Kayıt Ol

Tiyatro

Çevrimdışı Erymnys

  • ***
  • 496
  • Rom: 8
  • PKBL
    • Profili Görüntüle
    • Erymnys
Ynt: Tiyatro
« Yanıtla #15 : 23 Nisan 2011, 17:22:48 »
İnsanlar tiyatroya gitmiyor, derken "Tiyatro neymiş ya!" diyen insanlardan bahsediyorum ben kendi adıma. Türkiye'de yaşıyoruz ve maddi sıkıntı malesef bu ülke insanının hayatının ayrılmaz bir parçası. İnsanlar var tiyatroya değer veriyor ve gidiyor, oyunları takip ediyor vs. İnsanlar var malesef tiyatroya para ayıracak durumu yok -ki büyük kesim böyle- fakat insanlar var tiyatronun t'sini bilmiyor, bilmediği halde bir de tiyatroyu küçümsüyor. Bir nevi "Kitap okumuyorum, eksikliğini de görmüyorum." deme meselesi iş, kısaca söylemek gerekirse. Ve evet, gerçekten var böyle insanlar, malesef tanıdım bunlardan birkaçını.

Ve son konuya gelirsek, İstanbul'dan konuştuk sadece, İstanbul'da, bu ülkenin en büyük ve en önemli kültür kentinde durum buysa, insanlar hala sanatı gereksiz görüyor, değer vermiyorsa durum diğer kentlerde nasıldır söylemeye dilim varmıyor. Gerçi adam gibi bir sanat dersi olmayan, sanat tarihi dersini seçmeli olarak bile ne kadar isteseniz de alamadığınız okullarda okumuş(ya da okuyamamış, okumasına izin verilmemiş) bu insanları da sanata değer vermedikleri, tiyatroya gitmedikleri için suçlamak da ne kadar doğru, o da tartışılır.

Herşeyden önce sanat bir zeka işidir ve adam akıllı bir eğitim olamadan da mümkün değildir. Fakat daha önde birşey daha gelir ki o da sanatı üretmek, tüketmek ya da adam gibi bir sanat eğitimi vermek için gereken şeyin hayli fazla miktarda para olmasıdır. Bu ülkenin de sanata harcayacak parası hala bulunamamaktadır.
Elleri kalem tutanlara bu kadar düşman varken biz çok acı çekeriz daha, çok ölürüz kan kaybından!..

Çocuk Yetiştirme Sanatı Üzerine Bir Deneme --->Erymnys

Beklerim efendim...

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Tek Kişilik Masal Tiyatrosu: "Tudem'le Evvel Zaman İçinde"
« Yanıtla #16 : 01 Mayıs 2011, 23:56:34 »

Tudem'le "Evvel Zaman İçinde" Tek Kişilik Masal Tiyatrosu, ikinci gösterimi  ile Levent Kültür Merkezinde çocuklarla buluştu.

Yayımladığı  çocuk ve gençlik kitapları ile uyumlu olarak hayata geçirdiği çizgi  roman, mektup yazma, felsefe atölyeleri gibi pek çok özgün çalışmaya  imza atan Tudem Yayınları’nın, Tudem’le “Evvel Zaman İçinde” adlı yepyeni tiyatro projesi Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği “Çocuk Kitapları Festivali” kapsamında, 19 Nisan ve 21 Nisan günlerinde Levent Kültür Merkezi-Onat Kutlar Sahnesi’nde izleyicilerin beğenisine sunuldu…

Tudem Yayınları’nın, İngiliz yazar Joan Aiken’in  efsanevi Yağmur Damlalarından Kolye adlı çok beğenilen masal kitabından esinlenilerek hayata geçirilen Tudem’le “Evvel Zaman İçinde” adlı tek kişilik tiyatro projesi, “Mavi Tiyatro” çocuk tiyatrosu topluluğunun kurucusu ve oyuncusu Musa Gönüllü tarafından sahnelendi.

Türk kültüründe önemli bir yeri olan masal anlatıcılığı geleneğine saygı duruşunda bulunan Tudem’le “Evvel Zaman İçinde”, çocuk edebiyatını sahne sanatıyla buluşturan özgün bir çalışma.

İzleyicilerini,  Tomtom adında, ‘hiçbir yer’ adlı gizemli bir ülkeden gelen masalcı bir  seyyah olarak karşılayan Musa Gönüllü, renkli kostümleri ve güldüren  hareketleriyle izleyicilerle neşeli dakikalar geçirdi.

Bol kahkahalı, bol alkışlı bu oyunu kaçıranlar sakın üzülmesin!

Tudem’le “Evvel Zaman İçinde” önümüzdeki günlerde seyirci ile ücretsiz etkinliklerde buluşmaya devam edecek.

