Kayıt Ol

3 dakika

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
3 dakika
« : 24 Ağustos 2012, 23:40:51 »
   Can, geç saatlere kadar çalışmış, son metro treniyle birlikte eve dönüyordu. Tren oldukça boştu. Kenarda köşede oturmuş birkaç insan vardı vagonda. Hepsi kendi halinde ve yorgunlardı.

   Can, tünele girmiş trenin camından kendi siluetini izliyordu. Açık renkli saçı, simsiyah gözüküyordu. Orta boylu, orta kalıplıydı.

Bir ara günün yorgunluğunu, omuzlarında kulunç halinde hissetti. Kollarını, baldırlarına dayadı ve kafasını öne eğerek gözlerini yumdu. Birkaç saniye iç çekip, içindeki yorgunluğu kustu adeta. Hafifçe kafasını kaldırıp, cama baktığında yanında oturan bir adam silueti gördü. Orta yaşlı, kırışıksız surata sahip olan bu adam, ne ara oturmuştu yanına? İstemsiz olarak, adama doğru döndü ve göz göze geldiler. Adam Can’a gülümsüyordu. Can da hafif bir tebessümle, kafa sallayarak karşılık verdi. Kafasını önüne çevirdi ve düşüncelere daldı. İneceği durağa geldiğinde, yanındaki adam “bu gece tekrar görüşeceğiz,” dedi ve ani bir hamleyle iniverdi trenden. Can, uyuşmuş kafasıyla çakılı kaldı oracıkta. Hiçte gizem kaldıracak havasında değildi. Kafasını toplar toplamaz yerinden kalktı ve trenden indi. Etrafa göz gezdirdi; ancak o adam ortalıkta yoktu. “Neyse,” diye geçirdi içinden; istasyondan çıkarak, gecenin karanlığına bıraktı bedenini.

Eve geldiğinde, eşi ve 1 yaşındaki kızı uyumuştu. Dolaptan bir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Yorgunluğu, gözlerinin beyaz kısmını, kırmızının santim santim ele geçirişiyle, hemencecik anlaşılıyordu. Bu sebepten hemen üst kattaki yatak odasına çıktı. Eşinin güzelliği, kızının masumiyeti; o zor tepki veren mimiklerine bir tebessüm konduruverdi. Yorgun bedeninde, bu mutluluğa yer vardı. Eşofmanlarını giydi ve yanlarına uzandı. Uzanırken, kızı çakır gözlerini babasına dikti. Uykusundan olan minik Asya, huzursuzlandı, ağlamaklı oldu. Yarım yamalak Türkçesiyle “baba! Su!” dedi. Asya’yı kucaklayıp; koklayıp, öpen Can, eşini uyandırmamak adına, kızını da alıp aşağı mutfağa indi. Mutfakta, loş bir sarı gece lambası yanıyordu. Beyaz lambayı yakmak için, elini dolabın arkasına götürdüğünde, sol mutfak tezgâhının uzak köşesindeki, siyah giysili yaratık dikkatini çekti. Can, tepkisiz bir şekilde kalakaldı. Korkmuş ve kızının onu görmemesi için, Asya’nın kafasını omuzuna bastırmıştı. Öylece yaratığı süzmeye başladı. Kapüşonlu ve dikişsiz simsiyah bir elbise bütün vücudunu kaplıyordu. Elleri, ayakları ve yüzü görünmüyordu. O kısımlar ya elbisenin içinde kamıştı yâda hiç yoktu. Yaratık hafifçe ilerlemeye başladı. Sanki havada uçuyordu. Yerle birdi; ancak bir insanın yürürken sağa sola yalpalaması, inip çıkan omuzlar yoktu, onda. Dümdüz bir şekilde ilerleyerek, Can ve kızına yaklaştı. O kadar yaklaşmasına rağmen hâlâ yüzü görünmüyordu; sadece karanlıktı. “Bu gece tekrar görüşeceğiz demiştim,” dedi yaratık. Can, nutku tutulmuş bir şekilde, tepkisiz olarak ona bakıyordu. Devam etti:
-Nefes almak için, yaklaşık 3 dakikan var! Bu süreyi iyi kullan! Daha sonra ruhunu bedeninden alacağım. Bugün, senin günün!

   Bütün bu konuşmayı pür dikkat dinleyen Can’ın, korkudan gözleri doldu; dudakları titremeye,  sırtından terler boşalmaya başladı. Yalvarır gözlerle bakıyordu Azrail’e. “Hayır, çocuğumun gözleri önünde alma canımı,” dedi. “Zamanın geldi mi (!)  gidersin,” diye karşılık verdi, Azrail. Can hemen antrede bulunan sehpanın üstünden minibüsün anahtarlarını kaparak, Asya ile birlikte arabaya atladı. Telaşla kontağı çevirdi, gaza bastı. Kısa bir süre gittikten sonra, arabanın lastiği patladı. Can, direksiyonun hâkimiyetini kaybetti ve yol kenarındaki çaya uçtu. Saniyeler içinde can verdiler ve ölüm, hayatın kıymetini hatırlattı.

Çevrimdışı Althar

  • **
  • 70
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • http://grimaden.blogspot.com/
Ynt: 3 dakika
« Yanıtla #1 : 25 Ağustos 2012, 15:30:53 »
Farklı bir konu ve kurgu seçseydin okunur bir öykü yazacak kaleme sahipsin. Ama Azrail'li bir öykü ve bu kurguyla kısacık bitmesi hoşuma gitmedi. Olumsuz manada demiyorum, eleştirmiyorum. Yorum yapıyorum. Benim hoşuma gitmedi öykü. Ama dediğim gibi, kalemin ve sözcükleri kullanma bu öyküden gördüğüm kadarıyla yerli yerinde. Sadece benim pek tarzım olmayan bir tarz ve çok kısa. Bir anda herşey oldu bitti gitti. Bir şey alamadım bu öyküden. Benim yorumum bu.

Selamlar, saygılar.
"Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta."

Uzun Yol - Susayanın Uyanışı (https://rapidshare.com/files/2985198102/Susayanin_Uyanisi.pdf)

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: 3 dakika
« Yanıtla #2 : 27 Ağustos 2012, 13:03:27 »
Farklı bir konu ve kurgu seçseydin okunur bir öykü yazacak kaleme sahipsin. Ama Azrail'li bir öykü ve bu kurguyla kısacık bitmesi hoşuma gitmedi. Olumsuz manada demiyorum, eleştirmiyorum. Yorum yapıyorum. Benim hoşuma gitmedi öykü. Ama dediğim gibi, kalemin ve sözcükleri kullanma bu öyküden gördüğüm kadarıyla yerli yerinde. Sadece benim pek tarzım olmayan bir tarz ve çok kısa. Bir anda herşey oldu bitti gitti. Bir şey alamadım bu öyküden. Benim yorumum bu.

Selamlar, saygılar.

İlgine teşekkür ederim. Uzun olduğu zaman okunmaz gibi bir fobim var. Eleştirilerinde haklılı olduğunu düşünüyorum.