Kayıt Ol

Uzak

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Uzak
« : 17 Aralık 2010, 18:58:47 »

   “Ay’ın dünyadan her yıl dört santimetre kadar uzaklaştığı söylenir. Bu hesaplamaya yıl içindeki gelgitler de dahildir. Ortalama uzaklık sürekli artar. Bunun dünyanın dönüşü ve bazı insanların bünyeleri üzerinde olumsuz etikler yarattığı yaygın bir inanıştır. Bunun yanında ayın dünya yörüngesindeki uzaklaşıp yakınlaşmaları, yüzeyde depremlere, büyük dalga oluşumlarına sebep olur.”



U  Z  A  K



  O gün dünya tarihi açısından çok dikkat çekici bir gündü. Mkim3033 isimli robot kürenin ay yörüngesinde ilerleyip yüzeye ineceği gündü. Yaklaşık yirmi yıllık proje kapsamında önce aya Eros istasyonu kurulmuştu. Beş yıl yalnızca yaşanabilir ortam yaratmak için yakıt takviyesi ve inşa çalışmaları sürdürüldü. Astronotların Eros’ta rahat çalışabileceği bir düzen oluşturulması gerekiyordu. Bunun ötesinde kendi ihtiyacını karşılayabilecek bir yapıya ihtiyaç vardı. Daha sonraysa gönderilen küre ay merkezine yerleştirilecekti. Küre, daha önce dünya gövdesine yerleştirilen Mkim1011 isimli cihazın bir kopya uydusuydu. Asıl amaç, ayın dünya yörüngesine kusursuz oturmasını sağlamaya yönelikti. Böylece iki cisim bulundukları gövdeleri aynı yörüngede tutacaktı.

   Mkim2022 görevini tamamlayamamıştı. Görevliler, cismi istasyondaki hızlandırıcıya yerleştirdikten sonra istasyonun bu güvenli bölmesinde bir patlama meydana gelmişti. Mkim3033’ün fırlatılmasından tam yedi sene önceydi. Tüm hasarı gidermek ve hızlandırıcıyı düzenlemek yıllar almıştı. Nihayetinde şimdi dört görevli, bu büyük, küre halindeki cismi genişletilmiş hızlandırıcıya taşımakla yükümlendirilmişti. Cisim, içine iki kişi alacak şekilde geliştirilmişti. Dışarıdan da iki yol açıcıyla yoluna devam edebiliyordu. Enerji odaklı hassas dokungaçları vardı. Bu yüzden fırlatılırken oluşabilecek her türlü enerji açığına karşı özenle korunması gerekmişti.

**

“Sakin ol.” Dedi 21. Aslında kendisi sakin sayılmazdı. Tam on dört yıldır bu Eros’taydı. Tek bir görev için buraya geldikleri söyleniyordu ama düzenli olarak farklı görevler veriliyordu. Ayda bir koloni kurma hazırlıkları olduğunu anlamak zor değildi. Bir çeşit sera kurmuşlardı. Yüksek düzeyde oksijen ve güneş ışığı istemeyen hemen hemen her bitkiyi yetiştirebiliyorlar, geri dönüşümü olan su tüketimini gerçekleştirebiliyorlardı. Tek görevlerinin bu cihazı yerleştirmek olduğundan emin değildi ya da cihazın etkilerinin ne olacağından.

“Tamam sakinim. Güvenlik şifresini girdin mi? Yolda kapak açılırsa bütün istasyonu patlatırız. Güvenli bölgede değiliz.” 27 aralarında en genç olanıydı. Onun böyle bir görev için seçilmesini pek anlayamamıştı 21. Sadece üç senedir buradaydı. Bilgiliydi, zekiydi ancak fazla heyecanlıydı. Geçmişine ait anıları çok tazeydi. İstasyona gönderilecek adayların bilgilendirilmesi, uçuştan beş veya altı yıl önce olurdu. Onlara kendilerini hazırlamaları için fırsat verilirdi. Genelde otuz beş yaşın altında kimse alınmazdı ama 27 ve onunla birlikte gelen 18 ile 30, otuz üç yaşlarına daha yeni girmişlerdi. 21, hiçbirinin geçmişlerini silemediğini fark etmişti. Genç adam henüz yeni kız arkadaş edinmişti. Sürekli onun güzelliğinden bahseder. Resimlerini yanında taşırdı.