Oyunun Adı: Tudem’le Evvel Zaman İçinde
Sahneye koyan ve oynayan: Musa Gönüllü
Süre: 60 dakika

(Tudem’le “Evvel Zaman İçinde”  adlı tiyatro etkinliği Joan Aiken’in Yağmur Damlalarından Kolye adlı eserinden uyarlanmıştır.)


      
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Tiyatro
« Yanıtla #17 : 07 Mayıs 2011, 10:21:55 »
OTELLO 10 MAYIS’TA BURSA’DA SAHNELENECEK


KADRO

Eser: William Shakespeare
Orkestra şefi: Espartaco Lavalle Terry
Yöneten: Aytaç Manizade
Dekor: Tayfun Çebi
Kostüm: Sevda Aksakoğlu
Koro şefi: Hans Joachim Gallus
Koreografi: Şebnem Şenel
Işık tasarımı: Müfit Özbek

OYUNCULAR:

Otello: Lorenzo Mok Arranz
Iago: Cengiz Sayın
Cassio: Fahri Önoğlu
Roderigo: Hüseyin Genç
Lodovico: Erdem Türkbay
Montano: Cihan Özmen
Araldo: Nejad Beğde
Desdemona: Aytül Büyüksaraç
Emilia: Sevinç Sayın
Spoiler: Göster



Dünyanın en büyük oyun yazarı William Shakespeare’in ‘Othello’ adlı eserinden uyarlanan dört perdelik ‘Otello’ operası, İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından 10 Mayıs Salı günü Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde (Merinos AKKM) Bursalılar için sahnelenecek.

Dünya tiyatro tarihinin en büyük oyun yazarı William Shakespeare´in ‘Othello’ adlı eserinden uyarlanan ve dünya opera tarihinin en büyük opera bestecilerinin başında gelen Giuseppe Verdi´nin müzikleriyle opera sahnelerine armağan edilen ‘Otello’ adlı dört perdelik opera, Uluslararası Bursa Festivali’nin 50. yıl kutlama programı çerçevesinde Merinos AKKM Osmangazi Salonu’nda sahnelenecek. Librettosunu o dönemin en önemli opera bestecilerinden olan Arrigo Boito´nun yazdığı eser, 10 Mayıs Salı günü saat 20.00’da Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı’nın işbirliğiyle İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından gerçekleştirilecek.

William Shakespeare´in 1604 yılında yazdığı ‘Othello’ adlı eserin konusu işe şöyle;

"Mağripli komutan Otello, önemli bir savaş sonrası Kıbrıs adasına dönerken denizde büyük bir fırtınaya yakalanmış, büyük bir mücadele ile kıyıya varmayı başarmıştır. Otello, eşi Desdemona´ya kavuşmanın mutluluğunu yaşarken, eski yaveri Iago ona tuzaklar hazırlar. Iago´nun tüm planları tutar, insan şüpheciliğinin insanı büyük felaketlere sürükleyebileceği kanıtlanır. Sonuçta Otello, kıskançlığının sonucu eşi Desdemona´yı kendi elleriyle öldürür."

Kaynak için buraya bakınız.


Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Tiyatro
« Yanıtla #18 : 10 Mayıs 2011, 20:42:47 »


Kukla

Geleneksel Türk Tiyatrosu üzerine pek çok araştırma yapılmış ancak bunlarda kukladan pek az bahsedilmiştir.Bunun başlıca nedeni kukla üzerine olan kaynakların bir çoğunun gölge oyunu sanılmasıdır.Diğer bir nedense kukla gösterilerine,eldeki kaynakların kukla adını vermesi 17. Yy.da başlamasıdır.Ancak ortaoyunu nasıl çok eskilerde başlamasına rağmen adını 19.Yy.da aldıysa, kukla da 17.Yy.dan çok daha eskilere dayanır.Türkiye’de yüzyıllar boyunca çeşitli kukla türlerinin bilinip oynanmış olmasına karşın;kukla hiçbir zaman karagöz gibi ağırlığını belli etmemiştir. Yaygın olarak kullanılan üç çeşit kukla vardı.


İSKEMLE KUKLASI:

Göğüslerinden yatay ip geçen bu kuklalar,çalgılar eşliğinde,aşağıdan ipleri çekilerek sıçratıp dans ettirilir.Bu kuklaları daha çok sokak göstericileri kullanırdı.


EL KUKLASI :

Başları ve kolları tahtadan ,gövdeleri bezdendir.Kuklacı elini kuklanın içerisine sokar ; İşaret parmağıyla başını,baş ve orta parmağıyla da kollarını oynatır.


İPLİ KUKLASI :

Yapımı el kuklasına göre daha zor olduğundan pek yaygın değildi. Kuklanın eklem yerlerinin bir ip ile bağlanması ve bu iplerin ‘T’ şeklinde bir tahta parçasına tutturulması ile yapılırdı.


