Kayıt Ol

Mum

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Mum
« : 08 Eylül 2010, 03:06:42 »
Gözlerimi açıyorum.

Sertçe bir yatakta uyanıyorum ve beni ahşap bir tavan karşılıyor. Yavaşça kalkıp etrafa bakıyorum; oda tamamen ahşap. Etrafta üzerinde gümüş bir şamdan bulunan yuvarlak, tahta bir masa ile karşılıklı konmuş iki tahta sandalye dışında hiçbir şey yok. Şamdanın üzerindeki mum hafif hafif dalgalanıyor. Ayağa kalktığımda fark ediyorum ki, ben de hafif hafif dalgalanıyorum onun gibi, dengemi korumakta zorlanıyorum. Etrafı daha iyi incelemek için şamdana uzandığımda dalgalanma sona eriyor ve mum birden sönüyor. Bundan vazgeçip kapıya doğru ilerliyorum. Dışarıdan bir ses geliyor, fakat ne olduğunu anlayamıyorum. Kapıyı yavaşça açıp, karşıma çıkan tahta merdivenleri tırmanıyorum.

Bir kapıyı daha araladığımda, güverteye çıkıyorum. Bir gemideyim ve az önce duyduğum sesler; rüzgar ve dalgaların senfonisinden başka bir şey değil. Gözlerimi kapatıp tuzlu suyun o ferahlatıcı kokusunu içime çekiyorum. Neden sonra irkiliyorum, ortada rüzgar ve dalgaların sesinden başka hiç ses yok. Koskoca gemide tek başıma değilimdir herhalde diye etrafıma bakınıyorum. Güvertede kimse yok. Güverteye çıkarken gördüğüm kadarıyla, yatakhane de bomboş. Hemen dümenin olduğu yere yöneliyorum ve bir nebze rahatlıyorum; yaşlıca bir adam, iki eliyle dümeni tutmuş, öylece dikiliyor.

Adama doğru sesleniyorum. Dönüp bakmıyor. Biraz yüksek sesle sesleniyorum bir kere de. Yine bir değişiklik yok. Adama bağırıyorum, avazım çıktığı kadar bağırıyorum hem de. İşte o zaman fark ediyorum ki sesim çıkmıyor. Korkuyla etrafa bakıp neler döndüğünü anlamaya çalışıyorum. Kara bulutlar, uçsuz bucaksız gri bir deniz, martısız gökyüzü ve her dalgada gıcırdayan, kocaman, bomboş bir gemi. Benim buradan kurtulmak istediğim gibi, kalbim de kendi "gemi"sinden kurtulmak istiyor ki göğüs kafesini hızla dövmeye başlıyor.

Ağzımı bir kez daha açıyorum. Hayır, ses çıkmıyor. Yavaşça dümenin başındaki adama yaklaşıyorum. Adam hiç kıpırdamıyor. Belki de yaşamıyor bile? Hayır, yaşıyor. Yaklaştığımda adamın derin derin soluduğunu fark ediyorum. Onun da beni fark etmesi için yavaşça omzuna dokunuyorum. Adam irkilmiyor, bunu bekliyormuş gibi yavaşça arkasını dönüyor.

Gördüğüm görüntüyle gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi oluyor. İki eliyle dümeni sımsıkı tutmuş, dolu gözleri ve üzgün bir ifadeyle bana bakan adam, benim.

Korkarak geriye doğru sıçrıyorum, arkamı dönüp koşarak uzaklaşmak istiyorum. Arkamı döndüğümde birisi daha beni karşılıyor. Çocukluk halim, kafasında şaklaban şapkasıyla bana gülümsüyor ve el sallıyor.

Arkamda 70, önümde 7 yaşında bir "ben" olmasını vücudum kaldıramıyor. Kalbim sonunda başarıyor ve göğüs kafesini parçalıyor.

***

Gözlerimi açtım.

Yumuşak bir yatakta uyandım ve beni karşılayan ilk görüntü, gri bir tavan oldu. Yavaşça kalkıp etrafa bakındım; odamdaydım. Elimi terden sırılsıklam olmuş göğsüme koydum, kalbim güm güm atıyordu. Öylece bekledim biraz. Kendime geldiğimde ayağa kalktım ve mutfağa gittim. Buzdolabından soğuk su dolu bir şişe kapıp balkona çıktım. Sokak lambaları dışında, mahallede hiç ışık yoktu. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Hava bulutlu olmalıydı, yıldızlar gözükmüyordu. Sessiz mahalleyi geride bırakıp sessiz evime döndüm. Uykum kaçmıştı fakat üzerimde halen bir sersemlik vardı. Odama geri döndüğümde, yatağın yanı başındaki masanın üzerindeki telefonumun yanıp söndüğünü gördüm. Telefona uzandım ve ekrandaki hatırlatma yazısını gördüm. Bir an boş boş telefona baktım, durumu sonradan anladım. Abimin telefonuydu bu, benim telefonum tamir olana kadar onun telefonuyla idare edecektim. Abim telefonuna hatırlatma yazmış olmalıydı.

