Kayıt Ol

Aesten Efsaneleri 1 - Ellear'ın Kılıcı (Bitti!)

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Aesten Efsaneleri 1 - Ellear'ın Kılıcı (Bitti!)
« : 10 Mayıs 2008, 13:10:14 »
Bölüm 1 – Aesa’ya yolculuk

Adam, kum fırtınasından korunmak için yüzünü kapattığı kumaşı yüzünden çıkardı. Hafif bir çöl esintisinin ortasında, büyük bir saygı ile önündeki devasa heykellere uzun bir süre hareketsizce baktı.

Uzun zaman önce buradaki büyük bir krallık tarafından yapılan çok eski heykellerdi bunlar; Çölün kumunun aşındıramadığı sert taşların oyulmasıyla yapılmış devasa on altı heykel. Her biri hükümdarlığın bir kralı için yapılmıştı. Şimdilerde bazıları kuma gömülmüş, bazıları da yıkılmış olsa da, adam, hala ayakta duran iki heykelin ortasında duruyordu.

Yavaşça ilerledi, gece olmak üzereydi kızıl Uneleis çölünde. Hafif çöl esintisi yerini yavaş yavaş gece rüzgârlarına bırakıyordu.

Adam heykelin ayağının yanına gitti ve çantasından çıkardığı uzun kumaşlarla bir çadır kurdu. Beyaz gözleriyle ufuğa baktı sonra, bulutlara özlem duyarcasına.

Sabah olduğunda, kum tepelerinin arasından hızla yol almaya devam etti. Rüzgâr olduğu için, yüzünü peçe ile kapamış, gözlerini ise kısmıştı. Uzun süre yürümeye devam etti, Sonra bir sesle irkildi.

“Güm!” Bir an durdu ve etrafına baktı. “Güm!” ses çölün altından, kumların altından geliyordu. Yeri titretecek kadar güçlüydü bu çarpmalar -en azıdan o öyle olduğunu düşünüyordu- “Güm!”

Adam durdu ve hemen önüne baktı. Çölün ortasında devasa bir delik açılmıştı. Kumlar bu sonsuz gibi gözüken boşluktan içeriye düşüyorlarken sanki çölün tüm kumunu içine alabilecek kadar derin gözüküyordu delik.

Aniden devasa bir solucan çıktı delikten. Kara, sert bir deriyle kaplı gibi gözüken düz vücudu, bazı yerlerde kat kattı ve ağzı hariç, onun yüzünde hiçbir şey yoktu. Devasa bir yılan gibiydi aslında, ama ağzında üçgen şeklinde dört adet dudak vardı.

Canavar hızla yere doğruldu ve ağzını açıp adamı yemek üzere hamle yaptı.

Adam, hızla sağa zıpladı ve hafif eğimli klasik bir Eun Askeri kılıcını çantasından çıkardı. Yaratık yere çarptı ve kumu delip yeraltına girdi ve kısa bir süre sonra adamın altından bir delik açıp oradan çıktı. Adam, canavarın ağzında parçalanmaktan son anda kurtuldu ve dudağının kenarına tutunup, kılıcını canavarın kalın derisine sapladı.

Canavar korkunç bir çığlık attı o an ve kızıl kan yavaş yavaş aktı aşağıya. Adam ise kılıcını çıkardı ve o yükseklikten kendini aşağıya bıraktı. Kumun üzerine indi ve canavara seslendi.

“Unutma ki bana sözün vardı. Aestera Mea’d! Kendini göster Lanetli!”

Canavar o an durdu ve içine doğru çökmeye başladı derileri. Sanki eğilip bükülen bir metal gibiydi. Sonra bir anda bir parlama oldu ve canavar yok oldu. Kalın derileri önceden kumda açtığı deliğin etrafında her yana doğru dağılmıştı.

Deri yığınlarının arasında ise bir adam vardı. Uzun dağınık kara bir sakalı ve çarpık dişleriyle tam bir çöl adamını andırıyordu. Adama doğru ilerledi ve çarpık dişlerini gösteren iğrenç bir gülümsemeyle baktı.

“Sen benim efendim değilsin Ameth, Unutma ki ben senin kralınım.”

Ameth, eğik kılıcını adama doğru doğrulttu ve beyaz gözleriyle delici bir bakış attı adama. Nefret doluydu bakışı ve Kralın kanını dondurdu.