Türk kuklasında kişilerin özellikleri karagözdeki gibi keskin çizgilerle belirtilmemiştir.Kukla oyununda karagözdeki gibi iki birincil kişi buluruz.Bunlar ‘İbiş’ ile ‘İhtiyar’ dır.İbiş hep uşak olur. Adı, efendisine bağlılığından ötürü ‘sadık’ tır.Ayrıca ‘’Durmuş,Tombul,Fıstık, Kıvrak, Kışkış’’ gibi isimler de alırdı.İbiş kurnaz ve hazırcevaptır.Biçimsiz bir fesi vardır,püskülü sağa sola kayar.Yanlış anlaşılmalar,çift anlamlı deyimler, açık saçık sözler kullanır.diğer baş karakter olan İhtiyar ise çiftliğin sahibi varlıklı bir kişidir. Bu iki karakter dışında ikincil kişiler de vardır. Bunlardan biri genç aşık delikanlı ,diğeri de onun sevgilisi olan kızdır.
Kukla oyunu konusunu Ortaoyunu ve Karagöz’den yada aşk hikayeleri ve halk efsanelerinden alırdı.
 
Kaynak: tiyatro.net

Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Erymnys

  • ***
  • 496
  • Rom: 8
  • PKBL
    • Profili Görüntüle
    • Erymnys
Dava - Franz Kafka
« Yanıtla #19 : 21 Haziran 2011, 15:40:15 »


DAVA  

Yazan Franz Kafka
Uyarlayan Steven Berkoff
Çeviren Ayşe Üner
 
Yöneten Turgay Kantürk
Dekor / Işık Tasarım  Cem Yılmazer
Kostüm Tasarım Gönül Sipahioğlu
Hareket Tasarım Sinan Temizalp
Müzik Tolga Çebi
Yardımcı Yönetmen Emrah Eren
Dramaturg Sibel Arslan Yeşilay, Ceren Ercan
Makyaj Tasarım  Pervin Bağdat
Yönetmen Yardımcıları  Şirin Çağlar Taşpınar, Esra Pamukçu
Reji Asistanları Ercan Koçak, Emel Sayım, Şahver Yazıcıoğlu
Efekt Tasarım Bora Nakipoğlu
Dekor Asistanı Aslı Ersüzer
 
Oynayanlar 
 
Joseph K Edip Saner
Gözcü1 / Block Beyti Engin
Gözcü2 / Tittorelli Orhan Kemal Aydın
Müfettiş / Rahip Emrah Eren
Memur1 (Rabenstein) / Zeki Adam Berk Yaygın
Memur2 (Kullich) Sefa Tantoğlu
Bayan Grubach Ayşe Demirel
Bayan Bürstner Füruzan Aydın
Kırbaççı Pervin Bağdat
Müdür Yardımcısı  Burak Dur
Çamaşırcı Kadın Gülce Uğurlu
Öğrenci / Müdür Orhan Şimşek
Mübaşir / Yargıç  Çetin Etili
Kız Dilara Yalçın
Leni Defne Şener Günay
Huld Aytekin Özen
Hikayeci 1 Esra Ruşan
Hikayeci 2 Evren Erler
Hermann K(Video) Müşfik Kenter   
 
 
Koro
 
Neşem Akhan
Bulut Akkale
Burç  Ara
Gözde Ayar
İpek Ayaz
Pervin Bağdat
Özge Çatak
Selen Domaç
Evren Erler
Esra Ruşan
Fatih Sönmez
Sefa Tantoğlu
Emel Turan
Dilara Yalçın
Berk Yaygın
 
 
 
