Kayıt Ol

KOZMOS 21 - Komutan Noyan'ın Keşfi

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
KOZMOS 21 - Komutan Noyan'ın Keşfi
« : 14 Ekim 2014, 19:07:55 »
-   Komutanım, orda mısınız?
-   Efendim, ses verin lütfen. Komutanım orda mısınız?
Herhangi bir ses soluk yoktu ortalıkta. Uzay üssünde derin bir sessizlik oluşmuştu. Teğmen Korutürk önündeki telsizle en yakın arkadaşının sesini duyma çabasındaydı.
-   Kalp atışları ne durumda, bilgi verin yaşam istatistikleri nasıl?
-   Efendim nabız düşmeye başladı. Sanırım komutan yaralanmış olmalı, kan kaybından dolayı nabız düşmekte. Diye cevap verdi yan taraftaki genç kadın
-   Lanet olsun nerede bu görüntü, neden sinyal alamıyoruz. Komutan lütfen ses verin efendim.
Kamera görüntüleri gelmediği gibi, kokpitteki komutandan da ses seda çıkmıyordu. Üsteki sessizlik moral bozukluğuna dönmüştü. Mekik yeryüzüne inmeden önce şiddetli darbe almıştı, çarpışmanın etkisiyle parçalanmış olabilirdi. Teğmen Korutürk telsizin başında kırmızıya çalan ten rengiyle boncuk boncuk terlemeye başlamıştı. Ta ki yanıt alana kadar
-   Teğ-men… buradayım.
Komutanın sesi güçlükle çıkıyordu. Acı çektiğini üsteki herkes anlamıştı. Komutanın sesini duyan teğmen adeta canlanmışçasına telsize seslenmeye başladı
-   Efendim yaralı mısınız?
-   E-evet. Sanırım bacağım kırık. Kan, kan kaybediyorum
-   Efendim yedekleme ünitesinden uzakta mısınız? Lütfen kabine girmeye çalışın.



Kafasını yattığı yerden kaldırarak “yedekleme ünitesi… Evet neden aklıma gelmedi” diye geçirdi içinden. Komutan başındaki kaskı çıkardı, yere bıraktığı kask eğiminde etkisiyle yuvarlanmaya başladı. Güçlükle kırık bacağı ile sürünerek yedekleme ünitesinin yanına geldi ve butona basıp kapağı açtı. Sanki cinayet işlenen olay yeri gibiydi ortalık. Geriye dönüp baktığında bacaklarından akan kanlar adeta zeminde zorla sürüklenmiş izlenimi uyandırıyordu. Kollarındaki son gücü de kullanarak solaryum kabinine benzeyen yedekleme ünitesinin içine bıraktı kendini. Kapağı üzerine kapattıktan sonra kanlı parmakları ile monitördeki düğmeye dokundu. Yedekleme ünitesi mavi ışıklarıyla tiz sesler çıkarmaya başlamıştı. Şükürler olsun çalışıyor diye mırıldandı.
Hoş geldiniz. Lütfen tanımlama işlemini gerçekleştiriniz, diye yanıt verdi makine.

-   Komutan Noyan
Hoş geldiniz. Lütfen seçiminizi yapınız.
-   Sistem geri yükleme
Lütfen geri yükleme türünü seçiniz
-   Fiziksel
Lütfen yedekleme zamanı seçiniz.
-   Alınan son yedek geri zekâlı makine haydi artık!
Sistem geri yükleme başlatıldı.

Dev ışık huzmesi, garip seslerle birlikte komutanın vücudunu dalga dalga inceliyordu. Kanlar içerisinde bekleyen komutan bayılmanın eşiğindeydi. Makine çalışırken sesli bilgilendirme mesajlarını vermeye başlamıştı.


Son fiziksel yedekleme geri yükleniyor…

Hasarlı dokular onarılıyor…





***





Yedekleme ünitesinde uzun süre baygın kalan Noyan ayılır ayılmaz kapağı açıp doğruldu. Etrafına bakındığında darmadağın ve kanlar içerisinde kalmış kokpiti gördü. Haberleşme cihazları dâhil birçok alet yerlere fırlamış, ekrandaki görüntüler kapanmıştı. Yerde duran kaskını görünce yanına yaklaşıp kafasına taktı. Mikrofonuna seslenmeye başladı:

-   Kozmos 21 den Anadolu’ya. Sesimi duyuyor musunuz?

Bir süre sessizlikten sonra çağrısını tekrarladı ve karşıdan parazitli cevap gelmeye başladı.

-   Anlaşıldı Kozmos 21 sesiniz geliyor. Burası Anadolu, durumunuz nedir komutanım?
-   Ben iyiyim, yedeklemeden yeni çıktım bayılmışım.
Komutanın sesini duyan uzay üssü sakinleri adeta sevinç çığlıkları atmaya başlamıştı. Komutanın iyiyim demesiyle herkes alkışlıyor, sevinçle birbirlerine sarılıyordu.
-   Efendim çok sevindim. Mekikte durum nasıl hala görüntü alamıyoruz.
-   Çarpışmadan sonra etraf biraz dağılmış mekiğin arka kısmına geçemedim henüz. Görünen o ki etraf güneş ışıklarıyla aydınlık vaziyette. Kokpitin ucu gökyüzüne bakıyor sanırım bir tümseğin ya da tepenin üzerindeyim. Görüş açısı yok. Şuan benden başka mürettebattan uyanık kimse de yok. Henüz kontrol edemedim.
-   Anlaşıldı efendim.
-   Teğmen izninle daha sonra iletişime geçeceğim.

Diyerek kaskını tekrar başından çıkardı komutan. Kokpitin çıkış kapısını aralamadan elektronik uzay elbiselerini giymesi gerekiyordu, Üzerindeki parçalanmış, bazı bölmelerde kabloları yerinden fırlamış kıyafetlerini çıkartmaya başladı. 10 dakikalık giyinme süresinin ardından kafasına cam kaskını yerleştirerek kapıya yöneldi. Neşeli bir edayla “Uyanma vakti hanımlar” diyerek kapının manuel ve elektronik kilitlerini açtı. Ancak gördüğü manzara karşısında şaşkınlıktan dona kalmıştı. Mürettebat bölümü adeta kokpitten sökülmüş gibiydi. Karşısında sadece kahverengi toprak yığınları bulunuyordu. Üzgün gözlerle belki kopan parçalar yakınlardadır diye mekiğin arkasına bakındı. Ancak ortalıkta mekikle ilgili hiç bir şey gözükmüyordu. Dışarı birkaç adım atarak dizlerinin üzerine toprağa çöktü. Aman Tanrım diye fısıldadı kendi kendine. Uyanamadan ölmüşler.

 Şaşkın, terlemiş, karamsar bir halde olduğu yerde kıpırdamadan kaldı.





***




Komutan Noyan bir süre sonra ayağa kalkarak kaskındaki monitöre seslendi.

-   Anadolu ile iletişime geç…
-   Anadolu beni duyabiliyor musunuz? Kozmos 21 den Anadolu’ya
-   Dinlemedeyiz efendim tamam.
-   Ben Komutan Noyan. Mürettebatımın olduğu kısım dahil her şey parçalanmış mekikten kalan tek parça kokpit. Gemide sadece ben varım tamam.
-   Kozmos 21 tekrarlarımsın lütfen.


Komutan söylediklerini zorlukla bir kez daha tekrarlayınca sessizlik meydana geldi. Uzay üssünde yarım saat önce sevinç çığlıkları atanlar, şimdi çoğunun elleri yüzünde derin bir kedere boğulmuştu. Hüzünlü sessizliğin devam etmesiyle, komutan üsle olan iletişimi kapattı.

Dışarıya doğru birkaç adım attıktan sonra mekiğin tahmin ettiği gibi tümsek üzerinde, başı havaya kalkmış vaziyette olduğunu gördü.