Birilerine ya da bir şeylere bağlanmak böyle bir iş için her zaman kötüdür. Çünkü terk ettiğinde zarar vereceğin bir şeylerin varolduğunun bilincinde olursun. Terk edildiğindeyse, yeni bir düzene alışman gerekir, zarar görmüşsündür. Yapmak zorunda olduğun, doğanın şartları gereği ellerinin altında olan görevler, bağlılıkların yüzünden farklı ve değersiz görünür.

“Sakin ol 27. Her şey doğru. Bir sorun yok. Ölmeyeceğiz, şimdi onayla şu gönderiyi de harekete geçelim.”

27 elini kaldırdı. Dar bölmede yalnızca iki koltuk vardı. Karşısındaki ekranda Hareket Onayı yazıyordu. Onun yapması gereken tek şey. Altındaki yeşil kutucuğa parmak ucunu değdirmekti. Adam, yavaşça dokundu.

Alet sorunsuz harekete geçti. İniş noktasından güvenli bölgeye üç saatlik yolculuğu sıfıra yakın enerji kaybıyla tamamladı. Bu beklenenden de iyiydi. İki adam, Eros’a indiklerinde karşılarındaki kalabalık onları alkışlıyordu. 21 hiçbir şey yapmadıklarının farkındaydı. Yalnızca dışarıdaki arkadaşlarının tek tek yolladığı koordinatları onaylıyorlardı. Asıl görevi onlar yapmıştı. Aslında büyük korku, onun için şimdi başlamıştı. Çünkü bu 4 kişi, asıl etkiye maruz kalmak zorunda olanlardı. Yeni uranyum karışımı ışınları olumsuz yönde etkiliyor, belirli bir mesafenin ötesinden komut vermeyi engelliyordu.

21 sol yanında 27, onun yanında 18 ve sağ yanında da 30 ile bilgi işlem kabinine girdi. Karşılarında az önce çıktıkları koca tüpün içinde havada asılı duran iri beyaz bir küre vardı. Tüpün içeriğinde zenginleştirilmiş uranyum vardı. Patlamaya hazır bir atom bombası gibiydi.

21 kendi geçmişi hakkında artık hiçbir şeye sahip değildi. Tüm benliğini ve kişiliğini yitirmişti. On dört senedir dış dünyayla neredeyse tamamen kapalı bir alanda isimsiz yaşamını sürdürüyordu. Merkez, çalışanların isimleri olmaması gerektiğini söylemişti. Bu onların insanlık adına feda edecekleri bir şeydi. Tam anlamıyla kendilerini vereceklerdi. Uydu bağlantılarıyla dönem dönem dünyayla iletişim kuruyorlardı. Özellikle internet erişimi onların hayatta kalma sebeplerinden biriydi. Ancak kısıtlı erişim bile kişiliklerini tamamen yitirmelerine engel olamamıştı.

21 şu anda elli iki yaşındaydı ya da kırk dokuz. Emin olamıyordu. Eskiden bir sevgilisi vardı, onun abisiyle kavga ettiklerine dair ufak anılar canlanıyordu kafasında. Buradaki radyasyon uzun süreli anıların yok olmasına sebep oluyordu. 21, anne ve baba kavramlarını anımsıyordu ama kendisinin varolmasına onların sebep olduğu gerçeğini kavrayamıyordu. Çünkü onlara dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Sanki hep varolmuş ve zihinsel süreçleri sürekli tazeleniyor gibiydi. İstasyondaki sağlık merkezleri yalnızca görevle ilgili anıların taze kalmasını sağlıyordu. 21 bu yüzden yaptığı her şeyi hayatının amacı olarak görüyordu. Evet, bu ona mutluluk veriyordu. Eskiye dair anımsadığı şeylerden birisi, hayatının bir amacı olmadığıydı. Aşk, iki cins arasındaki ilişki idi elbette. Burada da karşı cinsten insanlar vardı. Onlarla ilişkiye girmek ve hatta son dönemlerde çocuk yapmak bile serbestti. 21 bir kez 13 ile yatmıştı. Zevkli bir deneyimdi ancak hayatının amacına dair duyduğu inanç karşısında zayıf bir etkiden ibaretti.

