Kayıt Ol

Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
« Yanıtla #30 : 02 Temmuz 2008, 17:23:39 »
Bölüm 9 – Rehin

Ancak dışarı çıktığında, hiç beklemediği bir manzarayla karşılaştı. Neinea, tüm ordusunun yok olduğunu gördü. Artık savaş bitmişti, Sugg Vualar bile çukurlarına çekilmiş, taze insan etinin tadını çıkarıyorlardı.

Ne olursa olsun o kaçmalıydı! O bir Kraliçeydi ve ülkesini korumalıydı!

Şehirden hızlıca çıktı ve Ormana doğru ilerledi. Karlarla kaplı bir ormandı bu. Şehrin çok ilerisinde değildi. Ormana yaklaştığında, Bir adamın sesini duydu.

“Neinea!”

Ormanda, bir çalının arkasında duran Duras’ı fark etti Neinea. Onun yanına geldi ve savaşı anlatmasını istedi.

“Sen gidene kadar her şey iyiydi. Ama sen gidince sanki askerlerimiz güçsüzleşti. Neinea, bak, bu ormanda birkaç yüz adamımız var hala. İstersen tekrar saldırı yapabiliriz.”

“Saçmalama. Birkaç yüz adam yetmez.”

“Direk sarayı hedef alırız?”

“Olmaz. Sen ve adamların, İmparatorluğuma dönüyorsunuz ve oraları koruyacaksınız. İmparatorluğumun başına geçeceksin, ben dönene kadar. Benim Kraliçeyle bir hesabım var.”

Duras onu durdurmadı ve emirlerini yerine getirmek üzere ilerledi.

Neinea ise hızlıca ormandan çıktı ve ilerleyip, karların arasından kara şehre doğru ilerlemeye başladı. Ancak kısa süre sonra, kafasında büyük bir acı hissetti ve bu büyük acıyla bayıldı.

Gözlerini açtığı sırada, bir tahta parçasına bağlanmış, birkaç Sugg Vualı tarafından şehre götürülüyordu. Az önce bayıldığı ormandan pekte uzakta değillerdi. Anlaşılan Eun olması, bayılmasının kısa olmasını sağlamıştı.

Ancak birkaç saniye sonra, Adamlar tahtayı sertçe yere bıraktılar.

“Ne istiyorsun yabancı?” diye sert bir ses duydular.

“O kadını bırakın”

“Hahahahah!” diye bir ağızdan güldüler. Kısa birkaç gürültü bağırış ve kan sıçramasından sonra, Neinea, onu tahtaya bağlayan içlerin çözüldüğünü fark etti. Ayağa kalktığında, o karşısında duruyordu.

Kör Hikâyeci, İlk insan ve Denizci…

Yüzündeki gülümseme dışında birkaç kandamlası da vardı bu sefer. Fısıltıyla söze başladı.

“Evet, kraliçe, artık beni kim olduğumu bildiğine göre, bana sormak istediğin bir şey var mı?” dedi ve yere, karların üzerine çömeldi.

Kraliçede tahta parçasından kurtuldu ve adamın önüne çömeldi.

“Bana anlatacağın bir hikâye var mı?”

“Evet evet, bu sefer sana bir hikaye anlatacağım Neinea. Bu hikâye biz ölümsüzler hakkında. İyice dinle, çünkü yazgındaki şeyi bulacaksın. Bu efsane alev mızrağı efsanesine bağlıdır. Onu bildiğini biliyorum.

Hikâye İlk zamanlarda başlar. Tanrılar yaratıldıktan sonra ve üç ölümsüz çocuk, üç farklı kıtaya yerleştikten sonra, pek çok çocukları oldu ve kendi ırklarını kurdular. Eon, benim abim, Büyük bir Çöl adamıydı. Eun Kıtası ismini o verdi ve Eun ırkı onun çocuklarıdır. Ben denize açıldığımda, o batıdaki puslu kıtaya kaçmıştı ve orada Tanrı Avcısı denilen mızrağı aramıştı. Bu Mızrak esasında bir efsanedir. Alev mızrağından kat kat daha güçlü bir mızrağın efsanesi. Tabi kardeşim bunu yanlış yerde aradı ve sonuç olarak hiçbir yerde bulamadı onu. Sonunda Puslu Kıtaya yerleşti ve orada, son yaşayan tanrıya karşı savaştı. Şimdilerde nerede olduğunu bilemem. Çünkü bin senedir onunla görüşmüyoruz.