“Benim kralım yoktur. Sana bu laneti yapan bendim hatırlarsan. Yeterinde açık mı?”

“Beni daha önce de öldürmeye çalıştın, bir işe yaramadı hatırlarsan.” Sonra elini yere yöneltti ve çömelip çöle dokundu.

Bir anda yerden bir su fışkırdı. Vaha ortaya çıktı ve ağaçlar sanki fışkırırcasına büyüdüler bu suyun kenarında. Kral, Ameth’e döndü ve bu sefer dişlerini göstermeden güldü. Cebinden kilden yapılma küçük bir kâse çıkardı ve suya daldırdı. Kana kana içti ve sonra kâseyi aynen uzun etekli giysisindeki yerine koydu.

“İçmek istemez misin?” Gayet babacan bir tavırla söylemişti bunu “Susamış olmalısın. Bir Eun bile suya ihtiyaç duyar.”

“Bir insan kadar değil.” Anlaşılan babacan tavrına kanmamıştı. “Kaç gündür ne bir şey yedim ne de bir şey içtim Lanetli Kral, hala da hiçbir şeye bağlı değilim”

Kral’ın yüz ifadesi sanki ekşi bir şey yemiş gibi oldu ve sert birkaç el hareketiyle bağırıp çağırmaya başladı. Aslında diğer çöl solucanlarını çağırmak adına bir büyü yapıyordu…

“Easa segenta! Yumera sei mesea! Yuvera ini milia! Kesmena sia sivilia! Eson esi esia!”

Ameth hızla koştu ve kılıyla adamın kafasını kesti. Kan fışkırdı ve temiz su, kızla döndü.

“Sevgili babacığım, bunu bana yaptırmanı hiç istemezdim. Ama ne yapalım, kaderimde varmış.” Sonra suya baktı ve gülümseyerek ekledi, “Ah, işe şimdi içilmeye değer oldu bu su.”

Hızla yoluna devam etti suyu içtikten sonra. Hızlı geçen birkaç günün ardından, Aesa Körfezi ve okyanus, tüm ufku kapladı…


-Ameth
#rekt

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı
« Yanıtla #1 : 10 Mayıs 2008, 14:11:51 »
Güzel cümleler, betimlemeler..İyi yazmışsın ben beğendim.

Devamını da beklerim ayrıca, şimdiden merak ettim çünkü. :P

Çevrimdışı Nirnaeth

  • ***
  • 848
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı
« Yanıtla #2 : 10 Mayıs 2008, 14:36:18 »
Gayet güzel ve merak verici :D Devamını bekliyorum.. ;D

Çevrimdışı Berke

  • **
  • 124
  • Rom: 1
  • Rock'n Roll ...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı
« Yanıtla #3 : 10 Mayıs 2008, 14:59:27 »
Vallaha ben beyendim betimlemelerin de çok güzel.Devamını bekliyorum çünkü merak ettim :)

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı
« Yanıtla #4 : 10 Mayıs 2008, 18:35:50 »
Teşekkürler yorumlar için :D
#rekt

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Bölüm 2)
« Yanıtla #5 : 14 Mayıs 2008, 17:58:23 »
İşte hikayemin 2. bölümü  :)

Bölüm 2 – Aesa’da

Ameth, şehre doğru ilerledi. Üzerinde bulunduğu kum tepesinden zorlanarak da olsa indikten sonra, çölün kenarına kurulmuş olan bu şehri biraz hüzün, birazda kızgınlıkla dolu bir ifadeyle inceledi.

Şehrin on beş adam boyu kapısından geçti ve bir pazarın kurulmuş olduğu sokağı hızlıca geçip yan sokaklardan birine daldı. Mimari olarak pek çok zamanı içinde bulunduran bu şehrin en eski ve Eun Hükümdarlığı öncesi zamanlardan kalma sokaklarında dolaşmaya başladı.

Sokakta yeni yeni ilerlemeye başlamıştı ki, peçesini kapadı tanınmamak için, onu tanıyan olursa bu şehirdeki işleri tehlikeye girebilirdi. Dar ve gündüz olmasına rağmen bu kadar loş olan sokaklarda zar zor yürüdü. Bulması gereken adamı biliyordu ancak sorun onu bulmak değil, ikna etmekti. Birkaç saat sonra, güneş batarken, dar sokaktan nihayet geçti ve şehrin diğer yarısına ulaştı böylelikle.

