Not: İlk önce 4. yıl şeçkisine yazmayı düşündüğüm ancak karar değiştirip yarım bıraktığım öyküyü iki bölüm halinde yayınlamaya karar verdim. İkinci bölümü de en kısa zamanda bitirip koymayı düşünüyorum. Yorumlarınızın eksik olmaması dileğiyle, iyi okumalar.
Oyun salonunun ve Şeker Yarışı oyununun kurtuluşu şerefine verilen Geleneksel Ralph Şenlikleri’nin ilk yılı kutlanıyordu. Prenses Vanellope’nin emri üzerine başlatılan bu şenlikler tüm oyun salonuna açık şekilde veriliyordu. Sınırsız şeker ve pasta ile düzenlenen şenliğin başkahramanı Ralph ise yiyeceklerden çok gördüğü ilginin tadını çıkarıyordu. Otuz senenin üzerine hak ettiği bu sevgi onu son derece memnun ediyordu.
Kutlamalar ve sıralama için yapılan özel şenlik yarışının ardından herkes yavaş yavaş kendi oyununa dönmeye başlamıştı. Ralph’e, Calhoun tarafından verilen yeni bir Kahramanlık Madalyası’nın ardından Guitar Hero ekibi son şarkılarını çaldılar ve şenlikler bitti.
Eğlencenin etkisini henüz üzerlerinden atamayan bir grup, Tapper’in barına giderek kök birası tüketmeye devam ediyordu. Ancak aralarında sadece birkaçının keyfi tam olarak yerinde değildi ve buraya eğlenmekten çok kafalarını toplamak için geldikleri her hallerinden belliydi.
Suratından atamadığı koca gülümsemesine bir süre ara veren Ralph, aralarından Zangief (Street Fighter) , Cody (Final Fighters) ve Alaaddin’in de ayrılmasından sonra Mario’nun durgunluğunu öğrenmek için gerekli fırsatı bulmuştu.
“Hey Mario. Bugün gayet eğlenceliydi, ne dersin?”
Mario bıyığının altından isteksiz bir gülümseme ile karşılık vermişti sadece. Onun kadar mutsuz görülen Bomberman oyununun kahramanı Bombacı John, Mario’nun aklından neler geçtiğini dile getirmek için küçük ağzını açarak konuşmaya başladı.
“Sadece canımız sıkkın. Senin için mutluyuz elbette Ralph. Ama neden sadece sen? Yani bunca ilgiyi hak etmiyorsun demiyoruz. Ama neden biz de senin gibi hatırlanmıyoruz?”
“Hadi ama çocuklar bu sadece ben veya sen olayı değil. Eğlence herkes için yapıldı.”
Mario artık konuşma zamanının geldiğini düşünerek sohbete dahil olmuştu.
“Anlamıyorsun Ralph. Senin oyunun otuz yıldır devam ediyor. Hala bizimkiler gibi fişin çekilmedi. Yetmezmiş gibi oyun salonunu tehlikeye attın. Ama yine kendi bozduğunu tamir ettiğin için kahraman gibi karşılanıyorsun. Neden sen? Neden hala aynı rutinlikteki bir oyunda otuz yıl devam edebiliyorsun? Üstelik ben dünyanın en ünlü tesisatçısıyım ama senin kadar ilgi göremedim şu oyun salonunda.”
“İlgi görme meselesi değil bu sadece şans. Biliyorsunuz eğer oyununuz arıza verirse kızağa çekilirsiniz.”
“Hayır Ralph. Sadece arıza vermek değil mesele. Benim oyunum artık popüler değil diye fişi çekildi. Şimdi ise yerinde Metal Slug adında oradan buraya zıplayıp etraftaki her şeye ateş eden zibidilerin oyunu koyuldu.”
Ralph, samimi bir gülümseme ve düşünceli bir kaş çatışının ardından Mario’yu daha sakin bir kafa yapısına sevk etmeye çalıştığı cümlelerini sıralamaya başladı.