Görevini yap.

Dört adam, görevlerini yapmanın mutluluğuyla, kombinasyonları girmiş ve sonucu beklemeye başlamışlardı. İstasyon, enerji tasarrufuna gitmiş, tüm sera görevleri sonlandırılmış, yalnızca güvenli bölge tam güç ile çalışmaya başlamıştı. Tüpün kapağı ağır ağır kapandı. Çevresinde yeşil bir çizgi halinde hologramlar belirmeye başladı. Adamların hiçbiri bunların normal olup olmadığını bilmiyordu.  Kameralar, tüpün içinde neler olduğunu gösteriyordu. Şemaya göre, küre ağır ağır aşağıya inmeye başlamıştı. Merkeze kadar yolculuk edecek ve orada dokungaçları yeterli enerjiyi bulduğunda çevresine saldırıp sabitlenecekti. Teorik olarak tüpün o anda kapanması gerekiyordu.

Ya da yok edilmesi.

18 bir dişiydi ve 30’un elini tutuyordu. İkisi de heyecanlılardı. Yeni doğmuş bir bebeğin ağlamaları ve karanlığa dönüş çabaları diye düşünürdü hep 21. Zararsız duygusal yakınlaşmalar olarak görüyordu. Ancak kesinlikle anlamaktan uzaklaşmaya başlamıştı. Kendini, burada daha çok zaman geçirdikçe dünyadan tamamen kopuyormuş gibi hissediyordu. Başka bir çok his onun için hiç varolmamıştı. Yakında heyecan da bunlardan biri haline gelecekti. Yalnızca dünyada yaşanmış anıların getirdiği etkilerin, ondan uzaklaştıkça yok olması gayet doğal geliyordu.

Doğal seçilim derler. Güçlü olan hayatta kalır.

Küre, girişini neredeyse tamamlamıştı. Şimdi tüpün kapanması için zaman aralığını girmeleri ve onaylamaları gerekiyordu. 27 zaman aralığını girmiş, 21 onaylamıştı. 18 elleri titreyerek onaylamış. 30 ise donakalmıştı.

Olur şey değil! İnsanlık tarihinin en önemli anında, koca bir adam donakalmıştı! 21 öfkeden ne yapacağını bilemiyordu. Bu onun için çok yabancıydı. Sanki yaşadıklarını daha önce hiç yaşamamış gibiydi. Öfkelenmeyi uzun süredir ilk kez deneyimliyordu. Kör olmuş birinin gözlerinin yeniden açılması gibi. Hoşuna gitmişti. Şimdi hayatından vazgeçme düşüncesi hiç de tatlı gelmiyordu ona. Ayrıca bir kaç şey anımsamaya başlamıştı. Hızla ileriye atılıp otuzun başına vurdu.

“Onayla şu lanet şeyi! Hepimizi öldüreceksin.”

“Zaten öleceğiz.” 30 herkesi şaşırtan çok sakin bir sesle konuşmuştu. “Buradan çıkıp, güneşinizin altında, mavi gökyüzünü izleyerek uyuyabileceğinizi mi düşünüyorsunuz. Hepimizi öldürdüler.” Adamın yüzünde hüzünlü bir gülümseme vardı.

21 bir zamanlar okuduğu bir şeyi anımsadı. Uzun süre radyasyona maruz kalan insanlar hayaller görmeye başlarlar. Ani görüntüler ve paranoyalar da bu etkilerdendir. Ancak Eros’a alınan görevliler özel bir aşılama döneminden geçer ve bu etkilerden kurtulurlar.

“Kapa çeneni ve şunu onayla.” Bağıran 18’di. Gözünde bir damla yaş vardı. 21 tam bir tokat daha atmak için elini kaldırdığında bir şey fark etti. Hemen elinin tersiyle yüzünü sildi ve ufak bir ıslaklık gördü. Ağlıyordu!

