Kayıt Ol

Körler Ülkesi - H.G. Wells

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Körler Ülkesi - H.G. Wells
« : 13 Mart 2015, 19:10:55 »

Kolektif Kitap çizimlerle süslenmiş kült eser ve öykülerin çevirisine devam ediyor. O eşsiz, gümüşi kapaklı tasarımlarına Goethe’nin Faust’u, Poe’nun Kara Kedi’si, Gogol’un Palto’su ve Kafka’nın Dönüşüm’ü konuk olmuştu. Şimdiyse baskısı tükenip gitmiş bir öykü, bilimkurgunun dev ismi H. G. Wells’in fantastik öğeler barındıran Körler Ülkesi’ne sıra geliyor.

Konu Wells ise fazla söze gerek yok, ama biz eserin tanıtımını sizlere sunarak konu hakkında biraz ipucu verelim istiyoruz.

Alıntı
And Dağları’nın vahşi çorak topraklarında insanların dünyasından elini eteğini çekmiş bir vadi uzanır. Ancak korkunç boğazlar ve buz kaplı bir geçit aşıldıktan sonra ulaşılabilen Körler Ülkesi’dir burası. Vadiyi on yedi gün boyunca karanlığa gömecek bir yanardağ patlamasının ardından, vakti zamanında İspanyol zulmünden kaçarak vadiye sığınmış ve körlük belasıyla cebelleşen insanların dünyayla bağlantısı kopmuştur. Körlüğe derman bulmak için köyden ayrılmış ve koca dünyada mahsur kalmış bir adamın anlattıklarıyla bir efsane olarak varlığını sürdürür Körler Ülkesi. Ta ki Nunez adında genç bir dağcı elim bir kazayla vadide hapsoluncaya kadar…

H. G. Wells’in bu meşhur öyküsüne İspanyol çizer Elena Ferrándiz’in muhteşem resimleri eşlik ediyor.

Daha önce editör koltuğunda gördüğümüz ve fantastikle bilimkurgu türlerinin müptelalarının yakından bildiği isim Evrim Öncül, bu defa çevirmen olarak boy gösteriyor. Editör olarak Mustafa Salih Kurt’u görürken, son okuma kısmında Murat Oğurlu yer alıyor.

Alıntı
    “… Ann Veronica, Zaman Makinesi, Körler Ülkesi… bunlar Wells’in çağdaşlarının üretebileceğinden çok daha iyi hikayeler.”
    -Vladimir Nabokov-

    “Wells’i yüzyılın başında keşfettiğime çok üzgünüm. Keşke o baş döndüren, kimi zaman da dehşetli mutluluğu hissetmek için onu bugün keşfedebilseydim.”
    -Jorge Luis Borges-

Son olarak kitabın ilk dört sayfasını içeren ÖN OKUMAsı da Rıhtım’da! Okumak için BURAYA

tıklayabilirsiniz.

Bizi bir heyecan aldı ki sormayın! Kitabın künye bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.

Haber: Hazal "Fırtınakıran" Çamur

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Körler Ülkesi - H.G. Wells
« Yanıtla #1 : 16 Mart 2015, 17:35:01 »
Kolektif Kitap'ın yaptığı bu sürpriz bir Wells okuru olarak beni heyecanlandırmaya yetmişti. Vakit kaybetmeden kitabı aldım ve okudum.

Körler Ülkesi, Wells'in kısa bir öyküsü aslında. Hatta Türkiye'de bu ilk yayımlanışı da değil. Yıllar önce İthaki Yayınları'ndan çıkan ve usta Wells'in 21 adet öyküsünü içeren Kızıl Oda ve Diğer Öyküler adlı kitapta, Körler Ülkesi de yer almaktaydı. Ama okumamıştım, Kolektif aracılığıyla okudum, hem de çizimlerle birlikte.

