Çocukluğuma iniyorum ben düzenli olarak. Dipli bir kuyu. Dip sosu, karanlık. Ban ban ye. Bir çocuk, bol bol toz var. Akşam ezanları, atılan toplar, dokuz katlı. Belediyeler, elma ağaçları. Dünyayı ele geçirme planları var, düğün pilavları. Babalar var, bir sürü baba. Sonra onların bıyıkları, en taranmayanından.
Battaniyeler var, yastıklardan kaleler. Ranzadan uzay gemisi yapan bir hayalci. Daha yedi yaşında nereye kaçacağını bilemeyip uzaylar yaratan bir çocuk var. Mürettebat var. Kahramanlık taslamak, koltuğun altından kurtarılan kalemler. Buzdolabına saklanan kumandalar. Başarısız kumandanlar, isyan eden mürettebat var. Bir kız var, kardeşi var, annesi çarşaflı, babası imam. Bir hafta, sonra yine düğünler.
Zaman makinesi, bitmeyen hayaller, yapılamayan terapiler. Güçsüz bilekler, bir anda pisleşen hayaller. Erkek adamlar, güçlü karakterler, kız gibiler. Bir anda kemiksiz diller. Hak etmeler. Haklar. Hakkılar. İki tane Hakkı var, birine Hakkı Onur diyoruz.
Güzel şeyler, kısa sürmeler.
“Bazen insanların beni sevdiğini düşünürüm.
Ama ben en çok anneanneme sarıldım. Gerçeklerle aram iyi değil.”