“Hepimiz ölüyüz. Bu istasyonun görevi önemli değil. Bizler, insanoğlunun en üstün bireyleriydik. Ve şimdi asla onlar için daha üst düzey hizmetler veremeyeceğiz. Dünyaya geri dönebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Dönseniz bile, orada yaşayamazsınız. Burada size enjekte edilen onca aşı, soluduğunuz hava. Asla dünyaya uyum sağlayamazsınız.”

“Ölmedik. Yalnızca burada yaşıyoruz, şimdi dokun şu ekrana!” 27 öfkelenmişti bu kez. Sesi titriyordu.

“Bizler varlığımızı aldığımız yerden, bizi var eden yerden uzakta yaşayamayız. O dünyaya ait olan hiçbir şeye sahip değiliz.. Önemli değil.” 30 önüne döndü ekrandaki yeşil kutucuğa dokundu. Bilgisayar girişi onayladı. Bu arada ekranda kürenin dokungaçlarının fırladığı ve hazneye sert bir şekilde yapıştığı göründü. Küreden büyük bir akım fırladı ve kapak kapanmadan hemen önce hazneye doldu. Ufak çaplı bir depremin ardından, her şey normale döndü. Güvenli bölge kapıları açıldı. Tüp, yeraltına girdi. Göstergeler üst düzeydeydi ama anomali oluşturmuyordu.

21 koşarak dışarıya çıktı ve içindekileri boşalttı. Dizleri üzerine çöktü, gözlerinden yaşlar boşanıyordu.. Koca bir istasyon bu dört kişinin durumlarını şaşkınlıkla inceliyordu. Dünya gezegenini kurtarmışlardı. Ancak yok olmak ile kurtuluş arasındaki çizgide kaybolmuşlardı.

[*]TBD 2010 Bilimkurgu Öykü Yarışması için gönderdiğim bir öyküydü. Yaklaşık 6 aylık bir yazı. Bugün rastladım koymak istedim.[/*]
try again fail again fail better

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzak
« Yanıtla #1 : 30 Aralık 2010, 13:08:30 »
Bilim kurgu adına oluşturulan bu yapıyı takdir etmemek mümkün değil. Çoğu şeyi bir temele dayandırarak yavaş yavaş işlemen aceleye getirmemen takdire şayan doğrusu. Okurken insanı yormayan çok fazla sıkmayan bir anlatım olması sevindirici. Sonuçları daha sonradan sebep ile ilişkilendirmen güzeldi.

2-3 ufak nokta var okurken tırmalayan.

1.si şu cümle '21 bir kez 13 ile yatmıştı.' Gayet nezih anlatılan hikayeye 'yatmak' gibi argonun da argosu kelimeyi yakıştıramadım. Geceyi birlikte geçirmek ve hatta 'sevişmek' bile daha iyi durumuş mesela

2.si 'Doğal Seçilim' Türkçeleştirme çabası hoş ama 'Doğal Seleksiyon' tam oturan bir kelime olurmuş.

3.sü '9' isimli filmde de numaralar vardı fakat onları görsel olarak birbirlerinden ayırabileceğimiz özellikler vardı. Burada ise tasvirler de yok denecek kadar az. Kişilerin sadece duygularına hafif değinmişsin o yüzden karıştırma bol oluyor. En azından sayıların hanelerini farklı yapabilirsin '1' '23'  '345'  karışma oranı azalabilir diye düşünüyorum.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzak
« Yanıtla #2 : 30 Aralık 2010, 13:30:23 »
Bilim kurgu adına oluşturulan bu yapıyı takdir etmemek mümkün değil. Çoğu şeyi bir temele dayandırarak yavaş yavaş işlemen aceleye getirmemen takdire şayan doğrusu. Okurken insanı yormayan çok fazla sıkmayan bir anlatım olması sevindirici. Sonuçları daha sonradan sebep ile ilişkilendirmen güzeldi.

2-3 ufak nokta var okurken tırmalayan.