Evet, kitapta bolca çizim yer alıyor. 34 sayfalık öyküye, 30 sayfa resim eşlik ediyor. Resimlerin çizeri ise Elena Ferrandiz. Ne yalan söyleyeyim, ben İspanyol sanatçının bu -yayınevinin deyimiyle- "muhteşem" çizimlerini beğenmedim. Çok da alışık olmadığım bir tarzda çizilmişlerdi. Sanatçının kesinlikle daha iyi çizimleri vardır ama kişisel fikrim hoş olmadığını söylüyor. Daha belirgin olabilirlerdi.

Öyküyü değerlendirecek olursam;

Adından da anlaşılacağı üzere, Körler Ülkesi'nde geçiyor öykü. Ekvador'daki And Dağları'nın düzlüklerinde yer alan bir ovada yaşayan insanların tamamı, görmenin ne demek olduğundan habersiz, kör bir şekilde doğup, o şekilde yaşamlarını idame ettiriyorlardır.

Bir yanardağ patlamasının ardından, zamanında İspanyol zulmünden kaçıp buraya sığınan insanların, dünyanın geri kalanıyla ilişkileri kesilmiştir ve Körler Ülkesi, sadece oraya gidip de geri dönmeyi başaranların anlattıklarıyla var olmayı sürdürmektedir.

Günün birinde, elim bir kaza sebebiyle yolu Körler Ülkesi'ne düşen Nunez adlı dağcı, bu kör insanların arasında bir hayli zaman geçirir. Varını yoğunu harcayarak onlara kendisinin görebildiğini anlatmaya çalışsa da, köylüler onun delirdiğini düşünürler ve sözlerine kulak asmazlar.

Kitabı okumaya devam ederken finali ile ilgili bir tahminde bulundum ama tahminim tutmadı. Eğer Wells öyküsünü benim düşlediğim şekilde sonlandırsaydı, o zaman çok etkileyici bir hikaye olduğunu söyleyebilirdim. Kabataslak belirtecek olursam, Wells öyküsünü biraz daha "umutlu" bir şekilde bitirmiş. Oysa ki umutsuz öyküler beni daha çok etkiler.

Yine de çok sevdim ben bu öyküyü. Ağzıma bir parmak bal çalınmış gibi oldu. Kısa süre önce de Kızıl Oda ve Diğer Öyküler'i kitaplığıma katmışken, H.G. Wells'in diğer öykülerini de okuma isteği doğdu içimde. Hiç kuşkusuz büyük bir usta Wells. Nabokov ve Borges gibi iki edebiyat pirinin kapak arkasındaki yorumları da iştahınıza iştah katacaktır.

Kaçırmayınız derim. Bir an önce okuyunuz.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Körler Ülkesi - H.G. Wells
« Yanıtla #2 : 22 Mayıs 2015, 10:16:27 »
Yorumuma eserin fantastik türünde olduğunu düşünmediğimle başlamak istiyorum. Başka Kurgular sanki daha uygun. Kahrolsun tanıtım bültenleri :D.

Oldukça sembolik, minicik bir kitap bu. Bir dağcı olan Nunez düşüp de öldü sanıldığında ve terk edildiğinde kendi göbeğini kesmek zorunda kalır. Böylece 14 nesildir kör olan bir köye ulaşır.

Nunez sürekli, "Körler Ülkesi'nde tek gözlü adam kraldır." diye hatırlatır kendine, ama bu sözün gerçeklerle hiçbir bağlamı olmadığını görecektir. Neden mi? Çünkü göz, görmek gibi şeylerden bihaber olan bu köylülerin yaşayışı ve dünyayı algılayışı bambaşkadır. Böylece iki farklı dünya, iki farklı doğrunun çatışmasına şahit oluyoruz.

Nunez, bu andan sonra aptal ve yeni yaratılmış olarak tanımlanır. Kör halka göre adımları bile sarsaktır. Öykünün derinlerine baktığımızda, gözlerini dünyaya açık tutan Nunez'in köy halkı için ne kadar da "aciz" ve "bebeksi" olduğunu görüyoruz. O hayatı öğrenmelidir, hayallerden vazgeçmelidir. Görmek diye bir şey yoktur. Gerçek dünyanın farkında bile değildir.
İşin ilginç yanı, zaman zaman haklılıklarına da şahit oluyoruz. Nunez onları hafife aldıkça boyunun ölçüsünü alır ve gerçekten de yeni yaratılmış ya da yeni doğmuş biri gibi şaşkın şaşkın ortada kalır.

Gören ve görmeyen gözlerin farkını Wells oldukça iyi anlatmış. Güzellik algısı dahi, gören göz ve dokunarak algılayan parmaklarla büyük fark yaratıyor. Çelişiyor. Ama kahramanımız bir türlü görmenin nasıl bir şey olduğunu anlatamıyor. Gözleri gören ve görmeyen insanların dünyayı algılayışındaki farklılığı gördüğümüz bir hikaye bu. İki dünya arasında bitmeyen bir çatışma. Ancak pek çok esere de konu olan bir tabanı var benim için:

Spoiler: Göster
gözler kapandığında gerçekler görünür. Nunez de burada, gözleri görmeyen insanlarla dolu bu yerde, sandığı kadar harika ve üstün olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Onun gözleri açık ama etrafındakilerinki tamamen kapalı [*]gözü tamamen kapalı diye de filme selam mı dursam klasfsf[/*]. Onların görmeyen gözlerinden kendini görüyor.


Bizim gören gözlerimizin yaşayışı ve doğruları Körler Ülkesi'nin insanlarıyla oldukça farklı. Fakat onlar görmeyen gözleriyle algıladıkları dünyada bize oranla eşitliğe daha çok yaklaşmışlar. Gözleri kapalıyken kalpleri açık.

Körler Ülkesi bize göre daha iyi bir uygarlık demek de zor. Bizim doğrumuz onların doğrusu değil. Ama yanlışı da değil tam olarak. Ayrıca, bu kitap çok değer verdiğimiz görme yetimizi kaybetmenin, dünyada sıkça yansıtıldığı gibi bir "engel" olmadığının da kanıtı. Düşünsenize, hiç göz diye bir şeye sahip olmasaydık gerçekten bu hayatta yaşayamaz mıydık? Yoksa, bugünkü düzenimizi ona göre mi kurardık? İşte, Körler Ülkesi bunun kitabı.

Kitabın sonuyla ilgili de bir teorimi belirtmek isterim,

Spoiler: Göster
Eğer Nunez kaçmayıp gözlerinden feragat etseydi, belki egosunu da bir kenara bırakmış olacaktı. Belki "gerçekten doğmuş" olacaktı. Her ne kadar gözleri onun sevgilisini kimsenin algılamadığı biçimde algılamasını sağlasa da, geri kalan pek çok durum için şüphelerim var.


Bir de kör halkımızın topraklarının konumuyla ilgili bir yorum gelsin.

Spoiler: Göster
Kör köy halkının dünyayı bu denli sınırlı algılamasının nedeni aslında bulundukları konumdan da kaynaklı. Bir dağın tepesinde olmayıp bir ovada olsalar mesela, gidebildikleri yere kadar ilerlerdiler. Böylece köyden çıkıp şehirleşmeye de daha bilinen anlamda yaklaşırlardı. Yaklaşırlardı diyorum, farklı bir dünya algıları oldukları için bambaşka bir şehircilik örneği ortaya koyabilirlerdi. Oysa dağın tepesinde sınırlı bir dünyada kısılı kalmış durumdalar ve dünya onlar için belli bir alandan oluşuyor.


Wells kitap boyunca bir tarafı diğerinden üstün tutmuyor, ama körlüğün bir engel olduğunu (benim için) belirgin biçimde reddediyor. Bu kitap bir bilimkurgu eseri olsaydı, pekala bu iki tip insan dünyalı ve uzaylı olarak adlandırılabilirdi. O zaman bu kadar sorgulamazdık belki de.