Kayıt Ol

Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #15 : 02 Nisan 2011, 02:50:55 »
Yalnızca orada oturup onu izlediğinde aklında pek bir şey yoktu. Ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu yalnızca. Aslında düşünüyor da denemezdi, bu kız onu mest ediyordu resmen. Öylece izleyip dururdu. Kimsecikler de yoktu kantinde zaten. O da usulca yemeğini yiyordu. Küçük küçük parçalar alıyor, kurbanını bölük pörçük etmekten keyif duyuyordu. O önündeki zavallı tavuğun kıpırdayacak dermanı kalmamıştı. Bu sevimli, gece evine gidip şarkı söyleyen bebek videoları paylaşmayı hayal eden kızın perdelerinin altında bir kaplanın vahşeti yatıyordu.

Ya da o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Sıradan bir insandı diyelim.

O tarz insanları sevmek pek mümkün değildi onun için. Çünkü hayata dair yaşadığı aptalca çelişkilerden birini doğuruyorlardı bu dünyaya.

Tüm kızlardan nefret ederdi.

Çünkü onların aptal olmalarının hiçbir önemi yoktu. Ya da klasiklerin taslaklarındaki bir mürekkep lekesinden daha kara cahiller olmalarının. Tüm dünyayı İsrail'in yönettiğine dair teorilere bıyık altından gülerek katılıp, zekalarını ortaya koymalarının da bir önemi yoktu. Bunu düşünürken, bazılarının ilk anlamıyla gerçekten bıyık altından güldüğünü fark etti. Ama bunun bile önemi yoktu.

Eğer hayatın bir puanlama sistemi olacaksa. Kızlarla kendisi arasında milyarlarca insan olmalıydı.

Ama sonuç değişmiyordu.

O lanet kız yine her sohbette kendisinden üstün olacaktı.

O lanet kıza her zaman tapacaktı. Onun güzelliğine her zaman hayran olacaktı.

Bu yüzden tüm kızlardan nefret ederdi ama hayatın lanet çelişkilerine küfretmekten başka yapabileceği hiçbir şey yoktu.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #16 : 12 Mayıs 2011, 06:17:08 »
Hani pek de öyle tanımadığınız insanlar vardır. Az biraz tanırsınız böyle, uzaktan. Arada sırada kalabalık ortamlarda konuşmuşluğunuz vardır. Arkadaşınızın arkadaşıdır. Arkadaşınızın arkadaşının arkadaşıdır. Bir şekilde ortamda bulunduğu için görüşürsünüz. Ama yaptığı şeyleri falan görürsünüz. Seversiniz, saygı duyarsınız.

Hayatı yaşamaya değer kılan şeylerden biri de o insanlardır. İsimleri nedir bilmem. Kiminiz için Tuna, kiminiz için Erman, Selin, Eda kiminiz için de Özgür belki. Bu iğrençliklerle dolu dünyada onların da olduğunu ve onların da bu iğrençliklerin farkında olduklarını bilmek huzur verir insana.

Belki de onlar her zaman uzak kalmalılar, tanınmamalılar. Yakınınızda olmamalılar. Hayal kırıklıkları yaşamamalısınız.

try again fail again fail better

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #17 : 02 Haziran 2011, 03:39:17 »
Polymonolog.
#rekt

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #18 : 10 Temmuz 2011, 02:50:12 »
Duyulmak istenenlerin yönlendirmesinde soruldu sorular.
"Nasılsın?" değildi veya "Nasıl hissediyorsun?"a yaklaşmadı bile harfler.
Hep orada hep aynı sayıda "İyi misin?" yüz buldu kendine.
Evet ve hayırın iteklemesi dost oldu. Doğru cevap "eh" idi. Eh demek alışkanlıktı ve uzaklara bakıp eh dendiğinde "nasıl uzaklar iyi mi" oldu soru.

"İyi misin dediler bir kere bile gerçekten nasılsın demeden. Ben iyi bir adam olamadım." - Emrah Serbes

[*]Behzat Ç'den galiba bilmiyorum az önceki eğlenceli livestream yayınında buyurdu o cümleyi. [/*]
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #19 : 20 Ağustos 2011, 01:02:23 »
İnternet hizmet sektörünün bir parçasıdır.

İnternet siteleri de hizmet etmekle yükümlüdürler. Hiçbir internet sitesi devlet değildir. İsyan, demokrasi, monarşi, hakim, hükümdar, yönetici gibi kavramlar anlamsızdır.

Burada var olan şey moderatör ve editördür. Yetkililer düzenlemekle yükümlüdürler, hüküm veya emir verme hakları sınırlıdır (hatta yoktur ancak kendi komüniteleri içinde söz sahibi olabilirler).

Onların görevi, internetten hizmet almaya çalışan insanlara yeterli ve gerekli ortamı sağlamaktır. Bu ortam sağlanamadıkça, onların görevleri artar. Ancak insanlar bir şeyler söyleyebilmeye başladıklarında, yöneticilerin hükmü ve yetkisi azalmaya başlar. Tekrar bir erişilemezlik (teknik aksaklık vs) söz konusu olduğunda interneti düzenleyenler devreye girerler. Kullanıcıların daha iyi hizmet alması için çalışmak zorundadırlar. Ancak bu onlara kesinlikle başka güçler vermez.

Tıpkı bir mağaza yetkilisi gibi. Mağaza yetkilisi beğenmediği müşteriyi kovma hakkına sahip değildir. Huzursuzluk çıkaran müşteriyi dışarıya alabilir ancak bu hakka kesinlikle sahip değildir. Müşteri geri geldiğinde aynı hizmeti ona sunmakla yükümlüdür.

Müşteri de bunun bilincinde olup, mağaza yetkilisine saldırganca davranmamalıdır. Bu, medeni dünya adına yapılacak yanlış bir harekettir. Çünkü karşı tarafın elinde olmayan bir eşitsizliği kendi çıkarına kullanmış olur. Sonucunda her ne kadar güçlü bir karaktere sahip olsa da moderatör, editör ya da yöneticinin zayıf anına denk gelmesine ve kendisini kötü göstermesine sebep olur.

Medeni dünya adına, iki taraf da diğeri karşısında güçsüz olduğunun farkında olmalı ve ona göre davranmalıdır.

Öyle işte.
try again fail again fail better

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #20 : 19 Ekim 2011, 01:46:12 »
Bir an önce yorganımın altına girip sevdiği kızdan karşılık alamamış öfkeli kişilerin diğerleriyle atışmalarını okumak istiyorum. Bir an önce şuradan kurtulmak istiyorum.

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #21 : 20 Ekim 2011, 00:41:39 »
Spoiler: Göster
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.

Ah Muhsin Ünlü


Benim de söyleyeceklerim var.-dı.

try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #22 : 21 Mart 2012, 23:40:57 »
"...Hayat.

Her sabah buradan tirene biniyor ve nerede olduğunu bilmediğim okuluna gidiyordu. Hayat, hanımefendi bacaklarının ilgimi çekmeye başladığı ilk günlerden bu yana, güzel olarak andığım her şeyi kendisinde toplamış bir sanat eseri. Mutluluğu plastikleştirmiş bir sanatçının başyapıtıydı. Her açıdan, asla daha büyük bir güzellikle karşılaşabileceğimi sanmıyordum. Her şeyi benim için yapsın istiyordum.

Benim için giyinsin, benim için soyunsun, benim için yürüsün. Benim için nefes alsın ve benim için ağlasın... Hayır, vazgeçtim benim için ağlamasın. Ben 'olduğum için' ağlamasın. Bana Hayat'ı yaşatsın. Bir gece istasyonunun ayışığında parlasın benimle. Rüzgarlar gibi üflesin kulağıma aşkını.

Bir vadide, buz gibi sulardan tuttuğum balıkları temizlesin. Yeşilliği paylaşalım, güneşi ve yıldızları paylaşalım. Tirenleri ve rayları ve bankları ve gece lambalarını. Bıyıklı bekçi amcaları, göbekli kondüktörleri ve torba taşıyan teyzeleri paylaşalım. Sarı güvenlik çizgisini, o çizgiye gölge yapan bulutları ve çatıyı paylaşalım. Gündüz yağmurlarını, hayalet avcılarını ve pasta dilimlerini.

Bir satranç tahtasının sakinliğini yaşatsın bana. İyi bir oyuncunun veziri ve şahı olalım birlikte ve biz olduğumuz için yenmesin piyonlar. Biz olduğumuz için kaymasın yıldızlar. Biz olduğumuz için dilenmesin deliler. Biz olduğumuz için bağırmasın çocuklar ve nankör olmasın artık kediler. Geceler bazen beyaz olsun bazen de mavi. Van Gogh da üzülmesin artık.

Heyhat, her şey bu kadar umut verici bir güzelliğe sahip olacakken, Hayat ile aramda kocaman bir "hayat" var. Bir ölünün bile ölümü bekleyebileceğini bilmezdim şimdiye kadar."

try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #23 : 20 Mayıs 2012, 00:23:01 »
Pastanın üzerinde yetmiş iki muz vardı. Bunlara üflerken düşündüğüm tek şey, bir pastanın nasıl bu kadar büyük olabildiğiydi. Bir pastanın neden bu kadar büyüdüğünü düşünürken aklıma gelen ikinci tek şey ise o muzların neden oraya geldiğiydi. Ve babam bu kadar güzel pasta yapmayı öğrenemeden neden ölmüştü ve ben babamın öldüğü yaşı neden bu kadar geçmiştim? Tam elli sene neden geçmişti, tam yarım asır neden geçmişti? Acaba Meuersault beklemeye nasıl katlanmıştı?

"Dede, o muzu bırak da mumlara üfle artık."

Refleksif bir gülümseme yayıldı dudaklarım boyunca. Kasların refleksif çalıştığını öğrendiğimde, yabanileşmenin hiç de suçlululuk duygusu yaratmadığını fark etmiştim. Beyin de bir kas yığınıydı.

Yetmiş iki mumu dört seferde söndürebilecek nefese kadar ne zaman düşmüştüm? Doğduğumda sonum belliydi ancak yetmiş iki senedir muzlar her toplandığında, makus talihe yaklşamamı umursamadan bir kez daha kutlamıştık. Nefret dalga geçen gülümsemeye; sevgi, saygıya;  aşk tapınmaya dönüşürken pasta da büyümüştü haliyle.

"Nice senelere dede!"
"Doğum günün kutlu olsun baba!"
"Bizi de gömersin sen!"
"Nice mutlu yıllara!"

Her türlü mutlu kutlama ifadesi gülümseyen dudaklardan döküldü.

Hiç kimse "Geçmiş olsun" demedi.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #24 : 01 Temmuz 2012, 21:09:15 »
"Bu işler böyle." dedi Abuzer. "Şu lamba da çalışıyordu, iki gün önce bozulmuş, noldu bilmem." eliyle başının üzerindeki, boşluğa elektrik vermeye çalışan kabloyu gösterdi. Bir yandan da çakmağın ışığıyla sigarasını arıyordu. Gece, cırcır böceklerine ayıp etmiş, seslerini guguk kuşlarının arkasına saklamıştı. Ay, hiç olmadığı kadar cesurdu. Çıktığı yolculukta sanki artık bir şeyleri başarmıştı, söylemek istediklerini bağıra çağıra dile getiriyordu. Çevresindeki tüm yıldızlardan daha büyüktü elbette, yalnızca farkında değilmiş gibi kendini geri plana atmıştı. Şimdiyse Sıra bende! diyen bir Cüneyt'in cüretkarlığıyla çağrısını yayıyordu.

Üç katlı bir binaydı tüm varlıkları. Üç katlı bir bina ve sıcaktan radyatöre dönmüş dam betonu. El yapımı kilimler üstüne yatmış üç kişi, Abuzer'in elinden kaçak çay içiyorlardı. Yıldızlar aydınlatmıyordu damı ve boş sözler düşmanlıktan değil, bir babaya özlemdendi. Misafirperverdi Abuzer'in babası. Bundan tam yirmi sene evvel, yine bu damda kimler yattı ve Abuzer kimlerden utandı da bir hava almaya çıkamadı? Tüm bu anılar, pamuk şeker satmaktan pamuklaşmış kalbiyle Abuzer'in derinliklerindeydi.

"Sen İstanbulluydun de mi? Silivri'yi bilir misin? Orda ablamlar var onlara gidiyoruz biz de gelirsek misafirin oluruz."

"Tabi abi, buyur gel, ne demek."

"Çay koyayım mı ya? Sen hiç içmiyorsun bak ayıp oluyor."

Koy abi, koy. Çay veren adamdan zarar gelmez. Çay veren adam unutulmaz.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #25 : 19 Eylül 2012, 04:20:52 »
Beşiktaş sokakları yağmurlu. Hava karanlık, saat gecenin üstü 1. Ruh hali 0’ın altı mutsuzluk. Kulaklıklar takılı, şarkılar düşmanca. Bir anda bir albüm bitiyor. Başka bir dosyaya geçiyor mp3.

İlginç, bu parçayı bilmiyorum. Biraz dinliyorum, tanıdık bir ses Fransa’dan bahsediyor. Yüzüme bir gülümseme yayılıyor. Ekrana bakıyorum, CAMPAIGN klasörü. Anlıyorum. Geçen gün, aktarım yapmak için Age of’u mp3’e atmıştım. Unutmuşum, onun stream klasörüne geçmiş. Sesleri çalıyor. Tüm yolculuk boyunca age of sesleri dinliyor, gülüyorum.

Bu oyunu seviyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=JCMcMJW2I1E
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #26 : 22 Ekim 2012, 05:56:56 »
Arada sırada çıkan ufak denemelerim için ayrı başlık açacağımı sanıyorsam daha çok beklerim.

Çok ara verdik

ah muhsin ünlü’yle ilişkimize çok ara verdik.
bu sırada o bir film çekti
belki bir de şiyir yazmıştır sesli okumadan.
bu sırada ben bir film çekemedim ve
çok fazla karar yazdım bağıra çağıra   -raktan.

ama bence
yanlış bir şey daha vardı bu ilişkide.

ah muhsin ünlü bunu düşünse iki dakika sürerdi
ben düşününce iki yıl sürüyor.
ah muhsin ünlü kendisini görse
kesin konuşur-du
ben kendimi görsem
kesin- konuşmazdım
ah muhsin ünlü bir gece uyanıp bir şeyler yazsa
ellerine sağlık olurdu
ben yazınca ondan bahsediyorum.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #27 : 25 Ekim 2012, 19:44:56 »
Çocukluğuma iniyorum ben düzenli olarak. Dipli bir kuyu. Dip sosu, karanlık. Ban ban ye. Bir çocuk, bol bol toz var. Akşam ezanları, atılan toplar, dokuz katlı. Belediyeler, elma ağaçları. Dünyayı ele geçirme planları var, düğün pilavları. Babalar var, bir sürü baba. Sonra onların bıyıkları, en taranmayanından.

Battaniyeler var, yastıklardan kaleler. Ranzadan uzay gemisi yapan bir hayalci. Daha yedi yaşında nereye kaçacağını bilemeyip uzaylar yaratan bir çocuk var. Mürettebat var. Kahramanlık taslamak, koltuğun altından kurtarılan kalemler. Buzdolabına saklanan kumandalar. Başarısız kumandanlar, isyan eden mürettebat var. Bir kız var, kardeşi var, annesi çarşaflı, babası imam. Bir hafta, sonra yine düğünler.

Zaman makinesi, bitmeyen hayaller, yapılamayan terapiler. Güçsüz bilekler, bir anda pisleşen hayaller. Erkek adamlar, güçlü karakterler, kız gibiler. Bir anda kemiksiz diller. Hak etmeler. Haklar. Hakkılar. İki tane Hakkı var, birine Hakkı Onur diyoruz.

Güzel şeyler, kısa sürmeler.

“Bazen insanların beni sevdiğini düşünürüm.
Ama ben en çok anneanneme sarıldım. Gerçeklerle aram iyi değil.”
try again fail again fail better

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #28 : 06 Kasım 2012, 17:58:12 »
sokrates karısını seviyorduysa, ben-de

ne zaman hasır bir sepet görsem
içine seni koyuveriyorum.
sonra ege kıyısında bir yunan kasabası oluyorum.
mermer duvarlarım, ihtiyar topraklarım
şayirlerim ve saygıdeğer atinalılarım var-savaşta.

kar damlar dalların dizlerinden

yolda başımıza bir şey gelir
belki vuruluruz
terörist sanırlar korku saçıyorsunuz derler
sevmiyorsunuz, sevinmiyorsunuz
tüm kahırlar olsun ki siz sizsiniz derler
yüzünüzden düşen bin tane derler.
askerler asker olur vururlar
çeker acımaz vururlar
kurşunlar kurşun kelimesini sevmezler
nasıl keklik kelimesini sevmiyorsak
ve nasıl mutu olumsuzuyorsak
askerler öyle beyaz giyerler
görünmezler çünkü kar yağar
niye niye niye diye beyaz giyerler
korunaklidir beyaz giyerler
karadenizdir yeşil giyerler
ateş dağlar göz olur
orman dağlar pus olur
ve dereler yataktır, yataklar kurur!

belki başımıza bir şey gelir biz kururuz
yol kurur biz kurtuluruz
gel ki başımız bir şeydir birine düşer
düşümüz iki kere iki dört! - ısrar etme

bak!

kar yağar kar olur
yağmur yağar yağmur olur
kurşun yağar, ok yağar, ateş yağar şölen olur.

tiren yağar sen olur
ray yağar ben olur.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« Yanıtla #29 : 09 Kasım 2012, 22:47:41 »
Başkalarından değil kendinden beklemeliymişsin yeni şeyleri meğersek.. Özellikle ilkini çok sevdim. Kalemine sağlık..
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..