1.si şu cümle '21 bir kez 13 ile yatmıştı.' Gayet nezih anlatılan hikayeye 'yatmak' gibi argonun da argosu kelimeyi yakıştıramadım. Geceyi birlikte geçirmek ve hatta 'sevişmek' bile daha iyi durumuş mesela

2.si 'Doğal Seçilim' Türkçeleştirme çabası hoş ama 'Doğal Seleksiyon' tam oturan bir kelime olurmuş.

3.sü '9' isimli filmde de numaralar vardı fakat onları görsel olarak birbirlerinden ayırabileceğimiz özellikler vardı. Burada ise tasvirler de yok denecek kadar az. Kişilerin sadece duygularına hafif değinmişsin o yüzden karıştırma bol oluyor. En azından sayıların hanelerini farklı yapabilirsin '1' '23'  '345'  karışma oranı azalabilir diye düşünüyorum.


Birincisi hariç, adam haklı beyler. Daha çok bilimkurgu görmek istiyorum şu sitede ya. Yazın ulan!
#rekt

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzak
« Yanıtla #3 : 30 Aralık 2010, 16:33:07 »
Malkavian, Doğal Seçilim olarak kullanılmasını hep daha doğru bulmuşumdur ben. Seleksiyon kelimesi araya yabancı kelime sıkıştırmak ister gibi havası veriyor.

Teşekkürler ayrıntılı eleştirin için.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzak
« Yanıtla #4 : 30 Aralık 2010, 16:42:37 »
Hikayenin genelinden çok bir noktada takıldım ben. Kişilerin adları mı sayı yoksa bu onların görevlerdeki adı mı? Eğer adları sayılarla ifade ediliyorsa sen hiç BİZ kitabını okudun mu :D? Oradan mı esinlendin diyecektim ^^.

Bunun dışında Kurgu İskelesi'nde bilimkurgudan öte hikaye görmeyi şiddetle istiyorum! Düşler Limanı dolup taşarken Kurgu İskelesi boynu bükük kalıyor son zamanlarda. Ama Fantastikten çıkıp bilikurgunun da bu forumdaki yazarların ellerinde nefes aldığını görmek mtululuk verici.

Konu merakımı uyandırdı ve takip edeceğimi söylemezsem yanlış olur. Fakat en büyük eleştirim karakter tasvirlerine gerekli önemi vermemene dair olacaktır. Diğer öykülerinde de bu bazen oluyor. Karakterlerin üzerinde biraz daha durmalısın. Malkavian'ın da dediği gibi ayırt edici özellikleri olmalı. Benim ayırt edici özelliklerden kastım, fizikselden öte, o kişiye has davranış biçimlerinden ileri geliyor. Bu da karakterlerle ilgili daha çok tasvir demektir. Mesela biri agresif, biri utangaç, diğeri heyecanlı gibi :P. Belli durumlarda verecekleri kendilerine has tepkiler olmalı ve "bunun karakteri bu" demeliyiz okuyucu olarak. En azından bendenizin beklentisi bu yönde. gerisi yazarın takdiri.

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzak
« Yanıtla #5 : 30 Aralık 2010, 20:38:36 »
Bu yüzden pek yazmıyorum ^^

Bu hikayede karakterlerin eskiden elbette isimleri vardı, ama görevleri onların hem isimlerini hem de karakterlerini siliyor. Hepsini tekdüze hale getiriyor ve hayat amaçları görevlerini yerine getirmek oluyor. Ayırt edici özellikleri olmamalı yani. En sonuna doğru çözümlendiğini düşünmüştüm ama, neyse.

Genel olarak doğru söylüyorsun elbet. Karakter derinliği hikayelerdeki en önemli şeydir. Bunu sağlamak gerçekten zor. O yüzden pek yazamıyorum artık.

Teşekkürler dikkatin için.
try again fail again fail better

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzak
« Yanıtla #6 : 31 Aralık 2010, 09:26:42 »
Ben çok beğendim, helal olsun. Seni ödüle layık görmeyen TBD'yi kınıyorum.

Ayrıca böyle kısa bilim kurgu türündeki hikayelere karşı garip bir ilgim var, teşekkürler.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "