Kayıt Ol

Bir Kasaba Laneti *

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Bir Kasaba Laneti *
« : 29 Temmuz 2010, 13:59:47 »
Fantastik hikayem sizlerle  :cmn


Birinci Bölüm


Kasabaya gelir gelmez insanların meraklı bakışlarını ve heyecanlı hallerini görmek çok güzeldi. Arabamı kenara çekip park ettiğim zaman açık olan penceremi kapadım ve kapıyı açarak dışarı çıktım. Halk bana doğru ilerlemeye başlamıştı.
Mırıltılarını duyabiliyordum, her ne kadar benim duyamayacağım şekilde konuşmaya çalışsalar da. Ben bir ölüydüm ama onlar bunu bilmiyordu. Öğrenmemeleri için ise elimden geleni yapacaktım.
Kasabanın en yaşlısı Bay Fig, bastonu ile yürüyerek en öne geçmiş ve dimdik durmaya çalışıyordu. Kasabanın en yaşlısı olduğunu biliyorum, çünkü uzun zamandan beri bu kasabayı gözetliyordum.
"Hoş geldin yabancı," dedi bana içten gelen ama mesafeli bir şekilde. "Seni buraya hangi rüzgâr attı?"
Gülümsedim. Elimi uzattım ve tokalaştık.
"Küçük kasabaları severim efendim," dedim. Sonra da çevreye göz attım. Kalabalık, kasabaya girdiğimden daha da fazla olmuştu. Tekrardan yaşlı adama baktım ve kendimi tanıttım.
"Ben Diks Kong."
Kaşlarını çatarak baktı bana. Anlaşılan yabancılardan pek hoşnut olmuyordu.
“Burada yabancılar ilgiyle karşılanır fakat ben ansızın gelen yabancılardan pek hoşnut olmam. Bilirsin, yabancılar kendileriyle beraber sakladıkları sırları da getirirler,” dedi buz gibi sesiyle. Onun diğer insanlar gibi olmadığını anlamak zor değildi. Böyle mesafeli olmasının sebebini öğrenmek istiyorum ve öğrenmek için elimden geleni yapacağım. Yaşlı biri olduğu için diğer insanlardan çok yaşadığı ve edindiği tecrübelerden yabancılara güvenilmemesi gerektiğini öğrenmiş olmalıydı.
“Benim bir sırrım yok efendim,” dedim elimden geldiğince ses tonumu düz tutmaya çalışarak. Bir pürüz çıkmasını istemiyordum konuşurken. Sesimin pürüzlü olması onu bana karşı daha da şüpheli hale getirecekti. “Şey… Bir de ben yazarım,” dedikten sonra omzumda asılı olan çantanın fermuarını açıp içinden yazdığım kitaplardan birini çıkardım. Bay Fig’e uzattıktan sonra elimdeki kitaba şöyle bir baktı. Ardından elimden aldı ve arkasını çevirdi.
Biraz inceledikten sonra, “Bunu ben okuyamam. Okuma yazmam yok,” dedi ve kalabalığa döndü. “Tedd,” diye seslendi.
Kalabalığı yararak ilerleyen birisini fark ettim. En sonunda genç en öne çıkmayı başardı. Bu kadar kalabalık arasında yürümek oldukça zor olmalıydı. Yanımıza gelince“Evet dede?” dedi Tedd. Bana baktığı zaman bakışlarındaki sıcaklığı ve iyiliği hissetmiştim. Uzun boyluydu ve kahverengi saçlara sahipti. Teni Bay Fig’in aksine bembeyazdı. Benim gibi. Ama onun ölümlü olduğunu anlamak kolay oldu. Çünkü, kalbi atıyordu ve damarlarındaki kanın akışını hissedebiliyordum.
“Şu kitabın arkasını okumanı istiyorum,” derken Bay Fig, Tedd kitabı çoktan almış ve arkasını yüksek sesle okumaya başlamıştı.

Bir yabancıya asla güvenmemelisin ve tanımadığın kişilere kapını asla açmamalısın, derdi büyükannem her zaman. Cumartesi günü kapıma gelen kişiye ise kapımı açmıştım. Çünkü onu tanıyordum. O benim komşumdu. O gün, beraber bir şeyler yemiş ve koyu bir sohbete başlamıştık. Vücuduma ansızın çöken ağırlık, koltuğa yığılıp kalmama sebep olmuştu ve gözlerimi açtığım zaman evimde değildim. Önümde beliren gölgeyi fark ettiğim zaman başımı yavaşça kaldırdım ve elinde bıçak olan komşumu gördüm. O andan itibaren hayatım çok değişti.

Arka kapak yazısını okumayı bitirince beğendiğini belli eden bir ifadeyle baktı bana. “Genellikle korku romanları mı yazarsınız?” diye sordu.
Evet, dercesine başımı salladım. “Korku romanlarımı okuyucularım çok beğenir ve severek okurlar,” dedim. Kitabı bana verdiği zaman çantama geri koydum ve fermuarını çektim.
“Sizlerle tanışmak çok güzeldi,” dedim Bay Fig ve Tedd ile tekrardan tokalaşınca. Bay Fig, mesafesini hala korumaktaydı. Tedd, etkilenmiş olduğundan dolayı tanıştığım zamanki halinden daha sıcak davranıyordu.
Bu kasabayı ve insanlarını sevdim. Küçüklüğümden beri böyle bir yerde yaşamak istemiştim ve istediğim oldu. Daha ne isteyebilirim ki?
Boğazımı temizleyip, “İzniniz olursa evime yerleşmek istiyorum. Yol yorgunuyum ve dinlenmem gerekiyor,” dedim. Bay Fig, hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp uzaklaştı. Tedd ise bana yardım etmek istediğini söyledi eşyalarımı yerleştirene kadar. Böylece daha çabuk dinlenebilirmişim.

Ceren Oktay

Beğenmeniz dileğiyle  :cmn

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #1 : 29 Temmuz 2010, 14:49:34 »
Hoşgeldiniz!

Hikayenin ilk bölümü güzel olmuş. Bir ölünün hikayesini dinlemek ilginç olacak gibi, özelliklede böyle ilginç karakterlerin olduğu bir kasabada. Yalnız toplanan kalabalıktan yalnızca iki kişinin hareketlerinin anlatılması biraz şey hissi uyandırdı bende, ımmm nasıl desem, FİFA'daki iki boyutlu seyirci topluluğu gibi.(Yuh, seçtiğim benzetmeye bak) Yani biraz zombi duruşlu insanlar canlandı gözümde, bir hareket meraklı bakışlar falan sıkıştırılsaymış araya daha güzel olurdu sanki. Bu bayağı ufak bir ayrıntı gerçi, onun dışında gözüme de birşey takılmadı.

Konu ilginç gibi, devamını okumayı isterim doğrusu. Tekrar hoşgeldiniz diyor, daha aktif bulunacağınızı temenni ediyorum.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #2 : 29 Temmuz 2010, 18:00:32 »
Hoşgeldiniz!

Hikayenin ilk bölümü güzel olmuş. Bir ölünün hikayesini dinlemek ilginç olacak gibi, özelliklede böyle ilginç karakterlerin olduğu bir kasabada. Yalnız toplanan kalabalıktan yalnızca iki kişinin hareketlerinin anlatılması biraz şey hissi uyandırdı bende, ımmm nasıl desem, FİFA'daki iki boyutlu seyirci topluluğu gibi.(Yuh, seçtiğim benzetmeye bak) Yani biraz zombi duruşlu insanlar canlandı gözümde, bir hareket meraklı bakışlar falan sıkıştırılsaymış araya daha güzel olurdu sanki. Bu bayağı ufak bir ayrıntı gerçi, onun dışında gözüme de birşey takılmadı.

Konu ilginç gibi, devamını okumayı isterim doğrusu. Tekrar hoşgeldiniz diyor, daha aktif bulunacağınızı temenni ediyorum.
Yorumun için teşekkür ederim. Ben üçüncü sınıftan beri yazan birisiyim ve basılmayı bekleyen bir romanım var elimde. Ciddiyim. Şaka yapmıyorum.

