Mitoloji, bir halkın, toplumsal hafızasını aktarmakta kullandığı araçtır. Toplumsal hafıza giriftleştikçe, mitoloji de yerini "bilim" ve "din"e bırakır; bu yönüyle mitoloji, hem modern bilimin, hem de dinlerin anasıdır.
insanda "pattern recognition" özelliği vardır. bunun ne olduğu ve mitolojik bilgelik aktarımındaki rolü üzerine
http://www.sozkonusu.net/alfabe-mitoloji-iletisim-ve-milli-hafiza.html bu yazıya bakabilirsiniz, uzun ve sıkıcı olmamak adına, burada açıklamayacağım. Özetle diyebilirim ki, "pattern recognition" şiire, giambattista vico'ya göre ilk dil olan şiir de, "mitoloji"ye hayat verdi. o çağlarda henüz, imgeler, imler, simgeler ve göstergeler bugünkü olgunlukta olmadığı için, irfan/bilgelik aktarımı ancak alegori ile mümkündü. insanlar, yeni döllere bilgeliklerini alegorilerle aktardılar. bu döneminde mitoloji, "gerçek" ile olan ilgisini alegorik olarak devam ettirmektedir.
ancak, sözlü kültürün karmaşıklaştırıcı yapısı ve mistisizm, mitolojiyi alegorik köklerinden kopardı ve ayrı bir sanal "varoluş düzlemi" haline gelmesini sağladı. bu dönemde mitolojiler, ilk kültleri yarattı, daha sonra bu, dine evrilecektir.
yazılı kültür, toplumsal hafızanın bekasının "devlet" ve "din" kurumlarına terkini getirdi. zira insan toplumu ve insan zihni (hem toplumsal, hem bireysel) evrimleşmiş, karmaşıklaşmıştı. bu ayrışım ve özelleşim, dinleri doğurdu, mitolojinin alegorik köklerinden kopmuş ve sanal bir anlam kazanmış hali, artık "gerçek" ile ilgisini büyük oranda yitirmiş bir biçimde, "sanal", mistik ancak "yöntemli" bir örgü kazandı. (din)
Mitolojinin bilim alanına katkısı da, söz gelimi "simya"nın kimyaya, şaman otacılığının modern tıbba evriminde gözlemlenebilir. Dini alanda mitoloji git gide "gerçek" ve "öz"le ilişkisini yitirip bugünün dinlerine hayat verirken, bilim alanında ise, tersine bir evrim gerçekleşti: alegori de aşılıp, "öz" ve "gerçek" ile olan ilişki daha da yakınlaşmaya başladı.
tarihsel seyirde mitoloji budur. ancak yapısalcı bir kafayla bugün persfektifinden bakarsak, mitoloji, toplumların geçmişleri ve "nereden, nasıl geldikleri" hakkında bize bir çok "laboratuvar deneyi"nden daha fazla fikir verebilecek bir hazinedir. Ki, mitolojilerden sanatsal anlamda yararlanan Tolkien, kuzeyli insan anlayışı/algısı/tinindeki arketipik kişilik, olgu ve imgeleri ortaya çıkarmış, Carl Gustav Jung ise, doğrudan "folklore" (folk: halk. lore: bilgelik, irfan folklore: halk irfanı) ve mitoloji ile ilgilenerek, psikolojide çığır açan arketipler kuramını geliştirmiştir. Buna göre mitoloji, bizim kolektif bilinçaltımızın fotoğrafıdır.