Kayıt Ol

Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« : 26 Şubat 2013, 17:38:36 »
  not: Normalde öykü seçkisinde "Cüce" teması için yazmıştım ancak konu çok hoşuma gitmedi. Yeni bir öykü üzerinde çalıştığım için bu öyküyü kurgu iskelesine eklemeyi uygun gördüm. Umarım ötekini yetiştiririm. Şimdiden iyi okumalar.

***

   “Sıkıldım artık bu şekilde yaşamaktan, anlıyor musun? Herkes aynı şeylere dert yanıyor ama yine herkes dert yandığı şeyleri yapmaktan vazgeçemiyor.”

   Droond, uzun, siyah, kıvırcık sakalını okşayıp piposundan derin bir nefes çektikten sonra çukurlaşmış gözleriyle Kahthar’a yorgunca baktı.

   “Ne yapabilirsin ki? Sen mi değiştireceksin düzeni? Bizden önce de böyleydi, bizden sonra da hep böyle olacak. Başımızdaki devler değişmediği sürece bunlara mahkûmuz.”

   “Devler mi? Sence tüm suç devlerde mi?”

   “Elbette. Onlar ne derse onu yapıyoruz. Ağaçlardaki meyveleri bize vermeleri için bunları yapmaya muhtacız. Şarkıyı sen de biliyorsun; Ya kara toprakta yetişen kuru sebzeler ile beslenip zamanla çürüyüp gideceksin, ya da uzun ağaçlarda yetişen sulu meyveleri yiyerek canlı ve dinç kalacaksın.

   Kahthar sıkıntılı bir gülümsemenin ardından ağacın içine oyulmuş küçük odanın tam ortasındaki masadan kalktı. Sarmaşıklar ile kaplanmış tezgahın üzerindeki ahşap şişeyi alarak tekrar sandalyesine geçti. Bardağını elma likörü ile doldurduktan sonra konuşmaya devam etti.

   “Her olumsuzlukta onları suçluyoruz. Biz çok mu iyiyiz acaba? Çok mu akıllıyız?” Elindeki bardağa bir süre baktıktan sonra bir yudum aldı. Bardağını hafifçe havaya kaldırarak “mesela şu” dedi. “Şunu yapmak için meyveleri ziyan etmemiz çok mu anlamlı?”

   “Sadece yemek yiyip uyumak için yaşayamayız elbette. Ondan başka ne eğlencemiz var ki?”

   “Yok tabi ki. Senin ve benim yok hiç olmazsa. Ama hiç merak etmiyor musun? Meyveyi dalından koparmadan yediğinde tadı apayrı oluyor diyorlar. Hayatında tatmadığın kadar lezzetliymiş. Hiç merak etmiyor musun nasıl olduğunu?”

   “Ediyorum elbette. Ama ne yapabiliriz ki? İskele kurmamıza izin verilmiyor. Devler ile çok yakın arkadaş olanlar sadece onların sırtına binerek o meyveleri dalında ısırabiliyor, sen de biliyorsun.”

   Kahthar kafasını onay verircesine hızla salladıktan sonra hararetli konuşmasını, içinde biriktirdiklerini atarcasına sesini yükselterek devam ettirdi.

   “Sorun burada zaten. Devlere neden muhtacız? Çünkü bize iskele kurdurmuyorlar. Hem bizi kısıtlıyor, hem de kendilerine muhtaç bırakıyorlar. Peki biz olmasak onlar ne yapacak?”

   Droond son derece sakindi. Kahthar’ın bu denli gergin olmasını anlayabiliyordu. Birçok cücenin ortak sorunlarıydı onun bahsettikleri. Fakat bugün, Kahthar’ın mum ışığı sayesinde seçilebilen koyu sarı saçları, sinirden alev almış gibi parlak görünüyordu sanki.

   “Onlar için sorun olur mu sence? Onlar isterse topraktan da toplar, ağaçtan da. Bize muhtaç değiller. Sen baş kaldırıp onların işlerini yapmasan bile elbet yapacak birileri çıkacaktır. Cüce olmanın kötü yanı bunlar Kahthar. Bunları hala öğrenemedin mi?”

   Kahthar aradığı cevabı bulmuşçasına elini kaldırıp Droond’u gösterdi. Gergin gülümsemesini yüzüne takınarak burnundan kısa bir nefes verdi.

   “Sorun bu bakış açısında aslında. Ben cüce olarak dünyaya gelmeyi seçmedim. Onlar bizden büyük diye bizden daha fazla hakka sahip olmaları saçma. Biz bile ufak olduğumuza inandık onlar yüzünden.”

   “Değil miyiz?”

   “Değiliz elbette. Düşünsene, neden bazı cüceler devlerin sırtına binebiliyor? Çünkü onları nasıl kullanacaklarını iyi biliyorlar. Onların suyuna gidiyorlar, güldürüyorlar. Yeri gelince onlardan yüksekte oluyorlar. Bu onların devlerden daha kurnaz, aslında daha büyük olduklarını göstermez mi?”

   “Evet ama, taa ki devlerin sırtından inene kadar.”

   “Olay yükseğe çıkmak ise bunu her şekilde başarabiliriz ama izin vermiyorlar buna. Sanki yükseğe çıkmanın tek yolu bir devin sırtına çıkmakmış gibi gösteriyorlar. Halbuki öyle değil. Eğer herkes ağaçlara tırmanırsa devler ile cüceler arasında bir fark kalmayacak. Onlara hizmet edecek cüceler olmazsa afallarlar. Bizi kısıtlıyorlar bu yüzden.”

   Droond gözlerini kocaman açtı ve etrafına tedirgin şekilde bakındıktan sonra kısık bir sesle araya girdi.

   “Sessiz ol, birisi duyacak.”

   “Bak işte görüyor musun. Başka bir cücenin konuşmalarımızı duymasından korkuyorsun. Çünkü o cüce devlere yaranmak için bizi ispiyon edecektir. Her cüce bencil olduğu sürece böyle ezilmeye ve küçük kalmaya muhtacız Droond.”

   “Ne yapabilirsin ki? Tek başına bir etki yapamazsın, sen de diyorsun cüceler bencil. Seni yüz üstü bırakırlar. Kendine zarar vermekten başka bir işe yaramaz isyanın. Düzen böyle kurulmuş bir kere. Bütün cüceleri aynı düşünceye inandırmadıktan sonra hiçbir şeyi değiştiremezsin. O yüzden yapılması gerekeni yapmalıyız. Yeri gelince onları güldürmeli, yeri geldiğinde onlara içkiler hazırlamalı, yiyecekler pişirmeliyiz ki bize daha çok meyve versinler.”

   “Tek başıma bir şey yapamam elbette. Ama hem bu yaşama şeklinin kötü yanlarını söyleyip, hem de onun kölesi olmak çok mu doğru? Sorsak bütün cüceler bu dertlerden yanıyorlar. Birkaç meyve için gün boyu çalışıyorlar mesela. Ama birkaç meyveyi göze almak yerine daha fazlasını isteseler, hiç olmazsa hakları olanı, onların işlerini yapmasalar, bıraksalar işlerini, devler verdikleri meyve sayısını arttırmak zorunda kalırlar. Çünkü onlar da bizim hizmetimize mahkum olmuş durumdalar. Bu noktadan sonra bizim gibi yaşayamazlar.”

   “Evet ama dediğim gibi bunun için herkesi kendi safına çekmen lazım. Hem devler yeri gelirse uzun süre dayanabilirler bizsiz. Biz onlarsız dayanabilir miyiz ki?”

   “Onlar olmadan önce nasıl dayanıyorduk?”

   “Artık zaman değişti. Eski şartlar yok.”

   “Rahata alıştık desene. Meyve toplamak zor geldiği için, onu bizim için toplayan devlerin on kat daha ağır işlerini yapıyoruz kısaca. Hepsini unut, hiç olmazsa onların oyunlarına kanmamız doğru mu acaba?”

   “Oyunlarına mı?”

   “Evet.” Kahthar elindeki içkiyi tekrar göstererek devam etti. “Dediğim gibi şu içki için meyve harcamaya değer mi? Bunu yapmayı onlar öğretti bize. Veya bize verdikleri şu eşyalara ne demeli? Bunları yapanlar biziz, bunları yaptığımız için meyve alanlar da. Ve yine aynı eşyalara sahip olmak için aldığımız meyvenin iki katı emek sarf eden de. Onlar bu eşyaları kullanmıyorlar biliyorsun. Onların eşyası özel olarak daha büyük yapılıyor. Yani bunları sırf bizi sömürmek için üretiyorlar. Yerdeki sebzeleri bile toplayıp onlara veriyoruz. Sebzeler lezzetsiz olabilir ama her canlı onlara muhtaç, gerek cüce olsun gerek dev. Siz olmasanız bile biz toplarız diyorlar sebzeleri. Aslında onlar olmasa, biz de toplayabiliriz meyveleri. Ama bunu hatırlatmıyorlar asla. Anlayacağın elimizdeki meyveleri kullandırılmaya zorlanıyoruz. Onları biriktirerek kendi cücelerimizi yönetmemizi istemiyorlar. Eğer öyle olursa ayaklanma çıkmasından korkuyorlar.”

   “Sessiz ol! Bugün senin canın ağaca bağlanmak istiyor sanırım.”

   “Devlerin pis yalakaları bizi duyar diye mi korkuyorsun. DUYSUNLAR! BEN DEVLEDEN KORKMUYORUM!”

   “Sen sarhoşsun. Uyuyalım en iyisi. Yoksa başımızı belaya sokacaksın.”

   “Evet. Uyuyalım yine. Sabah olduğunda aynı şeylere devam edelim. Birlik olmadan yaşayalım. Boş hayaller ile herkes dev olmayı düşlesin. Devler gibi bir olmayı öğrenebilseydik, acaba cüce olarak mı kalırdık hep. Belki onları dev yapan da bu olmuştur asırlar önce. Birlikte hareket etmeyi öğrenmişlerdi belki de.”

   “Kim bilir? Belki de…”

***

Tabi ki eşittir yaratılanlar nasıl olurlarsa olsun
En küçük bir cüce kimisi, kimisi ise bir dev kadar uzun
Kimseye gerçekte hakkı olan verilmediği sürece
Gönlü kör, aklı cahil kalacak bu halk boynu bükük mahzun

Evvelden kim demiş eşit olmalı her insan diğeriyle
Ruhu dahi kıpırdamayanı çok çalışan ile eşit görmek niye
Çalışınca sanma ki alacaksın verdiğin emeğin karşılığını
Ey küçüğüm! Kanma anlatılan masallara iyi olan kazanır diye

Ki söylerler sana görseler nerede bir hata nerede bir kusur
Öyle yeri geldiğinde söylediğinin arkasında durmaktır gurur
Lal olup, altında kalanları ezip geçtiğin sürece yükselmek uğruna
Üzerine bastıklarında seni ne bir dengin, ne ezdiğin, ne de güçlü biri korur

Mezar açılıp, kefen giyildiğinde geriye bırakma sadece hüzün
Dünya kimseye bir şey vermeyecek yalnızca bunu düşün
Ümidin olmasın boş hayallere, daimi olurum bu dünyada diye
Ruhun bile seni terk edecek kim bilir belki de bugün

18/02/2013 --- 01:22

Çevrimdışı Gülbüyüsü

  • **
  • 84
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« Yanıtla #1 : 26 Şubat 2013, 20:50:35 »
Kısa ama düşündürücü bir hikaye. Açıkcası anlatmak istediğin şeyi iki kişinin diyaloğuyla gayet güzel sunmuşsun bize. Ve sonundaki şiirde gayet başarılı olmuş bence. Diğer çalışmalarında da başarılar dilerim.
Kim olduğunu unutursan, olmaman gereken kişiye dönüşürsün.

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« Yanıtla #2 : 26 Şubat 2013, 21:41:40 »
Okuduğunuz, yorum yazdığınız ve beğeninizi dile getirdiğiniz için teşekkür ederim :)

Çevrimdışı Gülbüyüsü

  • **
  • 84
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« Yanıtla #3 : 26 Şubat 2013, 21:51:06 »
Okuyucuların bu platformlarda okudukları ve beğenilerine hitap ettiğini düşündükleri çalışmalar için yorum yapmaları yazar için heves uyandırıcı ve teşfik edicidir. Tabi hoşa gitmeyen veya eleştirilmesi gereken durumlarda olabilir ama kırıcı olmadan kişisel düşüncelerin aktarılmasından yanayım. Eminim o zaman yazar çok daha başarılı çalışmalar ortaya çıkaracaktır.
Kim olduğunu unutursan, olmaman gereken kişiye dönüşürsün.

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« Yanıtla #4 : 26 Şubat 2013, 22:03:35 »
Elbette öyle. Zaten yazarın en büyük özelliği kurgusunu, düşüncelerini, yansıtmak istediklerini dile getirmektir. Tabi ki yazım hatalarından yoksun ve okuyucuyu çekecek bir üslup kullanmak da yazılanı bir adım ileri götürecektir. Haliyle bir adım ileride olmak isteyen bir yazar adayı eleştirilere açık olmak zorundadır :)

Yine de dediğiniz gibi kırıcı olmadan, aşağılayıcı olmadan veya yazılan ile başka bir yerde dalga geçilerek yapılan eleştiriler, eleştiriyi yapanın ne kadar karakterli olduğunu gösterir :) Tekrar yorumunuz için teşekkür ederim.

Çevrimdışı

  • *
  • 27
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« Yanıtla #5 : 01 Mart 2013, 21:36:08 »
Ben bu öyküyü çok beğenmiştim aslında cüce temasına farklı açıdan ancak böyle bakılabilirdi.
Tebrik ederim :)
Ama fantastik olması seçki için çok daha iyi olacak gibi görünüyor merakla bekliyorum.
bir fincan fala kimse hayır diyemez.. :)
meraklısın meraklıyız---da.. bilirsin! fazla merak iyi değildir.
bazen meraktan değil de merak edilenden gelir iyi olmayan şeyler, sen sen ol fazla merak edip kurcalama benden sana söylemesi...

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« Yanıtla #6 : 03 Mart 2013, 03:44:35 »
İşte benim fantastik edebiyat denilince anladığım şey budur. Metaforlar, simgeler, dolaylı anlatımlar.

Sembolleri o kadar tatlı kullanmışsın ki pencereyi açıp "Devlerden korkmuyorum!" diye bağırasım geldi. Çok başarılıydı, şiir de aynı şekilde. Tebrik ederim, kalemine sağlık.

Diğer öykülerini okumak için sabırsızlanıyorum.
May the force, be with you.

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bencil Cüceler ve Açgözlü Devler
« Yanıtla #7 : 03 Mart 2013, 16:06:41 »
@MENEKŞE; teşekkür ederim. E bu da fantastik idi ama çok fazla bir kurgusu yoktu o yüzden pek içime sinmedi. İnşallah daha güzel olur :)

@Wanderer; Yorumunuz beni inanın çok mutlu etti. Eğer bu denli sevmenize sebebiyet verdiysem ne mutlu bana. Diğer öykülerim bayağı gerilerde kaldı ama hikayeler indeksinde ve öykü seçkisinde bulabilirsiniz hepsini. Okuduğunuz ve düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. :)