Sugvua, veya Faéra, doğu kıtasını seçti ve ilk yerleşimi kurdu. O en güçlü olandı ve en güzelimizdi. Üçkardeş arasındaki tek kadın olmasıyla da alakası vardı tabi. Ancak o kana düşkündü ve çocukları da onlar gibi oldular. Dehşetle savaştılar ve Tanrıtanımaz Eun ırkına karşı, Kışın Tanrısına, Deor’a tapmışlardı. Eun ırkı her ne kadar Uneleis tarafından ödüllendirilmiş olsa da, ona hiçbir zaman tam olarak tapmadılar.

Ben ise, kendi imparatorluğumu kurmuştum. Limanlar imparatorluğuydu. Ak Yelkenleri hala hatırlarım. Alev mızrağı benim elime değdi. Faéra tarafından kesilende bendim. Ancak ölmedim. Beni ve onu öldürebilecek bir tek şey var kızım. Alev Mızrağını bulmalısın.”

Neinea şaşırdı. Ne yani onu da mı öldürecekti?

“Seni de mi öldürmem lazım?”

“Evet, beni, Faéra’yı ve saklanan kardeşimiz olan Eon’u. Ancak böyle rahata erebilirsiniz ve büyük savaşlar biter. Huzur dönemi ancak böyle başlayabilir.” Sonra ufuğa doğru baktı, ona hiç görünmeyen güneşi ararcasına “Belki o zaman bile başlamaz. Ancak en azından bir umut var. Kuzeye git, daha kuzeye. Oradaki dağların altında, aradığın şeyi bulabilirsin belki.”

Neinea sessizce bir süre oturdu. Gözünü kapayıp açtığında, Kör hikâyeci, orada değildi…
#rekt

Çevrimdışı vampireLLa

  • ****
  • 1273
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
« Yanıtla #31 : 02 Temmuz 2008, 17:34:34 »
hömm yani bişi diyemiyorum son bölümlere doğru açık getirilen getirilene :D ben hala düelloyu ve sonucu bekliyorum
she's back!!

Çevrimdışı Michael Evans

  • **
  • 309
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
« Yanıtla #32 : 02 Temmuz 2008, 20:34:43 »
Eninde sonunda benim karakterim yani Kör Hikayeci de ölecek demek. Tüh :P Neyse umarım huzur içinde yatarım :P

Gerçekten son üç bölüm mükemmelleşti hikaye. Artık bir roman tarzına girdi. İlk bölümlerde sadece olayın heyecanı vardı ama şimdi okuduğun şeyden tat alıyorsun. Bu çok güzel.

Bölüme gelince, Faéra ve Denizci/Kör Hikayeci arasında bir aşk vardı hani, önceki bölümlerde bahsetmiştin. Şimdi kardeş çıktılar. Denizci yalan mı söylüyor? Acaba sırf ölmek istediği için mi, Neinea'ya ilk insan olduğunu söyledi. Ya kafam karıştı :D

Neyse güzel işte, devam et =)

Çevrimdışı vampireLLa

  • ****
  • 1273
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
« Yanıtla #33 : 02 Temmuz 2008, 20:35:49 »
eveet emre doğru diyo :D kardeşmiyiz aşık mı :D karar ver :P yoksa akraba ilişkisi gibi bişi mi :P
she's back!!

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
« Yanıtla #34 : 02 Temmuz 2008, 20:36:50 »
nihhahaha :D bi dahaki bölümde açıklıycam, zate bu soruyu soracağınızı bildiğimden yazdığım ilk şey o oldu xD
#rekt

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
« Yanıtla #35 : 03 Temmuz 2008, 02:03:06 »
Babamdan azar yedim şu hikayeyi okuyabilmek için <.< Ama neyse değdi problem yok. Senin neler tasarladığını cidden merak ediyorum artık. Neinea'ma bişe olcaksa da gururlu bi şekilde olsun yeter. Hadi 1o. bölüm.

