiyeti" gibi betimlemeler ve benzetmeler yapması ilk bakışta normal görünse de, o dönem hakkında yeteri kadar tarih bilgisine sahipseniz bilinçaltınız ortaçağda saat denilen cihazın çok nadiren bulunan ve yaygın olarak kullanılmayan bir cisim olduğunu farkederek bu ifadenin metnin genel bütünlüğü içinde sırıtmasına sebep olabilir. Bir başka örnek, yine ortaçağ dönemi tarihi kurgu yazımı sırasında portakal ya da patates gibi ürünlerden bahsetmek abes kaçacaktır, çünkü bu ürünler Amerika kıtasına endemik bitkiler olduğu için ortaçağın bitiminden uzunca süre sonra Eski Dünya pazarlarına ve sofralarına giriş yapabilmiştir. Dolayısıyla, bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, eğer okur, yazarın anlattığı dönem hakkında bilgi sahibiyse, dönemsel hataları farketmekte ve edebi eseri "uygunsuz" nitelemekte daha etkili davranır. Özellikle de o dönem hakkında yazardan daha fazla bilgi sahibiyse bu durum daha belirgin bir hal alır ve okuyucu daha eleştirel davranır.

Benzer bilinçaltı çağrışımlarının fantastik kurgu eserlerinde bazı isimlerin "sırıtmasına" sebep olması da yine bu mekanizmaya dayanır. Burada okuyucu, tarihi kurgu türünden farklı olarak, fantastik kurgu eserinin çerçevesini çizdiği kurgu evreninin içinde kalmasını dayanak noktası olarak kabul eder. Dolayısıyla, kurgunun çerçevesinin çizildiği fantastik alemin "dışına" -yani bizim yaşadığımız gerçek dünyaya ya da bu dünyanın eski çağlarına- referanslar verildiği anda okuyucunun bilinçaltı "Dur bakalım! Bu öğe buraya ait değil, benim yaşadığım dünyaya ait." demeye başlar. İsimlerin fantastik kurgulara uymamasının altında yatan temel sebep kanımca budur.

Bu konuda örnek vermek gerekirse, daha önce görüş bildiren arkadaşlarımızın bazılarının örnek verdiği isimlerden biri olan Mahmut üzerinden gidelim. Mahmut, arapça kökenli Muhammet isminin Türkçe telaffuzuyla bozulmuş halidir. Dolayısıyla Mehmet, Mahmut ve Muhammet isimlerinin hepsinin etimolojik kökeni -ve kültürümüzde yaygınlaşmasının sebebi- Hz. Muhammet (s.a.v)'in coğrafyamızda hakim olan dinin peygamberi olması sebebiyle bu isimleri toplum nezdinde popülerleştirmesidir. Ancak elflerin, cücelerin, kanatlı dev kertenkelelerin ve daha bilmem nelerin yer aldığı fantastik alemimizde İslam dini zuhur etmemişse ve Muhammet ismiyle bilinen ve sevilen bir peygamber yoksa, bu isimlerin de o alemde yer alması otomatik olarak bilinçaltını tetikleyecektir. Bu isimlerin kullanılması okuyucuyu bilinçaltı seviyesinde kurgu aleminden kopartıp bu dünyaya geri çekecektir. Bu da bir yazarın fantastik kurgu evreni oluşturmak ile elde etmeye çalıştığı sonuca tezat teşkil eder. Amaç zaten okuyucuyu "bu dünyadan kopartmak ve farklı bir gerçekliğe inandırmak"tır. Bunu tersine çevirecek ve okuyucunun zihnini o alemden kendi dünyamıza geri getirecek her hareket kurgu mantalitesi açısından hatalıdır.