Atmosferdeki gaz oranlarının ölçümünü yapma fikri aklına gelince hemen kaskındaki monitörden sorgulamayı başlattı. Kaskından gelen sesler ölçüm sonuçlarını söylemeye başladı.

-   Azot oranı %78, Oksijen %21, Karbondioksit %0.034

Ölçümler neticesinde Azot ve Karbondioksit oranındaki azlık, Oksijen oranındaki fazla değerler aklını karıştırmıştı. Kaskındaki yapay zekâ ünitesine sorusunu yöneltmeye başladı:

-   Değerler yaşam şartlarına elverişli mi?

Yapay zekâ ünitesi çok geçmeden yanıtlarını sıralamaya başladı.

-   Olumlu. Ancak kaydedilen değerlere adapte olmanız zaman alabilir.
-   Bu kaskımı çıkarabilirim anlamına mı geliyor?
-   Hayır efendim. Çevreyle aniden temas etmeniz nabız yükselmesi ve beraberinde baş dönmesi ile değişik komplikelere neden olabilir.
-   Çözümün?
-   Mevcut azot oranınızı kademeli olarak azaltıp, oksijen oranınızı arttırabilirim.
-   Kabul edildi. Diye cevap verdi komutan.

Üniformasına bağlı tüpten soluduğu hava kendini sıkmaya başlamıştı. Ciğerlerine giden havanın adeta baş döndürücü gücü vardı. Tekrar yapay zekâ ünitesine sorusunu doğrulttu:

-   Ortama uyum ne kadar sürecek?
-   Yaklaşık 3 saat 12 dakika efendim.


Bu duruma sevinmişti. Kasksız dolaşabilme ve ortama kısa sürede adapte olabilme düşüncesi mürettebatını kaybetmenin üzüntüsünü azda olsa hafifletmişti.


Az ilerde oluşmuş tepenin üzerinden etrafa bakma fikri geldi aklına bir anda. Belki de mekiğin kopan parçalarını bulabilirim umuduyla gözüne kestirdiği mesafeyi yürümeye başlamıştı. On dakika kadar süren bu yolculuğun sonunda hedefindeki yükseltiye ulaştı. Gördüğü manzara karşısında etkilenmişti. Upuzun yeşil renkli düzlüğün görüntüsü karşısında şaşkına dönmüş, bir an mürettebatını unutmuştu. Sağ kolunu göğüs hizasına yatay olarak kaldırıp, kolundaki tuşlara dokundu. Ardından küçük bir ekran belirdi ve yeşil düzlüğe doğru cihazın arkasını tutarak komutunu verdi:


-   Tanımla!
-   Orman.
-   Orman nedir?
-   Çeşitli odunsu bitkilerin bir araya geldiği ağaç toplulukları. Bilenen son orman 2156 yılındaki kozmik radyasyon tahribatından sonra yok olmuştur. Yıllar öncesine kadar gezegendeki en önemli oksijen kaynağı ve canlı yaşam alanları olarak bilinmektedir…


Yüzyıllar öncesindeki dünya ne kadar güzelmiş diye geçirdi içinden. İnsanoğlu bu kadar ahmak olmayı nasıl başarabilmiş? Farkındalık seviyemiz ne kadar da geri kalmış zamanında, diye düşünmeye başladı. Ormanın ortasından geçen kıvrımlı nehirlerin tanımlarını da öğrenince merak duygusu kendine iyice egemen olmuştu. Ormanın derinliklerine girip o suları, yaşayan canlıları görmek ve havayı teneffüs etmek için sabırsızlanmaya başlamıştı. Mürettebatını, kendisinden haber bekleyen uzay üssünü, dünyadaki insan yaşamının bitmesine ramak kala çıktığı geçmişe yolculuk görevini tümden unutmuştu. “ Adaptasyon için yaklaşık 3 saat zamanım var zaten”   diye düşündü, adımlarını üzerindeki tepeden aşağı ormana doğru atmaya başladı.




Uğur ASLAN
13/10/2014
Sivas