Nasıl veya neden olduğunu bilmiyordum ama bedenimin dışındaydım. Ölmüş müydüm ? Kesinlikle hayır... Vücudumun nefes alıp verdiğini görebiliyordum göğüz kafesi(m) inip kalkıyordu. Her şey bir rüya gibiydi... Gizem, hala ağlıyor, Elif ise bön bön bakmaya devam ediyordu. "Ne yani ? Kimse beni kurtarmaya çalışmıyor mu ha ? " dedim, sesimi kimsenin duymayacağını bildiğim halde...
Sonra birden, ışıklar değişti, görüntüler sesler farklılaşmaya başladı. Etrafımda maddeye dair ne varsa kayboldu... Zaman ve mekan eridi, yerini bambaşka bir aleme bıraktı... Alaca kara bir gökyüzü, yine alaca kara (daha koyu tonları) bir yeryüzü ve alaca renk şekiller vardı. Hala anlayamıyordum neler olduğunu ki bir ses işittim. "Anlayacaksın..." Ses mükemmel ve kusursuz bir kadın sesiydi. Hemen arkamı döndüm ve karşımda o karaca şekillerden birini daha gördüm. Daha parlak daha net bir görüntüydü bu. "Neler oluyor ? Sen kimsin ? " şeklindeki klasik soruları sıralamaya başladım...
"Ben." dedi mükemmel ses. "Karanlıkların ve aşkın efendisiyim... Kalpler, ruhlar ve duygular benim emrimdedir..." diye devam ediyordu ki lafını böldüm. "Benim bununla ne ilgim var ?"
"Sen, aşık değil misin ? " diye konuşurken sesine hayranlığım daha da artıyordu... "Evet" dedim. "Deliler gibi ! "
Ses bir süre konuşmadı... O sürenin ne kadar olduğunu anlayamadım... Belki yıllar, belki de saniyeler. Gerçekten de zaman denen şey yok olmuştu.
"Sana, aşka dair bir seçim sunuyorum." dedi. "Gerçek aşkı mı istersin, Elif'in aşkını mı ? "
...
Devam edecek...