Kayıt Ol

Amerikan Gangster

Çevrimdışı Legolas

  • ***
  • 810
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Amerikan Gangster
« : 20 Ocak 2008, 11:11:59 »


Vizyon tarihi: 18 Ocak 2008

Yönetmen: Ridley Scott

Senaryo : Steven Zaillian

Müzik: Marc Streitenfeld

Görüntü yönetmeni: Harris Savides

Tür: Suç, Dram

Yapım: ABD 2007 (Renkli)

Dil:İngilizce

Dağıtıcı Firmalar: UIP

Konusu

Oscar ödüllü yıldızlar Denzel Washington ve Russell Crowe, Oscar ödüllü yapımcı Brian Grazer, yönetmen/yapımcı Ridley Scott ve Oscar ödüllü senaryo yazarı Steven Zaillian, uyuşturucu ticaretinin en acımasız gangsteri olarak tanınan Frank Lucas’ın Harlem sokaklarından başlayıp suç dünyasının zirvelerine tırmanışının ve Harlem sokaklarına adalet getirmeye kararlı bir polis tarafından alaşağı edilişinin gerçek öyküsünü anlatmak için güçlerini birleştirdiler. Ortaya muhteşem bir film çıktı: “Amerikan Gangsteri – American Gangster”.

Frank Lucas’ın sessiz ve derinden yükselişini başlangıçta kimse fark edemez. İkinci Dünya Savaşı sonrası kente boy göstermeye başlayan siyah suç patronlarından Bumpy Johnson’un sessiz ve sakin mizaçlı yardımcısıdır. Patronunun aniden ölmesinden sonra kendi uyuşturucu imparatorluğunu kurmak için iktidar odaklarının açık kapılarını tek tek keşfetmeye başlar. Sonunda Amerika’nın kendine özgü başarı öyküsünün tamamen kendisine ait versiyonunu yaratır.

Frank Lucas hiç okula gitmediği halde New York sokaklarında edindiği inanılmaz bir bilgi birikimi vardır. Kent içi uyuşturucu ticaretine hakim olurken uyguladığı zeka ürünü katı kurallara dayalı çalışma etiğini oluştururken sokaklardan edindiği deneyimi kullanmaktadır. Lucas’ın diğer uyuşturucu patronlarından en belirgin farkı, sokaklara daha nitelikli ürünü daha düşük fiyata pazarlamaktır. O artık sadece New York kentinin değil, ülkenin önde gelen suç örgütlerinin de bir numaralı yıldızı haline gelmiştir. Kendine özgü kuralları ve ahlak anlayışı olan kanun adamı Richie Roberts (Russell Crowe), yeraltındaki uyuşturucu trafiğini kontrol edenlerin artık değiştiğini hissedecek kadar Harlem caddeleriyle iç içedir. Kentteki ünlü Mafya ailelerinin önderliğine yeni birisinin geldiğinin kokusunu almıştır. Ön sezilerini takip ederek ve iyi bir saha çalışması ve araştırması yaparak o güne kadar adı sanı duyulmamış bir siyah bir suç patronunun uyuşturucu alemine hükmetmeye başladığını keşfedecektir.

Çevrimdışı Cúthalion

  • **
  • 149
  • Rom: 2
  • Smaug
    • Profili Görüntüle
Ynt: Amerikan Gangster
« Yanıtla #1 : 20 Ocak 2008, 14:31:00 »
Merakla beklediğim filmlerden birisi.

Çevrimdışı fake*

  • **
  • 354
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Amerikan Gangster
« Yanıtla #2 : 20 Ocak 2008, 14:39:14 »
lime wireden indirip izlediğim filmlerden birisi güzel izlemeniz gerekir ama god fatherın yerini tutamaz

Çevrimdışı vampireLLa

  • ****
  • 1273
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Ynt: Amerikan Gangster
« Yanıtla #3 : 21 Ocak 2008, 14:16:52 »
yaaaa müthişti yaaa offf ama uzun sürdü ara nezaman gelcekde sigara içicem die bekledim durdum (dün gittimde) 2deki seansa girdik 3,30 falandı ilk ara verildi neyse ilk eleştirimi falan yapiim sonrada bilgiler resimler falan ekliim....


