Kayıt Ol

Kendi Tasarımım

Çevrimdışı Herr Mannelig

  • ****
  • 924
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Kendi Tasarımım
« : 12 Ocak 2009, 21:18:52 »
Mart'ta düzenlenecek felsefe olimpiyatlarına okulumuzdan kimin katılacağını tespit etmek amaçlı yapılan sınavdan birinci çıktığım yazım. Yazdığım en felsefik denememdir sanırım, önemlidir benim için yorum yaparsanız sevinirim.


  “Geleneklerin örtüsünün açılması ve gelenekle aktarılanın açığa çıkarılışı, bu çağın insanı için özel bir görevdir.”
M. Heidegger



   Gelenek, örf, adet gibi kavramlar kültürün yansımalarıdır. Kültürün oluşumu ise kültürü ortaya çıkaran ırka, ırkın yaşadığı coğrafya ve coğrafi koşullara göre değişiklik gösterir. Ahlak öğretilerini de içinde barındıran geleneğin bir ahlak öğretisi olan dinden etkilenmesi de kaçınılmazdır. Birey kendi ahlak anlayışını bir dış etmene bağlı oturtursa bireyin özgürlüğünden bahsedilemez zira bireyin bilinçaltında gelenek ve dine göre etik olmayan bir davranışı gerçekleştirdiği takdirde cehennem azabı çekeceği, cezalandırılacağı korkusu oluşur ancak dünyada iyi ve kötü kavramları bu kadar kesin çizgilerle ayrılmış değildir ve her birey istediği davranışı gerçekleştirme konusunda özgürdür.

   Bir ahlak öğretisi olan, geleneklerin kaynağını oluşturan kutsal dinlerin ne kadar etik olduğu da tartışma konusudur. Kierkegaard “Korku ve Titreme” eserinde şu olayı incelemiştir: ( Hz. İbrahim’e bir melek görünür, İbrahim’den sözünü tutmasını, Allah’ın bağışladığı oğlu İsmail’i Allah için kurban etmesini söyler. İbrahim’de melek gelip kendisine bir koç sunmasaydı bu işi yapacaktır. Ne var ki İbrahim’in muhatap olduğu kişi melektir. Empirist bir tutumla konuya yaklaşıldığında İbrahim tanrıyı duyumsayamaz, varlığı kesin değildir. Berkeley’in dediği gibi “Var olan ilen algılanmış olan aynı şeydir” ve İbrahim varlığı kesin olmayan bir ilah için kendi öz oğlunu feda edecektir. Bu etik midir?) Kierkegaard’ın sadece sorgulamasını alıp Descartes’ın “Metod Üzerine” adlı yapıtında açıkladığı yöntemlerin ilk basamağı olan irdelemekte olduğumuz olay dışındaki tüm bilgileri bir kenara bırakmayı kullanıyorum. Bu açıdan incelendiğinde olay etik değildir ve din bir ahlak öğretisi olduğundan, kendi içerisinde çelişmesiyle din güvenilmez bir olgudur.

   Nietzsche’de geleneğe dayanmayan olguların ahlaka da dayanamayacağını, ahlak ve geleneğin bir arada değerlendirilmesi gerektiğini ancak geleneğe bağlı olanın özgürlüğünden de söz edilemeyeceğini bu yüzden özgür olanın ahlaksız olduğundan söz eder. Aynı zamanda üstinsanın geleneğin ve dinin esaretinden kurtulmuş olan olduğunu yazar. Heidegger’e göre de gelenek örtüsüyle yüzlerini kapatmış anlamların yüzlerini görebilmek insanlık görevidir. Yani insan bu çağda özgür olmalıdır!

   Kanaatimce insan zaten özgürlüğe mahkûm edilmiştir, egzistansiyalistlerin söylediği gibi. Kimse bana özgür bir birey olarak dünyaya gelmek isteyip istemediğimi sormamıştır. Bu durumda davranışlarımdan da sorumlu tutulamam. Seçimlerimde, edimlerimde özgür ve sadece kendime ve diğer bireylere karşı sorumluyumdur.

   Buradan rahatlıkla nihilizme varılabilse de bunu yanlış buluyorum. İnsan bu mahkûmluğun, bırakılmışlığın getirdiği bunalım hissinden Nihilist bir tutumla boşa yaşayarak değil Sartre’ın öğütlediği gibi sanat eserleri vererek ölümsüzleşip kurtulabilir. İmdi Sartre’ın maddeselciliğinden uzaklaşarak kendimizi geliştirip bir sanat eserine dönüştürmemiz gerektiğini savunuyorum; Foucolt’un dediği gibi: “Neden şu ev yada lamba bir sanat eseri olabiliyor da, ben olamıyorum?”

   Schopenhauer da bu düşünceyle yola çıkmış, kendisi açıkça dile getirmese de Kant’ın “ding für mich” yani şeyin kendisini bilemeyeceğimiz sadece şeyin benim gözümde görünenini bilebileceğimiz düşüncesini paylaşarak daha önce belirttiğimden de ileri gidip “Dünya benim tasarımımdır” demiştir.

   Var olabilmek, sadece bedenen değil bir özle varım diyebilmek, bu bırakılmışlığın getirdiği bunalımdan kurtulabilmek için kendimizi geliştirmek, oluşturmak gereklidir. Bu yolda öncelikli olarak gelenek ve dinin esaretinden kurtulmalı, gelenekle aktarılmış olanı ahlaksız bir birey olarak yeniden değerlendirebilmeliyiz. Ve bu yazıyı okuyacak olan, gelenek ve dinin oluşturduğu önyargıyı kaldırıp yazıya baştan başlamakla bu işe başlayabilir.