Şehir, ikiye ayrılmıştı; Birinci bölümü daha büyük olan ve düzenli olan Séha kısmıydı. Eski krallık döneminden beri aynıydı orası. Diğer kısmı ise sadece orayı bilenlerin dar sokaklardan ulaşabileceği daha küçük olan Aueris kısmıydı. Orası Eun Hükümdarlığı döneminde yapılmuştı. Daha büyük binalar ve daha devasa kuleleri olan bu bölüme girmek için özel izinler gerekirdi. Tabi arka sokakları ezberlediyseniz kimsenin bilmediği gizli yollardan oraya gidebilirdiniz.

Ameth, sonunda bazı büyülerle iyice aydınlatılmış olan beyaz taşlı sokaklarda dolaşmaya başladı. Şehrin bu kısmında denizin kıyısında bir tane liman vardı ve gideceği yer orasıydı. Tanınmadan buradan kaçmalıydı.

Birkaç Bitkibilimci dükkânlarının önünden geçti ve loş sokaklardan saptı. İşte tam önünde duruyordu. Tüccar Theria, eski dostunun dükkânı.

İçeriye girdi ve çeşitli büyük çömleklerin yanından geçti. Çömleklerin içlerindeki çeşitli baharatlar güzel kokular yayıyorlardı. Etraf, müşteri çeksin diye konulmuş çeşitli tütsülerin kokusuyla karışmış bu baharat kokusuyla gerçektende çekici bir hal almıştı. Çeşitli altın, gümüş ve hatta Seimaes’den yapılma süs eşyaları ile doluydu etraf.

“Theria!” sesinde heyecan ya da mutluluk değil bir emir havası vardı. “Buradan gitmek için bir gemiye ihtiyacım var, işim acil!”

Adam bu ses karşısında biraz ürktü ve kim olduğunu çıkaramadı. Ama biraz sonra tanıyınca yüzündeki ifade biraz daha düzeldi.

“Bende seni gördüğüme sevindim eski dostum! Hah! Bu sefer ne işin var bakalım?”

Ameth’in yüzünde bir tebessüm oluştu. Peçesini çıkardı ve cübbesinin düğmelerinin açtı.

“Bir yere oturalım da, başıma gelenleri anlatayım sana. Ancak dediğim gibi, işim acil, iki gün içinde ayrılmam gerek buradan”

“Yarın akşama gitmiş olursun ancak biraz soluklan ve gel anlat neler olduğunu.” İçeriye gitti ve döndüğünde elinde bir tabure vardı. Tabureyi yavaşça Ameth’in yanına bıraktı ve dükkânın kapısını kapayıp sürgüyü çekti, dündü ve şöyle dedi “anlatsana, buraya gelene kadar neler oldu?”

Ameth hızla oturdu ve anlatmaya başladı.

“Biliyorsun geçen yıl bir yolculuğa çıkmıştım, köklerim hakkında bir araştırmaya. Beş yüz yıl önce yok olan atalarım hakkında. Eun Hükümdarlığının arkasında sadece on altı tane heykel kaldı. Şehirlerdeki her şey yok oldu ve binalar dışında başka bir şey kalmadı onlardan geriye. Hızlıca kurulmuş devasa bir imparatorluğumuz vardı ki bunu herkes biliyor zaten. İşin garibi geriye hiçbir şey kalmamasıydı.”

Bu sırada Theria elinde bir içki ile geldi ve bir bardağı Ameth’e uzattı.

“Efsaneleri biliyorsun, özellikle Ellear’ın Altın kılıcı hakkında olanları. O efsane olmayabilir çünkü bazı kanıtlar buldum onun hakkında.” Bir yudum daha aldı içkisinden, “Aune adasına ilk gidenler Eun Hanedanından olanlardı biliyorsun. Söylenene göre Kral Ellear’ın kılıcı oradaymış. Düşünsene bir, Ellear’ın kılıcı!”

Theria sakalını sıvazladı ve bir süre suskun oturdu. Sonra şöyle dedi “Hala sorumu cevaplamadın, ne oldu buraya gelene kadar?”