denzel washington (frank lucas) müthişti ya yakışıklılığından oyunculuğundan hiçbirşey kaybetmiyo bu adam tekrar hayran oldum ona ahhh ahhhh.... russell crowe ııhhhh olmasada olurdu cok yaşlanmış göbek baya bi çıkmış saçlar falan yok ya hiç hoşuma gitmedi nerde o gladyötördeki beautiful mind'deki russell ... şahsen denzel'ımın olduğu (hemende sahiplendim ha) sahnelerde daha heyecanlıydı denzel cıksın diye bekledim her russell cıktıgında... olmasada olurmuş yani bütün iş denzel'daydı bence...uzatılmaması gereken bazı sahnlerde uzama vardı bazı diyaloglarda baside indirgenmişti



şimcik bilgileeerrrr

ilk önce resmi web-sitesi : http://www.americangangster.net/

fragman :  http://www.sinemalar.com/fragman/663/Amerikan-Gangsteri/

fotoğrafların tamamı (88tane) için : Buraya Tıklayın

bi kaç örnek fotoğraf






















* Denzel Washington ...  Frank Lucas
* Russell Crowe ...  Det. Richie Roberts
* Chiwetel Ejiofor ...  Huey Lucas
* Josh Brolin ...  Detective Trupo
* Lymari Nadal ...  Eva
* Ted Levine ...  Det. Lou Toback
* Roger Guenveur Smith ...  Nate
* John Hawkes ...  Det. Freddie Spearman
* RZA ...  Moses Jones
* Yul Vazquez ...  Alphonse Abruzzo
* Malcolm Goodwin ...  Jimmy Zee
* Ruby Dee ...  Mama Lucas
* Ruben Santiago-Hudson ...  Doc
* Carla Gugino ...  Laurie Roberts
* Skyler Fortgang ...  Michael Roberts

gazete ve sinema sitelerinin bazılarında çıkan yorumlar :

“The loudest one in the room is the weakest one in the room.”
“Ortamdaki en göze çarpan kişi en zayıf kişidir.”


Blade Runner (1982), Thelma & Louise (1991) ve Gladyatör (2000) gibi filmleriyle uzun ve çok verimli bir film kariyeri sürdüren usta İngiliz yönetmen Ridley Scott’tan bir dev film daha: Amerikan Gangsteri. 1970’ler, Harlem, New York’ta uyuşturucu ticaretini yöneten mafya ağının görünmez patronu Frank Lucas (Denzel Washington) ile işbirlikçi polise meydan okuyan dedektif Richie Roberts (Russell Crowe) arasındaki sessiz çekişmeyi konu alan film, Amerikan tarihinin önemli bir dönemine de ışık tutuyor. Yaklaşık üç saatlik süresi boyunca bir an olsun temposu düşmeyen bu gerçek hikayenin güçlü senaryosu, Hannibal (Ridley Scott, 2001) ve Gangs of New York (Martin Scorsese, 2002) gibi büyük Hollywood yapımlarının yazarı Steven Zaillian’a ait. Yılın Oscarları’nda adı sık sık duyulacak filmde özellikle Denzel Washington’ın performansı kaçırılmamalı.

Harlem sokaklarını yöneten zenci lider Bumpy Johnson (Clarence Williams III) tüm bildiklerini hiç yanı başından ayrılmayan şoförü Frank Lucas’a (Denzel Washington) öğretmiştir. Bumpy Johnson değişen zamanlardan şikayet ettiği bir giriş sahnesinde kalp krizi geçirir ve onun koltuğunu almak, mütevazi bir hayat süren, ailesine ve dinine bağlı Frank Lucas’a düşer. Hocasıyla aynı bilinci güderek işe koyulan Frank Lucas’ın arkası sağlamdır. İşbirlikçi polisler sayesinde işlek bir sokağın orta yerinde gündüz gözüyle adam öldürebilecek kadar özgür, Vietnam savaşı sırasında asker cenazelerini getiren ordu uçaklarıyla ülkeye uyuşturucu sızdırabilecek kadar cesurdur. Bu zengin ve sıra dışı hayatın zıttını yaşayan Richie Roberts (Russell Crowe) ise, işine olan bağlılığı ve aşırı dürüstlüğüne rağmen ailesine karşı aynı ideal çizgiyi koruyamaz. İşine ve kadınlara düşkünlüğü nedeniyle karısını ve oğlunu kendinden uzaklaştırır.