Alarmı kapatıp saate baktım, 6'ya geliyordu. Uyumasam daha iyiydi. Açılmak için holü geçip banyoya ulaştım ve lavaboda yüzümü yıkadım. Suratımı kuruladıktan sonra kafamı kaldırdım ve aynadaki görüntümle göz göze geldim.

Saçı dağınık, gözleri uykusuzluktan kanlanmış, ifadesiz bir suratla bana bakıyordu. Aynı şekilde karşılık verdim.

"Bugün doğum günün, kutlu olsun." dedim görüntüye.
Cevap gelmeyince korktum, o da beni duymuyor diye.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mum
« Yanıtla #1 : 14 Eylül 2010, 14:24:05 »
Kaptan öyküdeki kahramanımızı duymayınca aklıma gelen ilk fikir kahramanımızın ölü olduğu oldu. Ama sonucun böyle çıkmamasına oldukça sevindim. Çünkü son zamanlar, özellikle gerilim filmlerinde, boy gösteren "meğer adam ölüymüş" unsuru fazla kullanımından dolayı klişeleşmeye başladı (en azından ben böyle düşünüyorum).
O kaptanın sen olması çok güzel bir fikir. Hele de arkasına döndüğünde çocukluğunu görmesi daha da güzel.

Kafamda çok şey var ama anlatamıyorum :D. Sade diliyle öyle şeyler anlatıyor ki ifade etmek güç.
Özellikle,
" "Bugün doğum günün, kutlu olsun." dedim görüntüye.
Cevap gelmeyince korktum, o da beni duymuyor diye. "  kısmını çok beğendim. Ağzımda çok farklı, garip ama o garipliğin verdiği tekrardan tatma isteğini uyandırdı.

Tebrik ederim, çok hoş ve düşündürücü bir yazı olmuş. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim kaptan, deniz, gemi ve dümen forumun adına da çok uyuyuor ;D.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mum
« Yanıtla #2 : 14 Eylül 2010, 18:43:48 »
Kaptan öyküdeki kahramanımızı duymayınca aklıma gelen ilk fikir kahramanımızın ölü olduğu oldu. Ama sonucun böyle çıkmamasına oldukça sevindim. Çünkü son zamanlar, özellikle gerilim filmlerinde, boy gösteren "meğer adam ölüymüş" unsuru fazla kullanımından dolayı klişeleşmeye başladı (en azından ben böyle düşünüyorum).

"Meğer şöyleymiş" şeklinde seyirciyi/okuyucuyu şaşırtmaya çalışmak o kadar sık kullanılır oldu ki, bunu kullanmamak seyirciyi/okuyucuyu şaşırtır oldu.

Yazının "hoş" olduğunu düşünmüyorum, uzun zamandır yazdığım en "nahoş" şeydi belki de.

Teşekkürler Fırtınakıran. Aslında sen söyleyene kadar hiç farketmemiştim Kayıp Rıhtım'a gönderme yaptığımı.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mum
« Yanıtla #3 : 14 Eylül 2010, 18:48:31 »
Bilinçsiz yapılmış gönderme bu. Uyar sizin tarzınıza hani. (bkz: bilinçli yapılmış gönderme :P)

İlginç desem doğru olur sanırım. Bana 'nahoş' gelmedi okurken, tabi ki yazar ile okur arasında dağlar kadar fark olur bir yazı söz konusu olduğunda. İlginç yani sonuçta, hoş ve farklı olmuş bence. Bir insanın kendisiyle ilgili konularda neler düşüneceği belli olmuyor.

Bu arada, doğum günün yakınlarda mı? :P[*]Bilinçli gönderme 2[/*]
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mum
« Yanıtla #4 : 18 Eylül 2010, 00:56:07 »
Bilinçsiz yapılmış gönderme bu. Uyar sizin tarzınıza hani. (bkz: bilinçli yapılmış gönderme :P)

İlginç desem doğru olur sanırım. Bana 'nahoş' gelmedi okurken, tabi ki yazar ile okur arasında dağlar kadar fark olur bir yazı söz konusu olduğunda. İlginç yani sonuçta, hoş ve farklı olmuş bence. Bir insanın kendisiyle ilgili konularda neler düşüneceği belli olmuyor.

Bu arada, doğum günün yakınlarda mı? :P[*]Bilinçli gönderme 2[/*]

Evet, bu da yazı yazmanın bir güzelliği sanırım. Oldukça kötü bir ruh haliyle yazılan bir yazının, anlamını kaybetmeden, oldukça zevk alınarak okunması; bu beklemediğim bir şeydi işte.

Hayır, doğum günüm geçeli bir kaç ay oldu.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mum
« Yanıtla #5 : 08 Şubat 2011, 12:19:42 »
Okuduğum çok hoş yazılardan bir tanesiydi, tebrik ederim.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "