Kayıt Ol

Bilinmemesi Gereken

Çevrimdışı Stormholder

  • *
  • 46
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Bilinmemesi Gereken
« : 12 Şubat 2014, 18:23:24 »
"Ah lanet olsun bir dakikayla tren mi kaçırılır!"

 Mağlup bir duyguyla boş bulduğum tahta bir banka bıraktım kendimi. Bu kuru, soğuk akşamda istasyona geldiğim yöne doğru giden trenin, benim binmem gereken olduğunu tahmin etmiştim. İnanmak istememiştim sadece. Yoldan geçerken sadece sesini duyabildiğim, kaldırımların hemen yanıbaşındaki yüksek çelik sütunlar üzerine oturtulmuş raylardan akıp giden trenler, 20 dakika arayla geçiyordu çünkü. Acelem olmasaydı benim için hiçbir sıkıntı yoktu. Ne de olsa şimdiye kadar büyük bir zevkle okuduğum kitabın sonuna gelirken, 20 dakika su gibi akıp geçecekti benim için.

 Yüce bir savaşçı ve aynı zamanda adaşım olan Harlot'un macerası son sürat devam ediyordu. İstasyona yürürken bile aklımdan çıkmayan bu maceraya devam etmek için harika bir fırsat yakalamıştım. Bir an o kadar heyecanlanmıştım ki dizlerimin üzerinde istemeden titrettiğim sırt çantamın fermuarını açma girişimim başarısız oldu. Derin bir nefes alıp tekrar deneyince, kapağında açık kahverengi zeminin üstünde kapkara bir balta gölgesi olan kalın ciltli kitabı elime alabildim. Bu sırada çantamın diğer bölümünde bulunan T cetvelinin yere düştüğünü fark etmemiştim bile.

 Kitabın sayfalarındaki satırları okudukça, kelimelerin arasında kayboluyordum. Her defasındaki gibi, adaşım olan savaşçıyla bir bütün olmuştum. Önümden geçen insanlar susuzluğumu dindiren nehir olmuştu. Her biri birer su damlasıydı sanki. Tren istasyonunun laciverte boyanmış, yer yer paslanmış demir kolonları birer palmiye ağacı görüntüsüne bürünmüş; yerdeki değişik desenli kaldırım taşları ise kumlara gömülmüştü. Oturduğum bank da işlenmemiş halinde, devrilmiş bir ağaç gövdesiydi sadece. Ben ise mühendislik öğrencisi Harlot yerine, Baltalı Savaşçı Harlot'tum artık. Tıpkı kitapta yazdığı gibi tropik bir yerde kaybolmuştum. Yukarıdan kitabıma vuran spot ışığı, öğle güneşim olmuş bana enerji veriyordu.

 Ava çıkmak için son hazırlıklarımı tamamlayıp yerde duran baltamı, gerçeklikte T cetvelimi, elime alıp çantamın bir kolunu omzuma taktım. Çok da sık olmayan ağaçların arasında ilerlerken bir ağacın dibinde oturmuş bir adam olduğunu fark ettim. Elindeki siyah taşa konuşurken diğer elindeki tütsüyü bir oraya bir buraya sallıyordu. İlk bakışta onun kara büyücü olduğunu söylemek zor değildi. Taş, ona istemediği şeyler yaptırmaya zorluyordu sanki.

"Ne! Benden onu öldürmemi mi istiyorsun?"

 Kara büyücü, uzun ve bakımsız saçlarına karışmış sakallarını daha da karıştırıyordu stresten. Sanki daha önce birisini öldürmemiş gibiydi. Acaba onu öldürüp bu kötü kaderinden kurtarabilir miydim? T cetvelimi elime alıp emin adımlarla ona doğru yürümeye başladım.

"E-evet şu sıralar paraya sıkışığım... Ama başka bir yolu ol-"

"Seni bu talihsiz kaderinden kurtarmaya geldim karanlığın elçisi!"

 Elimdeki cetveli adama doğrultmuş, hayatını bağışlamam için bana yalvarmasını bekliyordum. O ise bir deliyle karşılaştığını düşünerek, pek de isabetsiz sayılmaz, arkasını dönüp kara büyülü bir taş sandığım telefonuyla konuşmaya devam etti. Ben de o sırada diğer elimde, okumakta olduğum kitabı kapayıp cetveli çantamdaki yerine koydum. Kitabın betimlemelerine dalmamın verdiği heyecanla büyücü sandığım adamla tekrar yüz yüze gelmemek için utançla arkamı dönüp yavaşça uzaklaştım. Fakat duyduğum son sözleri içime kurt düşürmüştü.

"Peki, anladım. Başka bir çarem yok o halde. Yarın Laplap Cafe'de... tamam."

 Laplap Cafe, buradaki en popüler kafelerden biridir. Bir cinayet için pek de uygun bir yer değil bence. Oldukça meraklanmıştım ve içimdeki kurt, ertesi gün orada olmam için beni ısırıyordu adeta. Fakat saat kaçta orada olacağını duyamamıştım. Önemli değil, o gün için okulda olmamı gerektiren bir dersim yoktu. Yani bu da demek oluyordu ki yarın bütün gün o kafede oturabilirdim. Tek ihtiyacım olan kitabımdı. Onun sayesinde zaman derdim ortadan kalkıyordu. Makastan geçerken rayın üstünde zıplayan vagonların sesinden yirmi dakikanın dolduğunu anladım. Evde beni bekleyen bir sofra vardı daha fazla zaman kaybedemezdim.

---

Bir veya iki bölüm daha yazmayı düşünüyorum ama bilmeniz gerekir mi...  :)

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #1 : 13 Şubat 2014, 09:55:35 »
Hepsi güzel hoş ama son en son yazdığınız cümleyi hiç sevmedim. Geleneksel "devamı var mı?" sorusunu baltaladınız resmen, olmadı yani :D

Harlot da biraz Walter Mitty kafasında, hayalden hayale atlayan biri mi yoksa işin içinde çok daha ilginç şeyler mi var diye merak ettim doğrusu. Veya olay adamın konuşmasındaki "bilinmemesi gereken" şeye mi dönecek acaba?

Adamın siyah taş ile konuşup Harlot'un T cetvelini ona doğrultmasına güldüm :D Devamını okumak dileğiyle. Elinize sağlık.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #2 : 13 Şubat 2014, 10:15:27 »
MÜhendislik okuyanlarda sık görülen bir rahatsızlıktır bu :D şaka bir yana eğlenceli ve olmaması gerektiği kadar basit bir öykü gibi duruyor ama altından başka birşeyler çıkacak kesin. devamını bekliyorum içimde bir kurt var beni de kemiriyor, fazla bekletmeyin bizi.

Çevrimdışı serhan1310

  • **
  • 91
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #3 : 13 Şubat 2014, 13:25:26 »
t cetvelı olayı superdı gercekten guldurdu, akıcılık gızem ve espırı bır arada. Devamını beklıorum
cesaret yoksa zaferde olmaz

Çevrimdışı Stormholder

  • *
  • 46
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #4 : 17 Şubat 2014, 01:26:13 »
@M.K.Immortal gelenekselci degilim ondandir  :P Walter Mitty kafasindaki hayallerle butunlesiyordu, Harlot okuduklariyla... yine de evet biraz o kafa  :) Ama bu Harlot'un bir yetenegi mi yoksa baska bir sey mi var  ;)

@duhan muhendislik okumuyorum ama tahmin edebiliyorum  :D O an birden esti kafama t cetveli dedim oradan da muhendis oldu gencimiz.

@serhan1310 ucu bir arada en iyisi :)

yorumlar icin hepinize tesekkur ederim.

Çevrimdışı Stormholder

  • *
  • 46
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #5 : 18 Şubat 2014, 21:12:45 »
 Sabah evdeki herkesten önce kalkıp üstümü giyindim ve kitabımı alıp kapıyı çektim. Henüz güneş apartmanın içini aydınlatmamıştı ki evin kapısını kaparken önümü görebilmemi sağlayan ışık hüzmesi karanlığın içinde boğulmuştu. Otomatik aydınlatmanın devreye girmesini bekledim fakat hiçbir şey olmadı. Arıza yapmıştı herhalde. Fenerine ihtiyacım olduğuna kanaat getirdiğim telefonumu alelacele cebimden çıkardım. Parmak izimle kilidini açınca, yanlışlıkla dün gece yatmadan önce oynayıp açık bıraktığım oyundaki bir reklama dokundum.

"Yeni fantastik roman Fırtınatutan sadece 15.99 kredi!"

 Henüz elimdeki kitabı bitirmemiştim bu yüzden ilgimi çekmedi. Daha fazla zaman kaybetmeden telefonumun ışığını yakıp yolumu aydınlattım. Dünün aksine kulaklıklarımı evde unutmamıştım bu kez. Müzik eşliğinde merdivenlerden hızlıca inip istasyona doğru koşar adımlarla yürüdüm. İşin çok da sürmeyen yürüme kısmı bitmiş, merdivenleri çıkma aşamasına geçmiştim. Nedense onlarca merdiven yüksekliğine inşa edilmişti istasyonlar. Toplu taşıma hakkında eksik bilgilerim bu kadarla da sınırlı değildi. Bir türlü öğrenememiştim şu tren saatlerini. Ne kadar bekleyeceğimi öğrenmek için sefer saatlerinin yazdığı duvardaki tabloya baktım.

"NE! Lanet olası bir dakika ile tren kaçırılır!"

 Son sesle dinlediğim müzikten trenin sesini duyamamıştım. Evden çıkarken kaybettiğim zamanın bir cezasıydı bu. Anlık kızgınlığıma elimde titreyen kitabım son verdi. "Beni oku!" diyordu sanki usulca. Ben de dediğini yaptım. Dün gece evde kaldığım yerden devam ettim.

"Kellesine para konduğunu o gün, şehrin girişindeki duyuru tabelasına bakarken öğrendi. Tabelada birinci kalite kağıdın üstünde, muhtemelen sarayın yetenekli bir karakalem sanatçısının elinden çıkmış, portresi vardı. Omuzlarına kadar henüz uzanamamış olan uzunluktaki kestane rengi saçları mecburen siyah renkte çizilmişti. Geniş yüzündeki keskin yüz hatlarıysa, ustaca kullanılmış gölgelendirme tekniğiyle, gerçeğine oldukça benziyordu. Fakat çizer, kendi yorumunu katmış olacak ki Harlot olduğunun aksine vahşi bir katil gibi resmedilmişti. Kalın dudağına sıçratılmış mürekkeple, kurbanının kanını zevkle tadan bir psikopat imajı serilmiş gözler önüne. Sinirlerini altüst eden bu ilanın altına yazılanlarsa sabrını taşıran son damlaydı.

'Kanasusamış Katil Harlot; masum çocukları, kadınları ve yaşlıları katletmekten ölüm cezasına çarptırılmıştır. Karar; Yüksek Meclis tarafından verilmiş olup, infazı da bizzat Yüksek Kurul'un seçmiş olduğu İnfazcı Manok tarafından uygulanacaktır.'

Öfkesine yenik düşüp baltasını kaldırmış, ölüm fermanını parçalamak üzereydi ki bir ses dikkatini üstüne çekti..."


"Derhal geri ver o elindekini!"

 Elini belindeki elektrikli copuna götürmüş, ihtiyatlı bir şekilde bana yaklaşan güvenlik görevlisine bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Tabelayı, elimdeki tahta bir sopayla kırmaktan son anda geri adım atmıştım.  Olayın farkına varır varmaz elimdeki bastonu, yanıbaşımdaki bankta oturan ve bana pis pis bakan yaşlı teyzeye geri verdim. Özür diledim fakat nafile! Güvenlik görevlisi beni istasyondaki minyatür bir karakola götürdü. Şanslıyım ki sadece azarla, ama sağlam olanından, paçayı sıyırdım. Ve yine şanslıyım ki beklediğim tren tam bu sırada geldi.

 Müzik eşliğinde, ayakta sıkış tıkış geçen bir banliyö treni yolculuğu sonunda kendimi adeta dışarı attım. Dörtbir yanımdan geçen insan seline kapılıp Laplap Cafe'ye doğru yol aldım. Sanki olduğum yerde dursam, herhangi bir yöne sürüklenecekmişim gibi hissediyordum. Kalabalıktan önümü göremiyordum fakat bu nedenle hazırlanmış yüksek tabelalar bana yardımcı oluyordu. Çift taraflı gökdelenlerle dolu sadece yayalara ayrılmış caddede ilerlerken sonunda o tabelayı gördüm. Üstünde sevimli, chibi* tarzında çizilmiş bir dinozor ve onun elinde de bir fincan vardı. "Büyücü"yü göreceğim sözkonusu kafe burasıydı. Kalabalığın içinden küçük bir yılan balığı edasıyla kıvrıla kıvrıla kafenin olduğu tarafa geçtim. Aynı zamanda sanki farklı bir boyuta geçmiştim. İnsan selinin içindeki karmakarışık gürültünün desibeli yarıyarıya azalmıştı. Huzur içinde, yemyeşil suni çimenlerin serilmiş olduğu bahçe kısmına yürüdüm. Saat henüz çok erkendi fakat öğleye kadar kalabileceğimi hesap etmiştim. Bu yüzden, saate göre çok da tenha olmayan bahçede, şemsiyeli bir masa seçtim. Böylece öğle güneşinin yakıcılığından korunmuş olacaktım.

 Saatler geçti fakat büyücü hala ortalıkta yoktu. Bense kitabımı bitirmiş, zihnimde devamının nasıl olabileceği hakkında kurgular üretiyordum. Serinin son kitabını beklemekten başka bir çarem yoktu ama vakit geçmek bilmiyordu. Masamdaki boş fincanın dış yüzeyindeki ekrana basıp kahvemin tekrar doldurulması ve bir porsiyon Laptost getirilmesi için komut verdim. İçeriden sevimli bir bayan garson siparişimi getirdi. Konsept gereği her kafe çalışanının dinozor şapkası takması gerekiyordu. Kahvemi dolduran garsonun, kendisi gibi şirin olan şapkası yeşil renkteydi. Laptost'umdan tam bir ısırık almak üzereydim ki yağlanmış uzun saçları ve bakımsız sakalıyla "büyücü" gelip, sırtı bana dönük bir şekilde karşımdaki masaya oturdu. Tostu tabağına geri bıraktım çünkü irkilmiştim. Bu adam potansiyel bir katildi ve çok yakınımdaydı. Onu daha iyi görebilmek için sandalyemi biraz yana kaydırdım. Bu açıdan yüzünü az da olsa görebiliyordum. Postacı çantasından çıkardığı dizüstü bilgisayarını masaya koydu ve güç düğmesine bastı. Yanına sipariş almaya gelen, garip bir şekilde hoşlandığım, yeşil şapkalı garsonu "Birini bekliyorum." diye geri çevirdi. Hemen karşımdaki masada oturduğu için konuşmasını net bir şekilde duyabiliyordum. Çok geçmeden takım elbiseli, karşısındakinin aksine oldukça bakımlı bir adam geldi. Telefonla konuşurken hafif bir gülümsemeyle "büyücü"yü selamladı. Uzun boylu fit bir vücuda sahip bir adamdı fakat pek yakışıklı olduğu söylenemezdi. Fakat saç-sakal traşı ve ses tonuyla karizmatik olduğu bir gerçekti. Telefonu kapatıp tekrar selamlaştıktan sonra, şüphelimin masasına oturdu.

"İşi halletin mi?"
"Hayır, şu anda karşında."

 Karşında mı?.. Karşısında mı? O an nutkum tutuldu. Karnımdan bir yumruk yemiş gibiydim. Kafamı oynatmadan, sadece gözlerimle etrafı süzdüm. O kişi kim diye bir umut sağa sola bakındım. Benden bahsediyor olmaları ihtimali vücudumun hemen her yerinin soğuk soğuk terlemesine neden olmuştu. Onlar ise oldukça rahattılar ve bu beni daha çok geriyordu. Takım elbiseli adam tıpkı benim, ama daha karizmatik bir şekilde, etrafı kesti. Önündeki bilgisayarı kendine çevirdi ve ekranında bir süre göz gezdirdi.

"Eee... hadi bitir şu işi."
"Son ana kadar beklemek istedim... Para hazır mı?"

 Katili kiralayan kişi olduğunu düşündüğüm adam elektronik cüzdanını çıkarıp masanın üstüne koydu. İşin garibi sözleşme tarzı bir şey vardı ama tam göremiyordum. İkisi de cüzdana parmaklarını bastılar ve onaylama sesi duyuldu. Bu sırada ihtiyacı olan paraya kavuşmanın verdiği rahatlamayla bilgisayarı tekrar önüne çekti. Birazdan yapacaklarından dolayı buruk bir rahatlıktı. Birkaç tuşa bastı ve ayağa kalktı. Fırsattan istifade karşımdaki ekrandaki yazıları okumaya çalıştım.

"Harlot..."

 Kalp atışlarım kaburgamı parçalayacak gibiydi. Kurban bendim ve sonunda katilim ayağa kalkmış, bana doğru dönmüştü. Başımdan aşağı dökülen kaynar sular bir okyanus kadardı. Zamanım daralıyordu ve benim hareket etmeye mecalim yoktu. Ayaklarım bana ihanet ediyordu. Ağlıyordum fakat heyecanım gözyaşı bezlerimi kurutmuş, boğazımdaki düğüm ise haykırışlarımı yutuyordu. Her ne kadar kabullenmek istemesem de... sonum gelmişti sanırım.
Bu sırada ayağa kalkmış olan katilim, tekrar önüne dönüp takım elbiseli adamla el sıkıştı.

"Patronum oldukça memnun kalacaktır. Lütfen, devam edin."

Neden bu kadar aptaldım? Neden kendi ölümüme gitmek için bu kadar heyecanlı ve istekliydim? Bunların olacağını bilemezdim pek tabii ama ne gerek vardı. Sevdiklerime elveda diyemeden, kitabımın devamını öğrenemeden...

"Kitap mı? Harlot... $@%#?^ lan! Savaşçı Harlot bu."

 O an yaşadığım rahatlamayı tarif edemem. Ama sanki bir kabustan uyanmış gibiydim. Bu adam, benim gözümde büyücü, hayranı olduğum kitabın yazarıydı. Onunla tanışmak için sabırsızlanıyordum. Az önce yaşadığım inanılmaz korkunun etkisinden kurtulamamış olan vücudumun kendine gelmesi için biraz bekledim. O sırada bilgisayarda yazanlardan gözlerimi alamadım. Yaptığımdan pişman olacaktım ama kitabın sonunu okuyacaktım.

"Göğsüne saplanmış kılıca aldırmadan diğer düşmanlarını da baltasından geçirmişti. Ama her hikayenin bir sonu olmalıdır. Harlot'un son dakikaları, yaşadığı tüm yıllarına eşdeğerdi. Çünkü o çok sevdiği kadının dudaklarına kavuşmuştu sonunda. Ve artık hep orada kalacaktı."

"Aptal kafam niye okudum ki şimdi bunu. Off bütün heyecanı kaçt-"

 Beklemediğim bir şekilde etrafımdaki masalar yerini, ceset yığınlarına bıraktı. Karşımdaki iki adamın da üstündeki kıyafetler yerine kara birer cübbe vardı. Birisi bildiğim kara büyücüydü. Diğerinin ise yüzünü göremiyordum. Kapşonunun altında yüzü gölgede kalıyordu. O an burnumda bir yanma hissettim. Parmağımı, çok da gür olmayan bıyığımın üstünde gezdirdikten sonra görebileceğim kadar havaya kaldırdım. Vücudum uyuşmaya başlayıp görüntü bulanıklaşırken son gördüğüm parmağımın kıpkırmızı olduğuydu.

---
*Chibi = Sevimli, koca kafalı ama küçük vücutlu Japon menşeili çizim. Küçük anlamına gelir.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #6 : 19 Şubat 2014, 15:31:12 »
Kahramanımızın kafayı kırmasının mühendislikle alakası yok zannediyorum :D eğlenceli ve gergin bir hikaye oluyor ilginç biçimde. Kendisini ciddiye almayan ama aslında gayet ciddi bir hikaye oluyor. Karmaşık duyguları yaşatıyorsunuz bize. Yeni bölüm için sabırsızlanıyoruz çok bekletmeyin t cetvelimle gelirim. :D

Çevrimdışı Stormholder

  • *
  • 46
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #7 : 19 Şubat 2014, 17:18:18 »
Birinci kisi gozunden anlattigim icin surekli degisken duygular mevcut. Kahramanin duygu karmasasini sizlere aktarmaya calistim. Ayrica finali iyi hissetiremedigimi dusundurdunuz yorumunuzla  :D Madem o isi beceremedim, bakalim devamini getirebilecek miyim  :P Tesekkurler :)

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #8 : 19 Şubat 2014, 17:40:53 »
Birinci kisi gozunden anlattigim icin surekli degisken duygular mevcut. Kahramanin duygu karmasasini sizlere aktarmaya calistim. Ayrica finali iyi hissetiremedigimi dusundurdunuz yorumunuzla  :D Madem o isi beceremedim, bakalim devamini getirebilecek miyim  :P Tesekkurler :)

:D valla hiç final gibi gelmedi bana. Heralde ben fazla kaptırdım kendimi ki farkedemedim. Şimdi tekrar baktım ama yine de tam final gibi gelmedi :)

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #9 : 20 Şubat 2014, 19:38:16 »
Final dediğiniz zaman tekrar bir baktım da, o zaman taşlar yerine oturdu :D Yoksa ben de devamı gelecek hissine kapılmıştım.

Spoiler: Göster
Düşününce çok acayip bir durum. Tanımadığınız bir yazarın yazdıklarını okuyunca okunanların gerçek olması... Inkheart'ın çok daha özelleşmiş bir versiyonu gibi ki bu yönden bakınca, işin içine bir kaç farklı unsur daha katarak çok uzun soluklu bir yazıya dönüşme imkanı bile varmış. Ki bu haliyle bile çok sürükleyici ve okuması zevkliydi.


Ellerinize sağlık.

Çevrimdışı Stormholder

  • *
  • 46
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bilinmemesi Gereken
« Yanıtla #10 : 21 Şubat 2014, 00:46:42 »
Aslinda halihazirda uzun soluklu bir hikaye girisimim var. Fakat bir turlu devam etmek icin yeterli motivasyonu bulamiyorum. Boyle olunca da kendimi boslukta hissettim. Bu yuzden bana belki aradigim motivasyonu saglar diye kisa bir hikaye yazmaya karar verdim. Fakat gelin gorun ki aklima gelen kurgunun da uzun soluklu olma potansiyeli cok yuksek :) Sanirim amacima ulastim. Gecmisini Arayan Savasci'nin devamini onumuzdeki gunlerde forumda paylasacagim.

Spoiler: Göster
Düşününce çok acayip bir durum. Tanımadığınız bir yazarın yazdıklarını okuyunca okunanların gerçek olması...

Bu kismin ustune gidip devamini getirebilecegimi dusunuyorum. Ancak bu kurguya devam etmeden once diger hikayemi bitirmek istiyorum.
Tesekkur ederim yorumlariniz icin.