Richie’nin düzensiz, meteliksiz, ailesi tarafından terkedilmiş, ama doğruların izinden ayrılmayan tavrına karşılık Frank’in hayatı, ailesiyle çevrili, zengin, düzenli, dindar ve ‘tertemiz’ görünen, ancak sayısız ölüme neden olan bir endüstrinin kaynağı ve patronu kimliğiyle toplumsal çürümeyi simgeleyen bir kara deliktir. Bu iki karakterin kendi kişisel yöntemleriyle, zaaflarının gölgesinde yaptıkları seçimlerin kaçınılmaz ödülleri ve bedelleri vardır; bu oyunun kurallarına göre hayatın bir alanında kazanmak varsa diğerinde kaybetmek kaçınılmazdır. En önemli şart yukarıdaki alıntıda anlatılan altın kurala dayanır. Aşırıya kaçan, gösterişle yapılan tek bir eylem bile hassas dengeleri çökertebilir.

Amerikan Gangsteri’nde Scott da karakterlerine verdiği öğüdün ta kendisini uyguluyor. Bu denli etkili bir gangster hikayesi ve bu kadar derinlemesine bir uyuşturucu dünyası portresi çizmek için hiç göze batırmadan arka planda bıraktığı tarihsel, toplumsal ve kültürel öğeleri filmine nakış gibi işlemiş. Geçiş planlarındaki televizyon haberlerinde, arka fondaki ekranlarda ve konuşmalarda, Vietnam savaşı; Muhammed Ali’nin toplumsal etkisi; uyuşturucunun hem yüz binlerce kişiye iş sağlayan vazgeçilmez bir sektör, hem de bir ölüm çemberi olduğu gece hayatı; mafya ailelerinin yaşam tarzları ve güçleri, bilinçaltına işleyecek dozda, olduğu gibi aktarılmış. Kimi zaman bir belgeseli andıran sahneler filme başarıyla entegre edilmiş, tarihsel doku bir epik film ölçülerinde işlenmiş.

Scott filminde silahlı çatışmalar ve kanlı aksiyon sahnelerindense ilişkiler ağına ağırlık vermiş. Ağırlıklı olarak diyaloglarda ve kompozisyonlarda insanların değerleri, hareketlerinin kazançları ve bedelleriyle ilgilenmiş. Bir satranç oyununu andıran film, sakin sakin ama en beklenmedik yerlerde tarafların birbirini mat edebildiği bir zeka düellosu; ses tonları ve bakışlarla oynanan tehlikeli bir kumar gibi.

Daha da kötüsü bu oyunun bir sonu yok. Seçimler ne olursa olsun, ‘kirlilik’ ve ‘kötülük’ az sonra nerede olacak ve ne yapacak belli olmuyor; sonsuz çember kendi kanunlarını uygulamaya devam ediyor. Richie’nin kariyerine damgasını vuran, bulduğu bir milyon dolarlık kirli parayı polise teslim ettiği hikaye de buna en belirgin örnek. ‘Doğru’ şeyi yapmakla temizlenen bilinç, her zaman bir sonraki adamın yapacağı ‘yanlış’ seçimle karalanıyor, anlamsızlaşıyor. Frank ve Richie’nin eşleri de bu kısır döngünün en belirgin mağdurları ve sözcüleri. İki kadın da erkeklerinin dürüstlük ve onurlarının, kendilerini adadıkları doğruların hem altını çizen hem de içini boşaltan simgeler olarak filmin duygusal boyutunu oluşturuyorlar.

