Ben, ilk hücre, son projem “Homo Saphiens” in bana verdiği isimle Koaservat, var olduğum zamandan beri organizma yazılımları ile uğraşırım. Derin su yarıklarından başlayarak sınırlarını ozon tabakası ile bezenmiş bir atmosfere kadar genişlettiğim bu biyoloji, en sevdiğim uğraş alanı. DNA yazmayı nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum ama en eski hatırladığım şey, yazdığım ilk büyük projelerin, türlerdeki uyum sağlama sorunu yüzünden kısa sürede başarısız olmasıydı. Hatta çok ciddi enerji sermayeleri ile oluşturduğum, içinde devasa sürüngenlerin bulunduğu “Dinozor” projesi de tam anlamıyla fiyaskoydu. Sonraları memeliler üzerinden yaptığım denemeler ummadığım bir başarıya ulaştı. Yaşadıkları coğrafya ile iyi bütünleşmişlerdi ve çenekli bitkilerle iyi birliktelik sağlamışlardı ve onca gelişme yaşanırken aklıma tuhaf bir fikir geldi.
Evet. Fikir üzerine bir fikir.
Yani dedim ki kendi kendime, “fikir” kavramını neden bir organizma üretemesindi? Memeliler, özellikle de şu yüksek bitkilerde yaşayan türleri gerçekten de bu konuda ümit vericiydi ve hemen düşünebilme özelliğimi bir türün alt dizilimine aktardım ve bu türe de “Homo Saphiens” adını verdim. Ve ilk defa bir tür, tahmin edebileceğim davranışların dışına çıkmaya başladı ve bir organizma, birleşerek başka daha gelişmiş organizmaları oluşturmaya başladı. En kötüsü de, yeni oluşan gelişmiş organizma kendi oluşturduğum türleri ortadan kaldırıyordu.
Korktum, çünkü ilerde sadece canlı bir tür ve ona bağlı cansız bir sistem olacaktı. Tekrar başlamak nefret ettiğim bir şeydir. Ama bu tür, kontrolden çıktı ve artık Sistemi sıfırlamalıyım.