Kayıt Ol

11 Yıldızın Öyküsü (Seri)

Çevrimdışı Blonde

  • *
  • 27
  • Rom: 0
  • Hobbit+Lotr+HP
    • Profili Görüntüle
    • Blog'um
11 Yıldızın Öyküsü (Seri)
« : 01 Eylül 2015, 19:18:37 »
Merhaba arkadaşlar ben Elif  ;D 18 yaşındayım ve hayatımda ilk defa bir şeyler yazmaya çalıştım. İyi kötü her türlü yorumlarınızı kaldırabilirim. Bu hikayeyi nasıl yazdın diye sorarsanız da bende bilmiyorum. Ayrıca acemi olduğum için ve kendime asla yazar demediğim için anlatım tarzım sıkıcı olabilir. Belkide imla hatası da yapmış olabilirim. Umarım güzel bir şeyler başarırım. Ve okurken sıkılmazsınız.

Öncelikle kitapları tanıtayım. İlk kitap İnsanlığın Çöküşü ve ikinci ve son kitap ise Karanlık İmparatorluk.
Aslında uzatmayı düşünmüyorum dediğim gibi ben bir yazar değilim ya da yazar olmaya çalışmıyorum. Sadece hayalimdeki evreni anlatıyorum size. :)

11 Yıldızın Öyküsü - İnsanlığın Çöküşü



İnsanlık dünyadan önce evrende neler yaşadı. Neden dünyaya geldi, bizler koskoca evrende yalnız mıyız? Bu kürenin içine neden hapsolduk. Hepsini birinci kitabımda açıklıyorum.

Kitap Bitti.

11 Yıldızın Öyküsü - Karanlık İmparatorluk



Üzerinde yaşadığımız bu gezegenin derinliklerinde, pis kirli çukurlarında karanlık mağaralarında gölgelerin arasında nefes alıp veren ve durmadan düşünen varlık sende kimsin?

Dünya'nın derinliklerindeki bir ırkı anlatıyor. Kitap devam ediyor.
.may we meet again

Çevrimdışı Blonde

  • *
  • 27
  • Rom: 0
  • Hobbit+Lotr+HP
    • Profili Görüntüle
    • Blog'um
Ynt: 11 Yıldızın Öyküsü (Seri)
« Yanıtla #1 : 01 Eylül 2015, 19:22:06 »
İnsanlığın Çöküşü - Giriş

Siz insanlar! O küçük küreye hapis oldunuz. Oradan çıkış yok.

4,6 milyar yıl önce önce başladı. Büyük Galaksi savaşının ardından büyük bir sessizlik vardı divanda. Pulchritudo Divan'ının başında Orionlular ve İnsanlar yer alırdı. Herkes iyi ve mutluydu ama derinliklerde biz sessizlik yatıyordu. Çünkü savaşta yapılan planı Siccum topluluğuna birisi söylemişti. Bu hainliği aramızda kim yapmıştı. Ona ne vaad ettiler de bizim planımızı verdi.

Savaşın ardından üç gün geçtiğinde Zeta-Reticuliler, Orion Kralı Vi ile gizli bir görüşme yapmak istemişler. Sanki bir şeylerden şüpheleniyor gibiydiler. Zeta'lar 11 Yıldız'ın en zeki ırkıdır. Milletine bağlı bir toplum. İri büyük gözleri vardı ve 1-1,5 m boyunda. Boylarına aldırış etmeyin. Onlardan korkulur.

Zeta ve Orionluların görüşmesinden sonra Divan karıştı. 11 Yıldız ayrılacaktı. Sakinleşmek gerekiyordu. Orion oturduğu yerden kalktı İnsanların Kralı olan Lludd'a baktı. Gözleri yokmuş gibi duruyordu. Bir Orion ne zaman öfkeli ise öyle olurdu. Gözlerine bakamazdınız. Sizin canınızı bakarak acıtıyordu sanki. Lludd önüne baktı. Vi kafasını karşıya çevirip aynen şu incitici sözleri söyledi; "Siz 11 Yıldız, biliyorsunuz ki aramız da birisi bizim savaş tekniğimizi, ne karşılığında ve neden bilmiyorum ama Siccum topluluğuna söylemiş. Bu yaptığınızdan dolayı büyük bir ceza alacaksınız. Gerekirse, Stella Galaksi'inden sürüleceksiniz."