Ameth’in yüzüne bir gülümseme yayıldı. Dostu Theria’nın kıvrak zekâsından hiçbir zaman kaçamamıştı diliyle. İçkisinden bir yudum aldı ve sözüne devam etti:

“Bir sene önce çıktığımda doğudaki eski Eun şehirlerine gittim; Biliyorsun, Féra’nın hala Eunlara ev sahipliği yaptığına dair efsaneler var, o yüzden oraya baktım ancak bir tane bile Eun ile karşılaşmadım. Hatta denizin diğer tarafındaki Sehual’e kadar gittim. Altın kulenin harabelerini gezdim ve araştırmalar yaptım. En eski kütüphaneden kalanları olabildiğince okudum ama hiçbir şey bulamadım.”

İçkisinden bir yudum daha aldı.

“Oradan dönerken, harabelerin içinde bir kadınla karşılaştım. Kadın bana baktı ve aradığım şeyin Ellear’ın kılıcı olup olmadığını sordu. Tabi ben şaşırdım o an ve ona ‘evet’ dedim. Kadın bana dedi ki, onu aramak istersem asla bulamazmışım ama ne olursa olsun o beni bulacakmış. Tabi ben ciddiye almadım ve oradan derhal ayrıldım. O gece bir tüccar ve devesi ile karşılaştım. Adam ben, görür görmez üstüme saldırdı. Benim kılıcım uçtu elimden ve kumların arasında kayboldu. Adamla yaptığım uzun bir dövüşten sonra adamı öldürdüm”

İçkisinden bir yudum daha almak isterken, bitmiş olduğunu fark etti.

“Biraz daha içki versene? Neyse nerede kalmıştım?”

İçkisi geldiğinde bir yudum aldı ve devam etti.

“Adamın yüklerinde bir kitap buldum. Kitap’ın ismi ‘Ellear’ın Hükümdarlığı’ydı. Tabi o gece o kitabı okudum ve bolca şaşırdım. Çünkü içinde kılıç hakkında oldukça şey vardı. Sabah olduğunda adamın yüklerini karıştırdım ve iki tane daha kılıç buldum. Onlardan bana en iyi gözükenini aldım yanıma. Benim eski kılıcımdan bile daha iyidir bu kılıç”

Elini uzun pelerininden içeri attı kılıcı gösterdi. Söze tam devam edecekken Theria söze daldı.

“Vay canına! Bu gerçekten değerli bir parça! Sarı Eun Demirinden yapılmış. Biliyorsun bunlar çok iyi fiyata gidiyor bu aralar. Ona dikkat et. Eski bir parça olmalı, en son Eun askerleri kullanmıştı onları!”

“Bu kılıçla babamı öldürdüm Theria, emin ol edeceğim.”

“Yine mi?”

Ameth onu duymamış gibi devam etti söze.

“O günden sonra buraya yolculuğa başladım, çünkü o adada olduğuna dair efsaneler var.”

“Ve bendende o adaya gitmek için gemi istiyorsun öyle mi?”

“Hayır, bu sefer senin başına bela açmak istemiyorum. Sadece bana söyle ne zaman ve nereden kalktığını geminin, ben gizlice gireceğim.”


-Deniz yönünden Aesa şehri
#rekt

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Bölüm 2)
« Yanıtla #6 : 16 Mayıs 2008, 19:03:49 »
Sevdim ben bu hikayeyi ya.=P Devam devam güzel oluyo. Bekleriz devamını en kısa zamanda.=)

Çevrimdışı Berke

  • **
  • 124
  • Rom: 1
  • Rock'n Roll ...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Bölüm 2)
« Yanıtla #7 : 16 Mayıs 2008, 19:20:38 »
Sifaus gene döktürmüşsün.Bencede 3. bölüm hoş olur..

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Bölüm 2)
« Yanıtla #8 : 17 Mayıs 2008, 17:04:54 »
Kısa bir ara bölüm hazırladım. Bu kısa bölüm, Ameth'in aradığı kılcın son sahibi olan Eun hükümdarı III. Ellear hakkında. Kılıç esasen ilk kral olan I. Ellear döneminde yapılmıştır. Bu karışıklığı engellemek için bir soy ağacı yaptım. Bu tek sayfa, Ellear'ın Hükümdarlığı adlı kitabın 57'nci sayfasıdır. Bu arada son kral III. Ellear'ın doğumu 0 yılı kabul edilir.

Ara Bölüm – Ellear Hakkında

Ellear, Eun Hükümdarlığının son hükümdarı, Kesia’da doğmuştu. O zamanlardan beri sert bir bakışı ve hemen etrafındakileri etkileyen bir konuşması vardı.

O on altı yaşındayken babasının ani ölümü üzerine başa geldi. On altı yaş bir Eun için çok gençtir, onlar beş yüz yıla kadar yaşarlar çünkü. Ancak o başa geldiğinde hiçbir şey aksamadı, hatta askeri alanda çok gelişmeler oldu.

Ellear, yirmi beş yaşına geldiğinde kendi heykelini diktirdi çöle. Ardından heykelinin kenarına kendi adında bir şehir kurdu. Oraya bir saray inşa etti ve orada yaşamaya başladı. Hızla bir yükselme dönemi yaşandı onun sayesinde. Ancak çölün ortalarında ve Aesa Körfezinin güneyinde ve yakın doğusunda olan Hükümdarlık sınırlarını genişletti ve en büyük düşmanlarından olan Aesa Krallığını aldı.

Elli dört yaşına geldiğinde doğuya doğru bir sefere çıktı. Yüzlerce kent ele geçirdi ve doğu denizinin ötesine geçti. Oradaki kentleri dahi aldı ve sınır kalesi olarak Sehual’i kurdu.

Bu seferden ancak Seksen dokuz yaşındayken dönebildi ve doğduğu kentte kurulmuş olan Sarayına yerleşti. Kız kardeşini Ellear Kenti valisine verdi. O vali bir Eun değil, bir insandı ama yinede Ellear’ın çok güvendiği biriydi.

Ellear son seferini, yüz kırk sekiz yaşındayken hiç keşfedilmemiş olan batıya yaptı. Batı denizinde dolaştı ve en sonunda Aune adasını buldu. Oraya iki tane şehir kurdu; Aoe ve Methedh; Işıldayan ve Yükselen.

Çok adil yönetti krallığını ama bir gün korkunç bir haber geldi haberciler tarafından. Sugg Vua adlı bir savaş klanı çıkmıştı doğudaki dağların ardından. Büyük bir hızla doğu denizinin ötesindeki şehirlere saldırmış ve Sehual’i yıkmışlardı. Kara yelkenli gemilerle doğu denizine geçmiş ve Hükümdarlığın doğu kıyısında kalan kentlerine saldırıyorlardı.

Hızlı bir şekilde ordu toplansa da, bu yağmacı ırk çoktan başkent Kesia’ya kadar ilerlemişlerdi.

O gece kıyamet koptu.

Eun soyundan kalan son kişiler Kesia’daydı. Geri kalanlar Sugg Vua tarafından yok edilmişti ve bu savaştan sonra Eun soyundan herkes yok oldu zaten. Kral Ellear öldü ve tüm Kesia halkı da öyle.

Sugg Vua batı denizinde yol aldılar ve bir daha dönmediler. Denir ki batıdaki bilinmeyen kıyılarda hala dolaşıp halkları yok ederlermiş.

Yüce kralın mezarı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Pek çok söylence olsa da kimse şurasıdır diyecek kadar kesin bir bilgiye sahip değildir.

Kralın ölümünden sonra Eun soyunun hala devam ettiğine dair efsaneler vardır ama kimse bunu kanıtlayamamıştır. Denilene göre hala bir yerlerde geri dönüp Ellear’ın kılıcını alacak ve tekrar Eun hükümdarlığını kuracak birisi vardır dünyada.

_Ekstralar_

Eun Hanedanı soyağacını buradan indirebilirsiniz: http://www.sendspace.com/file/jsuh3m

Bu bölgenin haritası:
#rekt

Çevrimdışı Legolas

  • ***
  • 810
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Ara bölüm!)
« Yanıtla #9 : 17 Mayıs 2008, 18:45:14 »
Mükemmel bi kurgu devam etmeni istiyoruz :D

Çevrimdışı Michael Evans

  • **
  • 309
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Ara bölüm!)
« Yanıtla #10 : 17 Mayıs 2008, 22:44:02 »
Henüz ilk bölümünü okuyabildim. Ama çok beğendim. Bazı yerlerde şiir gibi bir anlatım var. Bilerek mi yaptın bilmiyorum ama her nasıl olmuşsa güzel olmuş hikayeye hoş bir anlatım kazandırmış. Devamını da en kısa zamanda okuyacağım. Güzel bir kurgu. ;)

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Ara bölüm!)
« Yanıtla #11 : 18 Mayıs 2008, 11:43:04 »
Teşekkürler yorumlarınız için :) Kurgunun özgün olmasına çok uğraşıyorum, bazı yerlerde bazı hikayelere benziyor ama olabildiğince değiştirmeye çalışıyorum. Şiirsel anlatım kousunda ise hiç br şey yapmıyorum, çoğu hikayemde kendi kendine ortaya çıkıyor ve bazen hiç olmuyor. Benim bilerek yaptığım bir şey değil :D

Sanırım bu tatil bitmeden 3. bölümüde ekleyeceğim
#rekt

Çevrimdışı pleasant^^

  • ****
  • 1642
  • Rom: 12
  • bitch is back to the town.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Ara bölüm!)
« Yanıtla #12 : 18 Mayıs 2008, 18:27:40 »
Anlaşılan Eun soyu tükenmemiş :D
Çok güzel bir hikaye olmuş.Kılıç kısmı özellikle ilgimi çekti.Ameth tuttuğunu koparan birisi herhalde :D Neyse 4. bölüm çıksın okuyalım adam akıllı bir yorum yaparım ;)

so you ride yourselves over the fields and you make all your animal deals and your wise men don't know how it feels to be thick as a brick.

Çevrimdışı Michael Evans

  • **
  • 309
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (Ara bölüm!)
« Yanıtla #13 : 18 Mayıs 2008, 18:54:42 »
Ara bölümü de okudum.

Gerçekten yeni bir maceranın temelleri atılıyor. Sanırım, Ameth, Ellear'ın kızkardeşinin soyundan geliyor.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ellear'ın Kılıcı (3. Bölüm - Resimler Eklendi!)
« Yanıtla #14 : 18 Mayıs 2008, 20:55:39 »
Alıntı
Anlaşılan Eun soyu tükenmemiş :D

evet :) Ameth, "Son Eun", yada o öyle sanıyor ;)

Alıntı
Sanırım, Ameth, Ellear'ın kızkardeşinin soyundan geliyor.

Hmm... Kesinlikle saklamaya çalışmadığım bir şeydi :) Evet, kesinlikle doğru, Ameth, kılıcı bulmayı bu yüzden istiyor zaten; kılıcı bulup bu eski hanedanın yadigarına sahip olmak, atalarının ona olan vasiye... öhm öhm, daha fazla yazarsam tutamayacağım kendimi her şeyi anlatacağım :D burada kesmek en iyisi.

Evet, işte maceraya gitmeden hemen önceki geçiş bölümüü :)



Bölüm 3 – Aune Adasına doğru

Dördüncü günün sonunda Ameth, geminin güvertesine çıkıp herkes uyurken denizi izlemeye başladı. Gemide kaçak olduğu için kimsenin onu görmemesi gerekiyordu. O yüzden geminin en alt bölmelerinde gizleniyor, çok az dışarı çıkıyordu.

O gece bulutlu ama sakin bir geceydi, yolculuğa çıktıkları geceki fırtınadan eser kalmamıştı. Gemideki herkes dinleniyordu –ki bu da onun rahat bir şekilde dışarı çıkabilmesini sağlamıştı. Hafif batı rüzgârı, kara saçlarını savururken, beyaz gözleriyle çok uzaktaki iki kızıl parıltıyı izliyordu.

“Hey sen!”

Ameth bir an yerinde zıpladı, bunu hiç beklemiyordu. Hızlıca etrafına baktı ve kamaraların kapısındaki sandalyede oturan bir adam gördü.

“Evet sen! Sen bu geminin yolcusu değilsin!”

Ameth hızla kılıcını çıkardı daha hamle yapmadan adamdan bir ses çıktı.

“Tanrılar adına, sen Eun Irkındansın!” Adam gözleri pörtlemiş bir şekilde bakmaya başladı “Ölmeden önce Eun ırkından birini görmeyi çok isterdim ve bu isteğimde gerçekleşti. Adın ne evlat? Seninle biraz konuşalım!”

Ameth kılıcını şaşkınlıkla yerine soktu ve adamı inceledi. Adam bir kısmı yırtık giysileri olan beyaz kirli sakallı ve kel bir deniziydi. Belinde paslanmış bir dürbününde bunduğu bir kemer vardı.

“Evlat ha?” Güldü bir an “Pekâlâ öyle olsun”

“Evlat, sen bile soyun hakkında çok şey bilmiyorsundur. İstediğin şeyi sor, Eun hakkında yıllarca araştırma yapmışımdır ben. Hiç gidilmemiş yerlere gitmişimdir bu gemiyle. İstediğini sor bence, zaten senin hakkında bu kadar çok şey öğrenebileceğin başka birini de bulamazsın. He he he”

“Bana kılıcın kehanetinden bahset. Nerede olduğu hakkında bildiklerini söyle.”