İşte, kurgu evrenlerine Türkçe isimleri bir türlü "uyduramamamızın" temel sebebi bence budur. Mevcut gerçekliğimizin ötesinde bir alem oluşturmaya ve okuyucuyu da ona inandırmaya çabaladığımız bir süreçte, her gün gerçek hayatta karşılaştığımız isimleri kullanmak "inandırıcılığı" yitirmemize sebep olur. Amaç sadece Mahmutlara çift elli kılıç sallatmak değildir, bunu okuyan kişiyi de ikna etmeniz gerekir. Bu bakımdan, "kurgu benim, istediğim ismi koyarım" diyen arkadaşlara katılamadığımı söylemem gerek. Kurgu en az sizin olduğu kadar onu okuyan kişinindir de. Okuyucuyla buluştuğunuz bir ortam, bir ortak payda, bir tür fikir/düşünce/ruh hali/hissiyat paylaştığınız platformdur. Bu köprünün ayaklarından biri de inandırıcılıktır. Onu yıkarsanız, edebi kalite, içerik, sürükleyicilik, fikri mesajlar, vb. gibi diğer ayaklarının bir anlamı kalmaz.

Bu yazdıklarım tabii ki Türkçe isimlerin kurguda kullanılamayacağı anlamına gelmez. "Türk" olarak tanımladığımız insanların oraya nasıl ve ne şekilde gittiğini ve o dünyanın nasıl bir parçası olduğunu güzelce açıklarsak eminim ki her Türkçe isim de en az diğer dillerin isimleri kadar fantastik kurgu alemlerinin bir parçası olabilir. Mesele "sırıtmayacak" kurguyu oluşturmaktır.

Bunun yanı sıra, mesele sadece Türkçe isimler ya da Türkçe'nin kendisi de değildir. Örneğin fantastik kurgu eserinde Abraham, Aaron, Benjamin ya da Thomas isimleri benim gözümde en az Mahmut kadar sırıtır. Çünkü bu isimler de etimolojik olarak İncil kökenli ortadoğu coğrafyası isimleridir.

Dolayısıyla, bence, bütün bu "Türkçe isim" tartışmasının temelinde kurgusal inandırıcılık yatmaktadır. Ve bu konu Türkçe ile sınırlı değildir. Kurgunun zaman/mekan uyumluluğunu da içerir. Yani mesele sadece isim koymaktan ibaret değildir. Buna da biraz açıklık getirmek gerekir.

Fantastik kurgu evrenleri çok çeşitli olsa da, her birinin kendi çapında bir "inandırıcılık ekseni" vardır. Örneğin Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi eseri ortaçağ avrupasını temel alır. Kullanılan silahlar, zırhlar ve savaş taktikleri o dönemi sembolize eder. Dolayısıyla bu eserde yer alan betimlemelerde ve örneklemelerde de, tıpkı yukarıda tarihi kurgu ile ilgili verdiğim örneklerde olduğu gibi, paralel inadırıcılık eksenine tezat teşkil edecek ifadeler kullanılamaz. Örnek vermek gerekirse, Hobbit'te "Smaug cücelerin üzerinden jet gibi geçti." gibi bir ifade göremezsiniz. Çünkü jet motorunun uçaklarda kullanılması 2. Dünya Savaşı'nın sonlarında gerçekleşmiştir ve bundan daha eski tarihe tekabül eden bir dönemi kendine "eksen" kabul eden bir eserde, eserin kendisi ne kadar fantastik olursa olsun kurgusal düzeni bozacak ve zaman mefhumunu "kıracak" ifadelere yer verilmez. Bunun yerine, "Smaug cücelerin üzerinden yel gibi geçti." ifadesini görürsünüz, çünkü ortaçağ dönemi için betimlemede kullanılabilecek, uçan ve hızlı olan tek öğe budur.

Dolayısıyla, bir yazarın bir dönem hakkında yazabilmesi için o dönemin yaşantısını, günlük hayatta kullanılan alet, edavat ve teknolojileri, hatta mümkünse o dönemin deyişlerini ve konuşma biçimini çok iyi bilmesi gerekir. Aksi takdirde, kıtanın güneydoğu kıyısında bir liman kentinde yaşayan savaşçının bineceği gemiyi kaçırınca Brooklyn ağzıyla "Lanet olsun!" dediği kurgular ortaya çıkar. Emin olun, bunlar da -tecrübeli gözler nezdinde- en az zweihander kullanan Mahmut kadar sırıtır.

Yalnız, bir yazar "dilemma"sı olarak, bu işin bir de öbür tarafı var. Herşeyi süper orijinal ve daha önce duyulmamış-görülmemiş yapmaya kalkarsanız bu sefer de okuyucuyu farklı bir aleme götüreceğim derken "olmazlar" alemine götürürsünüz. Yani kurgudaki her karakter, her mekan, her canlı acayip, daha önce duyulmadık, hatta -okuduğum eserlerde sıkça rastladığım üzere- Türkçe lisanıyla konuşan birisi tarafından telaffuzu neredeyse imkansız isimler taşırsa bu da hem akılda kalıcı olmuyor hem de kafa karıştırıyor. "Pthurmnyx" mükemmel bir şehir adı gibi duruyor, bir kaç harf daha sırtlansa tek başına bir alfabe bile olabilir. Böyle isimleri gördükçe, aklıma "Jamiroquai" adını telaffuz eden insanları gösteren youtube videosu geliyor. "Jamiryo!" diyen simitçinin sesi hala kulaklarımda çınlar.

Yabancı bir müzik grubu kendine istediği ismi verebilir. Ama Türk okuru için Türkçe bir eser kaleme alanlar olarak bence bizim bu lüksümüz yok. Dolayısıyla, karakterlere verdiğimiz yabancı görünüşlü uydurma isimlerin bile Türkçe dil yapısına ve heceleme mantığına uygun olması gerektiğini düşünüyorum. Türkçe kelimelerin belirli bir kurgusal yapısı vardır. Örneğin, "stick"ten türeme "Istaka"nın başında "I" harfi vardır, çünkü bizim dilimiz kelimenin başında iki tane sessiz harfi yanyana telaffuz etmeye uygun değildir. Bunu bile bile "Et-Nzoth" diye şehir ismi koymanın alemi yok bence. Şunu biraz daha kırpıp Türkçe'de kolayca telaffuz edilebilir hale getirmekten ne zarar çıkar ki? "Enzoth" da en az "Et-Nzoth" kadar kulağa fantastik gelebilir. En azından kitabı okumuş iki arkadaş birbirleriyle hararetli hararetli sohbet ederken şehrin adını telaffuz edebilmek için kıvranmayacaktır. Eserinin popülerleşmesini ve yaygınlaşmasını ümit eden yazar, okuyucu nezdinde eserin anlaşılabilirliğini ve akılda kalıcılığını düşünmek zorundadır. İnsanların gırtlağından aşağı damak tatlarına hiç uymayan bir içeceği zorla döküp sonra her markette satılmasını ummak yanlıştır diye düşünüyorum.

Mesela ben karakterlere isim verirken -çok bilmişlik gibi olmasın-, ekseriyetle iki ya da üç heceli, bolca sesli harf barındıran, kolayca okunabilen ve akılda kalabilen, yine de kulağa yabancı ve farklı gelmeyi başaran isimler koymaya özen gösteriyorum, "Tilan" ya da "Palas'ran" gibi. Bunlar latince ya da ingilizce ya da diğer avrupa dillerinin herhangi birinden "afurulmuş" isimler değil. Bunları kendim üretiyorum, kendimce bir takım tekniklerim var. Her yazar kendi tekniğini geliştirebilir diye düşünüyorum. Önemli büyük şehirlerin kendi karakteri olması gerektiğine inandığım için onların isimlerini de benzer şekilde türetiyorum. Ama hikayede ikincil öneme sahip ya da sırf coğrafi bilgi amaçlı konulan isimlerde özellikle Türkçe isimlendirme mantığıyla gitmeye özen gösteriyorum, "Kül Bataklığı", "Yeşil Koru", "Yarhisar", "Şahintepe Kalesi" gibi. Bunlar da önemli yerlerin okuyucunun aklında kendi adıyla kalmasını, diğer yerlerin de "uzaydan gelme" değilmiş gibi durmasını sağlıyor. İlla böyle yapmak doğrudur demiyorum ama koskoca bir haritada yüzlerce, binlerce yer olabilir ve her birine ayrı ayrı orjinal bir isim bulmak gerçek bir ızdırap olurdu diye düşünüyorum. Hem gerçek hayatta karşılaştığımız yer isimlerinin çoğu da böyle konulmuyor mu, Adapazarı'nın Sakarya Nehri, Çark Deresi ve Sapanca Gölü arasında kalan üçgene kurulması nedeniyle öyle isimlendirilmesi gibi.