Çevrimdışı veritaserum

  • ****
  • 1112
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
« Yanıtla #36 : 03 Temmuz 2008, 10:31:11 »
ofofofofof süpeeerr bayılıyorum bu hikayeye :D ;D

eveet yeni bölüm :P :P
Önce, büyük büyük düşündüm;
Sonra büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
« Yanıtla #37 : 03 Temmuz 2008, 12:56:49 »
Bölüm 10 – Mızrak Arayışı

Sonunda özgürdü. Yıllardır istediği şeyin özgürlük olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Kendisini anlaması için gereken şeyin bir yolculuk olduğunu, yeni öğrenmişti. Şu anda istediğini yapabilirdi. Batıya gidip, kardeşinin hükümdarlığında yaşayabilirdi veya kendi imparatorluğuna gidip yeni bir savaşa kadar bekleyebilirdi.

Ancak o zor olanı seçmişti. Diğer seçenekleri bekleyecekti, ancak ondan önce zor olanı yapacak ve kuzeye çıkıp Alev Mızrağını bulacaktı. Dehşete son vermek için elinden geleni yapmalıydı ve yapacaktıda. Artık, bu dehşete bir son verecekti. Artık huzuru ilk defa hissedebilecek ve hissettirebilecekti.

Kısa süre sonra ayağa kalktı ve kuzeye doğru yürümeye başladı. Sugg Vua askerlerinin aldığı kılıçlarını aldı, Artık Yolculuğa çıkmaya hazırdı!

***

Birkaç günlük yorucu yolculuktan sonra, bu lanet olasıca buzul ve kış diyarının en kuzeyindeki buzul dağlarının patikalarına tırmanmaya başladı. Buzlar, dağın üstüne kadar çıkıyor olsa da, dağın pek çok yerindeki mağaralar açıkça görülebiliyordu.

Neinea, en yakındaki mağaraya doğru ilerliyordu ki, buzulların üzerindeki bir taşı fark etti. Taş, saydam olan buzun hemen altındaydı. Hızlıca bir göz gezdirdi. Annesini küçükken öğrettiği Eun Alfabesinde yazılardı bunlar. Ne zaman yazıldıklarını anlayamadı ama okumaya başladı yavaşça.

“Des eni sel,
Ye nu yehl,
Kumeral.
Sum tuhl!”

Bu yazı şu anlama geliyordu: “Des Buradaydı, O Burayı Gizledi, Kutsadı. Açıl Kapı!”. Neina bunun hüküm sözcükleri olduğunu anladı. Tanrıça Des veya onun müritlerinden biri tarafından yapılmış olmalıydı. Sesli bir şekilde yazılanları tekrarladı.

Son kelimenin de söylediği anda, dağlar titremeye başladı ve bir yarık açıldı buzda. Önünde uzun bir mağara, sonsuza kadar uzanıyordu.

Mağarada tanımlanamaz bir süre ilerledikten sonra kendini bir yerde buldu. Burası öyle bir yerdi ki, tüm yıldızlar, onun etrafında dönüyordu. Uzayın derinliklerindeydi. Her istediğini görebiliyordu. O, evrenlerin kesiştiği yerdeydi. O karanlıkta bir kadının siluetini gördü. Bir ışık yayıyordu o kadın. Sanki buraları o yönetiyormuşçasına ışık, yıldızların içine işliyor ve onu bırakmamacasına onun etrafında dönüyorlardı. Kadın, Neinea’ya baktı ve gülümsedi. Zarif ve sakin sesiyle “Uyan” dedi.

***

Uyandığında, devasa bir salondaydı. Dehşetli fresklerin bulunduğu bir salondu burası. Çeşitli renklerde boyanmış, eski savaşları anlatan resimlerle doldurulmuştu. Resimlerden pek çok şey anlaşılabilirdi ki, Neinea’nın yaptığı ilk şey ona bakmak oldu.

Resimlerin hikâyesi ilk günden başlıyordu. Üç kardeş vardı. İkisi erkek, diğeri kız. Anlaşıldığı üzere, bunlar bir seçim yapılmak üzere dünyanın üzerine, evrenlerin kesiştiği yere konmuşlardı. Bu sayede, En Çelimsiz olan en batıdakini seçmişti. Beyaz gözlere sahip gururlu savaşçı, çölü seçmişti. Ve Güçlü Kadın, doğuya gitmeyi seçmişti.

Böylelikle kardeşler ayrı düşmüş ve uzun süre birbirlerini görmemişlerdi. Batıdaki, torunlarını yetiştirdikten sonra, tüm limanları kurdu ve geliştirmişti. Böylelikle büyük bir imparatorluğa sahip olmuştu. En doğuya gittiğinde, aslında kardeşi olan Faéra ile karşılaşmıştı. Ancak onu tanımadı ve onunla birlikte oldu.Ancak, Faéra ise onu öldürmeye çalışmıştı. Sonucunda, İlk insan, alev mızrağını almış ve öldürmeye çalışmıştı onu. Ancak başarılı olamayınca, Mızrağı buraya saklamıştı.

Neden başarılı olamadığını bilmiyordu. Orada tamda kesin değildi zaten. Sanki bir güç engellemişti onu.

Neinea, bu yerinde biraz daha gezindi. Merak ettiği şeyler vardı ve bunları birine sormalıydı. Ancak soracak kimse yoktu. Büyük bir çığlık attı.

“Aestera Sepra! Göster kendini Mızrak!”

Böylelikle, salonun ortasında bir heykel belirdi aniden. O, kör hikâyeciye çok benzeyen bir heykeldi. Mızrağı elinde tutuyordu. Büyük salon birden bire titremeye başladı.

Neinea hızlıca atıldı ve mızrağı kaptı. Arkasını dönüp kapıdan geçmek isterken, önünde kör hikâyeci belirdi.

“Zamanı şimdi kızım. Şimdi sapla bana.”

Neinea yapması gereken şeyi yapıp yapmamak arasında kaldı. Ancak yıkılmaya başlamak üzere olan mağaradan bir an önce kaçmalıydı ve hızlı davranmalıydı. Mızrağı iyice kavradı.

“Bunu yapamam!”

Mızrağı beline bağlayıp hızlıca ilerledi ve mağaradan çıkmaya çalıştı. Hızla ilerledi ve sonra mağaradan çıktı. Mağara yıkıldı onun arkasından ve bütün Kış Düzlüğü titredi. Biraz önünde, birkaç tane Sugg Vua askeri duruyordu. Hızlıca mızrağını çıkardı ve en yakındakine sapladı. Sonra etrafında dönüp eğildi ve yerde yuvarlanıp önündeki askere sapladı.

İki askerde yanmaya başladı ve küle döndüler birkaç dakika sonra. Küller rüzgârda uçup gitti.

“Artık, benim önümde durabilecek olan bir kişi daha yoktur!” dedi ve Sugg Vua askerlerinin zırhlarını giyinmeye başladı.


Not: Artık bir Eun Lisanı sözlüğü yarattım. Nihayet =) Artık komposizyon bile yazabilirim Eunca :P ;)
#rekt

Çevrimdışı veritaserum

  • ****
  • 1112
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
« Yanıtla #38 : 03 Temmuz 2008, 13:12:38 »
ahaa bu bölüme bitiyoruummmmmm  :hihi :hihi :hihi (anladın sen onu ;D)  :ole
Önce, büyük büyük düşündüm;
Sonra büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı.

Çevrimdışı Michael Evans

  • **
  • 309
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
« Yanıtla #39 : 03 Temmuz 2008, 14:16:10 »
Ben de diyorum, Kör Hikayecinin şimdi ölmemesi gerek diye :P

Güzel bir bölüm elbette, sezon finali öncesi iyi bir geçiş bölümü. Finale hazırlık var ve bazı soruların cevabı veriliyor, aynı zamanda da uzun. Tadından yenmiyor yani :P

Çevrimdışı vampireLLa

  • ****
  • 1273
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
« Yanıtla #40 : 03 Temmuz 2008, 17:58:07 »
ııh hömm şey beğenmedim :P ilk defa böle oldu sanırım..yani bn baska bekliyordum yiğit.. tamam kör hikayeciyle olan bağı anladık ama daha net değişik bişi bekliodum ben..gerçi sende demişsin..orasını net değil falan die...neyse ben düelloyu bekliyorum yani 11 ve 12yi....
she's back!!

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
« Yanıtla #41 : 03 Temmuz 2008, 19:45:03 »
Neineaa :klp Ah benim canım karakterim, aldı sonunda mızrağını da nolcak bakalım. :P

Yiğit bi de şey son bölüm mü olcak 11. bölüm, yoksa 12 de var mı ?

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
« Yanıtla #42 : 03 Temmuz 2008, 19:51:30 »
Orası belli olmaz ama ben 11  bölüm artı bi ara bölüm daha şeklinde düşünüyorum.
#rekt

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bitti!)
« Yanıtla #43 : 04 Temmuz 2008, 21:54:45 »
Bölüm 11 – Kül & Alev

Kendi asıl zırhlarının üzerinde giydiği Sugg Vua zırhlarıyla aynı bir Sugg Vua askeri gibi duruyordu. Korkusu büyük olmasına rağmen, yapması gereken şeyden emindi. Sonunda merdivenleri buldu ve ilerledi. Daha önce girdiği hatırladığı merdivenlerden indi ve önünde, yine o tahtta oturan Ulu Kraliçeyi gördü.

Kraliçe buna bir süre baktı ve kim olduğunu hemen anladı.

“Kardeşimin torunlarından Neinea, niye geldin ki buraya tekrar? Beni yenemeyeceğini öğretmedim mi sana?”

Neinea üzerindeki Sugg Vua zırhını çıkardı ve kendi zırhıyla kaldı. Mızrağı hızlı bir şekilde eline alıp birkaç kere tam tur çevirdi eline ve sonra sertçe arkasını yere vurdu. Bir adım attı tehditkârca ve sonra Faéra’nın gözlerine baktı.

“Sen, artık sonun geldi. Artık buradan sağ çıkamayacaksın.”

“Sen mi öldüreceksin beni, küçüğüm?”

“Evet!”

“O zaman gel ve al beni!”

Hızlıca atıldı ve kılıcını çekip Neinea’ya doğru savurdu. Neinea hızlı bir şekilde mızrağı kaldırdı ve blokladı. Ancak o kadar sert vurulmuştu ki, hemen sonrasında bir kaç adım geriye sendeledi ama hemen toparlanıp mızrağının arkasıyla bacağına vurmak istedi.

Faéra ise hızlıca kılıcı ile mızrağa vurdu ve mızrak elinden fırlayıp bir kaç metre geriye düştü. Hızlıca bir kez daha savurdu ve Neinea ondan kaçmaya çalıştı. Ancak Kılıç Neinea’nın kolunu sıyırdı ve birkaç damla kan döküldü. Neinea tüm gücüyle şu sözleri haykırdı sonunda.

“İmonia Desubénâd”

Yer sarsılmaya başladı ve giriş kapısı ile Mağaranın kapısı yıkıldı. Karanlık odada yalnızdılar. Neinea hızlıca hislerine güvendi ve mızrağı buldu. Eun gözleri karanlıkta daha iyi görmesini sağlıyordu. Sugg Vua ise oradan oraya kılıcını savuruyordu sadece, hiçbir şey göremediği için bir tek bunu yapabiliyordu.

“Neredesin pislik Eun?!”

Neinea hızlı bir şekilde mızrağını savurdu ve zıpladı, havada birkaç metre gittikten sonra Faéra’nın tam omuzlarına çıktı ve mızrağı iler kolunu kesti. Sonra geriye atladı ve yere indiğinde şöyle dedi.
 
“Buradayım!”

Faéra’nın kolu yanmaya başladı ilk önce, sonra alev büyün vücuduna yayıldı. Çığlıkları mağarayı titretiyordu. Dehşet tohumları sadece bu kadar değildi. Sonunda yanması tamamlanıp sadece küle dönüştü. Kül tabakası, yerde duruyordu. Tabaka hareketlenmeye başladı. Son bir çığlık daha koptu o an.

“AAAAAAAAAAAAAARRGGHHHHHHHWWAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA…”

Sanki hiç susmayacakçasına devam etti. Değişik frekanslardan devam etti ve en sonunda bir bomba gibi patladı. O an, şok dalgasıyla, Neinea bayıldı.

***

Uyandığında, Sugg Vua kraliçesinin sarayının girişindeki merdivenlerin hemen önündeydi. Ne kadar uzun süredir baygın olduğunu bilmiyordu ancak kafası yüzyılların bilgisiyle dolmuştu. Artık ne olduğunun farkında bile değildi.

Ayağa kalktığında her şeyin çok değişim olduğunu fark etti. Yavaş yavaş yarı-yıkılmış yarı-höyükleşmiş merdivenlerden çıktı ve etrafına baktı. O anda nefesi kesildi. Binlerce yıldır karın hiç kalkmadığı diyar, çimenle dolu huzurlu bir yer olmuştu!

Neinea birkaç adım ilerledi ve etrafına baktı. Her şey eskiden gördüğünden çok farklıydı. Her şey çok değişmişti. O gece orada yemek bulup bir şeyler yedi. Ülkesine dönmeye can atıyordu. Sabah olduğunda yolculuğa çıktı.

Öldürmeden önce yarattığı ormanın içinden geçerken bir at buldu kendine ve büyüyle evcilleştirip onu Başkent Seukha’ya doğru sürdü. Birkaç gün sonra, doğada yaşadıktan sonra şehre vardı. Kapıdan girdiğinde kim olduğunu herkes anladı.

“Kraliçe Neinea, Onca yıl sonra geri döndünüz!” Diyordu herkes. Neinea ise hızlıca saraya girdi. Tahtta çok aşlı ve uzun beyaz sakallı bir adam duruyordu. Bu adam Duras’dı!

“Duras?”

“Neinea? Tanrıça Des Aşkına bu sensin! Onca yıl sonra!”

“Herkes bunu söylüyor. Gideli yıllar olmuş olamaz. Sadece birkaç gün geçti senden ayrılalı!”

“Hayır, hesabıma göre doksan ve yedi sene oldu sen kaybolalı. O sene Sugg Vua o topraklardan ayrıldılar. Biz senin başarılı olduğunu ama öldürüldüğünü sandık.”

Neinea şaşkın şaşkın baktı sadece. Ne olduğu anlamamıştı. Yüz sene süren bir transa mı girmişti? Onu öldürdükten sonra olan şey bu muydu yani? Tanrılar onunlaydılar demek ki, çünkü doğada yüz sene zarar görmemesi bir mucizeydi.

Kör Hikâyeci girdi sarayın kapısından bu sırada. Neinea’ya kötü bir şekilde bakıyordu.

“Sen beni öldürmeliydin!”

“O an yapamazdım. Bana hiçbir zararın dokunmadığı için sana zarar veremezdim.”

“Ne olursa olsun öldürmelisin. Ben sadece bir zararım bu evrene!”

“Hayır! Ölümün elimden olmayacak!”

Sert bir şekilde baktı Neinea’ya. Sonunda derin bir nefes aldı.

“Pekâlâ, o zaman en batıdaki puslu kıtaya gidip Kardeşim Eon’u öldür. Ancak ondan önce, Kendi kardeşini bul Neinea, onu Eun Kıtasında bulacaksın. Benim ona verdiğim direktiflere uyuyor şu anda.”

Neinea, kafasını salladı ve hızla saraydan çıktı…

Eun Kıtasına, Kardeşini bulmaya gidiyordu!

***

Faéra’nın Ölümünden Sonra Olanlar & Sugg Vua Akınlarına Dair

Faéra’nın çığlığı, tüm Sugg Vua ırkını uyandırdı ve onlar çökmüş kapıya baktıklarında anladılar ki, Kraliçeleri ölmüştü. Yıllardır Sugg Vua Klanını düzende tutan kişi ölümce, pek çok iç savaş başladı ve kısa süre içinde çözülmedi. Bir savaşında sonunda, Sugg Vua Kavimlerinden birkaç tanesi batıya doğru göçe başladılar.

Bu göçler sonunda Eski Eun Hükümdarlığı yıkıldı. Ancak onun yenisi kuruldu. Şimdi ise, yeni Eun imparatorluğunu yıkabilecek olan yeni bir Sugg Vua Klanı, hızla batıya yürüyorlar…

_____________________

Nihayet, ikinci sezonda bitti. Artık bi süre dinnencem. Sonra 3. sezonu yazacağım umarım =)
#rekt

Çevrimdışı vampireLLa

  • ****
  • 1273
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
« Yanıtla #44 : 04 Temmuz 2008, 22:01:41 »
heyytttt :D süperdi yahu :P msne direkt saldırıp o niye böle bu niye böle dedim ama neyse gene düşündüğümden güzel olmuş bide korkuyodun :P dinlenmek hakkın 3. sezonu merakla bekliyorum :D tebrik ederiiim ;D

hem 97 yıl ha obaa Faéra'ya bak ne bağırmış :P gerçi o bağırıştanmıdır o bayılış bilemem yazarımız sensin
she's back!!