“Yapmayın ama çocuklar. Marco ve Tarma iyilerdir. Evet bazen ortalığı karıştırdıkları doğru ama yine de iyilerdir.”
“Kötü olduklarını söylemedim. Bak Ralph ben defalarca sürüm atladım, hatta alakam olmayan işlere bulaştım. Araba yarışları çok tutuluyor diye araba yarışçılığına soyundum hatta bir keresinde. Sırf tekrar popüler olmak için.”
Bomberman kafasını onay verircesine sallayarak
“O da bir şey mi ben tavşan bile sürdüm” dedi ve Mario hemen ardından devam etti.
“Sırf tekrar kendi oyunumuzda olabilmek için uğraştık durduk. Ama sen öyle değilsin. Otuz yıldır oynandın.”
“Eğer sıkıntınız buysa, isterseniz size Şeker Yarışı oyununda iş ayarlayabilirim. Vanellope ile konuşurum, ikinizin de yarış tecrübesi var nasıl olsa.”
“Hayır Ralph. Gün gelecek onun da fişi çekilecek. Ve senin. Ve diğerlerinin. Biz bundan sıkıldık artık. Bizler yeni serüvenler istiyoruz.”
Ralph onların akıllarında neler döndüğünü iyice merak etmeye başlamıştı.
“Ne demek bu?”
“Enerji kapısından geçmeyi düşünüyoruz.”
Enerji Kapısı, Oyun Merkezi İstasyonu’nun ucuna bağlı olan ve ana güce bağlanan kablonun başlangıcını oluşturan demir kapıya verilen isimdi. İnanışa göre tüm oyunları besleyen hayat enerjisi bu kapının ardından sağlanırdı ve eğer kapı açılırsa tüm güç kesilirdi. Eğer güç kesilirse de tüm oyunlar kapanır, bütün herkes ölürdü.
Ralph Mario’nun ciddiyeti üzerine dehşete düşmüştü. Enerji Kapısı ile ilgili farklı rivayetler söz konusuydu ancak hiçbirinin gerçekliği söz konusu değildi. Kimi söylenceye göre enerji kapısından geçmeyi başaranlar tüm dünyada istedikleri gibi gezinebiliyorlardı. Ama bunun aksini söyleyen fikirler de söz konusuydu elbette.
“Enerji Kapısından geçemeyeceğinizi biliyorsunuz değil mi? O aptal bir efsane sadece. Kendi hattınızı koparamazsınız çünkü.”
“Emin misin Ralph? Sen nasıl Tapper’in barındasın peki? Kendi programının dışına nasıl çıktın?”
“Siz de biliyorsunuz çocuklar, yazılımlar her zaman sabittir. Bizler ise onlara bağlı hatlar ile seyahat edebiliyoruz.”
“O zaman ben nasıl hala buradayım?”
Ralp bir anlık gergin düşüncelerin ardından ne diyeceğini bilemeden kalmıştı. Mario ve Bomberman’ın oyununun fişi çekileli on yıl olmuştu. Ama hala buradaydılar. Programları ile bağlantıları kalmamalarına rağmen hayattaydılar.
Konuşmaya arkadaki masadan kulak misafiri olan MDK oyununun ünlü doktoru Fluke Hawkins, hızlı konuşması ve dengesiz hareketleri ile bir anda sohbete dalmıştı.
“Yazılımlar hatlar üzerinden hareket edebilir hatta bellek olmayan bir noktada toplanabilirler. Bu sabit bir grup elektrik akımına hükmetmekten geçer ancak aşırı bir yığılım patlamalara neden olur. Hatta voltaj korumaları bu yığılımı önlemek adına rapor tutarlar ve asla bir noktada aşırı yığılıma izin vermezler. Yani oyun karakterleri kendi konsollarından dışarı çıktıklarında yazılımlarını da birlikte götürürler ve…”
“Bir saniye bir saniye” diyerek araya giren bu sefer Sonic olmuştu. Gözlerini kocaman açarak tüm dikkatini Sonic’e veren Doktor Hawkins ise onun sorularını cevaplamaya hazır görünürcesine hareketsiz kalmıştı.