Erdost "Mannelig" Akın
Contraataques muy rabiosos, deberemos resistir; Ay Carmela!



Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kendi Tasarımım
« Yanıtla #1 : 12 Ocak 2009, 22:16:41 »
 Felsefe olimpiyatları felsefe bilgisi üzerine mi oluyor? Açıkçası bu yazın bir düşünceyi, felsefeyi belirtmekten ziyade, felsefe bilgisi üzerine bir yazı olmuş gibi geldi bana.

 Düşüncelerinin temelini Anarşizm ruhu oluşturuyor, ama bunun sonucunda Nihilizme varıyorsun, bana nihilizmdrn nasıl sıyrılınabileceğine dair bir bilgi oldu bu, güzel yazı gerçekten ama olimpiyatlara gönderilmez heralde?.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Kendi Tasarımım
« Yanıtla #2 : 12 Ocak 2009, 23:16:08 »
Temeli doğduğumuzda özgür olduğumuz üzerine kurulu, aksine kendi ahlaksız olduğum vakitlerde kurmaya başladığım görüşlerime göre insanlar çıplak doğmaz. Yaşamları ile doğarlar, annelerini seçemezler doğdukları evi kaç tane et beni barındıran ve belkide çok terleyen bir tenleri olacağını da seçemez insan. Bunları aşmak mümkündür ama aşma olgusunun kendisi özgür olduğumuzu yalanlar, ilk nefesini aldığın ve ilk göz yaşını döktüğün anda ölmen ile yaşaman arasında hiç bir fark yoktur. Bunlar benim kafamda kalıplaşmış ve aksini kendimde ispatlayabilmiş olsam kalbimin tek kabul ettiği gerçek olduğu için bu yazıya soğuk kaldım ve beni İbrahim ile yakalayan yazı sanat eseridir dünyamız ve onu biz tasarlarız ile kaybetti.

4 kere açıp kapadım sayfayı, yorum yapmak ile yapmamak arasında gidip geldim ama yazdım çünki yazmakda özgürüm  ;D

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kendi Tasarımım
« Yanıtla #3 : 13 Ocak 2009, 09:43:51 »
Nihbrin son cümleyi şakayla karışık söylemiş fakat aslında çok önemli bir noktaya değinmiş. Benliklerimiz olarak özgür düşünce sistemine sahibiz.

İnanmak ile düşünmek arasındaki o ince çizgiyi korumadan yapılan konuşmalar veya bu yazıyı din temelleri ile beraber okuyanlar Erdost'unda son cümlesinde belirttiği gibi olguyu kavrayamazlar. Peki Hz. İbrahim'in görmediği bir ilaha öz oğlunu kurban etme ki hayatında en çok dilediği istek gerçekleşmişen bu dileği kendi elleri ile yok etmek dışarıdan bakıldığında ne kadar doğruydu? Yahut Hz. İbrahim'in olayı yaşadığı anki iç çekişmelerin kalemler ile başkalarına öz bir şekilde aktarılması ne kadar imkan vericiydi?

Temelde anarşizm olduğunu sanmıyorum. Yazıyı ahlak değerlerini bir kenara bırakıp okumak ve bunun böyle olabileceğinede inanmak yanılgıdır bence. Yazıyı okurken bile insanların savunduğu düşüncelerin bilincinde bir isyan istemese de başkaldırış gösteriyor. Önemli olan temel yargılarına önem vermeden tekrar bakabilmektir daha da önemlisi yargıların bilincinde olarak yazıyı kabullenmesi ve adil şekilde değerlendirilmelidir.

Diğer yazıları bilemeyiz tabii, fakat senin yazıların zaten anlam taşıyan bilgilerin harmanlaşması ile oluşuyor. Birinciliğide hakediyor diye düşünüyorum. Tebrikler...
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Herr Mannelig

  • ****
  • 924
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kendi Tasarımım
« Yanıtla #4 : 14 Ocak 2009, 19:33:35 »
Teşekkür ediyorum. Olimpiyatta yazı değerlendirilirken bazı kriterlere dikkat ediliyor ki bunlardan biri de felsefi bilgi. Bu yüzden isim ve alıntılar önemli yer tutuyor ancak sadece bildiklerini sıralamak şeklinde değil bu, kendi düşünceni destekler, kanıtlar, güçlendirir nitelikte olmalı ki yazımda öyle olduğunu da düşünüyorum.

Elbette insan fiziki özelliklerini seçme konusunda özgür değildir ki yaşamak daha doğrusu doğmak seçimini yapmada özgür olmadığı gibi. Hatta çocukluk döneminde yoğrulma konusunda da özgür iradesi dışında gelişir herşey. Ama tüm seçimlerimizde özgürüz, budur bizi özgürlüğe mahkum eden şey. Seçim yapma özgürlüğüne sahip olma isteğini de seçen biz değiliz. Ancak şöyle yada böyle varolduktan sonra özü oluşturmak kişinin elinde olan şeyler, farklı şartlarda yetişsen bile bambaşka bir birey yapabilirsin kendini de çok örneği vardır, kendimizi bir sanat eserine dönüştürme edimi budur aslında, bir öz oluşturmak.

Contraataques muy rabiosos, deberemos resistir; Ay Carmela!