Scott’un filminde kamera başlı başına bir anlatıcı. Her bir kompozisyon, renkleri ve ışığıyla muhteşem bir denge oluşturuyor; aksiyonla ve diyaloglarla anlatılanın ötesinde bir atmosfer yaratarak dışsal bir ses, ayrı bir göz oluyor. Çerçevelerin içi ise prodüksiyon ve kostüm tasarımlarının göz alıcığıyla en amaca hizmet eden şekilde doldurulmuş. Özellikle Denzel Washington belki de sinema tarihinin en yakışıklı takımlarını giyiyor. Amerikan Gangsteri’nin müzikleri ise filmin en aktif piyonu ve taşıyıcısı.

Amerikan Gangsteri’nin en büyük kozu şüphesiz Denzel Washington. Aktör tüm mafya patronlarının en başındaki adama yaraşacak şekilde güçlü, karizmatik, yakışıklı, şık ve korkusuz. Washington zaman zaman çok güvenilir, yumuşak ve sempatik olabilirken, yeri geldiğinde tüyler ürpertici; hem sabırlı ve erdemli, hem de kontrolsüz bir canavar; elleri titremeden, gözünü bile kırpmadan adam öldürebilirken aynı zamanda tam bir centilmen. Washington’ın ağır ve kendinden emin duruşu sayesinde, bu karmaşık karakterde her zaman saygı uyandırıcı bir aura dolaşıyor.

Amerikan Gangsteri, Ridley Scott’un kariyerinin ve ‘mafya filmi’ türünün unutulmaz bir parçası olacak şüphesiz. Godfather (Francis Ford Coppola, 1972) Scarface (Brian De Palma, 1983) ve Heat (Michael Mann, 1995) gibi filmlerle ortak özellikleri taşırken, gerçek öyküsünü aktarmada kendine has bir tarz ve dili olan film, sadece bu film türünün takipçilerine değil, her türlü ustaca kaleme alınmış dram ve polisiye filmin tadını çıkarmaya niyetli herkese keyif verecektir. Bu ay sonunda açıklanacak Oscar adaylıklarında adını kesinlikle duyacağımız filmi kaçırmayın!

Selin Sevinç


-----------------------------  o  -----------------------------

Yeni Şafak Gazetesinden :
1970'li yılların başları… Vietnam'dan her gün ceset torbaları içinde Amerikan askerleri getirilirken, orada ölmeyecek kadar şanslı olanlar ise eroin bağımlısı olarak dönmektedir. Harlem'in önde gelen gangsterlerinden birinin yardımcılığını yapan Frank Lucas (Denzel Washington) adlı bir zenci, patronunun ölümünün ardından pratik zekâsı ve katı iş kurallarıyla adım adım yükselir; en sonunda da eroin hanedanının tepesindeki koltuğa oturur.

Lucas, Vietnam'da üretilen eroini Yeni Dünya'ya nakledebilmek için kolay kolay tahmin edilemeyecek kadar âdice bir yöntem kullanmakta, “mal”ı, kargo uçaklarıyla ülkelerine gönderilen ölü askerlerin ceset torbalarında taşıtmaktadır. Bunun için Amerikan ordusunun ekip ve ekipmanlarını pervasızca kullanan göz dönmüş uyuşturucu baronu, bazı yüksek rütbeli subaylara da “Kadavra bağlantısı” olarak anılan bu anlaşma nedeniyle yüz binlerce dolar rüşvet verir.

Öte yanda ise Richie Roberts (Russel Crowe) adlı deneyimli bir polis dedektifi, kentteki organize suç örgütlerinin tepe noktasındaki sinsi değişimi fark etmiştir. Lucas'ın bu kirli saltanatını yıkmak için harekete geçen kahramanımız, çok geçmeden “içeri”den bir köstebek bulacaktır.

Yakın tarihine ilişkin politik öykülere her dönemde ayrıcalıklı bir ilgi göstermiş olan Hollywood, 70'lerin ABD'sinin ürkütücü uyuşturucu baronu Frank Lucas'ın yaşamı üzerinden ülke tarihinin en kirli sayfalarından birini daha gündeme getirerek hem çok sıkı bir filme imza atıyor; hem de bir kez daha gişede turnayı gözünden vurmanın yolunu buluyor.