“Ne yani bizler konsolun dışına çıktığımızda yazılımımızı da mı birlikte götürüyoruz?”
“Evet.”
“Ve bunu bizi hayatta tutan akımı peşimizden sürükleyerek yapıyoruz.”
“Evet.”
“Ve bu durumda istersek Mario’nun dediği gibi enerji kapısından dışarıya ölmeden çıkabiliriz öyleyse değil mi?”
“Evet.”
“FOR döngüsüne mi kapıldığın için hep aynı cevabı veriyorsun?”
“Evet.”
Ralph bu korkutucu fikirleri diğerlerinin aklından çıkarmak için bir şeyler yapması gerektiğine düşünmeye başlamıştı.
“Şu yaşlı bunağı mı dinliyorsunuz. Hadi ama böyle bir şey mümkün değil. Tapper’e sorun isterseniz, onun kulağı deliktir. Öyle bir şey olsa o kesin bilirdi.”
Sonic de diğerleri gibi düşünceli bir hal takınmıştı ve Ralph ile tartışanlar arasında yer edinmişti.
“Ya doğruysa? Burada hapis kalmamızın tek nedeni ya saçma bir korku yüzündense?”
“Sen de mi Sonic? Hadi dışarı çıkmak mümkün diyelim. Peki ya kendi oyununuz dışında ölürseniz ne yapacaksınız? Bunu herkesten daha iyi sen biliyorsun hatta. Her gün Oyun Merkez İstasyonunda senin anonsunu dinliyoruz. Kendi oyununuzun dışında ölürseniz tekrar dirilemezsiniz.”
“Ben bana söylenenleri tekrarlıyorum sadece.”
“Eğer oyuncunun hakları bittiyse oyunu bitir.” Doktor Hawkins elindeki kök birasından koca bir yudum alarak devam etti. “Sadece bir ‘IF’ komutundan ibaret ölümsüzlük.”
“Ne demek istediniz doktor?”
“Genel inanışa göre seyahatlerde karakter kendi konsoluna bağlı olur. Ancak öyle olsaydı oyununun dışında ölmesi durumunda konsol programı devreye girer ve onun tekrar canlanmasını sağlardı. Bu bir IF komutu sayesinde gerçekleşir. Ancak konsol sizin öldüğünüzü anlamak zorundadır ve siz o programın dışındaysanız, ki peşinizde kendi yazılımınızı da götürdüğünüz için, bu gerçekleşmez. Tabi sizi tekrar hayata getiren komut paketini kendiniz ile birlikte program dışına çıkarmadıysanız.”
Sonic son derece meraklı şekilde
“Bu mümkün mü?” diye sordu.
“Elbette. Turbo nasıl Şeker Yarışı’na kendisini eklemişti sanıyorsunuz. Yazılımları programlar arasında taşıyabildiğiniz gibi oraya adapte edebilirsiniz. Ölümsüzlük yazılımı da buna dahil.”
Ralph, bu sefer daha sinirli bir şekilde tekrar araya girip diğerlerini caydırmaya çalışıyordu.
“Hadi amaaa bu kaçık herif yüzünden hayatlarınızı riske atmaya değer mi?”
Doktor Hawkins ise ona aynı gergin tavırla cevap vermekte gecikmemişti.
“Bak kocaoğlan ben atomik bir tost makinesiyle nükleer ekmek fırlatan bir dahiyim!”
“Ve bu adamı hala aklı başında mı sanıyorsunuz?”
Ralph’in ortamı neşelendirmek için yaptığı çabaların boşa çıkmasının ardından herkes yavaş yavaş kendi oyunlarına dönmüştü. Ralph de mutlu başlayan bu günü düşünceli ve gerginlikle sonlandırmak üzere Tamir Et Felix oyununa doğru yola koyulmuştu.
DEVAM EDECEK