Olaylar aynen böyle olmuştu. Ama o gün insanlar yakayı ele vermemişti. Ama verecekler. Onları büyük bir ceza bekliyor.
.may we meet again

Çevrimdışı Blonde

  • *
  • 27
  • Rom: 0
  • Hobbit+Lotr+HP
    • Profili Görüntüle
    • Blog'um
Ynt: 11 Yıldızın Öyküsü (Seri)
« Yanıtla #2 : 01 Eylül 2015, 19:23:14 »
Bölüm 1 - Mack ile Crium



"Mutlu son diye bir şey yoktur. Mutlu isen daha sonu gelmemiştir."

Lludd ve Vi, bir akşam yemeği sonrası Divan'dan çıkıp bahçede oturup sohbet ediyorlardı. Vi henüz yolsuzluk konusuna gelmedi. Ama bunu söylemekten çok korkuyordu. Güvendiği tek kişiydi Lludd. Orionlar ve İnsanlar arasında bir dostluk kesindi. Birbirlerinden kız alıp veriyorlardı. 

Clara (Parlak) takviminin 3. Yılına göre İnsanlar ve Orionların atası Hibernis bahçelerinde tanışmışlardı. O zamanlar da Stella galaksisinde Siccum'lar da vardı. Topluluklar arasında bu kadar hainlik ve düşmanlık yoktu. 11 Yıldız'da oradaydı hemde tüm takım;  Pleiadesler, Siriuslar, Andromedalar, Zeta-Reticuler, Maviler, Vegalar, Arcturuslar, Nordikler, Santorlar, Orionlar, ve İnsanlar. 

Stella Galaksi'i evrenin en bereketli ve gözde galaksilerinin birincisidir. Evrenin başlangıç noktası olarak bilinir. Oradaki maddeleri evrenin başka hiç bir yerinde bulamazsınız. Güç orada Stella'da. Muazzam bir güzelliğe sahiptir.

Tüm bu ırklar Stella Galaksi'sinin Iuvenes (Genç) gezegeninde yaşarlardı. Aradan yıllar geçti Clara takvimi 4. yılını gerçekleştiriyordu. Bir şey olmuştu. Siccum topluluğundan Cautious ırkı ile 11 Yıldızdan Zetalar bir buluşa imza atmışlardı. Bu buluş ile evrenin kaderi değişti. Bu iki ırk kendi topluluğunun en zeki ırkıdır. Onlar Zamanda yolculuk yapmayı başarmışlardı. Zetalar bu buluştan biraz tedirgin olmuşlardı. Ne kadar da Cautious ile işbirliği yapsalar da onlara pek güvenmezlerdi. İşte olan o gün olmuştu. Eski İnsan Kralı Kevyn'in 2. oğlu Mack ile Cautious Kralı Gwayne'in 6. oğlu Crium bir hainlik yapmışlardı. Zamanda yolculuk tüm Stella Galaksi'sinde yasaklandı. Çünkü tehlikeliydi. Zaman ile evren arasında sıkışıp kalma olasılığı yüksekti. İyidir ki bu iki kafadar sıkışmadan Clara takviminin 1. yılına gittiler. Stella'da her tür ırktan yoktu o zaman. Evren de o kadar büyük değildi. Başta Orionlar'ın Keilah vardı. Henüz gençti. Gözlerinde ki ışık daha yeniydi. Gümüş saçları omuzlarından düşüyordu. Iuvenes'in ilk kralıydı. Divan'da ise yine o baştaydı. İnsanlar o zamanda pek ortada yoktu. Biraz daha masumdular.

Keilah hiç bir şeyden habersiz sadece olduğu yerde oturuyordu. Mack ile Crium askerler tarafından silah deposunda kaçaklık yaparken tutuklandılar. Silah istemişlerdi çünkü onlar Iuvenes'i istiyorlardı. Eğer geçmişte onlar başa geçerse gelecekte onların soyu devam ederdi. Bu kural her zaman böyledir. Belki de o yüzden Kral Kevyn ve Orion Kralı Breen zamanda yolcuğu yasakladılar.

Zaman geçti, bir yıl sonra Crium ve Mack serbest bırakıldılar. Keilah sevgi dolu bir kraldı. Halkının huzursuzluğundan nefret ediyordu.

Bir ay sonra Mack ile Crium zamanda tekrardan yolculuk yaparak bu seferde Clara takviminin 4. yılına döndüler. Ayrıca zamanda yolculuğu keşfetmeye 2 ay kalmıştı.

Bu ikili bir gece Iuvenes gezegeninde ki Cella dağının derinliklerinde ki silah deposuna girdiler. Dağdaki silahlar sadece büyük savaşlar için kullanılır. Onun dışında gezende silah kullanımı yasaktır. Mack ile Crium birer tane nadir bulunan türden olan Lux kılıçlarını çaldılar. Mack ile Crium kapıdaki nöbetçileri nasıl atlattılar bilmiyorum. Onlar bu işte uzmanlar. Lux kılıçları evrendeki en iyi kılıç. Sadece 3 tane yapılmış bu kılıç ağlayan bir yıldızın göz yaşından dövüldü. Bu kılıçlar yok olmaz. Fakat üçüncü kılıcın kimse nerede olduğunu bilmiyor.