Dava’nın kahramanı tüm toplumsal ve ulusal özelliklerinden öylesine koparılmıştır ki, ne anası ne babası ne de kardeşleri vardır; doğru-dürüst bir addan bile yoksundur; yalnızca Joseph K. diye çağırılır. Dava’daki adsız küçük burjuva davranışlı adam, yani Joseph K., insana özgü tüm çizgilerden yoksun kalmıştır. Seyrek olmakla birlikte, var olduğu anlarda insan onu tasarımsal bir aynada kendi kendinin görüntüsü olarak algılayıp tanıyamadığı sürece, insanla özdeştiremez. İşte burada yapıtın o büyük gücü, başka deyişle, genelgeçerliliği (evrenselliği), görkemli, büyük boyutlarda çizilmiş, alabildiğine yürekli gerçekleştirilmiş simgeselliği çıkıyor karşımıza. Zayıf yanı da bu özelliğinde yatıyor. Çünkü ne et, ne kemik, ne kan, ne de ruh; hortlak bu, hortlakların kaynaştığı bir dünya karşısına yerleştirilmiş bir hortlak. Bu kitabın konusunu anlatsak da, özüne ilişkin en ufak bir fikir edinemeyiz. Onu yakından tanıyıp öğrenmeli, yaşamayı denemeliyiz. Bir banka danışmanı bir sabah, tutuklandığını kendisine bildiren iki gözetici tarafından korkuyla yatağından kaldırılır. Gerçek bir mahkeme değildir bu; toplumun en kuytu, en uzak köşelerine değin sızmış bir yargı kurumudur. En üst mercilerine kimsenin ulaşamadığı, dosyalarını kimsenin okuma yetkisinin bulunmadığı; gizli oturumlarla toplanan ve kişilere ilişkin nedenini kimsenin bilmediği hukuksal yargılar veren —hani belki de her insana içkin suçluluk duygusuna dayanarak, kim bilir?— bir mahkeme; bu kurum, artık Joseph K.'yı pençeleri arasına almıştır; uğraşını sürdürme olanağı tanımakla birlikte, özgürlüğünü bırakmaz ona. K, nereye adım atsa, bu görünmez yargı kurumunun elçileriyle karşılaşır. Yolunun her aşamasında, durdurak dinlemeksizin, bir yargıyla sonuçlanan, gelgelelim bir türlü bitmek bilmeyen bir duruşmayla karşı karşıyadır ve bu dava bir yaşam davası olduğundan, ancak bir idam kararıyla bitebilir. Direnmek olanaksızdır. Her şey belirsizdir. Biçim en ince ayrıntılara değin vardır, ama anlam hiç bulunmaz.

Ernst Weiss
 
_____________________________________________________________________________

şimdiye kadar böyle bir oyun görmediğimi söyleyebilirim. önce dekordan başlamak isterim. kullanılan dekor-yüzlerce florasan lamba- ve bunların kullanılış biçimleri -kimi zaman hapishane, kimi zaman bir evi sokaktan ayıran duvarlar, kimi zaman oyuncuların birer akrobat misali tırmandığı merdivenler, kimi zamansa sadece yanıp sönmeleri- gerçekten kafkaesk bir dünyada olduğu hissini sonuna kadar yaşatıyor insana. bunun dışında oyuncuların makyajları... sadece joseph k.'nın yüzünde bir makjay yok, diğerlerininse sanki bir maske takmışlarcasına bir makyaj var yüzlerinde. bu insanna sanki sadece joseph k. gerçekmiş de diğerlerinin kesinlikle katı gerçeklikle ilgisi yokmuş hissini veriyor ya da tam tersi; sanki o gerçekliğe sadece joseph k. ait değilmiş gibi.

edip saner'in performansı da çok dikkat çekici oyunda. kafkaesk hissini insanda tam olarak uyandırmayı başarıyor. bir de beni asıl etkiyen etkenlerden biri de mükemmel diksiyonuydu. bu onun izlediğim ilk oyunuydu ama oyun sonunda kendimi gerçekliğe bir daha dönemeyecekmişim gibi hissetmeme neden oldu.

kıssadan hisse, dava'yı iki kez izledim ve ikincisinde kesinlikle oyunu daha önceden biliyor olmam bir negatif etki yaratmadı. oyun yine o büyüleyici-boğucu atmosferini korudu. elbette bunda akıllıca kulllanılan dekor ve oyuncuların yetenekleri tartışılamaz. ama ben en büyük etkinin kafka'da olduğunda ısrar ediyorum.

bu arada gitmeden önce kafka'nın dava'sını okumanızı da öneririm zira gittiğim arkdaşlardan biri kitabı okumadan anlamanın biraz zor olduğunu söylemişti.

şu an sezon bitti melasef ancak yeni sezon programına şuradan ulaşabilirsiniz.
Elleri kalem tutanlara bu kadar düşman varken biz çok acı çekeriz daha, çok ölürüz kan kaybından!..

Çocuk Yetiştirme Sanatı Üzerine Bir Deneme --->Erymnys

Beklerim efendim...

Çevrimdışı WinterSoldier

  • *
  • 4
  • Rom: 0
  • none shall provoke me with impunity
    • Profili Görüntüle
Ynt: Tiyatro
« Yanıtla #20 : 26 Mayıs 2016, 20:40:53 »
En son Shakespeare-The Merchant of Venice oyununun, Royal Shakespeare Company tarafından yapılmış 2015 versiyonunu izledim. Şu an nette veya başka bir yerde bulunması mümkün değil sanırım, ancak amazondan dvdsini alabilirsiniz herhalde diye düşünüyorum,  Shakespeare oyunlarından hoşlanıyorsanız mutlaka izlemelisiniz
In sooth, I know not why I am so sad:
It wearies me; you say it wearies you;
But how I caught it, found it, or came by it,
What stuff ’tis made of, whereof it is born,
I am to learn;
And such a want-wit sadness makes of me,
That I have much ado to know myself.
[/b][/i]