Kayıt Ol

Hızır'ın Çırağı -11-

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Hızır'ın Çırağı
« Yanıtla #30 : 18 Ağustos 2010, 23:52:30 »
Hikayen gerçekten çok güzel :) Keşke bana baştan beri burdan okutsaydın burda resimler falan da varmış  :D
Ben şu İskender'e çok taktım galiba :D ama nasıl düşebilirki Ab-ı Hayatın içine :D birde şu 3 çırak  tam yerinde olmuş :) kırmızı, mavi ve yeşil neden bu renkleri seçtin farklı renklerde seçebilirdin :D bu renklerin bir anlamı mı var yoksa öyle rast gele mi seçtin?? :)  daha öncede söylediğim gibi o kitabı bulursam bende okumak isytiyorum :D
Esinlendiğim kitapla hiç bi bağlantısı yok şu anda. Kitap ismi Yedi Kartal Efsanesi, Antep'de Real'de var. O renkler de 3 ana renk diye seçtim, yeşil mavi ve kırmızı gücün renkleridir üstelik... Teşekkürler okuduğun için.

Mit, abi hikaye o Harry Potter özentisine dönüşmeyecek kaygılanmayalım. Biraz ufaktan esinlenme olabilir ama okul filan kurgu dahilinde sayılmaz pek, ileride öykü içerisinde açıklayacağım. Bu arada, para birimi de var malesef, Ruşka :D

  Resimleri uzun görünsün diye bol tutmadım, aksine, resim koyunca kısa göründü. 2 Word sayfası, uzun yazayım diye kendimi kastığım bi bölümdü. Resimler öyküyle ilişkili, ilk resim o patlayan yeşil şeycikleri, ikinci resim Hızır ve İlyas'ı  ve son resim de Kamar'ı temsil ediyor.

Eleştirin için teşekkürler, çok konuşmadın abi, az bile bana :D Senden yorum almak çok güzel. Teşekkürler...

May the force, be with you.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Hızır'ın Çırağı 5
« Yanıtla #31 : 23 Ağustos 2010, 15:51:01 »
Spoiler: Göster
Umarım yeterince uzun bir bölüm olmuştur. Bir resim hariç resim koymadım bu sefer ki öykünün uzunluğuna laf gelmesin!  :gh


   “Burada insanlar zaman nehrinde akıp gitmezler Lisef. Burası, zaman nehrini seyredebileceğin bir kıyı gibidir sadece. Buçuk alem, Hızır ve İlyas’ın olduğu yerden düşük, diğer insanların olduğu yerden yüksek bir boyuttur.”

    At arabası ilerlemeye devam ediyordu. Lisef, teknolojinin buraya uğrayıp uğramadığını merak etmişti…Atlar biraz ilginçti, gözleri mavi mavi parlıyordu ve nal yerine yine mavi şeyler takılmıştı. Ayrıca zırhlı gibiydiler, kafalarının arkasında mavi korumalar takılmıştı. Arabayı dört at çekiyordu ve gayet hızlı ilerliyorlardı. Lisef’in gözlerinin atlara takıldığını gören Leonan, “Aaah, Kamar’ın marifetleri. Zırhlar, daha hızlı ilerlememizi sağlayan şu havalı nallar filan. Bana sorarsan hiç gerek yoktu ama güvenlik önemliymiş. Peeh…” dedi ve çok umursamaz görünüyordu. Lisef, bu adamın bu aşırı umursamazlığından sıkılmaya başlamıştı. Sonuçta, buçuk alemin en gözde kişilerinden biriydi ve bu umursamazlık yüzünden başına dert açması olasıydı.



    Araba son hızla ilerlerken Lisef derin düşüncelere dalmıştı. O lanet yurttan kurtulduğuna çok seviniyordu, iğrenç yemekler, suratsız bakıcılar… Üstelik on altı yaşına gelmesine rağmen bırakmıyorlardı onu! Resmi olarak bir çocuksunuz saçmalıkları filan…

  Arabanın geçtiği her yer adeta fantastik bir düşten fırlamış gibiydi. Kayan köprüler, yürüyen yollar, bin bir türlü fantastik eşya satan dükkanlar, dükkanlardaki fantastik hayvanlar… Lisef büyülenmek üzereydi ki Leonan gayet tepeden bir ses tonuyla konuştu. “Geldik Lisef. Kalk ve kitapçıya gidelim hadi!”

  Kitaplar mı? Vay be, Lisef  kitaplara bayılırdı! Kendi geldiği yerdeki fantastik eserleri oku oku bitirememişti, üstelik çoğunu da tekrar okumuştu. Sıradan bir dünyada bile mükemmel fantastik eserler varsa, fantastik bir dünyadaki fantastik eserleri düşünemiyordu bile!

  Kitapçının ismi Okuyan Adam’dı. Tabelası gayet sade ve şıktı. Okuyan kelimesinin N’sinin yanında kocaman yarım çerçeveli bir gözlüğü olan kızıl saçlı, tepesinde hiç saç olmayan bir adam gözlerini kocaman açmış bir kitabı okuyordu ve kafası hareket ediyordu. Lisef, elektriksiz bunca şeyin sürekli bir sihir kaynağına bağlı olması gerektiğini düşünmüştü. Tabela çok komikti fakat tabelaya öyle dalmıştı ki Leonan’ın peşinden kitapçıya girerken, Leonan’ın bıraktığı kapı Lisef’in suratına yapışmıştı!

   Tabii ki umursamaz Leonan fark etmemişti bile. Lisef çaresiz suratına yapışan kapıyı açıp içeriye girdi. Leonan’ı gören kitapçı hemen sarıldı boynuna “Ooo..! Tanrım Leonan, yolunu şaşırmış olmalısın yoksa burada ne işin var eski dostum ha?”

  “Hızır’ın Çırağı’nın şaşıracağı en son şeyin yol olduğunu biliyorsun Hasan! Şu yanımda gördüğün küçüğe bir adet İlm’ül Led’ün lazım. Acaba var mıydı?” Lisef, küçük ha? Adamın koca bir şapşal olduğuna kanaat getirdiği için fazla takılmamaya karar verdi Lisef. Hasan isimli adam tam bir arap gibi giyinmişti ve duvarda Arapça kelimeler asılıydı. Bir diğer duvarda ise birbirine çapraz olarak yerleştirilmiş iki adet altın kabzalı kılıç. “Bakar mısın Leonan, bu adam da kimin nesi böyle?”

“Aaah, Lisef, henüz öğrenmen gereken çok şey var. Buçuk alemde iki çeşit insan vardır, ezelden beri burada olanlar ve buraya sonradan gelenler. Onlara, Nadaim deriz. Bir şekilde kendi dünyalarındayken tılsımlı bir şeye rast gelip şans eseri gelirler genelde. Fakat burayı okuyan, araştıran ve isteyerek gelenler de vardır ki bunlar senin gibi geldikleri yere kendilerini bağlayan bir şeyi olmayan kimseler olur genelde. Hasan da bunlardan biri, buraya                Bağdat’tan…” Bütün vücuduyla kılıcın olduğu yere döndü. “Şu duvarda asılı olan ikiz kılıçları birleştirerek geldi. Biri Çin Hanedanlığı’ndan, diğeri ise Kayı boylarından alınan bu iki kılıcın tılsımı birleşmelerinde saklıydı. İki kılıç birbirine temas edince Hasan buraya geldi. Eğer Hasan bu kılıcı çalmasaydı, Türk ve Çin savaşlarından birinde, iki düşman savaşırken kılıçlarının ilk temasında burada olacaklardı. İster şans de, ister bilgelik. Hasan gerçekten de harika bir insan olarak buraya geldi! Aslen bir hattat ve burada sürekli okuyor. En iyisinin bir kitabevi açmak olduğuna kanaat getirdi ve…”

   Onlar konuşurken Hasan da elinde tozlu bir kitapla yanlarına geldi. “Bu elimde son kalan. Şansın varmış evlat, işte burada…” dedi ve uzattı kitabı. Kitap üzerinde kırmızı ufak bir yakut bulunan süslü bir disk ile kilitliydi. Hasan bir şeyler fısıldadı, kitabın yakutu bütün kitapçıyı bir an için kör kırmızıya boyadı ve Lisef şaşkın şaşkın kitaba bakarken ekledi.”Sadece sahibinin elinde açılır.”

    Leonan teşekkür ettikten sonra dükkandan çıkarken Hasan, üzerindeki kırmızı yeleğin altındaki sarı şalvarıyla gayet rahat ve gülümseyerek kapıya kadar geçirdi onları. Gülümserken bıyıkları çok hoş gözüküyordu ve nedense dükkandan çıkmalarına rağmen hala o surat Lisef’in gözlerinin önüne geliyordu. Arabaya önce Leonan bindi, fakat Lisef dalgındı, o surat gözlerinin önünden gitmiyordu. Gayet dost canlısı, tatlı bir surat.

  “Lisef bin artık şu arabaya!” dedi Leonan ve o sırada olanlar oldu. Beyaz giyimli, uzun, standart ölçülerden baya uzun mızraklara sahip adamlar etraflarını sardı, her mızrağın ucundan gri renk ışınlar Leonan’ın arabasını patlattı ve Leonan’ı da önce gökyüzüne doğru kaldırıp sonra şimşek hızında yok etti. Bu patlamalar, ortadan yok olmalar yaşanırken Lisef yavaş yavaş bayılıyordu ve gözlerinin önünde sürekli Hasan’ın o bıyıklı suratı vardı.
   



May the force, be with you.

Çevrimdışı

  • *
  • 32
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hızır'ın Çırağı
« Yanıtla #32 : 23 Ağustos 2010, 16:05:19 »
Yeni karakter eklemişsin :)
Bu Hasan bana tekin bir tip gibi gelmedi nedense
Ama şu kılıçların hikayesi güzel olmuş.Yani bir Türk ve Çin savaşında ortadan kaybolan iki insan olsaydı hasan yerine olaylar baya karışırdı heralde :D sanırım burda Hasan'a teşekkür etmek gerekiyor bu karışıklığın olmasını engellediği için :P
Hikayenin uzunluğuda gayet iyi olmuş.Harika bir bölümdü.

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Hızır'ın Çırağı 5
« Yanıtla #33 : 23 Ağustos 2010, 16:49:13 »
Harry Potter' dan uzaklaşmaya başlamışsın. Hadi bakalım. Ama bu sefer daha hızlı ol. Bekletme bu kadar. :)

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Hızır'ın Çırağı 5
« Yanıtla #34 : 23 Ağustos 2010, 16:52:05 »
Evet teşekkür etmeliyiz Hasan'a...

Ve yine evet, HP'nin yanından geçtik sadece. HP ile ilgimiz yok. :D
May the force, be with you.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hızır'ın Çırağı 5
« Yanıtla #35 : 27 Ağustos 2010, 04:48:49 »
Bir kere, hızlı olma. Yeni bölüm yazarken olayları kafanda tasarlamışsan onlara sürekli ayrıntı vermeni tavsiye ederim çünkü özellikle son bölümün aynı olaylar çevresinde çok daha uzun yazılabileceğini düşünüyorum. Olaylar fazla hızlı akıyor, üç paragraflık bir olayı tek paragrafta anlatmışsın bazen.

Alıntı
  “Lisef bin artık şu arabaya!” dedi Leonan ve o sırada olanlar oldu. Beyaz giyimli, uzun, standart ölçülerden baya uzun mızraklara sahip adamlar etraflarını sardı, her mızrağın ucundan gri renk ışınlar Leonan’ın arabasını patlattı ve Leonan’ı da önce gökyüzüne doğru kaldırıp sonra şimşek hızında yok etti. Bu patlamalar, ortadan yok olmalar yaşanırken Lisef yavaş yavaş bayılıyordu ve gözlerinin önünde sürekli Hasan’ın o bıyıklı suratı vardı.

Örneğin burası aceleye getirilmiş gibi görünüyor biraz.

Ama isimlerin orjinalliği ve kurgu oldukça güzel gitmiş, meraklandırıyor insanı.

Devamını beklemekteyim fakat daha uzun ve ayrıntılı bölümler olmasını ümit ediyorum.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Hızır'ın Çırağı 5
« Yanıtla #36 : 27 Ağustos 2010, 12:16:13 »
Sağ ol KB, siteye girdim resmen bağırdım "Oleeey!" diye. Öykü sadece iki yorum almıştı bu bölüm, senin yorumunu görmek çok güzel.

Yoruma gelince, haklısın galiba, daha uzun yazılabilirdi... Bu hataya düşmemeye çalışacağım yeni bölümde. =) Teşekkürler, okuyup yorumladığın için.
May the force, be with you.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Hızır'ın Çırağı 5
« Yanıtla #37 : 27 Ağustos 2010, 12:46:38 »
Pişmiş aşa su katılmaz derler. Hikayeni kafanda nasıl tasarladıysan öyle devam etmeni tavsiye ediyorum ben de. Aceleye getirme, önemli olan içine sinmesi ve istediğini hakkı ile anlatabilmen.

Hasan karakteri enteresan olmuş, sevdim kendisini. Leonan'ın karakteri değişiverdi yalnız. Bilge Leonan, ukala Leonan haline geldi. Bu biraz tutarsızlık havası oluşturmuş.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Hızır'ın Çırağı 5
« Yanıtla #38 : 27 Ağustos 2010, 14:35:43 »
Pişmiş aşa su katılmaz derler. Hikayeni kafanda nasıl tasarladıysan öyle devam etmeni tavsiye ediyorum ben de. Aceleye getirme, önemli olan içine sinmesi ve istediğini hakkı ile anlatabilmen.

Hasan karakteri enteresan olmuş, sevdim kendisini. Leonan'ın karakteri değişiverdi yalnız. Bilge Leonan, ukala Leonan haline geldi. Bu biraz tutarsızlık havası oluşturmuş.
Yok yahu, Leonan'a baştan beri ukala havası vermeye çabaladım. Hiç bir zaman takmıyor filan, hani Spiral Han'dan kaçtıktan sonra nasıl rahat davranmıştı ve sinir bozmuştu hatırladınız mı?

Bilgeliği, diğer çıraklardan birine yüklemeyi düşünüyorum. Kamar olabilir büyük ihtimalle... Neyse hikayenin tadını kaçırmayayım ben. =)

Teşekkürler mit, yorum görmek güzel. Bu arada, yeni bölüm gecikecek biraz, sınavlarım var :P .
May the force, be with you.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Hızır'ın Çırağı -6-
« Yanıtla #39 : 06 Aralık 2010, 20:09:43 »
Spoiler: Göster
Kurguyu rayına oturtmak için yazılmış bir geçiş bölümüdür.

Spoiler: Göster
Yazar(!)ımız daha geniş vakitler bulduğu için yeni bölümler daha seri gelecektir.

Spoiler: Göster
Gecikmeden dolayı özür dilerim.


  Sesler, sesler ve yine sesler! Kalabalık bir grubun sesi mi yoksa bir grup meraklının sesi mi Lisef hiç anlamıyordu. Sadece parça parça anlıyordu konuşulanları.

  Biri “Gözlerini açtı bakın!” diyordu. Kimdi bu gözlerini açan? Gözlerini açması neden önemliydi ki? Bir diğeri “Nereye bakıyor?” derken diğeri “Bomboş gözleri tavana bakıyor. Ah bu çakır gözler! Çok fazla erenj içeriyor olmalılar!” diyordu. Erenj de neyin nesiydi? Lisef hiç bir şey anlamıyor, üstelik kafası gittikçe daha fazla karışmaya başlarken görebildiği tek şey bulanık titrek kocaman turuncu  bir ışık kütlesi halini alıyordu. “Durumu nasıl Hekim?” diyen ses biraz tanıdıktı sanki. “Verdiğim os onu bir kaç dakikaya kendini getirir.”

  Sesler artık soluyordu. Görüntüler sanki biraz daha belirgindi, en azından gördüğü turuncu şeyin ejderhamsı bir yaratığın –belki de gerçekten ejder figürü- ağzından çıkan alev olduğunu gördü. Sonra görüntüler daha da netleşti. Bir Şahmeran figürünün gözlerinden çıkan bir çift alev topçuğunun aydınlattığı –ki bu kadar küçük topçukların, bu kadar yüksek ışık yayması garipti- ahşap bir odada bulunuyorlardı. Kapıda arkası dönük, kırmızı ve krem rengi saçma kıyafetler giymiş bir adam diğerlerini yolcu ediyordu. Ahşap odanın kahverengi duvarları titreyerek aydınlanırken, Lisef de aynı şekilde hafifçe titreyerek uyuma isteğinin yoğunlaştığını fark etti. Gözlerini yavaşça kapattı ve derin bir uykuya daldı.  

***         ***       ***      ***     ***     ***    ***     ***     ***     ***     ***     ***  

 Sesler. Kim olduğunu bilmediği, garip, anlamsız gelse de çok büyük anlamlar içeren konuşmalardan duyduğu parça parça sesler.

“Erenj miktarına baksana!”

“Evet, inanılmaz, bu kadar Erenj yayan bir kişi daha görmemiştim…”

Bu erenj de neyin nesiydi? Gözleri hala kapalıydı fakat duyulanları anlıyordu.

“Hızır’ın Erenj miktarının bu kadar fazla olduğu söylenir. Tabii yıllardır kimse onun erenjini görmüyor. Uzun zamandır kendinden geçmemiş olduğu için olsa gerek.”

  Lisef yavaş yavaş düşünebilme yetisine yeniden kavuşmaya başlamıştı. Kesinlikle karmaşık bir huzur hissediyordu ve kalbinin atış miktarı kadar fazla merak sarmıştı bedenini. Neydi bu erenj denilen şey?

  Daha fazla merakına engel olamadı ve gözlerini olabildiğince araladı.

  Dikkatini çeken ilk şey, çok açık renk turuncu bir aura tabakasının etrafını sarmış olmasıydı. Hemen hemen 75cm çapında olan bu katman yer yer bir metre çapa ulaşıyordu. Düzgün bir şekli yoktu. Cıvık bir portakal reçeline benzeyen enerji katmanının içinde her biri bir bezelye boyunda olan onlarca turuncu renk topçuk uçuşuyordu.

  İşin Lisef’e tuhaf gelen yanı, Lisef, onlara baktıkça, onlar gözden kaybolmaya başlıyorlardı. Fakat silikleşerek değil!

  Topçuklar adeta Lisef tarafından vakumla emilerek içeriye doğru akarken reçelimsi turuncu katman ve o parlak ışık da Lisef’in içine doluşuyordu.

  Daha,”Bunlar da neyin nesi?” diye sorusunu soramadan, birkaç saniye içerisinde aura tabakası tamamen kayboldu.

 Lisef, önce ellerine, gövdesine, ayaklarına ve bütün vücuduna baktıktan sonra yanında bulunan Hasan’a döndü.

“Neler oldu?”

 Hasan, Leonan’ın kaçırılışını, ortaya çıkan uzun, ama normalden epey daha fazla uzun olan mızraklarıyla gelen adamları ve kendisinin bayılışını anlattı. Lisef, olağanüstü bir ilgiyle bu adamı dinlerken, düştüğü durum ne kadar zor ve çaresiz olursa olsun, bu adamın Bağdat bıyıklı yüzüne bakarken gülümsememek için kendini zor tutuyordu.

  “Pekii…” dedi. “O, gözlerimi açtığım zaman gördüğüm şey neydi ha?” dedi. ‘Şey’ kelimesini nedense biraz vurgulayarak söylemişti.

 Hasan birdenbire ayağa kalktı ve gülümsedi. “Evet Lisef, evet. Bu sorularının hepsine yanıt bulacaksın, tabii ki Hızır’ın Çırağı Kamar, gelip seni alınca. Ona çoktan haber verdik, normalde insanlardan fazla hoşlanmaz ama bu bir istisna öyle değil mi? Birazdan burada olur. Ne de olsa rüzgar hızıyla geliyor!” dedi ve gevrek gevrek kahkahalar atarak odadan çıktı.

  Duvarda asılı duran bir ejder figürünün ağzından yayılan ışık da Hasan’ın gitmesiyle birlikte soluklaştı.

 Dikkatini ışıktan alan Lisef’in kafası çok karıştı. Güya Leonan ona her şeyi anlatacaktı fakat gri bir ışığın adeta fotoğraf makinesinin flaşı gibi patlamasıyla birlikte o da ortadan kaybolmuştu. Anlaşılan, Hasan, onu kitapçının arkasındaki bir odaya getirmiş ve onunla ilgilenmişti. Kaç gün geçti bilmiyordu fakat gerçekten neler döndüğü hakkında bir fikri olmaması canını sıkıyordu.

  Peki bu erenj denilen şey neyin nesiydi? O turuncu aurayla (aurasıyla) bir ilgisi var mıydı? Eğer Hasan doğru söylüyorsa, Kamar gelince soruları cevap bulacaktı.

 Kamar’ı sadece bir kere, Leonan’dan duymuştu. Üç çıraktan biri olmalıydı ve Mavi’yi temsil ediyordu.

 Bekleyişi dakikalar sürmesine rağmen saatler gibi geçiyordu ve Lisef annesini kaybetmiş yavru bir kedinin çıkarttığı kadar ses bile çıkartamıyordu.

May the force, be with you.

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hızır'ın Çırağı -6-
« Yanıtla #40 : 07 Aralık 2010, 19:04:06 »
Hikayeyi baştan sona okudum. Öncelikle özgün eşya ve büyü isimlerini kullanman hoşuma gitti. Konu da gayet yaratıcı, biraz bilim kurgu, biraz fantastik edebiyat karışınca ortaya çok güzel bir hikaye çıkmış. Karakterleriyle, boyutlarıyla, kendi bulduğun eşya ve büyülerle, merak uyandırıcı ve zevkli bir hikaye olmuş.  :)

Leonan'ı sevmemiştim, yok olmasına sevindim.  :D

Ben de herkes gibi bölümleri uzuun tutmanı isteyeceğim, tadı damağımda kaldı.
Planemo Syndrome

Çevrimdışı

  • *
  • 32
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hızır'ın Çırağı -6-
« Yanıtla #41 : 07 Aralık 2010, 20:56:51 »
Bence bir daha bu kadar uzun bir ara verme Alperen ben birçok şeyi unuttuğumu fark ettim :D
Bu enerj neyin nesi anlayamadım bi daha ki  bölümde umarımki açıklarsın.
Leonan'a ne olduğunu anlayamadım öldü mü, kaçırıldı mı, yok mu oldu???
Umarım Kamar Lisef’e iyi davranır. İnsanlardan hoşlanmaması hoşuma gitmedi.
Bunun dışında her zaman ki gibi çok yaratıcı düşüncelerin vardı bölümde :)
Bölümleri nasıl okuyup btirdiğimi anlamıyorum-sanırım bu birazda bölümlerin kısa olmasından kaynaklanıyor :D-çok sürükleyici yazıyorsun
Lütfen diğer bölüm daha erken gelsin :)

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Hızır'ın Çırağı -6-
« Yanıtla #42 : 07 Aralık 2010, 22:00:25 »
Bu bölüm de güzeldi. Fakat biraz kopukluk hissi vardı sanki. :) Kaçırılma-Kurtarılma olayını bu bölümde anlatman daha güzel olurdu bence. Neyse yazar sensin. ;D  Yeni kavramlar eklenmesi çok hoş olmuş. Ve daha hızlı gelsin bölümler. ;D

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hızır'ın Çırağı -6-
« Yanıtla #43 : 09 Aralık 2010, 12:22:10 »
Hikaye ve kurgu oldukça güzel ve yazımın giderek geliştiği de bir gerçek. Birkaç tavsiyem olacak yazım konusunda. Yapıcı olacağını düşündüğüm için yapıyorum bunu ukalalık olarak algılamazsın umarım. Ha bu arada başlarda bu hatayı ben de çok yapıyordum ve bunu düzeltmeye çalışınca baya kendimi iyi hissettim. İlk bölümü ele alalım mesela :

Spoiler: Göster
Her kırmızı kiremit arasında duran kum rengi harç ve kırmızı kiremitler spiral bir şekilde sanki sonsuza ilerliyordu. Spiral Han ismini bu şekilden almıştı. Sonsuza uzanıyormuş gibi ilerleyen spiral duvarlar arasında uzanan gri renk bir koridor, koridorun her iki yanında yine sonsuza uzanacakmış gibi uzanan binlerce oda.

  Lisef, hana girdiği anda büyülenmişti, hancı hana girer girmez sağ tarafta duran tahta masada duruyordu. Sonsuza kadar uzanan bu spiral handa, Lisef�in görebildiği kadarıyla yalnızca 5 garson bulunuyordu. �İlginç�� dedi içinden. �Servisleri çok yavaş olmalı! � diye fısıldamadan edemedi. Bu yer hakkında en ufak bir fikri yoktu. Masalar, odalar nasıl girilir bilmediği özel lobiler� Çok karmaşıktı, en iyisi hancıya sormak dedi ve masasında kendisinin göremediği bir şeylerle uğraşan şişman, ince çerçeveli gözlükleri bulunan şirin görünümlü hancıya sordu. �Nasıl bir masaya ulaşabilirim?�


Kelime tekrarı pek önemli değildir olabilir. Fakat kelime tekrarı bir pragraf içinde ve birbirine yakın kelimelerde olunca hoş durmuyor. Burada kırmızı kiremiti bir kaç kelime aralıkla aynı cümlede kullanmışsın mesela ve sürekli spiral ve han demişsin. Kelime çeşitlemesi yaparsan başarılı olursun diye düşünüyorum. Spirallerin bazılarını 'sarmal' bazılarını 'yılankavi' vs vs diyerek çeşitlendirebilirsin. Bir öneri sadece benimki. Ellerine sağlık bu arada kurgusunu çok beğeniyorum.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Hızır'ın Çırağı -6-
« Yanıtla #44 : 09 Aralık 2010, 12:38:06 »
Malkavian'a bu konuda katılıyorum. Kelime tekrarları birbirlerine çok yakın olduğunda okuyucuyu rahatsız eder. Aynı kelimeleri aynı cümleler içinde kullanmamak ve kelimelerin diğer anlamlarını kullanmak bu ufak sorundan kurtulmanın en kestirme yolu.

Fikirlerin güzel, hikaye umut vaad ediyor, beğenerek okuyorum. Yazım tarzını biraz daha güçlendirmen, biraz daha zenginleştirmen gerek sadece.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.