Tekrardan 1. yıla döndüler. Aradan sadece bir gün geçmişti. Mack ile Crium Kral Keilah ile iyi dost oldular. Kralın kız kardeşi Lunam, Mack ile Crium'u hiç sevmiyordu. Sevemedi bir türlü. Çünkü onlar çok yapmacık davranıyorlardı. Öyleydi de zaten. Fakat bunu Keilah neden görmüyordu. Lunam abisi ile çok konuştu. Onları gözünün pek tutmadığını söyledi fakat faydası yoktu. Keilah onun çok paranoyak davrandığını düşündü. Gülümseyip geçiyordu.

Bir gece Mack ile Crium, Keilah'ı da alıp bir tepeye piknik yapmaya gittiler. İçip eğleneceklerdi. Mack, dönemin en kaliteli şarabını Somnium'u getirdi. Bir yudumu bile sizi sarhoş etmeye yarar. Kral Keilah dikkat etmemişti. Aslında Kral tek gelmişti çünkü Iuvenes'te kimse komplo yapmazdı. Bu yüzden kralın yanında hiç asker yoktu. Keilah bir yudum aldı. Böğürtlen gibi  bir tadı vardı. Çok leziz görünüyordu. Su mavisi bir rengi ve parlıyordu gecenin altında. Kral bir kaç bardak içti ve olduğu yere sızdı. Mack etrafı gözetti. Etrafta görünür birileri yoktu. Crium sırtına sakladığı Lux kılıcını çıkardı. Gecenin altında parlıyordu. Kralın tam kalbine sapladı. Ortalığa bir kan kırmızısı renk çıktı. O kadar rahatsız edici bir renkti ki Mensis Krallığı bile görmüştü. 2 ordu asker gelmişti. Ama olan olmuştu. Kral yerde kanlar içinde yatıyor ve elinde Lux kılıcı vardı. Mack ile Crium göz yaşlarına bürünmüş şok geçiriyorlarmış gibiydiler. Lunam koşarak geldi. Büyük bir çığlık koptu Mack'in yakasından tuttu;

"Ne Oldu!!! Söyle bana ne yaptın ona!" diye haykırdı. Ağlamaya başladı Lunam, göz yaşları gümüş renginde abisinin yüzüne dökülüyordu. Ayağa kalktı gözleri yok olmuştu. Crium ve Mack'e yürüdü. "Size ona ne oldu diye sordum!" diye bağırdı, tiz ve ürkütücü sesiyle. Crium ağlayarak konuşmaya başladı. "S-Somnium şarabı almıştık. Eğlenecektik bu gece. Fakat o çok içti. U-uyarmamıza rağmen bizi dinlemedi. Lux kılıcı taşıyormuş yanında. Nasıl oldu da fark etmedik. (bir müddet kafasını öne eğdi ve ağladı.) Bir anda kalbine sapladı. Yapamadık hiç bir ş-şey hemde." dedi ve yapmacık göz yaşlarına büründü.

Krallıkta 40 gün yas ilan edilmişti. Lunam hala onlardan şüpheleniyordu. Bir yandan da belki haklılardır diye geçiriyordu aklından. Cautious ırkının diğer ırklardan farklı bir özellikleri vardır. Onlar istedikleri zaman herkesi etkisi altına alırlar. Fakat bunun için çok başarılı rol yapmaları gerekir. Crium, başa geçmek için Lunam'a bir iftira atmayı planlıyordu. Ama önce Mack'i ortadan kaldırmalıydı. Sinsi bir plan olacaktı bu.