“Ellear’ın kılıcı mı? Evet, o gerçekten garip bir konudur. Demek kırılmaz kılıç ha? Pekâlâ. Kılıcın kehaneti basittir. Derki kehanet;

‘Kılıç asla bir yerde durmaz hep yol alır,
Sahibi onu hiç bulamaz çünkü o hep kayıptır.
Bulmak istemezken bulursun onu,
Çünkü o hep bir yerlerde bulunmaktadır.

O bulunduğunda bulan kaybolacak,
Bulan kaybolduğunda kılıç kırılacak.’

İşte kılıcın kehaneti budur. Bazıları alegori der bazıları efsane, kimse hiçbir şeyden emin değildir. Kılıç yapıldığından beri onu taşıyan ilk kişiden beri bilinir bu efsane. Ama o kaybolduğunda popüler oldu adeta. Ancak şimdilerde sadece efsane olarak anılıyor. Tabi bence bir efsaneden fazlası…”


O gece Ameth küçük bir mumun ışığı altında öldürdüğü tüccardan aldığı kitabı okudu.

“… Ellear Kılıcı, denilene göre ilk Eun Hükümdarları zamanında yapılmış ve Eun Hükümdarlığını kuran Ellear kullanmıştır ilk olarak onu. Büyük bir güç ve büyü bilgisi kullanılmıştır bu kılıç üzerinde. Eski Eun Bilgeleri sadece onun nasıl yapıldığını bilir.

Bilinen birkaç şeyden biri kılıcın Eun Demirinden yapılmış bir kılıç olduğudur. Şekli hakkında bildiğimiz çok şey yoktur ancak o zamanın genel kılıç sanatına uygun yapıldığı kesindir.

Eun demiri, Féra Dağlarından çıkarılar bir tür demirdir. Uzun süre bükülmezliğini korur ve keskinliğini hiçbir şey değiştiremezmiş. Üç çeşidi vardır. İlki Beyaz Eun demiridir; bu çeşit demirler, normal demirle karıştırılır genellikle. Ancak daha bükülmezlerdir. İkinci çeşit, mavi Demirdir; Karanlıkta soluk mavi bir şekilde parlar bunlar, En güçlüsü değildir ama en zor bulunanıdır ve genellikle süs eşyaları yapımında kullanılır. En güçlüsü ise Sarı Eun demiridir. Bu demir tüm Eun Zırhları ve kılıçları için kullanılır. Zor bulunur ama çok kullanılmıştır.

Ellear, denilene göre Kesia’da ki son savaşında ölmemiştir. Bir efsaneye göre savaşta yenildikten hemen sonra bir küçük filo toplayıp Sugg Vua akıncılarını kovalamak üzere batıya doğru yola çıkmıştır. Ancak onları aradığı uzun yıllardan sonra yorulmuş ve amansız bir hastalığa yakalanıp Aune adasında ölmüştür.

Efsaneye göre mezarı oradadır, kılıcıda öyle.

Tabi ki bunlar kesin olmamakla beraber, Kesia’da ki savaştan sonra Ellear’ın bir daha hiç görülmediğine dair kanıtlar var…”

Ameth hızla birkaç sayfa ileriye geçti ve okumaya devam etti.

“…Kılıcı bu kadar özel yapan şey, onu kullananın ölümsüzleşmesinden geçmektedir. Denilene göre ona yapılan büyüler, artık unutulmuş tüm o büyüler, kullanıcısına uzun bir hayat bahşeder, hastalık dışında bir ölüm yolu bırakmazmış. Zaten Eun halkı çok az sayıda hastalığa karşı savunmasız oldukları için, pek ölüm şekli kalmaz hükümdarlar için.

Kılıcın üzerinde bir takım yazılarında olduğu söylenir. Bu yazılar en eski tipte Eun alfabesiyle yazılmış oldukları için okuyabilecek bir avuç insan vardır dünyada. Sözlerin, kılıcın üstüne büyüyle gömülmüş olduğuna dair bir efsane vardır, bu efsaneye göre sözler okunduğunda kılıç okuyanın olurmuş…”


-Gemi
#rekt