Uzun lafın kısası -ki fena halde uzattım- bu yazdıklarımı sabırla buraya kadar okuyabilen arkadaşlarımı takdir ve tebrik etmek isterim. İsimlendirme konusunun çok önemli olduğuna inanıyorum, özellikle yazdığınız eser kısa bir hikaye değil uzun soluklu bir seri ya da roman tarzında ise bazı arkadaşlarımızın tercih ettiği gibi "isimsiz kahraman" kullanma lüksümüz olmadığına inanıyorum. Son olarak söylemek istediğim şu ki "edebiyat bir sanattır, isimler dilin zerafetini yansıtmalıdır" minvalinde yorumda bulunan arkadaşa sonuna kadar katılıyorum. Türkçe yazan insanlar olarak Türkçe'den korkmak yerine Türkçe'nin bütün güzelliklerinden ve kapasitesinden sonuna kadar faydalanarak oldukça özgün işler ortaya koyabilmeliyiz diye düşünüyorum. Sanat Mahmut'a zweihander kullandırtabilmektir :D

Not: Kırıp üzdüğüm kimse olduysa şimdiden özür dilerim, niyetim kimseyi kötülemek değildi, yazdığım herşey beni bağlar ve benim şahsi görüşümdür, hiçbirisi doğru olmayabilir hatta belki hepsi saçmadır, olabilir, insanız sonuçta :)
"Demire şeklini veren demircinin iradesidir, çekicin darbesi değil." - Turram oğlu Kopram, Hakon'un demircisi

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #51 : 10 Mayıs 2016, 14:19:52 »
Sevgili Şenaydın:
Aramıza hoşgeldin ve iyi geldiniz ve iyi, güçlü bir yazıyla geldiniz. Eğer Kayıp Rıhtımı bir okul kabul edersek iyi bir dersle başlamış oldunuz. Üstelik uzun zamandır kafamı meşgul eden ve daha da uzun bir zaman meşgul edecek gibi duran karmaşayı biraz olsun düzene soktunuz. Teşekkür ederim kendim ve rıhtım ahalisi adına.
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Çevrimdışı

  • **
  • 82
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #52 : 10 Mayıs 2016, 20:37:15 »
Sevgili Şenaydın:
Aramıza hoşgeldin ve iyi geldiniz ve iyi, güçlü bir yazıyla geldiniz. Eğer Kayıp Rıhtımı bir okul kabul edersek iyi bir dersle başlamış oldunuz. Üstelik uzun zamandır kafamı meşgul eden ve daha da uzun bir zaman meşgul edecek gibi duran karmaşayı biraz olsun düzene soktunuz. Teşekkür ederim kendim ve rıhtım ahalisi adına.

Aslında uzunca süredir forumu takip ediyordum ama dahil olmaya cesaret edemedim. Ders vermek haddim değil, ben sadece fikirlerimi paylaştım. Buradaki çoğu kişi edebiyat konusunda benden çok daha ileridedir. Yine de yardımcı olabildiysem ne mutlu.
"Demire şeklini veren demircinin iradesidir, çekicin darbesi değil." - Turram oğlu Kopram, Hakon'un demircisi

Çevrimdışı eregion

  • *
  • 12
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: İsim karmaşası...
« Yanıtla #53 : 15 Mayıs 2016, 11:29:20 »
Sanıyorum ki özellikle bilim kurgu yazarken, toplumumuzda bilimsel düşünce eksikliğinin bilinçaltımızda edinmiş olduğu yer bizi yabancı isimlere itiyor.

Özellikle okurken, yerli bir isim gördüğümde istemsizce rahatsız oluyorum. Ne işi var bu adamın/kadının burada, ihaleye fesat karıştırmaya mı geldi yoksa derin devlet için mi çalışıyor diye düşünmeden edemiyorum.

Bilim ve teknolojinin hayal gücüyle birleşmesi için uygun bir psikolojik ve toplumsal zeminimiz yok sanırım.