Aradan günler geçti Iuvenes'in hala bir kralı yoktu. Herkes üzüntü içindeydi. Keilah öleli 57 gün olmuştu. Ama hala yas dinmemişti. Mack ile Crium aynı odada kalıyorlardı. Crium bir gece elinde bir ip ile gelmişti. İpi intihar edecekmiş gibi odaya astı. Mack ayağa kalktı "Ne yapıyorsun? Bu da ne?" dedi. Crium ona güldü. Mack'e yaklaştı. Belinden tuttu. Mack uzun zamandır Crium'a karşı bir şeyler hissediyordu. Sanki ona aşıktı. Fakat bunu kimseye söyleyemezdi. Eşcinsellik nasıl karşılanır hiç bir fikri yoktu. Crium bunu anlamıştı. Bu konuda Mack çok iyi kullandı. Şimdi ise ölümüyle kullanacaktı Mack'i. "Ah sevgili Mack, hiç düşünmez misin? Bizim buraya gelmemizin amacı neydi? Kralı öldürdük şimdi başa geçmeliyiz. Bu ipi hazırlıyorum çünkü Lunam burada intihar edecek. Sonra sen ve ben tahtımıza oturabiliriz. " dedi. Crium o kadar harika göründü ki Mack'in gözüne. Hemen kabul etmişti. O gece Mack yatağına yattı. Derin bir uyku çekecekti. Evet çok derin bir uyku bir daha asla uyanmayacağı o derin uyku. Gece çoktan olmuştu. Crium elinde bir yastık ile yatağından kalktı. Mack'in üzerine doğru ilerledi. Aniden yastığı Mack'in yüzüne bastırdı. Hafif hafif inlemeler geldi. Bir an sessizlik oldu. Mack ölmüştü. Crium gülümsedi. Bedeninden tuttu. Onu zor bir uğraş ile yere yatırdı. İpi boynundan geçirdi. Onu astı.

Güneş daha yeni yeni doğuyordu. Oda biraz ısınmıştı. Crium ayağa kalktı. Boğazını temizledi. Ve büyük bir çığlık attı "Olaaamaaaazzz!!! MACK! Nedeen!" diye haykırdı. İçeriye 4-5 tane asker girdi. Askerler şoka uğramıştı. Hemen kontrol ettiler. Mack ölmüştü. Bu haber kısa sürede Krallıkta ve Iuvenes'te duyuldu. Lunam çok üzülmüştü. Onları sevmiyordu ama yine de ölüm bu bir de abisinin ölümünün hemen ardından. Crium büyük salona elinde bir kağıt ile tökezleye tökezleye geldi. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Salonda bir çok kişi vardı. Bunların hepsi de yüksek mevkiden kişilerdi. Herkes Crium'a baktı. Crium'um gözleri kızarmış bir biçimde sinirli sinirli Lunam'a baktı ve "Sen! Seen! Sana diyorum. Neden bize böyle davrandın. Neden? Mack mektupta senin yüzünden öldüğünü yazmış. Kral Keilah'ı biz öldürmedik. Ama sen ukala sürtük! Bizi bununla suçladın!" diye çıkıştı. Herkes bir an şoka girdi. Lunam ayağa kalktı "Yine ne saçmalıyorsun Crium?!" dedi şaşkın ve öfkeli bir şekilde. Crium orada duran bir kahyaya mektubu uzattı. "Alın Kahya Arian! Okuyun okuyun da güvendiğiniz insanın yaptıklarına bir bakın." dedi. Kahya Arian mektubu aldı. Açtı ve okumaya başladı

"Merhaba, dört gümüş ayı ile herkesi büyüleyen Iuvenes! Kralım Keilah'ın ardından hemen öleceğim. Ben katil değilim. Kimseyi öldürmedim. Ama bu suçlamalar ve bakışlar beni öldürdü. Sevgili Lunam! Sevgili diye mi başlamalıyım söze yoksa KATİL diye mi? Ama her ne olursa olsun ben saygımı göstereceğim. Sen nasıl birisisin böyle? Hemde abinin ölümünde döktüğün o kadar göz yaşının ardından? Bunu nasıl yapabilirsin? Sen benim Crium'u sevdiğimi bilen tek kişiydin. Ben sana güvendim. Seninle sırlarımı paylaştım ve sen utanmadan bana gözlerini diktin. Herkesin içinde beni Keilah'ı öldürmekle suçladın ardından da benimle birlikte olmak istedin! Bu nasıl bir ikilemdir. Daha önce bana seni seviyorum demiştin. Sana bunun olmayacağını söylemiştin. Beni tehdit ettin. Herkese bir yalan atıp benim sana tecavüz ettiğim yalanını ortaya atacaktın! Ama olmayacak öyle bir şey. Seninle ben asla birlikte olamayız. Dayanamadım bu yüke Crium! Üzgünüm. Ölmeliyim! Ben bununla yapmam.."