Yaşayan en yetenekli siyahî oyunculardan biri olan Denzel Washington, 2000'lerde, üzerine çok da oturmayan bir dizi vasat rolle boşa geçirdiği yılların ardından, bu kez Ridley Scott'un usta işi yönetiminde mafya babası Lucas'ı olağanüstü bir performansla canlandırmakta… Hattâ bu sanki Lucas'ın ruhu Denzel Washington'un bedenine girip de filmde oynamışçasına gerçekçi bir performans.

Filmin ikinci adamı Russell Crowe içinse aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Bence, beyazperdede şimdiye kadar Crowe'un o naif, “cici çocuk” görüntüsüne en çok yakışan rol, “Akıl Oyunları”ndaki Dr. John Nash karakteriydi. Hadi, bir de “Gladyatör”ün Maximus'unu ekleyelim onun yanına. Bence Crowe daha ziyade romantik filmlerin adamı ve sert polis olmak ona pek yakışmıyor.

Filmin önemli artılarından birini oluşturan sanat yönetimi, 1970'lerin ruhunu son derece başarıyla aktarıyor izleyiciye. Öyle ki muhtelif çerçevelerde karşınıza çıkan giyisiler, otomobiller, mobilyalar ve genel renk tercihlerini gördüğünüzde, âdeta gerçekten de bu dönemlerde çekilmiş bir film izler gibi oluyorsunuz. Doğrusunu söylemek gerekirse, “Yaratık”, “Cennet'in Krallığı”, “Kara Şahin Düştü” ve “Gladyatör” gibi atmosfer kurmada aşmış filmlerin yönetmeni Scott'a bu saatten sonra dönemsel inandırıcılık üzerine kulp takmak da öyle kolay değil…

Öte yanda, “Amerikan Gangsteri”nin müziği ise böyle büyük bir filmi taşımaktan oldukça uzak; akılda kalıcılık yönü zayıf bir çalışma olmuş. Oysa ki böylesine iddialı bir anlatıdan, sinemada bizleri koltuğa çivileyecek, dışarıya çıktığımızda da kulaklarımızda çınlamaya devam edecek bir müzikal derinlik beklemek hakkımızdı.

Velhasıl, kimi ufak tefek olmamışlıklarına karşın, karmaşık projelerin ustası olarak tanıdığımız 71 yaşındaki kurt Britanyalı Scott, çekimleri bir kaç ülkede gerçekleştirilen, tamamına yakını sıkı oyunculardan kurulu, her anlamda büyük boyutlu bir öykünün katıp karıştırılmadan ahenk içinde nasıl işleneceğine dair yeni bir ders daha veriyor biz sinemaseverlere. Uyuşturucu paketleme kolonilerinde çalışan kadınların -hırsızlığa engel olmak için- çıplak çalıştırdıkları sahnedeki görüntüler bünyenize biraz ağır gelebilir. Bunun ötesinde şiddeti de cinselliği de son derece dengeli kullanmış şık bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylemeliyim.

Politik boyutları da olan sağlam polisiyeleri sevenlere hararetle tavsiye ediyorum.
she's back!!

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Amerikan Gangster
« Yanıtla #4 : 21 Ocak 2008, 16:50:46 »
yaa kesinlikle izlemem lazım perşembe günü inş giderim artık mükemmel bir film olacağı belliydi zaten...
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı pleasant^^

  • ****
  • 1642
  • Rom: 12
  • bitch is back to the town.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Amerikan Gangster
« Yanıtla #5 : 21 Ocak 2008, 17:08:06 »
Gangsterler varsa tamam demektir :P

so you ride yourselves over the fields and you make all your animal deals and your wise men don't know how it feels to be thick as a brick.

Çevrimdışı Darkness

  • ***
  • 608
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Amerikan Gangster
« Yanıtla #6 : 23 Ocak 2008, 05:52:05 »
ben seyredlı yaklaşık 1.5 ay oldu süper denılemz ama surukleyıcı son 5 dakıkası ıcın bıle ızlenebılır