Yeni bölüm **

İkinci Bölüm

Bay Fig'in gitmesinin ardından Tedd ile birlikle bagajımdaki valizleri çıkardık. Evim zaten döşeli olduğu için tek yapmam gereken valizimdeki eşyaları yerleştirmekti.
Tedd'e yardımına gerek olmadığını, kendim halledebileceğimi söylediğim halde yardım etmek için ısrar edince kıramadım. Valizleri bagajdan tamamen çıkarınca arabamı kilitledim ve valizler ile beraber evimin kapısının önüne doğru ilerlemeye başladık. Kapı önüne gelince elimdeki valizleri yere bıraktım ve anahtarı çıkararak kapıyı açtım. Evim bembeyaz boyanmış bir dublex idi.
Anahtarı çıkarıp cebime koyduktan sonra valizleri elime aldım tekrardan ve içeri girdik. Kapının arkasına dönüp kapıyı ayağımla ittim ve kapattım. Tedd ile beraber salona girip yukarı çıkmamızı sağlayan merdivenleri tırmandık. İki oda sonra kapısı açık olan odaya girdik ve valizleri bıraktık. Tedd’e döndüm. Gülümseyerek, “Teşekkür ederim. Seninle iyi anlaşacağa benziyoruz. Sanırım,” dedim ve valizlere baktım. Kaşlarımı çattıktan sonra ona döndüm tekrardan. “Geri kalanını ben halledebilirim. Eve gidebilirsin. Şey… Bu arada Bay Fig’e yıldızımız kolay kolay barışmayacak sanırım. Senin aran da bozulmasın onunla,” dedim derin bir iç geçirerek. Elimi omzuma koyup omzunu sıvazladım.
“Merak etme ahbap,” dedi. “Dedemin bu hallerine alışığım. O böyle davranıyor, çünkü…” dedi ve yanlış bir şey söylemişçesine sustu. Yüzü bembeyaz kesildi.
Ağzını arıyormuşçasına, “Çünkü…” dedim. Her ne söyleyecekse söylememesi gerekiyordu. Korkuyordu. Korkusu bedenini tamamen sarmıştı.
Omuzlarını silkti ve aldırış etmiyormuşçasına sırıttı. “Önemli bir şey değildi. Ben gitsem iyi olacak,“ dedikten sonra arkasına döndü ve odadan dışarı çıktı. Merdivenlerden indikten sonra kapıyı çarparak dışarı çıktı.
Söyleyeceği şey her neyse bunu öğrenmem gerekiyordu –çünkü bu benim için çok önemliydi- ancak o şekilde Bay Fig ile yıldızımızın barışmasını sağlayabilirdim. Gerçi öğreneceğim şey tam tersinin olmasına da sebep olabilirdi ama olsun.
Düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve büyük valizimi yatağımın üzerine koydum. Valizin kilitlerini açarak kapağın fermuarını açtım. Valizin içerisindeki kumaş sargılı kitapları çıkardım ve hüzünle baktım kumaşa.  Kumaşı açtığım zaman kitaplar içimin daralmasına, ruhumu kasvet basmasına sebep oldu. Her kitap yazdığım zaman yazdıklarım gerçek oluyordu.
Neden? Neden beni böyle bir şeyle sınıyorsun Tanrım?
Beni ölümsüz kıldığın yetmediği gibi insanların hayatını da mahvetmemi neden sağlıyorsun?
Lütfen, ama lütfen… Sana yalvarıyorum. Bu sefer aynısı olmasın. Bu sefer insanların hayatını mahvetmeme izin verme. Çünkü…
Kabul etmiyor musun?! Senden nefret ediyorum! Senden nefret ediyorum! Canın cehenneme! Artık benden umudunu kes. Sana inanmıyorum!
Bu kez Tanrı’yı gerçekten reddetmiştim. Çünkü, o benim bu isteğimi kabul etmiyordu. Sanki bir iblismişim gibi insanların hayatına mal olmama sebep oluyor, aynı zamanda beni daha da mahvediyordu.
İblis, Tanrı’nın yarattığı bir yaratıktı (Cin).  Kendisi Melekler’in aksine ateşten yaratılmıştı.  Hz. Adem’e secde etmeyen bu varlık ile beni kıyaslamaları çok zoruma gidiyor. Ben onun yaptığı gibi Adem’e inanmamazlık yapmıyorum, gerekirse secde de ederim. Tanrı, bunları bildiği halde bana karşı neden bu kadar acımasız? Hala anlayabilmiş değilim.
Olan olduktan sonra ne gerek bu kadar düşünmeye? Artık her şey için çok geç ve Tanrı, onun emrine girmemi istese bile girmeyeceğim. Onu reddettiksen sonra geri dönüş yapabilmek kolay değildir çünkü.
Kitaplarımın üzerindeki tozu elimle silip duvara yaslı duran kitaplığa koydum kitaplarımı. İlk yazdığım kitap benim için çok önemli ve çok değerlidir. İsmi Aphrodite*’dir. Ben o Tanrı’ya sonsuz saygı duyuyorum. Benim en çok ilgimi çeken Tanrı olmasından dolayı da onunla ilgili yazdım. Ayrıca, bu kitabımı yazdıktan sonra herhangi kötü bir şey olmadı. İnsanlara zarar da gelmedi. Neden benim için çok değerli ve önemli olduğunu anlıyorsunuz değil mi?
Aphrodite, aşkın, cinsel isteklerin ve güzelliğin tanrıçasıdır. Doğal yeteneklerinin yanında, herkesin kendini arzulamasını sağlayan büyülü bir kuşağı vardır. Doğumu hakkında iki söylenti vardır. İlki onun Zeus ve Dione'un kızı olduğunu anlatır. İkincisi, Cronos hadım edildiğinde denize atılmış olan organından damlayan kanlardan doğduğunu ve kocaman bir midye içinde Kıbrıs'ta karaya çıktığından bahseder. Hephaestus'un karısıdır. Ağacı mersin, hayvanları güvercin, kuğu ve serçedir.
Diğer yazdığım beş kitap –hepsi en az 750 sayfa, oldukça çok değil mi?- beni uğursuzluğa ve iblis olarak görülmeye iten kitaplar işte.
Her ne kadar bu kitaplardan nefret etsem bile insan emeğini atmaya kıyamıyor işte. Çünkü üzerinde düşüncelerim, hayallerim, hüznüm, sevgim ve daha fazlası var.
O kitapları da kitaplığıma koyduktan sonra valizimdeki diğer eşyalarımı çıkardım. Eşyalarımı odama tamamen yerleştirdikten sonra yorgunlukla yatağa attım kendimi. Gözlerimi kapadım ve rahata erebilmek için uyumaya çalıştım.

Ceren Oktay




Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #3 : 30 Temmuz 2010, 04:08:50 »
Bölümümüz gelmiştir arkadaşlar.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #4 : 30 Temmuz 2010, 10:40:35 »
Hikaye anlatımını beğendim. Nedense 1. Tekil şahıstan yazılan hikayeleri seviyorum. Konusuda ilginç başladı.  devamını bekliyorum.

Şimdiye kadar gözüme takılan birkaç şeyi de söyleyim hemen.
Öncelikle adamın
Spoiler: Göster
ölü
olduğunu neden hemen söyleyiverdiniz. Onun üzerinden okuyucuyu merak ettirip küçük ayrıntılar ile işlemek varken açıkçası merak ettim. Bunun dışında bir de yazınızın 2. Bölümünün şu cümlesine kadar

“Merak etme ahbap,” dedi.

1.Tekil şahıstan anlatılan karakterimizin ne cinsiyeti ne kıyafetleri ne de herhangi birşeyi hakkında bilgimiz var. Okuyucu olarak karakter tasvirini aradım birazcık :)
Spoiler: Göster
Ayrıca Tanrıyı yeni reddetmiş bir karakterin aktardığı düşüncelerde Adem yerine Hz. Adem demesi de çelişkili birazcık


Elinize sağlık bu küçük ayrıntılar dışında oldukça başarılı bir hikaye girişi ve devam bölümlerini takip edeceğim bir hikaye olmuş

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #5 : 30 Temmuz 2010, 17:15:04 »
Teşekkür ederim yorumun için.
Küçük ayrıntılaraa önem vermem doğrusu.
O yüzden de atlar geçerim.

***

Yeni bölüm *

Diks Kong Anlatıyor (Baş Karakter)

**Özel Bölüm**

Ben Bay Diks Kong. Oldukça yaşlı birisiyimdir. Hades’in çok yakından tanıdığı ve sevdiği bir ölüyümdür.

Tanrılar Dünya’nın hükmünü ele aldıkları zaman Dünya üzerinde yer alan çok az insanlardan birisi idim. Kimseye zararım dokunmayan kendi halinde birisi olarak bilinirdim.

Annemi, babamı ve kardeşlerimi tanımıyorum ne yazık ki. Hatta, bir ailem olup olmadığından bile emin değilim. Kim bilir, belki de Tanrılar’dan birisinin görevli olarak indirdiği bir varlığımdır.

Pek çok Tanrı ile tanışmış ve içlerinde en çok Hades ile Zeus’u sevmişimdir.

Hades de Zeus'un kardeşidir. Ölülere hükmeden yeraltı tanrısıdır. Kullarının sayısını artırmak için delice uğraşan, açgözlü bir tanrıdır.
Erynyes'ler onun değerli misafirleridir. Onu ziyarete gelenlerin yeraltı dünyasını terketmeleri konusunda da oldukça isteksizdir.
Aynı zamanda, yerden çıkan değerli metaller onu bolluk çokluk ve servet tanrısı yapmıştır. Onu görünmez yapan bir miğferi vardır. Yeraltı dünyasından pek ayrılmazdı. Acımasız ve hatta korkunçtu ama sözünden dönmezdi ve kaprisli bir tanrı değildi; bilmem bu son iki özellik onu pek affedilir kılar mı Zorla kaçırdığı Persephone ile evlidir. Ölümün tanrısıdır, ama Ölüm de başlıbaşına bir tanrıdır: Thatanos.

Babası Cronos'un hükümdarlığını yıkıp yerine geçip tüm tanrıların üstün yöneticisi olan Zeus, göklerin ve yağmurun tanrısı; bulutları da o biraraya getirirdi. Onu kızdıranlara fırlattığı şimşekler silahıydı. Hera'ya evliydi ama çapkınlıkları ve güzel kadınlara zaafıyla ünlüdür. Bir kartal, keyfinin kayhası olarak hizmetindeydi. Getir-götür işleri ve sakiliğini Ganymede yapardı. Ganymede o kadar güzel bir çocuktu ki, Zeus onu Ida dağından kaçırıp Olympos'a getirerek ölümsüz yapmıştı. Zeus ayrıca, yeminlerini bozanların ve yalan söyleyenlerin cezalandırıcısıdır. Ağacı meşe, akıl hocası meşe ağaçlarının vatanı olan Dodona'dır.

Zeus ile aram iyiyken Hades ile yakınlaşmamdan dolayı yavaş yavaş bozulmaya başlamıştı. Hades’in kendini beğenmiş halleri ve Ölüm Tanrısı olması Zeus’u deliye çevirirken, onunla arkadaşlık yapmam iyice kıskançlığa girmesine sebep olmuştur. Oysa ben Zeus’a da hayrandım. Göklerin ve Yağmurun Tanrısı kaç tane vardı ki bu zamanda?

En büyük patlama bu olayın üzerinden bin yıl geçtikten sonra oldu. Zeus ile şiddetli bir kavga yaşadık ve benim ölümüme sebep oldu. O günden beri onu hiç görmedim. Şu anda içimde ona karşı çok şiddetli bir nefret taşıyorum ve öldüreceğim günü bekliyorum. Biliyorum, pek çoğunuz söylediklerime inanmıyorsunuz, hatta benim bir deli olduğumu düşünüyorsunuz. Ama ben deli değilim. O Tanrılar gerçekten var ve hala hüküm sürmekte. Özellikle de Hades’in varlığı tüm dünyada ölümü yaymış durumda. Geçmişten günümüze kadar yaşam süresi git gide kısalmaya başlamıştır ve bu zamanda insanlar en fazla yüz otuz yaşına kadar yaşayabiliyorlardır. Ne acı…

Yüzyıllar boyunca pek çok savaşa tanıklık etmişimdir. Beni en çok etkileyen savaş ise Katliamlar olmuştur. Yer yüzünde meydana gelen doğaüstü varlıklar, açlıklarına ve kan akıtma arzusuna dayanamayarak ölüme yol açmışlardır.

En belirgin katliamı ise Vampirler yapmışlardır.

Vampirler, gerçekte bilindiği gibi  ilgi çekici köpek dişlerine sahip değildirler. Acıyı az hissederler ve vücutlarında özelliklede yüzlerinde çürüğe dayalı hafif çukurluklar ve izler bulunur , göz renkleri sürekli değişim içindedir ve iki göz asla aynı renkte bulunmaz. Bu varlıklar ile karşılaşmak çok tehlikelidir ve bir Vampir ile karşı karşıya kalınırsa asla gözlerine bakılmamalıdır. Çünkü, gözleri seni etkisi altına almasının tek yoludur. Eğer bir ölümsüzseniz karşısında şansınız olur ama değilseniz ya sizi öldürür ya da dönüştürür.

Bir ölü olduğumdan dolayı, Vampirler’in bana karşı saldırısından sağ olarak çıktım. Tüm vücudumu paramparça etmelerine rağmen, Zeus’un verdiği vücudu tamamen yenileyebilme gücü benim yaşayabilmemi sağlamıştır (Bu zamana kadar var olabilmemi).

Yazarlığa, 19. Yüzyılda başladım. O zamanlarda Portekiz ve Çin İmparatorluğu çökmeye başlamış, Babür ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu son bulmuştur. O zamanlarda insanlar hayali şeylere inanmayı bir inanç olarak kabul etmişlerdi. Tıpkı, Tanrı’nın varlığına inanmak gibi.

Ben, diğerlerinin aksine yaşadıklarımı anlatmayı çok seviyordum. Bu zamana kadar olan olayları, Tanrılarla tanışmamı ve her şeyi yazdım. Tüm yaşam öykümü. Basımını yaptırmak istediğim zaman bu saçmalıkları! Basamayacaklarını söylediğim zaman ise o kişileri öldürdüm. Nasıl öldürdüğümü sormayın, çünkü bunu öğrenmek psikolojinizi bozabilir.
Yazdıklarımı kendim basmaya karar verdiğim zaman bunun tek başıma yapamayacağım bir şey olduğunu gördüm. Yakın arkadaşlarımdan yardım aldım ve ilk kitabımı basıverdim

En sonunda da sizin bildiğiniz gibi Portlans Kasabası’na yerleştim. Belki, bu sefer bir fark yakalarım diye. Eskisi gibi roman yazdığım zaman aynısı olmaz, ölümler olmaz düşüncesiyle. Merak ediyorum, acaba gerçekten ölümlerin olmasına sebep olacak mıyım bu romanımda?
.

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #6 : 30 Temmuz 2010, 17:17:59 »
Flood için özür dilerim.

Karakterler *

Bay Diks Kong



Bayan Claire Raiw



Bay Tedd Rufus



Bay Fig



Lisa Ansen



Baş karakterlerimiz bunlar. İleride güncelleme yapılacaktır.

Lütfen emeğe saygı olarak iyi yada kötü yorumlarınızı yazınız.


Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #7 : 30 Temmuz 2010, 20:48:06 »
bölüm ve karakter tanıtımı eklenmiştir.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #8 : 02 Ağustos 2010, 16:47:44 »
Diks Kong, tipe baksana, bence de iblis :D
May the force, be with you.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #9 : 02 Ağustos 2010, 17:06:00 »
Açıkçası şu son mesajınızdan sonra hikayeden olabildiğine uzaklaştım ve devamını okumayı düşünmüyorum. Özür dilerim bu yüzden sizden. Sebebi ise hayal gücünü tetikleyen düşsel anlamda insanları düşündüren edebiyat kavramını, popülizmin kölesi olarak para kazanan ve görüntüye önem veren gerçek insanlarla bağdaştırmanız. (Şener Şen hariç. Şener şene benziyor demek ayrı alıp resmini koyup karakterlerinizden birinin ismini altına yazmak apayrı)  Hem özene bezene okuduğum karakterlerinizin bu insanların resmi altında adını görmekten hoşnut kalmadım hem de hayallerim yıkıldı diyebilirim.

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Kasaba Laneti *
« Yanıtla #10 : 04 Ağustos 2010, 04:36:17 »
Okuyup okumamakta özgürsünüz....