Kahyanın elinden düştü kağıt. Gözlerini Lunam'a çevirdi. Lunam bağırarak "Olmaz yok öyle bir şey! Buna nasıl inanırsınız?" diye çıkıştı. Araya Crium girdi. "Yalan  mı? Söyle o gece gerçekten de MAck ile konuştun! Keilah ölmeden 67 gün önce. Hadi bununda yalan olduğunu söyle? Modicum tepesinde. Askerler de gördü." dedi Crium. Kahya Arian "Bu doğru mu Lunam? Onunla o gece buluştun mu?" dedi. "Evet! Ama biz böyle konuşmadık! Yani bu bir yalan!" dedi Lunam. "Crium bana bir iftira attı!" dedi. Kahya gözlerini önüne devirdi. "Şimdide Crium'a mı gözünüzü diktiniz leydim." dedi Arian. Crium işte tam da burada devreye girdi. O yeteneğini kullandı. Harika bir rol yaptı. "Sevgili Kahya Arian, bunca zamandır saraydayım ve sizinde gördüğünüz gibi Lunam bizi istememişti. Şimdi de bu Mack onun yüzünden öldü! Lütfen adaletli olun ve cezasını verin!" dedi.

Lunam o gece tutsak edildi. Aradan yıllar geçti. Acısından ve üzüntüsünden o iğrenç karanlık delikte öldü. Crium yeni kralı etkisi altına aldı ve Stella Galaksi'sindeki bir çok ırk buna 11 Yıldız'da dahil terk ettiler. Evrenin başka başka yerlerine gittiler. 11 Yıldız Samanyolu'na yerleşti. Siccum ise  Dolor Galaksi'sine gitti. Stella terk edilmişti.. Bir daha oraya uğrayan olmadı. Ardından Büyük Galaksi Savaşı oldu. 11 Yıldız Stella'yı kazandı. Fakat hala ortalık karışıktı.
.may we meet again

Ynt: 11 Yıldızın Öyküsü (Seri)
« Yanıtla #3 : 08 Eylül 2015, 20:48:17 »
Merhabalar.

Hikayenizle ilgili birkaç naçizane fikrimi belirtmek istiyorum.

- Öncelikle anlatımınızda zaman kullanımı konusunda biraz tutarsızlık var. Şimdiki zamanla görülen geçmiş zaman arasında galiba farkında olmadan gidip geliyorsunuz. Bu anlatım türlerinin arasında gidip gelemezsiniz diye bir şey yok, ancak değişimlerin göze batmamasını sağlamanız gerekecektir.

- İkincisi, biçim, biçim, biçim. Yazım, imlâ ve noktalama çok önemlidir ve asla ikinci plana -benim şu an yaptığım gibi- atılmamalıdır. Her şeyden önce biçim önemlidir. Çünkü bir tane bile bitişik yazılmış, 'dahi' anlamındaki 'de' bağlacı bile bütün hikayeyi okunası olmaktan çıkarabilir.

- Bir de anlatım, üslup var ki bu da epey önemlidir. Mesela son paragrafınızdan bir örnek vereyim,

"Stella terk edilmişti.. Bir daha oraya uğrayan olmadı. Ardından Büyük Galaksi Savaşı oldu. 11 Yıldız Stella'yı kazandı. Fakat hala ortalık karışıktı." demişsiniz.

Stella terk edildiğinde nasıl hissediyordu? Oraya bir daha uğrayan olmadığında, ne gibi aksaklıklar yaşandı? Büyük Galaksi Savaşı nasıl oldu, bu savaşa dair neden çok bilgiye sahip değiliz? Ortalık nasıl karışıktı mesela?

Bütün bunların cevapları bile kafadan 20,000 kelimelik bir açıklamaya sahip olabilir. Karakterle yönelik empati kurmamıza izin verin. Onlarla birlikte bu yolculuğa çıkmayı istememizi sağlayın. Onları umursamamızı, onlara kızmamızı sağlayın. Savaşları bize de yaşatın. Sanırım demek istediğimi anlatabildim.

- Şimdilik son olarak şunu ekleyeyim, özellikle hikayelerinizi seri olarak yayınlıyorsanız, bir merak unsuru olması mutlaka gereklidir. Bir sonraki bölümün çıkması için sabırsızlıkla beklememizi sağlayın. Öyle bir yerde bırakın ki, -içimizden- size küfredelim. "Böyle yerde bırakılır mı, ben nasıl uyuyacağım şimdi?" diyelim. Sürekli sayfa yenileyelim :)

Kısa vaktimde ancak bu kadar gözlemde bulunabildim. Onun dışında elinize, aklınıza sağlık. Fantastik bir dünya yaratmak çok zordur, bunu hikaye yazmanın zorluğuyla birleştirirsek insan kendi kendini ağlatır sinirinden. Siz bunun üstesinden gelebilmişsiniz.

Kafanızda kurmuş olduğunuz güzel olduğuna emin olduğum bu dünyayı bize açın. Bizi de o dünyaya alın, bizi davet edin.

Görüşmek üzere.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)