Mart'ta düzenlenecek felsefe olimpiyatlarına okulumuzdan kimin katılacağını tespit etmek amaçlı yapılan sınavdan birinci çıktığım yazım. Yazdığım en felsefik denememdir sanırım, önemlidir benim için yorum yaparsanız sevinirim.
“Geleneklerin örtüsünün açılması ve gelenekle aktarılanın açığa çıkarılışı, bu çağın insanı için özel bir görevdir.”
M. Heidegger
Gelenek, örf, adet gibi kavramlar kültürün yansımalarıdır. Kültürün oluşumu ise kültürü ortaya çıkaran ırka, ırkın yaşadığı coğrafya ve coğrafi koşullara göre değişiklik gösterir. Ahlak öğretilerini de içinde barındıran geleneğin bir ahlak öğretisi olan dinden etkilenmesi de kaçınılmazdır. Birey kendi ahlak anlayışını bir dış etmene bağlı oturtursa bireyin özgürlüğünden bahsedilemez zira bireyin bilinçaltında gelenek ve dine göre etik olmayan bir davranışı gerçekleştirdiği takdirde cehennem azabı çekeceği, cezalandırılacağı korkusu oluşur ancak dünyada iyi ve kötü kavramları bu kadar kesin çizgilerle ayrılmış değildir ve her birey istediği davranışı gerçekleştirme konusunda özgürdür.
Bir ahlak öğretisi olan, geleneklerin kaynağını oluşturan kutsal dinlerin ne kadar etik olduğu da tartışma konusudur. Kierkegaard “Korku ve Titreme” eserinde şu olayı incelemiştir: ( Hz. İbrahim’e bir melek görünür, İbrahim’den sözünü tutmasını, Allah’ın bağışladığı oğlu İsmail’i Allah için kurban etmesini söyler. İbrahim’de melek gelip kendisine bir koç sunmasaydı bu işi yapacaktır. Ne var ki İbrahim’in muhatap olduğu kişi melektir. Empirist bir tutumla konuya yaklaşıldığında İbrahim tanrıyı duyumsayamaz, varlığı kesin değildir. Berkeley’in dediği gibi “Var olan ilen algılanmış olan aynı şeydir” ve İbrahim varlığı kesin olmayan bir ilah için kendi öz oğlunu feda edecektir. Bu etik midir?) Kierkegaard’ın sadece sorgulamasını alıp Descartes’ın “Metod Üzerine” adlı yapıtında açıkladığı yöntemlerin ilk basamağı olan irdelemekte olduğumuz olay dışındaki tüm bilgileri bir kenara bırakmayı kullanıyorum. Bu açıdan incelendiğinde olay etik değildir ve din bir ahlak öğretisi olduğundan, kendi içerisinde çelişmesiyle din güvenilmez bir olgudur.
Nietzsche’de geleneğe dayanmayan olguların ahlaka da dayanamayacağını, ahlak ve geleneğin bir arada değerlendirilmesi gerektiğini ancak geleneğe bağlı olanın özgürlüğünden de söz edilemeyeceğini bu yüzden özgür olanın ahlaksız olduğundan söz eder. Aynı zamanda üstinsanın geleneğin ve dinin esaretinden kurtulmuş olan olduğunu yazar. Heidegger’e göre de gelenek örtüsüyle yüzlerini kapatmış anlamların yüzlerini görebilmek insanlık görevidir. Yani insan bu çağda özgür olmalıdır!
Kanaatimce insan zaten özgürlüğe mahkûm edilmiştir, egzistansiyalistlerin söylediği gibi. Kimse bana özgür bir birey olarak dünyaya gelmek isteyip istemediğimi sormamıştır. Bu durumda davranışlarımdan da sorumlu tutulamam. Seçimlerimde, edimlerimde özgür ve sadece kendime ve diğer bireylere karşı sorumluyumdur.
Buradan rahatlıkla nihilizme varılabilse de bunu yanlış buluyorum. İnsan bu mahkûmluğun, bırakılmışlığın getirdiği bunalım hissinden Nihilist bir tutumla boşa yaşayarak değil Sartre’ın öğütlediği gibi sanat eserleri vererek ölümsüzleşip kurtulabilir. İmdi Sartre’ın maddeselciliğinden uzaklaşarak kendimizi geliştirip bir sanat eserine dönüştürmemiz gerektiğini savunuyorum; Foucolt’un dediği gibi: “Neden şu ev yada lamba bir sanat eseri olabiliyor da, ben olamıyorum?”
Schopenhauer da bu düşünceyle yola çıkmış, kendisi açıkça dile getirmese de Kant’ın “ding für mich” yani şeyin kendisini bilemeyeceğimiz sadece şeyin benim gözümde görünenini bilebileceğimiz düşüncesini paylaşarak daha önce belirttiğimden de ileri gidip “Dünya benim tasarımımdır” demiştir.
Var olabilmek, sadece bedenen değil bir özle varım diyebilmek, bu bırakılmışlığın getirdiği bunalımdan kurtulabilmek için kendimizi geliştirmek, oluşturmak gereklidir. Bu yolda öncelikli olarak gelenek ve dinin esaretinden kurtulmalı, gelenekle aktarılmış olanı ahlaksız bir birey olarak yeniden değerlendirebilmeliyiz. Ve bu yazıyı okuyacak olan, gelenek ve dinin oluşturduğu önyargıyı kaldırıp yazıya baştan başlamakla bu işe başlayabilir.
Erdost "Mannelig" Akın